Teğmen
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 115
Tesekkür: 2
59 Mesajinıza toplam 379 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| akışa bırakmak üzerine Sevgili arkadaşlar artık çok iyi biliyoruz ki hızlanan zamanın bu anında bizi tutan ve bırakmayan şey kontrol etme isteğimizdir. Bir çoğumuz, kendimizi ve dışımızdakileri kontrol etmek istiyoruz. Belki kendimizi kontrol etmememiz gerektiğini anlayıp yaşama geçirebildiğimizde, dışarıyıda kontrol etmememiz gerektiğini anlayacağız.
Düşüncelerimizi kontrol etmeye çalışıyoruz. Kötü düşüncelere sahip olmamamız gerektiğini düşünüyoruz, kötü bir insan oluruz korku ve endişesi taşıyoruz ve bu şekilde dengelenmemizin önünü tıkayan kontrollü bir yargıya sahip oluyoruz..
Düşüncelerimizi kontrol etmeye çalışıyoruz. Bunun için gruplar oluşturuyor, dernekler kuruyor, kitaplar yazıyor, seminerler veriyoruz. Pozitif düşünmek, hayırlı düşünmek gibi kavramlar yaratıyoruz. Olumsuz düşünceye sahip olamam, ben sadece iyi olanlara sahip olabilirim, bunun için İyi şeyler düşünmeliyim, diyoruz.
Şimdi kötü bir şey düşünelim, çok kötü bir düşünce.... o zaman göreceğiz ki kötü bir şey düşünmenin düşüncesi bile bizi alt üst ediyor. İçimizden ya gerçekten bu kötü düşünce gerçekleşiverirse? diyoruz. İşte bu, kendimize koyduğumuz bir kontroldür ve bize karşı çalışan en büyük zorluklardan biridir.
Biz zihninizi kontrol etmeye çalışıyoruz. Zihnimize çok fazla yük ve sorumluluk yüklüyoruz, sonra da onu kontrol etmeye çalışıyoruz. Onun kabiliyetlerini kontrol etmeye çalışıyoruz. Ve o bize hem cevap vermeye hemde sürekli hizmet etmeye çalışıyor. Ama ona yüklediğiniz kontroller yüzünden çok yıpranıyor.
Negatif sözler söyleyemem, sonra negatif büyür, pozitifi ele geçirir gibi şeyler söylüyoruz. Karanlık sözcüğünü bile söylemememiz gerektiğini düşünüyoruz ve bu sebebten bu kelimeyi bile kontrol ediyoruz. Aslında yaptığımız şey, kendimizi sınırlamaktır ve her seferinde üzerimizden akan enerjinin akışını kesmiş oluyoruz. Akmadığı zaman, enerjiye nasıl sahip olabilirizki ?
Evimizin su tesisatını düşünün, Yeni iken borular açıktır ve enerjiler ne kadar pis olup kötü koksada, akıp gitmesine izin verir. Ama bir süre sonra borulara tutunmaya başlarsa borunun içi gitgide daralır ve sonunda tıkanır. Sonra tesisatçıyı çağırmak zorunda kalırız. İşte bu yazıyı tesisatçı olarak düşünebilirsiniz.
Ben sadece iyi bir dünya imajine edebilirim diye düşünüyoruz... Şimdi bir an için kötü bir dünya hayal edelim edelim. Kirletilmiş bir dünya, hain, tehlikeli ve kontrolü elinde tutan varlıklarla dolup taşmış, kederli, karanlık, ıstırap çeken bir dünya, bir kişinin diğerini kontrol ettiği bir dünya. Aslında hepinizin diğerlerini kontrol etmeye çalıştığı bir dünya. Yani şu an içinde bulunduğumuz dünya, kontrol ettiğimiz için daha kötüsünü hayal bile edemediğimiz bir dünya.
