![]() |
Gezegenlere benziyoruz Milyonlarca yıldız ve gezegen kendine özgü kurallar bütünü içinde yörüngelerinde salınırlar. Bilir misiniz? İnsanlar da biraz gezegenlere benziyor. Özellikle büyük şehirde yaşayanlar sanki önceden saptanmış yörüngeleri olan gezegenler gibidir. Gün içinde ev ve iş arasında gidip gelen yörüngemizde hareketli ve renkli bir yaşam sürdüğümüzü düşünürüz. Gerçekte yörünge kavramı monoton olduğu için bir süre sonra şehir yaşamının yorucu, yıpratıcı ve monoton olduğunu düşünmeye başlarız. Hayatımızda yörüngemizi biraz olsun saptıracak değişiklikler yaptığımızda çok mutlu olur ancak yörüngemizi kaybetmekten de çok korkarız. Bir akşam iş çıkışı ev yerine başka bir yere sözgelimi konser, sinema ya da tiyatroya gittiğimizde ayrı bir mutluluk duyarız. Felekten bir gece çaldık der gizlice suç işlemiş olmanın hazzını duyarız. Dilenciye sadaka vermek zorunda değiliz ama yine de bazen verdiğimiz olur ve bu bize iç huzuru verir. Dilenciye sadaka verir gibi kendi ruhumuzu rahatlatacak aktivitede bulunduğumuzda da değişik bir iç huzuru yaşarız. Sadakayı alan kendi hayatımızdır sanki. Yörüngesinin dışına sıçramış bir gezegen gibi hissederiz kendimizi. Hayat sürekli olarak bizlere yapmamız gereken işler yükler ve başarılı oldukça bunlara yenileri eklenir. Yıllar geçtikçe yörüngesi daha da eskiyen yaşlı ve yorgun gezegen haline gelir, çoğumuz. Ev ve iş hayatının yüküne eklenen sosyal sorumluluklar bizleri bir yörüngeye hapseder. Bu nedenle bulduğumuz ilk fırsatta farklı bir yere gitme, farklı ortamda bulunma çabasını kolayca abartırız. Hafta sonları kitleler halinde pikniğe gitmek için havaların iyi olmasını hep birlikte beklemiyor muyuz? Üstelik yörüngemizi bir kere çizdikten sonra kolay kolay değiştirmek de istemeyiz. Hayatımızda ciddi değişiklikler olarak adlandırılabilecek yörünge değişikliği için yine gezegenlere öykünürüz. Bilindiği gibi gezegenlerin yörüngesini yine bir başka gezegen ya da yıldızın çekim alanı etkileyip değiştirebilir. İnsanların da öyle. Gün olur, bir insanın çekimine kapılıp yörüngemizden sapabilir ve yeniden denge kurana kadar sürüklenebiliriz. Hatta bazen yakınınızdaki kişinin çekim alanı o denli güçlü olabilir ki, o insanın çevresinde yörüngeye oturabilmeniz bile olasıdır. Küçük sapmalarımız da olsa gezegenler gibi deviniyor ve kendimizi tekrarlamaktan korkmuyoruz. Üstelik yörüngesiz de olamıyoruz. Toplum bizi yörüngemiz ile değerlendiriyor. Hayatı zenginleştiren ise yörüngemizi geniş tutmak, insanlara ve yaşamaya açık olmak sanırım. Sadece işine odaklanıp tek merkez etrafında dar bir yörünge tutturan işkoliklere bakıp kendi yörüngemizin genişliğine şükredebiliyoruz. Çok merkezi olan eliptik hatta parabolik yörüngeler kurup çok daha büyük bir hayat parçasında devinenlerimizin ise hayatı daha dolu yaşadığını düşünüyoruz. Evren, sanki bizlere oyun oynuyor. Evet, gezegenlere benziyoruz. Ne kadar kendimiz olmaya, kendimizi oynamaya çabalasak da hayat bize yörüngesine hapsolmuş gezegenleri oynatıyor. Bazılarımız yörüngesini yitirmiş meteorlar gibi marjinal davransalar da oyun bittiğinde yörüngemizi bir başkasına teslim edip çekiliyoruz hayat sahnesinden. Çok azımız, kendini yakıp tüketmek pahasına gezegen kalmak yerine yıldıza dönüşmeyi başarıyor. Gezegenleri kendine bağlayıp, yörüngelerini etkileyebilen güneşe dönüşüyor, çok azımız. Onların ışığı ise uzayın sonsuz karanlığını aydınlatıyor, hiç durmadan. Şimdi, bir kez daha bakın bu gece gökyüzüne, korkmadan. Kendinizi ve yörüngenizi fark edebilecek, yıldıza dönüşmüş o hayatların ışığını görebilecek misiniz? Dr. Mehmet Uhri mehmetuhri Kaynak: Ekolay |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:12 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.