Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Radikal Gazetesi yazarı Ayça Şen Memo'dan önce ilişkilerimdeki başarısızlıklarımı gören annem, Yahu ne evlenmesi; yap bir çocuk, gerçekçi ol; hiç değilse çocuğun olsun demişti. Kendi kendine karar alabilen ve aldığı kararlara da güvenebilen biri olmadığımdan bunu söyledikten beş-altı sene sonra dediğine geldim. Ama bu vakte kadar elimden geldiği kadar anneme karşı çıkmak için düzgün bir ilişki kurmaya çalıştım. Her tip kadın kılığında dolaştım. Hani o birliktelikleri yürütebilen bakımlı kadın kılığından, arkadaş tadında samim birliktelik yürüten bakımsız entel kılığına kadar, renkten renge girdim. Kişilik bozuklu'ğundan tutun da hipo mani, duygu durum bozukluğu teşhislerine kadar her tür psikolojik rahatsızlığı denedim. Hepsinden sıkıldım.Radikal Cumartesi'de Ayça Şen'in yazılarını okuyor musunuz? Açıkçası ben iple çekiyorum. Ayça Şen bu ülkede en çok telefon şakalarıyla, radyo programlarıyla, röportajlarıyla tanınıyor. Ama bir anne olarak yazdıkları öyle güzel ki; açıkçası ben galiba en çok Anne Ayça Şen'i seviyorum...Bu ay Ayça'yı konuk ettik. Ona anneliği sorduk, oğlu Memo'yu konuştuk. Memo'nun Sünger Bob'u sevdiğini, Ayça'nın normal doğumdan korktuğunu öğrendik... Başka neler konuştuk Ayça'yla; buyurun, okuyun.Benim en çok üstünde durmak istediğim konu, bu ülkede evlenmeden çocuk doğurman ve de büyütmen. Memo artık büyüdü, büyük olasılıkla her şey daha kolay gibidir ama o günlerde durum nasıldı, ne gibi zorluklar yaşadın?Bu ülkede sadece evlenmeden çocuk yapmak diye bir başlık var. Yani bir tabu. Hayatımda hiçbir değişiklik olmadı. Tecavüze uğramış değildim ya da sarhoşkenki, tek atımlık bir kaza değildi; sadece evlilik, muhtarlıktan ikamet belgesi, nikah günü rezervasyonları, aile birlikleri üyelerinin kurallı tanışma törenleri, gelinlik cart curt gibi durumlar yaşanmadı.Memo'nun nüfus kağıdı da tıpkı anne baba evli insanların nüfus cüzdanı gibi. Anne adı var, baba adı var ve ben babasının soyadını almasında bir sakınca görmedim. Bu soyadlar, nikah filan gibi şeyler son derece gereksiz geldi bana. Hiçkimse tarafından taciz edilmedim. Her şey gayet iyiydi. Bunda korkulacak hiçbir şey yok. Babasını sevdim, o da beni sevdi, bünyemiz de istedi, çocuğu yaptık. Ama tabi sosyal güvence için kağıt üzerinde evlenmem gerekseydi belki evlenirdim. Bizde bu güvence tamamen centilmenlik anlaşmasıyla halledildi. Babası da tamahkar ve küçük hesapçı biri değildir; bizde kolay oldu.Çok istediğin halde normal doğum yapamamışsın, sezaryenle doğurmuşsun Memo'yu. Neden normal doğum yapamadın?Korktum. Çocukluğumdan beri en büyük korkumdu doğum sancısı. Yine de insan sevgilisinin, doğuracağı çocuğun ve kendinin cesur olmasını şık buluyor. Böyle de bir deneyim yaşadım demek istiyor ve bir kadının da en büyük hakkı bu. Şansıma çıkan bütün doktorlar daha hamileliğin ikinci ayında sezaryenin güzelliklerini ve normal doğumun ne kadar korkunç olduğunu anlatmaya başladılar.