Moderator
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 313
Tesekkür: 2,425
306 Mesajinıza toplam 1,979 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Sesli Meditasyonlar Bu meditasyon "Aptalın Deneyimi Aklını Başına Toplamak İçin Rehber" adlı kitaptan alınmıştır. Adı bilinmemektedir.
Hazırlayan: Bilge İnan
Meditasyonu bu linkten indirebilirsiniz: RapidShare AG, Cham, Switzerland Meditasyonun tam metni Onbinlerce yıl önce kabilenize düşman saldırmış, herkes yok edilmişti. Bu soykırımda yalnız siz hayatta kalmıştınız.; yaralı bir halde kaçıyordunuz. Düşman peşinizdeydi. Sıcak nefesini ensenizde hissediyordunuz. Bir ok bir bacağınıza saplandı, ikincisi diğerine... Dehşet içinde bir mağaraya emekleyerek girip yaklaşan adımlardan kendinizi korumak için kayaya yaslandınız.
Meğer burası paralel bir dünyanın sınırdaki zayıf noktası imiş. Yaşadığınız dehşet, bir mekanizmayı harekete geçirmiş ve birdenbire dar bir yarığın içine sıkışarak girmiş, oracığa çökmüşsünüz.; komşu mağarada imişsiniz, orada birkaç gün oturmuşsunuz.
Yaralarınız gayri tabii yollarla hızla iyileşmiş, gücünüz geri gelmiş. İyileştikten sonra yeryüzüne dönmüş, bir de bakmışsınız ki çevrenizdeki herşey, bildiklerinizin ayne tersi gibi.
Güneş başka taraftan doğuyor, zaman geri akıyormuş.
Bir tepenin arkasında köyünüzü aramış;ama bulamamışsınız.Azgınca büyümüş otlardan başka hiçbirşey yokmuş! İnsan varlığından eser yokmuş.
Mağaraya geri dönmüş, buraya nasıl geldiğinizi, iki dünya arasındaki aralığı nasıl bulduğunuzu hatırlamaya başlamışsınız; o andan itibaren sizin hayatınız başlamış.
Siz de bu dünyadaki herkes gibi yaşlanıyor, hastalanıyor, acı çekiyor, kederleniyorsunuz, sıradan insanlara özgü şeyleri yaşıyorsunuz; ama hayatınızın canınıza tak ettiği bir anında, saçınıza ak, yüzünüze kırışıklıklar düştüğünde dağlara geliyor, başka bir dünyanın "kapısını aralıyor", zamanın tam tersine aktığı bir dünyaya giriyorsunuz.
Kısa zaman içinde yenilenmeye başlıyorsunuz, çünkü orada tazminat yasası yürürlükte. Sorun şu ki o dünya, yalnızca size açık. Başka hiçkimse oraya giremez ve insan yalnızlığa dayanamadığı için tekrar tekrar insanlara dönmek zorunda kalırsınız.
Siz piramitlerin nasıl inşa edildiğini, piramitleri kaplayan tertemiz, mavimsi ak sırlı tuğlaların nasıl yağmalandığını görmüştünüz. Babil'in yıkılışına tanık olmuş, Cengizhan'ın saflarında yer almıştınız...
Ve orada binlerce yıl önce kendi çabalarınızla yaptığınız bir ev var. İki katlı küçük bir ev, dört tarafı doğaya açılan bir yerin ortasında.
Orada toz ve çürüme yok, her şey el değmemiş bir halde durmakta. Her bir çivi, her bir tahta parçası ilk günkü gibi. Bu halıyı size İmparatorun kendisi hediye etmişti. Şövalye giysileri ise 14. Henri'nin babasına ait idi.
İkinci katta yatak odanız var. Pencereleri dört bir tarafa açılan... Hayal edin!.. Bir tarafta okyanus, diğer tarafta ufka uzanan uçsuz bucaksız tarlalar, başka bir tarafta güneş ışığında çiçekleri ışıldayan hoş kokulu ormanlık, bir yanda da dağlar. Akşa eve döndünüz, yıkandınız ve yatağınıza uzandınız...