Bir realiteyi hissetmek ya da hayal etmek için kendinimize izin vermeliyiz. Şu anda biliyoruz ki dünyanın diğer boyutlarında herşey mevcuttur. O bir potansiyeldir. O oyun dünya üstündeki aktörler tarafından oynanmıyor. Sahnenin biraz arkasında yine bizler tarafından oynanıyor. Onun kalitesi zaman zaman dünya sahnesinde oynanan bu güzel oyuna getiriliyor. Kederin, karanlığın ve ıstırabın bazı parçaları oyuna dahil oluyor. Ama bu, Biz insanlar bunu imajine ettiğimiz ve odaklandığımız için değil, sadece deneyimlemek istediğimiz için oluyor.
Buradaki hassas nokta şu, biz sadece düşüncelerinizi değil rüyalarınızı, hayallerinizi, yaratıcılığınızı kontrol etmeye çalışıyoruz. Hep iyilik için. Peki ortaya ne çıkıyor? Yaratmak yerine kontrol etmeye başlıyoruz. Kendimizi açmak yerine sınırlamaya başlıyoruz.
Bakışlarımızı, jest ve mimiklerimizi, nasıl görüntü verdiğimizi kontrol etmeye çalışıyoruz. Kendimize çeki düzen verirken, giyinip kuşanırken hep kontrol etmeye çalışıyoruz. Kendimizce beğenmediğimiz taraflarımızı saklayarak, kamufle ederek, içimizi dışımızdan farklı göstererek gelecek eleştirilere karşı kendimizi kontrol ediyoruz.
Bir an durun, ve bir an için kontrolleri bırakın. Salıverin gitsinler. Sadece aynada gördüğümüz yüzümüz yerine, kendi gerçek benliğinize bir bakış atalım. Gerçekten kim olduğunuzu görmeye çalışalım. Bazılarımız kontrol edip şöyle diyecek "Ben kendimi iyi hissetmek için güzelmişim gibi davranmak zorundayım.” Bazılarımız da “ Hiç de güzel değilim” diyecek. Biz kendimizi kontrol ediyoruz. Biz bir enerjiyi yargılıyor, sonra da ona inanıyor ve yapışıp kalıyoruz ve o da bize yapışıp kalıyor.
Nasıl göründüğümüzü kontrol ediyoruz, kontroler oluşturuyoruz. Kontrolleri bile kontrol ediyoruz.
Bir sabah kontrol etmeden istediğiniz gibi giyinin, nasıl giyineceğinizi kontrol etmeden, yargıları dikkate almadan, sadece olmak istediğiniz gibi. Ama kendimize izin vermeyeceğimizi göreceğiz. Çünkü kontrolleri de kontrol ediyoruz.
Bedenimizi kontrol etmeye çalışıyoruz.. Sonra başımız derde giriyor. Biyolojiyi kontrol etmeye çalışıyor ve bazı günler kendinizi iyi hissetmediğiniz halde iyiymiş gibi davranıyoruz. Bazı yerlerimizin ağrıdığını reddediyoruz. Sonra tümüyle çöküyor ve üzgün bir anımızdada hepsini itiraf ediyoruz. Biz bedenimizi hep kontrol etmeye çalışıyoruz. Kendimize şifayı vermeye ve almaya kalkıyoruz, oysaki zorlanan şifa işe yaramaz. Bedeni manipüle etmeye çalışıyoruz. Halbuki bedenimiz ne yapacağını zaten biliyor. Sadece biz kontrol ettiğimiz için iyileşecek ve kendini onaracak imkanı bulamıyor. bedenimizin kendi programının mükkemmeliği gereği bizim kontrolünüz ona ayak bağı oluyor. Bu yüzden kontrolümüze gereksinimi yok ve üzerindeki kontrolü kesinlikle elden bırakmamız gerekiyor.
Spiritüelliğimizi ve inançlarımızı kontrol etmeye çalışıyoruz. Spiritüel varlığımızı yarattık tamam bu güzel ama şimdi de neyin doğru, neyin yanlış olduğu hakkında kontrol etmeye çalışıyoruz. Spiritüel inançlarımız bizim sadece belirli şeyleri yapabileceğinizi söylüyorsa bunlarıda bırakmaya çalışmamız gerekiyor. O zaman bunu yıkmak için bilerek kötü bir şey yapmaya, karşı kutba gitmeye bile çalışmalıyız.