İnsan hamileyken farklı bir ruh halinde oluyor; ben bir de duygusal olarak da yalnızdım. En sonunda suyunuz kalmamış, mutlaka sezaryen olmanız lazım deyip yaptılar. Ama bunun da uydurma olduğunu biliyordum tabi. Tek tük ideolojist kadın doğumcu hariç hepsi tüccar. Altı doktor değiştirdim; en sonunda biri beni normal doğum yaptırır diyerek fakat altıncı da doğuma denk geldi ve hepsi de sezaryen taraftarıydı. Bu mesele aslında çok uzun ve olaylı ama şimdi üşeniyorum anlatmaya.Memo'yla bir gününüz nasıl geçiyor? Senin çalıştığın saatlerde ona kim bakıyor?Memo sabah dokuzda okula gidiyor, beşte dönüyor. Ben genellikle evdeyim. Sadece evden üç saat uzak kalıyorum.Akşam geldiğinde biraz oyun oynuyoruz, kimi zaman yorgun oluyorum, jetix ya da dvd seyrediyor. Bu zamanlarda vicdanımı sanki bıçakla yarıyorlar gibi oluyor. Dinlendikten sonra Memo'yla bazen lego oynuyoruz, bazen çığlık çığlığa saklambaç oynuyoruz. Bazen kitap okuyoruz, bazen bilgisayarda boyama yapıyoruz, bazen elle boyuyoruz. Bazen de (en rahatı bu) yere yatıyorum, onu ayaklarımla havaya kaldırıyorum. Tatil günlerimiz çok yoğun geçiyor. Ya çocuklu arkadaşlarım bize geliyor, ya biz onlara gidiyoruz, ya çocuk tiyatrosuna gidiyoruz, ya sinemaya ya da annem ve annemin arkadaşlarıyla yemeğe çıkıyoruz, onların evlerine gidiyoruz, vs.Nereye gidersem gideyim, eğer Memo'nun okulu yoksa ve tabi uyku saatleri dışındaysa Memo'yu da yanımda götürüyorum. Bir senedir annemle yaşıyoruz. Ondan önce bakıcılar vardı. Annem olunca tabi çok daha içiniz rahat ediyor. Gerçi annemle zaman zaman birbirimize girsek de hiç değilse Memo güvenilir ellerde diye içim çok rahat oluyor. Birlikte sinemaya, pikniğe, kafelere gittiğinizi biliyoruz. Sanırım çoğunlukla annen de eşlik ediyor size. Memo'yla en çok ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz?Memo'yla en çok birlikte sinemaya gitmekten zevk alıyorum. Pop kornlarımızı alıp aptal olmayan, güzel çizgili filmlere gidip sonra bir yerde baş başa yemek yemekten hoşlanıyorum.Aslında Memo'yla bütün bir gün vakit geçirmek çok keyifli. Gerçi o uyuduktan sonra garip bir mutluluk kaplıyor içimi, sanki özgür saatlerim başlamış gibi ama hemen uykum geliyor.Tek başına çocuk yetiştirmek çocuğu nasıl etkiliyor? Bu konudaki gözlemlerin neler?Tek başına değilim, annem de var. Babasıyla da haftada bir görüşüyor. Evimize o kadar çok arkadaşımız geliyor gidiyor ki, tek başına gibi hiç olmuyor. Hatta bazen Memo'nun sakinliğe ihtiyacı vardır diye endişeleniyorum. Fakat Memo herkes tarafından ilgi odağı olup çok sevilmeyi hiç istismar etmeyen bir çocuk. Kendi kendine vakit geçirmekten de hoşlanıyor. Bazen tabi şımarıyor ama o da onun işi. Yani şımarmak da çocukların mesleği di mi ama? Abartmadığı sürece şımarmasını sağlıklı buluyorum.Şimdilerde annem evlenirsem kurban keseceğini söylemeye başladı. Ama yemezler; bu rahatı kimseye yedirmezler. Üç aşağı beş yukarı, sonu nefrete dayanacak bir beraberliktense Memo'yu tek başına büyütme fikri çok daha cazip. Babası da bu durumdan son derece memnun. Aramızda bir durum olmadığı için arkadaşlığımız da sağlıklı, hatta bu şekilde Memo'yu birlikte parklara, sinemalara götürüyoruz; kendi rızamızla. Birlikte yemekler yiyoruz. O bana Ne kadar kilo almışsın dediğinde Hoşt desem nasıl olsa aynı eve dönmeyeceğimiz için içim rahat, o da zaten pek muhatap olmuyor; kavga