[Bluesky24]

Yaptığı her işte yaratıcılık ve fark yaratma peşinde koşan Semen Zihnioğlu, Türkiye'nin en eğlenceli, en uzmanlaşmış, en kapsamlı yemek okulu Mutfaktayız'da mutlu bireyler yaratmak için çabalıyor. Ayna zamanda lezzetten vazgeçmeyen Zihnioğlu, adını verdiği çikolatalarla damak tadı gelişmiş çikolata meraklılarına hitap ediyor.



Semen hanım sizi tanıyabilir miyiz?



Boğaziçi Üniversitesi İngilizce öğretmenliğinden mezun oldum. Okul bittikten sonra Tetrapak'ta Eğitim ve Promosyon Koordinatörü olarak çalıştım. Zincir marketlere bal sattım, aynı dönemde eğitimlere de devam ettim. Zaman içinde de kendi işimi kurdum. Hayatımı insanlara mutluluk dağıtmaya adamış bir eğitim danışmanıyım. İnsanları mutlu etmenin birkaç yöntemi var. Bunlardan biri, eğitim yöntemi, diğeri de yemek. Eğitim sayesinde insanların farkındalık düzeyini artırıp hayatta neyin mutlu ya da mutsuz ettiğine dair onlara bir ayna tutabiliyorum. Yaptığım eğitim modellemeleri bu yönde. Türkiye'nin ulusal ve uluslararası 78 firmasıyla çalışıyorum. Furla Yönetim Danışmanlığı olarak bizim dışımızda kimsenin kullanım hakkı olmayan, benim ortaya koyduğum eğitim modelleri var. Herkese hitap eden bir diğer konu da, yemek. Yemek, herkesin hoşuna giden bir alan olduğu için, insanları mutlu edecek yiyecekler yapmak da misyonun bir parçası.Nasıl bir organizasyon yapınız var?



Furla Eğitim ve Organizasyon ve Semen Tat Merkezi olmak üzere iki kola ayrılıyor. Semen Tat Merkezi, çikolata ve pasta imalatı yapar, ayrıca bir yemek okulumuz var. Bir diğer faaliyet alanı da catering'dir. Bütün bu işleri 11 kişiyle yürütüyoruz. Eğitimlerde de dışarıdan çalıştığımız 12 danışmanımız var. Toplam 23 kişiyle bu çark dönüyor. Şirketinize ait olduğunu söylediğiniz ürünlerden bahsettiniz, nedir bunlar?



İlki Mutfaktayız' isimli kurumsal anlamda hizmet veren bir aktivite. Ekiplere yemek yaptırarak bireysel ve ekip analizi yapılıyor. Mutfaktayız aktivitesi dünyada bir tek bizim tarafımızdan uygulanan, telifi de tamamen bize ait olan bir çalışma. Amacımız ekip olarak bir araya gelelim, yemek yapalım, çok güzel olsun değil. Biz, yemek kursuna gidip yemek yapmaktan daha farklı bir şey yapıyoruz. Mutfaktayız aktivitesine katıldığınız zaman yemek yapmanın dışında, birlikte iş yapmayı ve bireysel olarak iş yapış tarzınızı öğrenirsiniz. Eğer yemek yaparken dağınık çalışırsanız, iş yerinizde de dağınık çalışıyorsunuzdur. Bunu farkında olmayabilirisiniz. Profesyonel bir danışman tarafından bu şekilde gözlemlendikten sonra, katılımcıları bir rapor veriyoruz. Bir yemek kursuna gittiğinizde şefle baş başa kalırısınız, şef size yemek yapmayı öğretir. Burada çok farklı dinamikler var. Bu oyunun çeşitli modelleri var. Yaratıcılıkla ilgili bir gelişim kaydetmek istiyorsanız ona göre bir modelle çalışırsınız. Müşteri ilişkileri konusunda ilerleme kaydetmemiz gerekiyorsa, farklı bir yöntem izlenir. Mutfaktayız eğitimini almak çok farklı bir şey. Öncesinde ve sonrasında yapılan sunumları, bireye ve ekibe yönelik yapılan saptamaları, testleri, analizleri olan bir eğitim bu. Bir diğeri domino, aynı prensipten hareketle insanlara 40-50 bin taşla domino oynatıyoruz. Bu eğitimler birer araç. Bir diğeri resimle ilgili, diğeri de Brodway Show adını taşıyor. Böylesi özel eğitimleri vermek nereden aklınıza geldi?