Biz Tanrıyı kontrol etmeye çalışıyoruz. Ama aslında yaptığımız şey Tanrı’nın kendi doğasını sınırlamak oluyor.. Biz Tanrı’nın kim ve ne olduğunu bilmediğiniz halde kontrol etmeye çalışıyoruz. Ama biliyoruz ki biz hiç birşey bilmiyoruz. Tanrı ile ilgili bilinçlenmek yerine, sadece hissetmek ve zannetmek istiyoruz.
Tanrı ile ilgili dogmatik kavramlar oluşturduk ve onları benimsedik. Çevremizdeki insanlarla Tanrı hakkında bu kavramlarla konuşuyoruz. Kısmen korkudan, kısmen de kontrol yüzünden bu kavramlarla tanrının doğasını kısıtlıyoruz. Biz tanrıyı geçmişteki inançlarımız yüzünden tanımlamak, yargılamak ve kontrol etmek istiyoruz.
Kendi bolluğumuzla ilgili tüm şeyleri kontrol ediyoruz, hem içteki, hem dıştaki bolluğu kontrol ederken şöyle diyoruz, " kazanabildiğim sadece bu kadar. Bu kadarına hakkım var. Sadece bu kadarına değerim". gibi yargılarla bereketimizi kontrol ediyoruz. Fazlasıyla zengin olmak nasıl olurdu bir hayal edelim! Ama bunu yine de kontrol edeceğiz. Bir yandan istiyoruz, ama yine de kontrol ediyoruz.
Spritüel öğretilerde, ahlak, din ve felsefe konularında eğitim verenlerin para kazanmalarını ve gelir elde etmelerini kontrol ediyoruz. Onların kazançlarının ne olması ve olmaması konusunda kontroller oluşturuyor ve yargılıyoruz. Ama bu kontrollerin aslında kendi bereketimizi kontrol ederek kapattığımız anlamına geldiğini hiç düşünmüyoruz.
Şu anda realitemiz de, kendimize yüklediğimiz bir sürü kontroller var. En ilginçlerinden birisi de, kendimize kızmamız için bile izin vermiyoruz. Spiritüel bir insan olduğunuzu söylüyerek kızmamak gerektiğini düşünüyoruz. Tanrı kızmaz, diyoruz. Oysaki Tanrı
kızar. Tanrı bunu bedenlenerek bizim üzerimizde deneyimler. Tanrı kızması bunun diğer insanlara zarar verecek biçimde gelişmesini gerektirmiyor.
Nazik konuşmaya çalışarak kontrol etmeye çalışıyoruz.Ve bunu sevgi adına yapıyorum diyoruz. Ama bu sevgi değil, kendimizi boğuyoruz, çevremizdeki diğer insanları boğuyoruz. Tüm kontrolleri kaldırısam birini dövebilirim. Birisine acıtmak istemediğim için söyleyemediğim bir şey söyleyebilirim, diyoruz. Dürüst ve açık olmak yerine kontrol etmeyi tercih ediyoruz.
Diyoruz ki, kontrolü elden bırakırsam buzdolabında ve yiyecek dolabında ne varsa mideye indiririm. Kontrol etmem gerekiyor, çünkü bunu yapmazsam şişmanlayacağım. Çukulatalar, kekler, pastalar ve şarap ve diğer içkiler için kendimi kontrol etmek zorundayım. Toplumda saygı kazanmam için toplumun kabul ettiği gibi görünmem gerekiyor, topluluk içinde gürültü çıkartmamak için kendimi kontrol etmek zorundayım diyoruz.