gürültü yok, başımız rahat, Memo mutlu görünüyor, saldırgan veya içine kapanık değil. Bizi pek adam yerine koymuyor, o kadar.Radikal'de ki köşe yazılarında çoğunlukla anneliği anlatıyorsun. Hatta bir yazında Annelik Organik Delilik diyorsun; biraz annelik hakkındaki düşüncelerini paylaşabilir misin?Annelik bir vicdan azabı. Sevgi filan tamam da, en çok vicdan azabı ve yetersizlik duygusu. Eğer o aralar ruhsal olarak kendini yorgun hissediyorsan ayvayı yiyorsun; her yaptığın yanlış ve sen çocuk yetiştirecek ehliyete sahip değilmişsin gibi hissediyorsun. Ama bu her zaman olmuyor neyse ki.O yazıyı yorgun bir zamanımda Memo'nun inadı tutuğunda yazmışımdır. Yazarak deşarj oluyorum çoğu zaman.Çocuk sahibi olunca hayatında neler değişti?Memo'dan sonra hayatım tamamen değişti. Değişmediği tek bir noktası bile kalmadı. Özel hayatım hiç yok. Sıfır. Ama çok da memnunum. Binlerce şükür.Memo'nun büyüyünce nasıl bir adam olacağını bir anne olarak merak ediyorsundur. Ne iş yapacağını, kimlerle dost olacağını falan... Gözünde nasıl bir gelecek canlanıyor Memo için?Memo efendi bir çocuktur. İlk kucağıma aldığımda da kocaman adam gibi bakardı. Mantıklı bir çocuktur. Ben onun medya, müzik, tiyatro filan gibi şeylerle uğraşmasını istemiyorum. Tabi bunu asla Memo'ya belli etmem, merak etmeyin. Bilim adamı olsun isterim. Ama bizim köhnemiş üniversite mantığında değil; araştırmacı olsun.Kendine dönük olmasın; hayatında değerler olsun. Araştırsın. İnsanlara hizmet etsin. Kendini ezdirmesin. Onurlu olsun. Elalemin hakkını yemesin, hakkını yedirmesin. Akıllı olsun. Sevgi dolu olsun. Dengeli olsun. Kadınlara değer versin. Kendine değer versin. Bir de resim yapsın. Ama hobi olarak.Çocukların gideceği okulu seçme birçok anne-babayı çok endişelendiren bir süreç. Sen Memo'nun gideceği okulu hangi kriterlere göre seçtin?Memo'yu göndereceğimiz anaokulunu çok araştırdım. Bir sürü yer gezdim. Galoş giydirip göz boyama yapıp yönetim odasının en ışıklı en güzel yerlere koyup da çocuğu nemli küflü bodrum katına atan kocakarılarla kavgalar ettim.Kameralar koyup ilgili öğretmen pozlarıyla bize hava atan kazıkçılarla kavga ettim. Sonunda bir anaokulu buldum. Sahibi, bütün çalışanlarından önce giden, çocukları bizim kadar seven bir kadın. Şövalye gibi bir kadın. Hatta kar yağdığında dördünücü günün sonunda kapı zili çaldı, okulun sahipi (Serpoş derim ona) kendi arabasıyla kapı kapı dolaşarak çocukları topluyordu ve diyafondan sesi geldi: Ayçaaa, Semraaa (annem) açın kapıyı çocuklarımızı topluyoruz. Sıkıntı bastı beni be. Verin çocuklarımızı diyerek bütün öğrencileri teker teker evlerinden topladı, götürüp kar topu oynattı filan. İlkokul seçimi meselesine henüz gelmedik ama şimdilik devlet okuluna göndermeyi düşünüyorum. Ama belli de olmaz tabi.Annelik ve çocuklarla ilgili başucu kitapların var mı, neler okuyorsun?Memo üç yaşına gelene kadar bir şeyler okudum, faydasını da gördüm. Sonra her kitabın aynı şeyleri tekrar tekrar yazdığını gördüm. Şimdi artık okumuyorum. Başucumda sabır, iyilik filan gibi şeyleri anlatan bir kitap var. Çocuk yetiştirmeden önce ebeveynlerin yetişmesi gerek.Memo'nun sevdiği kitaplar... Kahramanlar?Memo