Uyanış anınızdan başlayalım. Pencereler ardına kadar açık. Organizmanızda gece boyu yenilenme başlamış. Beyaz, ince tülperde pencerede dalgalanıyor. Gözlerimizi kapatıyoruz.
Okyanus...sabah...yataktasınız...pencereler ardına kadar açık. Hafif, serin rüzgar toprağın, çiçeklerin, dağların, iğne yapraklarına çiy düşmüş ormanın, okyanusun kokusunu getirerek özen ve sevgiyle saçlarınızı, yüzünüzü okşuyor ve size fısıldıyor:
"Günaydın sevincim benim! Günaydın aşkım benim! Hoş geldin! Gözlerini aç! Seni sihirli bir gün bekliyor!"
Tasavvur edin!
Zihninizle yaratığınız bu dünyada şefkat ve hazla geriniyooor, gözlerinizi açıyor ve güneşin yükseldiğini görüyorsunuz. Yavaş yavaş çocuk gibi uyanarak, başınızı buluttan yapılma yastığınızdan kaldırıyorsunuz.
Etrafta Kuşlar sevinçten delirecekmiş gibi ötüyor, çünkü siz oraya uğradığınız zaman o dünyanın canlıları ve var olan her şey sizden kuvvet alıyor. Siz, bu dünyada gençleşme etkisi yaratıyorsunuz. O da size aynı şekilde tepki veriyor.
Ayağa kakıyorsunuz. Hayal edin! Ayaklarınız serin bir zemine basıyor, merdivenlerden iniyor, adımınızı eşiğe atıyor ve...
Aman Allah'ım! Ne kadar temiz, ne kadar taze, ne kadar güzel!.. Dünkü yorgun argın hal gitmiş. Bir kez daha uzuuun uzun geriniyorsunuz...
Karşınızda okyanus, kumsal ve suyun ayna gibi yüzeyi... Havlunuzu alıyor, patikadan, çiy düşmüş otların üzerine basıp sabahın tazeliğini, çiçeklerin güzel kokularını soluyarak atmosferin coştuğu yere, şelale tarafına gidiyorsunuz!
Ve bu basit bir şelale değil! Kayaların arasından doğarak kendisine yol açmış ve o kayaların, sarp yamaçların gücünü kendisinde toplamış, kuvvetli bir sele dönüşmüş bir çağlayan. Her bir damlası yollardaki zorlukları aşarak temizlenmiş ve sihirli bir güç bulmuş!
Şelalenize, kayanın eteklerine yaklaşıyor, suyun billur serpintileri üzerindeki güneşin oyununa hayran kalarak bakıyor, havanın arılığını ve nemini zevkle içinize çekiyor, onun içinde "eriyip gidiyorsunuz".
Her bir damlada güneş ışığını tasavvur edin! Her bir damlada gökkuşağı! Bu çağlayan size avuçlar dolusu temizlik, gençlik, tazelik, dinçlik ve gökkuşağının güzelliğini getiriyor...
Zihnen üzerinizdeki giysileri, onlarla birlikte de geçmişinizi atıyorsunuz. Yaşınızı, hayatın zorluklarını, dargınlıkları, Kuşkuları, gerginlikleri... Yıllar içerisinde birikmiş olan her şeyi.
Güneş ve hafif rüzgar bedeninizi okşamaya başlıyor, derin bir nefes alarak şelalenin altına giriyorsunuz.
Üzerinize sevincin katmerli çağlayanının, dinçliğin, mutluluğun, tazeliğin, gençliğin basamaklı şelalesinin dökülüverdiğini hayal edin. Sihirli damlaların dokunuşu bedeninizi titretiyor, cildiniz ise pürüzsüz, esnek, kadife gibi; tıpkı bir çocuğun cildine benzemeye başlıyor!
Suyun sahte olan her şeyi yıkayarak teninizden aktığını hissedin.
Her geçen saniye daha fazla ve daha fazla hafiflik, dinçlik, temizlik hissediyor, bu olanlardan zevk alıyorsunuz ve...
Bu bir mucize! Aniden su, sağlığa, huzura, düzene, uyuma yabancı olan her şeyi götürerek boydan boya akmaya başlıyor!
Yitirdiklerinizin, incinmelerinizin, hayal kırıklıklarınızın, yenilgilerinizin, hastalıklarınızın yoğun siyah suyunun ayaklarınızın altından aktığını ve bu sihirli suda eriyip sonsuza dek kaybolduğunu görüyorsunuz!
Her geçen saniye daha fazla hafiflik, tazelik, dinçlik, görkemli bir güzellik ve bununla birlikye güç, güven, sonsuz bir huzur kazandığınızı hissediyorsunuz!
Şelaleden çıkıyorsunuz. Bedeninize bir bakın! Ayaklarınıza, kollarınıza, sırtınıza, göbeğinize, göğsünüze, boynunuza, yüzünüze, kendinize şöyle bir bakın.
Bu bir mucize! Ne kadar mükemmel! Ne kadar güzel! Ama en önemlisi... biraz dinleyin; kalbinizde ne kadar uyum, aklınızda ne kadar nur, ruhunuzda ne kadar kuvvet olduğunu.
Siz, yaratıcılık ve üretkenlikle kudretlisiniz!.. Siz, Nurun Meleğisiniz! Siz, İyiliğin Meleğisiniz! Siz, Sevginin Meleğisiniz! Yeniden dğuşunuzu kutluyorum!
İnsanlara ışık, iyilik, sevgi, esin ve kuvvet kaynağı olabilmek için bu halinizi aklınızda tutun. Çünkü size düşen görev, insan kalbi için sonsuza dek savaşacak olan iyiliğin ve kötülüğün savaş meydanına geri dönmektir.
Şimdi ise gökyüzüne dikkatle bakıyoruz. Gökyüzünde süzülen Kuşları net bir şekilde görüyorsunuz. Zihninizde gökyüzüne uçma arzusu uyansın. Gökyüzünün tazeliğini içmek için yükseklere uçup gittiğnizi farz edin.
Omuzlarınızı düzeltiyor, Uçuşa hazırlanıyor ve iradenizle küçük bir gerilim yaratıyorsunuz. Heyecan, bekleyiş ve Uçuşun emredilmesi! Ayaklarımızı yerden kesiyoruz. Hafif hafif, özgür bir şekilde yükseğe ve ileriye uçuyoruz.
Bedenimiz rüzgarla titriyor, uçuş hissiyle kalbimiz sevinçle doluyor, irademiz bayram ediyor! İleri, atmosferin coştuğu yere doğru atılıyorsunuz! Ve zihnen ak bulutların tazeliğini, gökyüzünün uçsuz bucaksızlığını içinize çekiyor ve her bir hücrenizde onu hissediyorsunuz! İşte arzunuz, istediğiniz ve siz yükseğe, yükseğe, yükseğe uçuyorsunuz...
Hayal ediyoruz! Uçuşun resmini yaratıyoruz. Karşımızda beyaz, gri ve kara bulutlar; ama aynı zamanda güneş parlıyor. Yıldırım uzaklarda;ama fırtına yaklaşıyor. İlk damlalar...
Güneşin ışığını, arılığını, tazeliğini içimize çekiyor, güzelliğin simgesini, geçliğin simgesini, keskin görme gücünün simgesini soluyoruz. Geçen her dakikayla, her saniyeyle bedeninizin hayal ettiğiniz kişinin kimliğine büründüğünü tasavvur edin.
Uçuşu hayal ediyoruz! Çocukluğun, gençliğin masalını, o ilk tertemiz ve yüce aşkı, yıldızlı geceleri taşıyan ak bulutlara yaklaşıyoruz.... ve onları boydan boya geçiyoruz...
Gençliğin büyük marşını, kaygısızlığını, özgürlüğünü içeri alıyorsunuz! Sağanak yaklaşıyor, fırtınanın geldiği artık görülebiliyor! Uzaklarda ise gökkuşağı! İşte hayal ettiğiniz tarlalar ve siz nemli samanın, tanıdığınız ve tanımadığınız o mis kokulu çiçeklern kokusunu içinize çekiyorsunuz! Ve Uçuştasınız! Özgürsünüz!
Siz, iki BÜYÜK AŞIK OLA GÖKYÜZÜ İLE YERYÜZÜNÜN buluştuğu doruk noktasına, kuduran fırtınanın karşısına uçuyorsunuz!!! Ve sanki kendisinden geçmiş bir şekilde gökyüzünde fırtına kopuyor. Sağanak, yıldırım ve gök gürültüsü!
Canlandırın! Fırtınanın sesini hatırlayın, onu duymak için gayret edin. Yıldırım bir an için komşu, harikulade bir dünyaya pencere açıveriyor ve net bir şekilde manzarayı görüyorsunuz.
Gökyüzünde, azgın doğal bir afetin tam ortasında olduğunuzu, yıldırımın gücünü içinize çektiğinizi tasavvur edin.
Sağanak, üzerinizden geçmişiniz olan her şeyi yıkayıp götürüyor ve sizi ilkbahar tazeliği ve temizliğiyle dolduruyor. Uçuşta kollarınızı gererek fırtınanın sihirli gücünü, sevgi seli ve yaratıcılığın boranını ve uzun zaman sabırsızlıkla beklenen temizliği, dinçliği, tazeliği, hafifliği, cömertliği, iyiliği içinize çekiyorsunuz!..
Her bir kılınız, her bir hücreniz, dalga dalga yükselerek bu kudreti topluyor.
Özgürlüğün içsel duyumunu aklınızda tutun! Aklınızda tutun! Bu hayali Uçuşta mükemmel olan her şeyi içinize çekin!
Bravo!.. Aferin!.. Seni babayiğit!.. Hayal kurun ve aklınızda tutun! Mükemmel olduğunuzu görüyorsunuz!.. Daha, daha... Dahi bir ressam gibi detaylar ekliyoruz!
Hayal kurmaya devam ediyoruz! Küçük evnize döndüğünüzü canlandırın. Fırtına çok gerilerde kaldı. Kapının önündeki küçük merdivenlere oturuyorsunuz. Duyumsayın, hissedin! Eve girin, aynanın karşısına geçin ve kendinize bakın. Kendinizi kuvvetli, genç, sağlılı, keskin gözlü bir insan olarak görüyorsunuz. Kendinize hayran hayran bakın!
Şimdi ise dans! Bu hayali dansta prenses, kraliçe, hükümdar, sultan veya istediğiniz herhangi bir kimse olmaya gayret edin!
Tasavvur edin! Devasa bir salon, ışıl ışıl parkeler, sütunlar ve sütunların ardında deniz, yıldızlı ve mehtaplı bir gece. Gökyüzünde her birini net olarak görebildiğiniz yıldızları sayabilirsiniz.
Beyazlar giymiş müzisyenler, size zeki ve iyilik dolu gözlerle bakıyorlar. Sadece sizin için çalacaklar.
Balo giysilerinizle geliyorsunuz ve oradaki herkes hayranlık dolu bakışlarını size çeviriyor. Müzisyenler sanki bu anı beklemiş gibi sizin gelişinizle görkemli bir vals çalmaya başlıyor.
Sevdiğiniz insanla birbirinizden şefkat, sevgi, mutluluk, umut, arzu ve heves dolu bakışlarınızı ayırmadan dans ediyorsunuz.
Zaferi andıran bir valsı başlatıyor, kapalı gözlerle dans ediyorsunuz. Hayali bir dansın içindeyiz.
Hayal gücümüzü serbest bırakıyoruz! İç dünyamızı görüyoruz. Aklımızda tutuyoruz! Her şeyi aklımızda tutyoruz. Şelaleyi, Uçuşu, dansı! En önemlisi de içsel durumumuzu, kalbimizin durumunu aklımızda tutuyoruz!
Şimdi de tango! Hazırlanın! Yüzünüzde hafif bir tebessüm, omuzlarınız Kuşların kanatları gibi gerilmiş, gözlerinizde pırıltı, coşku, gençlik, mutluluk, aşk! Bravo!!! Aferin!
Şimdi iki kolumuzu yukarı kaldırıyor, geriniyor ve gözlerimizi açıyoruz. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.
__________________ Sevgiyle ve güvenle... :) |