İnsanın yaşadığı süre içinde hedeflemesi gereken şeyler sağlıklı, huzurlu ve mutlu yaşamak olsa gerek. Maalesef içinde bulunduğumuz koşullar normal insan performansının dışındaki şeyleri normalmiş gibi gösteriyor. Normal insan beklentisinin dışındaki şeylere sahip olmanız gerekiyormuş gibi bir durum var. Örneğin bir insana beş tane t-shirt günümüz hayatında yeter ama pek çoğumuzun kırk beş tane t-shirtü var. Bu tatminsizlik, dengesizlik ve orantısızlık insanları mutsuz olmaya itiyor. Bu dengesizliği reel bir şekilde insanlara farkına vardırmaya ve dengelemeye çalışıyorum. Kısacası gereğinden çok şeye sahip olmak için çabalayan insanın geriye dönük ödeyeceği fatura çok ağır. İnsanların bunları görmesi için bu eğitimler.Kaç yıldır bu eğitimleri sürdürüyorsunuz?



On dört senedir eğitim veriyorum. On dört sene önceki insan yapısı, sosyo-kültürel yapı çok farklıydı. Karşımıza gelen katılımcılar, bizim anlattığımız şeyleri ilk defa duyuyordu. Sekiz sene önce fark ettim ki, insanlar benim anlattığım şeyleri artık parmağının ucunda internet ortamında bulabiliyor. O zaman bilmediği şey ne, onu daha da geliştirecek, hayatta başarılı kılacak şey nedir diye düşünmeye başladım ve kendi kendime farkındalık yanıtını verdim. Nihayetinde son beş yıldır bu eğitimleri veriyorum.Kurumsal yapı dışında daha bireysel aktiviteleriniz de bulunuyor mu?



Bütün bu eğitimler dışında bir de yemek kursumuz var. Hobi olarak yemek yapmakla ilgilenen kişilere bir imkân sunmak amacındayız. Meraklılar, yemek yapma dersine katılıp yemek yapmayı öğrenebiliyor. Ayrıca, çocuklara gençlere mutfak işlerini kariyer olarak benimsetebilmek, aşçı, restoran işletmecisi ya da gurme olmayı öğretebiliriz. Bu işe ciddi, yorucu, çok para kazanılabilinecek ve çok keyif alınacak bir meslek olarak bakmalarını sağlayabiliriz. Bunu insanlara anlatmak istiyoruz. Hemen hemen her gün ben bir cafe açayım düşüncesiyle iş hayatının yönünü değiştirmek isteyen çok kişiyle karşılaşıyorum. Onlara bu işin ciddi bir iş olduğunu, o kadar da kolay olmadığın anlatmaya gayret ediyorum.





Çocuklara özel çalışmalarınız oluyor mu?



Çok büyük bir mesaimiz çocuklara özel doğum günü partisi düzenlemekle geçiyor. Çocuklar gelirler, kendi doğum günlerinde yiyecekleri şeyleri kendileri yaparlar. Ciddi ciddi yemek, kurabiye, pasta yaparlar pişirirler annelerine ikram ederler ve birlikte eğlenir, yer içerler. Bu aktivite, bizim mekânımızda yapılabildiği gibi evlerde de yapılabilir. Biz 50 ile 75 kişilik bir mekâna sahip olduğumuz için, genellikle burası tercih ediliyor. Çocuklarımız için doğum günü pastasını biz yapıyoruz. 23 Nisan, 19 Mayıs gibi özel günlerde çocuklar ve gençler için 6-12, 12-16 yaş arası özel yemek yarışması düzenledik. İlk defa bu sene gerçekleştirebildik, önümüzdeki senelerde süreklilik kazanacağın umuyoruz. Erkekler de kızlar da son drece ilgililer. Bir annenin yüzünde çocuğuyla ilgili olarak artık büyüdü, neler yapıyor benim çocuğum ifadesini görmek beni çok mutlu ediyor. 4-4,5 yaşında bir çocuk ellerini hamurun içine sokmuş, har tarafı un içinde gülümsüyor. Annenin yüzündeki ifade, bu çocuğu ben yaptım ama o artık büyüdü ve kendi başına bir şeyler kotarabiliyor, sosyalleşebiliyor, arkadaşlarıyla eğlenebiliyor bu ifade insana inanılmaz keyif veriyor. Bu esnada çocukların birbirleriyle paylaşmayı öğrendiğini görüyoruz. Maalesef günümüzde artık hepimiz çok bireysel yaşamlar sürdürüyoruz. Mahallede top oynayan çocuk sayısı giderek azalıyor. Çocuklar buraya geldikleri zaman, eğlencenin çok ötesinde bir yumurtayı ya da kâseyi paylaşmak zorunda kalıyor. Doğum günlerinde özel eğitmenlerle çalışıyoruz. Çocukların mutfakta bir şeyler yapması bence önemli. Ben çok küçük yaşlarda mutfağa girmeme izin verilmiş bir çocuğum.





Çocuğunuz var mı?



Yok. 12 yıllık evliyim ama çocuk doğuracak bir düzenim olmadı. İnşallah gelecekte olacak. Çok yoğun bir çalışma temposu tercihim oldu. O yüzden de çocuğa bakamayacağımı düşünerek bu güne kadar yapmadım. Çünkü üç sene en az çocuğuma kendim bakmak istiyorum. İşimi üç sene bırakacak bir duruma ancak geliyorum. Elinizi attığınız her alanda illaki bir farklılık, farkındalık ve yaratıcılık arıyorsunuz gibi bir tablo ortaya çıkıyor, öyle mi?



Balık baştan kokar. Benim Semen olarak hayattaki numaram yaptığım her şeyde farklılıktır. Bu bir kişilik yapısı. Bazı kişiler içinse tam tersi, fazla dikkat çekmez istemezler. Ben dikkat çekmekten çok, yarattığım farklılıkla pozitif bir etki yaratmayı hedefledim. Bizim en önemli ayrıcalığımız, yaptığımız pastaların evde yapılan pastalar kadar doğal olmasıdır. Çikolatalarımız Belçika'dan gelir. Belçikalı bir şef yapar. Tek tek, elle dünya standardında çikolatalar yaparız. Dolayısıyla el emeği göz nurunun enerjisini o çikolatanın içinde bulursunuz. Yılbaşı sepeti, sevgililer günü, anneler günü döneminde faklı çalışmalar yapılıyor ve her çalışmada tüm numara farklı ve yaratıcı olmak noktasına odaklı. Bu işe ilk adım attığınız noktadan bugüne ne gibi zorluklarla karşılaştınız?



Mukayese edildiğiniz kurumlar ve topluluklarla sizin farkınızın anlaşılması zaman alıyor. Biz bir yemek kursu açtık, çevremizde benzer pek çok yemek kursu açıldı. Bunlar arasında başarılı olanlar kadar olamayanlar da vardı. Bu anlamda zorlandık. Bugün pastanenin kurallarını siz oluşturmuyorsunuz çünkü sektör oturmuş durumda ama kendi hobinize plan ve vakit aktarmak oturmuş bir alışkanlık değil. Dışarıdan bakıldığında diğerleriyle aynı görünen ama içeriden bakıldığında aynı olmayan bir şeyi anlatmak durumundasınız. O dönem geçti. Birey olarak Semen'in veya Mutfaktayız'ın farkı ortada. Reklam yapan bir kurum değiliz. Ağızdan ağza yayılan reklamın daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Sponsor arayışı çerçevesinde kendimi anlatıp anlaşılamamam sıkıntısını da çok yaşadım. Şimdiyse çok fazla sponsorluk teklifi geliyor. O zaman erkenmiş demek ki diye düşünüyorum.





İleriye yönelik ne gibi hedefleriniz var?



Ufukta "Semen Pastanesi"nin francaising projesi var. Bir bakış açası ortaya koyuyoruz sadece çikolata ve pastayla bitmiyor olay. Kendinizi ödüllendirmek veya sevdiklerinize özel bir armağan vermek için uğramanız gereken bir yer. Bu francaising mantığına uygun kişilerle çalışıyoruz. İstanbul içinde dışında ve yurtdışında beşer tane francaising vereceğiz. Türkiye'den de güzel bir çikolata pasta markasını dünyaya yaymak için çalışıyoruz. Sayın Semen Zihnioğlu'na, değerli paylaşımlarından dolayı teşekkür ederiz.

Dikkat: Bu röportajın tüm hakları Anneyiz.Biz'e aittir. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.



• Diğer röportajları okumak için tıklayınız.





Kaynak: Anneyiz