Teğmen
Üyelik tarihi: Nov 2006
Mesajlar: 127
Tesekkür: 132
125 Mesajinıza toplam 805 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| HİPNOZ VE ÇEKİM YASASI
Artık biliyorsunuz, çekim yasasını sadece olumlu düşünerek çalıştıramazsınız. Pek çok kitapta, eğitimde, olumlu düşünerek, duvara resim yapıştırarak, istediklerimizi hayal ederek “olmuş gibi” davranarak başarabileceğimizi anlatan bilgiler veriyorlar. Oysa bunlar yeterli değildir. Zaten o yüzden çekim yasasının sadece bir safsata olduğunu düşünen pek çok insan var.
Çekim yasası, kuantum fiziği bilimcilerinin büyük bir kısmına göre son derece gerçektir, ve bildiğimiz fiziksel yerçekimi kanununun enerji boyutundan ibarettir. Nasıl ki yerçekimi bizi fiziksel kütlemize göre etkiliyorsa, vücudumuzdan yaydığımız enerji de kendi frekansındaki evrensel enerjiyi çeker. Bir kısım kuantum bilimcisi için bu henüz tam olarak kanıtlanmış bir bilgi değildir, bunu da ekleyelim. Ancak şunu gerçekten kanıtlanmış bilgiler arasında sunabiliriz; etrafa yaydığımız enerjimizin frekansını, derinlere gömdüğümüz duygu ve inanç (düşünce) kalıplarımız oluşturur. Böylece, kuantum biliminin neden hipnoz bilimiyle iç içe olduğunu anlayabilirsiniz.
Duygu ve inanç kalıpları, bilinçaltımızdan gelirler. Bir başka deyişle, yaydığımız fotonların frekansını, dolayısıyla da çekim yasasını bilinçaltımız yönlendirir. Öyleyse sadece olumlu düşünmek yeterli, olmayacaktır, bilinçaltımızdaki yerleşik duyguları da değiştirmemiz gerekecektir.
Workshoplara katılanlara hep söylüyorum. Duygu değişimi 1 günde yapılacak bir iş değildir. Sizin bir konfor alanınız vardır ve acı da çekseniz, alıştığınız bir duygu olduğundan kolay kolay vazgeçemezsiniz. Ancak duygu değiştirmenin pek çok tekniği vardır ve sebatla uygulandığında gayet başarılı sonuçlar alınır. Belli bir duygunun değişiminin vücudumuzda fiziksel olarak değişim yaratması, ortalama olarak 2-3 ayı bulur. Yeni duygunun bilinçaltına yerleştirilmesi ise minimum 21 günlük bir süreyi kapsayacaktır.
Duygunuzu değiştirdiğinizde, hayatınızda pek çok şeyin mucizevi şekilde değişmeye başladığını fark edeceksiniz. Ancak bunu yapmak için, derin bir teslimiyet olmalıdır. Çoğunlukla uzun süreler acı çekmişsek, duygumuzu bastırmak ya da kurtulmak için mantığımızla düşünmeye ve kendimizi ikna etmeye çalışırız. İşte asıl tehlike o zaman başlar.
Zihnimiz ile duygularımızı kontrol etmeye ya da bastırmaya alışmak, bizim olumsuz pek çok duygu ve inancı da bilinçaltımıza kaydetmemize sebep olur.
Zaman içinde kendimize bir savunma mekanizması geliştiririz. Her türlü olumsuz duygumuzu bastırmak ve kontrol altına almak için mantığımızı devreye sokarız. Kadınlar için diğer savunma mekanizmaları genellikle aşırı derecede alış/veriş, fazla yemek ile birlikte tutulan kilolar, çok fazla sevilmeyen ama yalnızlık ya da kaybetme korkusu gibi korkularla yüzleşmemek adına tutunulan sevgililer…v.s. olarak sayılabilir. Erkekler için alış veriş problemi kumar tutkusu olarak da kendisini gösterebilir.
Uzun süre savunma mekanizması ile yaşarsak, mantığımız ile gerçek duygularımız arasındaki bağ tamamen kopar. Bu kez acı çekmeye başlarız. Hayattan zevk almamaya başlarız. Bastırdığımız duygular örneğin ölüm korkusu ise, panik atak olarak kendisini gösterebilir, ya da kaybetme korkusu ise, bağımlılık ya da tutunma problemine dönüşebilir. Bunlar sadece örneklerdir. Panik atağın pek çok sebebi olabilir. Burada verdiğim sadece küçük bir örnek olarak algılanmalıdır.
YERLEŞMİŞ DUYGUYU DEĞİŞTİRMEK
Duygunuzu değiştirebilmek için öncelikle uzun süre bastırmış olduğunuz öfke, kin, nefret, kapana kısılmışlık, çaresizlik gibi duyguları bulmak, onları trans altında ya da sadece yazarak dile getirerek çıkartmak gerekir. Çoğu zaman olumsuzdan olumlu duyguya geçmek, bu temizlik işlemi ile başlar. Bunun da bir süreç olduğunu hatırlatmak isterim. 1 veya 2 trans eşliğinde, evde kendi kendinize uygulayacağınız yazı tekniği ile birlikte uzun süre devam etmelidir.
Bu süreç bittikten sonra, inanç kalıplarınız ile çalışmaya başlamanız gerekir. Her bir inanç kalıbı değiştirildiğinde, yeni duygu 21 gün süre ile vücuda tanıtılmalıdır. Eğer fiziksel bir değişim bekliyorsak, 3 ay boyunca olumlu duygu ile kalabiliyor olmalıyız.
Olumsuz kalıplar kırılırken eğer çok köklü, değersizlik, kaybetme, yalnızlık, güvensizlik, ölüm korkularımız varsa, bunlar regresyon seansı ile temizlenmeli, ve daha sonra olumlu duyguların pekiştirilmesi yapılmalıdır.
Ancak bu süreçten geçtikten sonra, çekim yasasını uygulamaya hazır hale geleceksiniz. Aslında çekim yasası hep var ve biz eğer müdahale etmezsek, bilinçaltımızda zaten duran kalıplar ve duyguları hayatımıza otomatik olarak çeker. Bu bize,neden bazı insanların para konusunda, bazılarının sağlık, kiminin çocuk , kimininse sevgili ve ikili ilişkiler konusunda sıkıntı çektiğini açıklar. Zaten hayatımızda iyi olan şeyler, olumsuz kalıp taşımadığımız alanlardadır.
Peki, duygularımı olumlu hale getirdikten sonra, yani korkularımı temizledikten sonra ne yapmalıyım?
Arzunuz her ne ise, öncelikle onu elde ettiğinizde neler hissedeceğinizi hayal edin ve bu duyguyu bedeninize iyice yayın. Artık o arzunuz zaten olmuş gibi hissetmeye devam edin. Yalnız, çekim yasası uygulamak isteyenler için 3 altın kuralı hatırlatmak isterim.
Arzu ettiğiniz şey her ne ise, HERŞEYİN VE HERKESİN en yüksek hayrı ile, herkesi mutlu edecek bir çözüm ile hayatınıza gelmesini dilemelisiniz. Bunu ta yüreğinizin derinliklerinden istemelisiniz. Eğer gizli kıskançlık, kıyaslama, karşılaştırma, eziklik, öfke, kin, intikam gibi duygular ile bir şeyler dilerseniz, bu başka birinin aleyhine olacaktır. O başka biri bunu hak etse bile, ondan intikam almayı çok arzularsanız ne yazık ki evrenin sizin için çalışmasını yavaşlatmış olursunuz. Eğer sürekli hayal kurduğunuz ve olumlu düşünmeye çalıştığınız halde hala başarılı olmamışsanız, “Acaba herkesin en yüksek hayrına olanı istememiş olabilir miyim? Acaba evrene çok müdahale etmiş olabilir miyim? Çok fazla detay vermiş olabilir miyim?” diye düşünmeli ve bunu düzeltmelisiniz.
Çekim yasası bir kez çalışmaya başladığında, evrenin 3. boyut holografik yaşamda, (yani bildiğimiz fiziksel hayatta) zaman kavramı olduğu için belli bir süreye ihtiyaç duyar. Olayları birbiri ardına dizecek, o olaylarla ilgili olan kişilerin de en yüksek hayrını gözetecektir. Bu çok boyutlu, çok ilmekli bir örgü gibidir. Bu örgü süresince sabırla beklemelisiniz. Beklemek, aynı zamanda başkalarının da hakkına, süreç boyunca evrene ve Yüce Yaratan’a saygı duyduğunuzu gösterir.
Sizin zihninizden daha yüksek bir zekanın evrende var olduğunu, yani Yüce Yaratan’ın daha yüksek bir boyuttan sizin için her şeyi görüp, tam da sizin gönlünüzdeki şekilde bunu sizden daha iyi çözebileceğini unutmayın. İnsanlar kendi zihinlerine güvenirler. Ama ne yazık ki, bizim zihinlerimiz KORKU üretir. LİMİTLİ VE KISITLI olduğumuzu düşünür. Problemleri sevgi ile değil, SAVAŞARAK çözme eğilimindedir. Zihnimize elbette ki güveneceğiz. Ama nasıl çözeceğimizi bilmediğimiz, korktuğumuz, ya da savaşmak ya da başka birinin hakkını çalmak ihtiyacı duyduğumuz bir yerde, muhakkak kendi ZEKAMIZIN KONTROLÜ BIRAKMASINI sağlamalı ve sırtımızı Yüce Yaratan’a yaslamalıyız. Kontrolcü kişiler, mutsuz olmaya eninde sonunda mahkumdurlar. Çünkü yukarıda tarif ettiğim gibi, duyguları ve kalpleri ile bağlarını kopartmış olurlar. Ve en önemlisi, çekim yasasının onlar için çözüm üretmesini engellemiş olurlar.
- Alıntıdır - |