gezegenleri ve uzayı çok seviyor. Bir gece uyuyacakken yatak sohbetimizde bir ara çok efendice gezegenleri anlatan bir kitap istemişti, ben de yılbaşı hediyesi olarak Universe diye çok kalın bir kitap aldım. Gerçek gezegen resimleri var içinde. Çocuk kitaplarında illa çizgiler ve karman çorman bir şeyler var. Halbuki çocuk gerçek resimler istiyor. Kahramanlardan tabi ki Örümcek Adam, Süperman, Batman, Incredible ailesini seviyor. Garfield'ı da çok seviyor, Sünger Bob'u da. Geniş bir kahraman yelpazemiz var.Amerikan filmlerini çok eleştiriyorsun, peki çocuklara ne izlemelerini öneriyorsun? Ne okusunlar?Sünger Bob gibi zararsız, gerzek de olsa karakteri olan çizgi filmler seyretsinler ya. Her annenin içinden bir ses ne okuması gerektiğini söyler. Bu herkese göre değişen bir şey. Çocukluk fotoğraflarını görünce insan hüzünlenir diye bilirim ben; oysa büyüklük hallerimizi görünce böğürerek ağlayasım geldi, bilemiyorum, belki fotğraftaki kocaman göbeğime de ağlayasım gelmiş olabilir... Bu çiçek çocukluk arkadaşlarımla buluşunca çocuklukla büyüklük arasındaki en mühim meseleyi ayırd ettim: Yargı. Evet. Abi, çocukluktan sonra hayat yargı yüzünden kararıyor. Belki klişe kaçacak ama, yaş büyümeye başladıkça senden farklı olanları yargılamaya, hadi yargılamadın diyelim, başkalarının yargılarıyla uğraşmaya koyuluyorsun. Çocukken de çok ağır yargılama vardır ama fazla umursamazsın, bir oyun oynarsın, bi nefes nefese kalıp çiğerlerin sıkışır, unutur gidersin. Büyüdükçe yargıdan yargıya saplanır durursun, böylelikle kendin için yaşamamaya, yargıları savmak için silah çekmeye başlarsın. Bu çektiğin silahlar da ne bileyim, içe kapanma, riyakarlık, kabalık, saldırganlık, kibir, bin bir çeşit olabliir; safiyetini bırakır, yerine zafiyetler edinirsin. Türkçe sözlü hafif müzik şarkı sözü gibi oldu ama şu anda kafam esas itibariyle altı-yedili; yakan top oynadığmız yaşlarda...
Tam bir sene evvel Memo neden konuşmuyor, acaba bir bozuluk mu var? diyerek doktor doktor koşturuyordum. Bir yaş büyük çocuğu olanlar saçmalama, seneye bu zamanlar, bu herif çok konuşuyor, biraz sussa diyor olacaksın diyorlardı. Essahtan da bu aralar Memo aralıksız dokuz saat, yani yoğun mesai konuşuyor. Aslına bakarsanız, çocuk yapmadan evvel çocuklarda tav olduğum, konuşmaya başladıkları ilk yıllarda söyledikleri insan üstü laflardı. Şimdilerde Memo sözlü şovlara başladı. Mesela geçenlerde rüzgarlı bir tepeye kahvaltıya gittik. Tahta gibi gözlemeleri yerken rüzgar şiddetlendi. Memo koşa koşa geldi, büyük bir ısrarla kahvaltı bıçağını istedi. Katiyen karşı çıktım ama ısrarlı; Nuh diyor peygamber demiyor. Ben de inat ettim, her annenin ulvi görevi olan kesici aletlere karşı önlem alıp kör bir inatla bıçağı vermedim. Memo'nun ısrarları fazlalaşınca anneannesi Memo'cum, bıçağı verelim ama ne yapacaksın? diye sordu. Memo da yıllar yılı unutmayacağım cevabı verdi ; Rüzgarı keseceğim!---------------Dikkat: Bu röportajın tüm hakları Anneyiz.Biz'e aittir. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz. [/b] • Diğer röportajları okumak için tıklayınız.
Kaynak: Anneyiz Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |