İster istemez uzun cevaplar yazıyorum.O yüzden biraz kafamda olgunlaştırmak istedim.Telkinlerin en büyük faydası farkındalıkların artması oluyor.Başkalarının düşüncelerini önemsememeyi dinlemedim ama bende daha az umursuyorum insanları.
Herkes kendinden başlamalı kesinlikle doğru.Çocukluğum , gençliğim neredeyse hep dünyayı kurtarmaya çalışmakla geçti.Hafız kıza kızamıyorum.Benimde öyle olduğum zamanlar oldu.İdeallerle ve doğrularla büyütülünce yanlışlar size zor geliyor.İnsanların sizin gibi olmadığını görünce üzülüp kırılıyorsunuz.Bende bir arkadaşıma çıkışmıştım lisedeyken alkol nedeniyle.Sen nasıl Müslümansın gibisinden sonra sen bana karışamazsın kimse kimsenin hayatına müdahale edemez gibi bir şey demişti.Hayatımda tek olaydır.Detaylarını bile unutmuşum.
Neticede iyiyi emretmek ve kötülükten uzak tutmak en büyük sünnet.Bu dönemde peygamber gelmeyecek bu nedenle kimse ben insanlardan mesul değilim diyemez.Mesela halkımızın bazı yanlış düşünceleri var.Kadına gelince namus erkeğe gelince işte elinin kiri.Sanki bu tek taraflı bir şeymiş gibi.Bunu mazur görürseniz yada böyle düşünürseniz aslında hem erkeklerin hem kızların namusları tehlikeye düşer.
Çok eskiden mahalle kültüründe bizim köyden kente göç dönemimiz biraz sonunda kalıyor ama sağdan soldan duyduk.Mahallenin ağabeyleri olurmuş.Genelde güreşçi ve boksör olan bu abiler mahalle kızlarını(kız kardeşlerini) eve kovalar mahallenin en işlek caddesinde dolanır yabancı genç erkekleri mahalleye sokmazlarmış.Eğer ki aksi olursa bir güzel benzetirlermiş.Bu hikayenin sonuna genelde bu abilerin başka mahallerde sevdalıları oldukları ve gizli giili onlarla buluştukları eklenir.Bu biraz buna benziyor.
Ben kendimi üzüyordum dünyayı değiştiremediğim için kendime kızıyordum.Başkaları bunu ellerine kötek alarak yapıyordu.Gerçi benimde bir sınırım varmış ideallerimin patır patır çöktüğünü görünce bu kırgınlık öfkeye döndü.Özellikle yirmi beş yaşımdan sonra.Öfke ve dünyayı değiştirme isteği işte insanları hangi görüşte olsun sokağa döken ve eline silah aldıran da bu.Yirmi yedi yaşımda zirve yapmıştı.
Daha sert müzikler dinlemeye başladım.Özellikle grudge-garez içeren müzikler.İşe başlayınca ve ideal aileden çıkınca bu daha çok arttı.Özellikle mesleki idealizm (öldü dediğim ama hortlak gibi dirilen yetersizsin daha çok çalışmalısın diyen ) gitti.Dört arkadaşım çeşitli maden kazalarında öldü .Küçük gibi gözüken çeşitli badireler atlattım.İşin en kötü yanı en ufak bir kazada ne kadar idealist olursanız olun savcının ilk içeri alacağı kişi olduğunuzu bilmek.İlk atandığımda arkadaşlara herkese anlatmadığım şeyleri anlatıyordum.Bizim de muzip bir arkadaş oğlum korku filmi gibisin senin hikayelerinde hep biri ölüyor demişti.
Çekirdek inançtan sonra artan bir farkındalığım oldu bu.Devleti dünyayı kurtaracağım diye hep kendimi heder ediyorum.Aslında peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bu dine önce kendi iman etti ve kendi hayatını kurtardı.Sonra eve gitti ve hayat arkadaşının hayatını kurtardı.Bu daire en yakından en uzağa şeklinde genişledi ama kendi öz amcası İslamiyetin en büyük düşmanı oldu diğer öz amcası Ebu Talip için çok dua etti.Kendini heder etti ama Allahü Teala ayet gönderdi.
"Ben hidayet etmedikçe kimse iman edemez" (İsra-97, Zümer-23)
"Eğer Ben isteseydim bütün insanlara hidayet ederdim" (Yunus-99)
Biz buna bende dahil önce dünyadan başlayıp sonra kendimize gelmeyi planlıyoruz.Önce kendimi kurtarmam gerektiğinin farkına vardım.Ben ne kadar kendimi heder etsem de insanlar benim için bir şey yapmayacak.
İşte insan psikolojisini bilen bazı insanlar yepyeni bir İslamiyet tasarlamaya çalışıyorlar.İnsanların kafa kestiği.Avrupa'dan gidenler en ezilmiş kesim dünyayı değiştirmek isteyen ve Malcolm X'in dediği gibi " beyaz kadının koynundan çıkınca " birden Müslüman oldukları akıllarına geliyor ve ancak şehit olunca bu günahlarından arınabileceklerini düşünüyorlar.
Orta Asya'dan gidenler ise Uygur Türkleri gibi hala Sovyet kalıntısı devlet adamlarının baskısına kalmış sindirilmiş namaz takkesi taktığı için sakal bıraktığı için içeri alınmış terörist muamelesi görmüş insanlar.Şimdi bunları yazarken yine yapışıyor bana dünyayı kurtarma isteğim.Kendi çevrelerini ve ülkelerini değiştiremeyince El Kaide ve IŞİD gibi örgütlere katılıyor.
İslamiyet aslında sevgi dini. Muhabbetullah (Allah sevgisi ) olmadan asla iman tamamlanmaz ve eskilerin deyimi ile insan insanıkamile ulaşamaz.İslamiyet Yunus Emre'nin dizelerindedir aslında.
Şimdi ben bunları kendim için yazıyorum kimse için değil.Önce kendimi kurtaracağım.
Annem için okula gittim.Babam için işe gittim hep başkaları için yaşadım.(Aşırı sorumluluk manyağıyım.)Bundan sonra kendim için yaşayacağım.Kendim için yapacağım her şeyi.
İçimde kalan büyüyemiş ve yorgun çoğu büyüteceğim önce.Neyse bu hep kendimi kurtarma yazısı oldu fazla da abartmayayım.Zaten uzun yazıyorum milletin gözleri bozulacak.
Ekleme:Bunu yazacaktım ama şimdi aklıma gelmiş.Bakın güney Asya'ya en bilindik Endonezya ve Malezyadır.Buraya İslamiyet fetihle ve kılıçla gitmemiştir.Hiç bir İslam devleti bu bölgeleri fethetmemiştir.Nasıl olmuştur bu.Müslüman denizcilerle.Özellikle Hint okyanusunda bugün Sri Lanka dediğimiz Seylan gibi ülkelere ticaret için gelen denizcileri ve Müslüman tüccarları gören yerel halk Müslüman olmuştur.Bu dönemde Müslüman olan ünlü Çinli bir denizci/kaşif de var.İsmi gelmiyor aklıma.Belki bizim oraya gönderdiğimiz tek askerler 18 yy Osmanlı'nın sömürgecilere karşı direnebilsinler diye gönderdiği bazı askeri uzman olan denizciler.