Bu kontroller nedir biliyormusunuz ? enerjinin kısıtlanmasıdır. Enerjinin sınırlanmasıdır. Aslında tam anlamıyla gelişmeyi yavaşlatıyorlar, bizi kristale hapsediyorlar. Bu İçsel varlığımızın çıkış yapamadığı için kendi kimliğimize tam anlamıyla tutunmaya çalışmasının bir yoludur. Eski anlayışlarımız kendi benliğini korumaya çalışıyor, hepsi bu.
Bu yazıdan etkilensek ve kontrol etmememiz fikrine geçsek bile yinede kendimizi kontrol edebiliriz. Bir ya da iki kontrolü bırakıyormuş gibi yapıp bir deneyeyim, ama kontrollerimin tamamını bırakacak olursam kendimi aptal yerine koymuş olurum. Sonra yaşantım ne olur kim bilir?. Başkaları buna ne der? diye sınırlamalar koyabiliriz. Buna şimdiden hazırlıklı olmak gerekiyor. Çünkü onlar söyleyecekler, hemde korktuğumuz duymak istemediğimiz şeyleri söyleyecekler ama onların söyleyeceği seyin hiç bir önemi yok.
Bunu gerçekleştirdiğimiz zaman, her şey değişebilir. Gerçek değişimlere hazır mıyız.? Kendinize tümüyle güvenmeye hazırmıyız? İşte bütün mesele bu. Sahip olduğunuz sembolik kontrolleri ve gerçek kontrolleri bırakabilecek kadar bütüne ve kendinize güveniyormuyuz? Kontrolleri bırakabilir miyiz?
Şimdi, biz bunlar için savaşmamız gerektiğini söyleyerek söyle diyeceğiz. Belli şeyleri yapmak içinde, yine kontrollere sahip olmam gerekiyor. Bunlardan kurtulmak için tekrar kontrollere ihtiyacımız var mı? Örneğin arabamı kullanırken kontrol etmem gerekiyor, diyoruz. Düşünün bakalım siz arabanızı aşırı dikkat verdiğiniz ve çarpmamaya dikkat ettiğiniz zamanmı, yoksa rahat ve herşeye izin verdiğiniz zamanmı daha iyi ve sağlıklı kullanıyorsunuz. Kontrol gerekiyormu ?
Sabah uyandığımda zamanı kontrol etmem gerekiyor ki, doğru zamanda iş yerimde olabileyim. Faturalarımı ödemek için işe gitmem gerek ve bunun için zamanında orda olmalıyım. Ve zannediyoruz ki eğer zamanında işimizde olmazsak herşey bitecek ve.
faturaları ödeyemeyeceğiz. Bolluğun, olması gerekenin, tam enerji alışverişini sağlayacak işin başka yoldan oluşmayacağını nerden biliyoruz? Şu andaki işimizden başka bir işimiz olabileceğini hayal bile edemiyoruz ve yine kontrol ediyoruz.
Ama görüyoruz ki, kontroller, inanç sistemleri, gelenekler, toplum psikolojisi, hipnoz bizi etkilemişler. Peki onlarla ilgili ne yapmalıyız? Onları severiz, onları kutsarız ve bırakırız giderler, yani onları salıvermemiz gerekiyor.
Herşeyi kontrol etmediğimiz, kontrol etmek için enerji harcamadığımız bir yaşam acaba nasıl olurdu? Bir süre önce toplu bilincin ötesine geçmeye çoğumuz kabul verdik. Biz yükselmeye çalışıyoruz.. Ama şimdi Kontrolleri bırakmamız gerekiyor ki oluşturduğumuz kalitemiz ortaya çıksın. Şapka düşsün kel görünsün. Bunun için kendimizi kandırmaktan ve olduğundan fazlasını göstermekten vaz geçmemiz gerekiyor.
Biz, sadece kendimizi değil dış dünyamızıda kontrol etmeye çalışıyoruz. Ailemizi kontrol ediyoruz. Arkadaşlarımızı kontrol ediyoruz. Oysaki kendimizi kontrol etmeyi bıraktığımız zaman dışarıyada en az tesirler göndereceğimizi bilmeliyiz. Zihnin kontrolü, duyularımızın kontrolü ve görmenizle ilgili öyle kesin bir kontrole sahibiz ki fizik boyut dışındaki boyutları göremiyoruz. farklı boyut enerji formlarını bir çok duru görü sahibi görebiliyor. Auraların üzerindeki renkler görülebiliyor ama biz kontrol ettiğimiz için fazlasına izin vermiyoruz, bunun olamayacağını düşünüyor ve bu yüzden göremiyoruz.
Biyolojik yaşımız ilerledikçe görmeyi kontrol etmek için daha fazla gayret sarfediyoruz. Gözlüksüz okuyabilmek ve uzağı görebilmek için gözlerimize dikkatimizi vermemiz gerektiğini düşünerek kontrol etmek istiyoruz. Kontrolü bıraktığımızda belki biraz bulanık görebiliriz. Ama belkide bulanıklık, çokboyutlu görmeyi temel alan yeni bir berraklığın devreye girmesinden önce olması gereken bir şeydir ve hemen sonrasın da duru görü kabiliyeti oluşacaktır. Bu kabiliyeti kazanmamız için gözlerimizin bir süre bulanık görmesine izin vermemiz gerekebileceğinide düşünmeliyiz..
Tüm duyularımızı o kadar kusursuz kontrol ediyoruz ki, hemde akışa bırakmak, yargılamamak, ummamak, beklememek ve neticeye bağlamamak söylevlerinde bulunmamıza rağmen. Biz kontrolü, en uygun olmadığı bir zamanda oluşturmaya ve akışa karşı kürek çekmeye çalışıyoruz..
Biraz olsun kötü düşünmeye ihtiyacımız olabilir. Oysaki ışığı ve aydınlığı düşündüğümüz bir çalışmaya adanmışlığımızla kontrol oluşturuyoruz. Sadece iyi düşünmeliyiz, çünkü kötü düşünecek olursak kesinlikle dünyaya zarar verecek ve geçişi engelleyeceğiz gibi bir varsayımla kontrol oluşturuyoruz. Oysaki zaman zaman böyle düşünmemize rağmen dünya hâlâ sağlam ve beklenildiği gibi kıyamet gelmiyor.
Paramızı o denli kontrol ediyoruz ki bu bize acı veriyor. Paranın herşeye bedel olduğuna inanıyoruz. Kasamıza, cebimize ve çek defterimize bakıp kontrol ediyor ve her bir kuruşu hesap etmek ve dengeli bir bütçe oluşturmak gerektiğini zannediyoruz. Neyi paylaşırsak onu çoğaltacağımızı, kontrolü elden bıraktığınızda hayal bile edemeyeceğiniz yollardan bize geri geleceğini bildiğimiz halde yorucu, kısıtlayıcı, doğal olmayan ve uygunsuz para kontrolünden vazgeçemiyoruz.
Birkaç doları alıp yere atarsak ne olur? Cüzdanımızda tuttuğumuz paraları dökmekten, şaçmaktan korkuyoruz. Para enerjisinin bizi terk edeceğini sanıyoruz? Ekonomi ile ilgili bilgimiz olmadığını, finansal pazarlara ait ilgimiz olmadığını düşünüyoruz ve şu anki işimizi veya gelir akışımızı kaybettiğimizde herşeyin sonu gelecek zannediyor, kontroller ve kısıtlamalar koyuyor, bunlara sahip çıkıyor ve kabul veriyoruz! Belkide para kazanmak yeniden akışa sokulacak en kolay şeylerden biridir ve biz bunu hiç düşünmüyoruz.
Eski anlayışlarımızı bırakmamız gerekiyor. Onlar kendileriyle ilgili her enerjiyi kontrol ediyorlar. Her zaman iyi düşünmek zorunda olduklarını, her zaman en kutsal, en saf düşünceleri düşünmek zorunda, asla kötü düşünmemek zorunda olduklarını düşünüyorlar. Bunu bizde yapıyorsak, bizde kendimizi kontrol ediyoruz. Böyle yaptığımızda gelmekte olan enerji miktarına anında kesin bir sınırlama koyuyoruz.
Enerji, potansiyel imkanlardan başka bir şey değildir. Üzerinde bir kesinlik yoktur.. Bizim bilincimizde enerjiyi bu seviyeye getirene kadar bir anlaşmaya sahip değildir. Kötü, karanlık, hatta korkunç bir şey düşünebiliriz. Bu da başka bir kontrol biçimidir.
Karanlık, karanlıkmıdır ? Kötü, gerçekten kötümüdür?. Ve ışık da gerçekten safmıdır ? Herşey, saf tanrısal özün akışıdır. Kontrolsüz, sınırsız, kısıtlamasız.
Bir zaman söyleyeceklerimizi kontrol etmeyelim. Kontrol etmeyelim ve neler olduğunu izleyelim. Söyleyelim ve söylediğimizde kendimizi nasıl hissettiğimize ve enerjilerin akışına bakalım. Kendinizin nasıl tutsak edildiğini, hipnoz altında tutulduğumuzu, bastırıldığımızı ve saklandığımızı hissetmemiz gerekiyor. Kendimizi ortaya çıkartmaktan o kadar korkuyoruz ki, bu yüzden kendimizi devamlı kontrol ediyoruz.
Başka insanları incitebileceğimizden korkuyoruz. Artık başka bir insanı istesekte incitemeyeceğimizi bu bilinçte olmadığımızı anlayamıyoruz. Birbirini inciten ve birbirinden incinen insanlar hala varlar ama biz bu konunun anlamına ulaşabilenler bilincin ötesine geçtiğimizi bilmiyoruz.
Kısıtlamadan, sınırlamadan ağzımızı açtığımızda neler oluyor? Korkuyoruz, ağzımdan yanlış bir şey çıkacak diye korkuyoruz. Neler olduğunu izlemeliyiz..Kontrolü bırakmalı enerjileri hissemeliyiz. Bazılarımız telepatik algılamalarla özün içimizden ve bizden konuşmasını istiyoruz.İstiyoruz, ama yine de kontrol ediyoruz. Sadece bizim istediğimiz gibi konuşmasını, istediğimiz cümleleri söylemesini istiyoruz. Onu sadece açık tutup yönlendirmeden, istediğimiz kalıba sokmadan kontrol etmediğimizde ne çok şeyi geri tuttuğumuzu, kendinmzi ne kadar engellediğinizi, eski anlayışlarımızın bizi ne kadar kısıtladığını farkedeceğiz.
Bunu yapma. Şunu yapma. Bunu yaparsan canın yanar. Onu yapamazsın. Bir sürü kurallar, ilkeler. Bunlara uymak zorundasın diyen kendi parçamız. Bu ilahi öz, enerjinin matriksi içinizde yapılanmış haldedir. Artık rehber varlıklara, meleklere ihtiyaç yok. Bir İnsan olarak yeni farkındalığımızda üst şuur yüksek benliğimize ihtiyaç yok. Artık çevremizde bizi gözeten, seven, ayaklarımızı yıkamaya gelen ama kontrol eden o enerjilere de ihtiyacımız yok.
Sadece birazını bırakamayız. Kendimiz için sahip olduğunuz kontrolleri, kendimize koyduğunuz kısıtlamaları, engelleri tüm kontrolleri bırakmak zamanıdır. Bize belli bir yaşta olduğumuzu söyleyen ve kontrol ettiğimiz o harika yanılsamayı yani lineer zaman kontrolünüde salıvereceğiz. Aynaya bakıp yaşımızı gördüğümüzü söylüyoruz. Bu kontrolü bırakacağız. O bize artık hizmet etmiyor. Gerçekten sevgili fiziksel yaşım seni bırakıp gidiyorum, seni salıveriyorum diyeceğiz.
Kontrollerle oynadığımızda o bize fiziksel olarak geri tepiyor cinsiyetimizle ilgili kontrol oluşturuyor. Ben erkeğim, ben kadınım diyerek enerjiyi kontrol ediyoruz. Ama belki artık erkek ve kadın değiliz. Sınırlı eril ya da dişil enerjiyi bırakmamız gerekiyor. Ben bir kadınım ama erkeksi görünmeye başlayacağım, sesim kalınlaşacak dediğimizde, yine kontrol başlıyor. Salıvermemiz gerekiyor. Güçlü olmak için gerekli olduğunu hissettiğimiz eril enerjileri, denge için gerekli bulduğumuz eril enerjileri birleştirmiş, bütünleştirmiş olarak feminen güzel bir dişi olacağız.
Her türlü kontrolü bırakmamız gerekiyor. Belli bir fiziksel özüre sahip olduğumuzu söyleyen kontrolü de bırakacağız. Kendimizin saf hale dönmemize izin vereceğiz..
Bunların tamamının bizi götüreceği yer kontrollerin salınması, hikayenin salıverilmesidir. Her bir kontrolümüzü kutsamanın, özgür ve açık olmasını istemenin bizi götüreceği yer hepinizin üzerinde konuşacağı, yazacağı ve diğerlerine öğreteceği bir şeydir. Bu eş zamanlı yaşamdır.
Eşzamanlılık, artık zihnimizde hiç bir kontrole sahip olmamamızdır. O, yaşamımızı kontrol etmeye çalışmadığımız tanrısal, içsel biliştir.. Biz onu sadece yaşarız. Eşzamanlı yaşam, herşeyin, gereksinim duyabileceğimiz her enerjinin gerçekten bize gelmesidir. Ve şimdi eş zamanlılığı hayata geçirmek zamanıdır. Ansızın var olan şeylerin hayatımıza girmesi için kontrol etmemiz gerekmiyor. Eşzamanlı yaşam, herşey ve her enerji parçası için uygun zamanda orada olduğunda var olur, kendiğinden olur. Daha önce ve sonra değil en uygun zamanda olur. Tesadüf dediğmiz herşey herşey aslında eşzamanlılıktır. Eşzamanlılık kontrolün ötesinde olarak şimdi de ve burada olarak akıştadır. Eşzamanlı yaşamda herşey o kadar uygun, zarif ve tanrısal olarak anda ve kendiliğinden olur ki, gelecekle ilgili korkular gider ve geçmişin pişmanlıkları salıverilir. Eşzamanlı yaşamda sizin için herşey kolayca ve kendiliğinden olur.
Eşzamanlı yaşamda soru daha hiç sorulmadan, yanıt vardır. Bu gerçek eşzamanlılıktır. Ve bu, bazılarınızın deneyimlemeye başladığı, ve hepinizin deneyimleyeceği bir şeydir. Bu, aradığınızın hiç ihtiyaç duyulmadan orada olmasıdır. Eşzamanlı yaşam budur.
Bir an için kontrolleri elden bırakalım. Eşzamanlı yaşamı bizim yaşamımızın enerjilerini hissedelim. Kontrolsüz, kısıtlamasız, herşeyin akışta olduğu bir hali. O bizden akmaya başladı. O başkaları tarafından oluşturulmadı. O bizim akışımız. Buraya kadar gelebilmek için kontrolleri oluşturduk, çünkü oluşturmamız gerekiyordu. Dünyada enkarne olduğumuz zamanda enerjimizi bu gezegende, maddede tutmak çok zordu. Bu yüzden bizi burada tutacak, dünyada oluşumuzu kolaylaştıracak bir sürü kontroller oluşturduk. Yaşamımızı bu kontrollerin üzerine kurduk. Şimdi onları salıvermek zamanıdır. Enerjimizin tümüyle burada, dünyada ve aynı zamanda başka yerlerde var olabilmesi için artık o kontrollere ihtiyacımız yok. Kontroller bitti.
mustafa kartal Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |