Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Diğer Sağlık Haberleri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/diger-saglik-haberleri/)
-   -   Devlet de eski devlet değil artık (http://www.hayatimdegisti.com/forum/diger-saglik-haberleri/589846-devlet-de-eski-devlet-degil-artik.html)

Bluesky24 05-05-2010 01:49 AM

Devlet de eski devlet değil artık
 




Alışveriş ile başlayan tanışıklığımız civardaki koyları gezecek tekne arayışımız ile ilerlemiş, tekne gezilerine gitmeye başlamıştık.



Yaşı altmışın üzerinde olmasına, saçlarının kırlaşmasına karşın dinçliğini yitirmemişti, Süleyman Kaptan. Tekne gezilerinde teknesinin arkasında dümende oturur, sessizce sigarasını tellendirirdi. Pek konuşmaz, yeri geldiğinde gezdiğimiz koylar hakkında bilgi verirdi. Tanışıklığımızdan aldığımız cesaret ile akşamları onunla ağ atmaya, sabahları da toplamaya giderdik. Böylelikle limanda balık bekleyen alıcılardan önce ihtiyacımız olan balığı seçme şansını da kazanıyorduk, aklımızca.



O sabah gün doğumu ile birlikte Ege'nin gökyüzünün maviliğine karışan serin sularına açılmış, geceden atılan ağları toplamaya başlamıştık. Av hayli bereketli görünüyordu. Çoğunu ilk kez gördüğüm adını bile bilmediğim irili ufaklı balıklar takılmıştı ağımıza.



Ağa takılan balıklardan birine yapışmış irice bir ahtapotun mürekkebi üstümü batırmaya yetmişti.



Dönüş yolunu tuttuğumuzda balıkları cins ve boylarına göre kasalara aktarıyorduk. Ağı temizlerken elime gelen çirkin görünüşlü koyu renkli balığı gösterip ne olduğunu sordum.







- Bir orfoz yavrusu o balık. Denize geri gönderelim büyüyünce yakalarız.



Balık neredeyse elim kadardı. Bence büyük görünüyordu.



- Normalde ne kadar büyür bu balık?



- 50- 60 kilo bazen daha bile büyüğünü yakaladığımız oldu.







Ağı temizlemeye devam ederken iki oğlunun olduğundan, ikisinin de Liseyi bitirdiğinden ancak üniversiteye giremediğinden söz etti. Oğulları, iş bulmak için büyük şehre gidip yerleşmiş baba ocağını ve baba mesleğini bırakmışlardı.







- Tutamadım onları burada. Balıkçılık ve biraz da zeytincilik yaparak karnımızı doyururduk. Ancak bu onlara yetmedi. Yaşadığımız hayatı beğenmediler, para kazanmak için şehre gittiler. Arada sırada gelip bir süre kalıyor sonra yine gidiyorlar. Özlüyorum, çok özlüyorum onları.



- Sen de gitsen onların yanına daha iyi değil mi?



- Beyim ben buraların insanıyım. Burada doğdum burada ölmek istiyorum. Ben de gidersem kim bakacak bu topraklara. Yazdan yaza gelinen 15- 20 gün kalınıp dönülen yazlıklar gibi mi olsun doğup büyüdüğümüz kasaba?







Daha sonra, sayıları hızla artan yazlık siteler ile denizlerin kirlendiğinden, civar koylara kurulan balık çiftlikleri ile zamanla tüm denizin kirlendiğinden söz etti.







- Devlet önlem almıyor mu? Kirletenlere ceza vermiyor mu?



- Beyim senin devlet dediğin şey de bu denizler gibi kirlenmeden nasibini aldı. Devlet de eski devlet değil artık.



- Nasıl yani? Devlet biçim mi değiştirdi?



- Bunca yılın balıkçısıyım, sana balıkçı lisanı ile anlatayım. Hani biraz önce denize bıraktığın orfoz balığı gibiydi devlet, eskiden. Görünüşü ürkütücü ve heybetlidir. Derinde bir kaya kovuğunda yaşar. Oradan hiç ayrılmaz, zordur yanına varmak ama aradığın zaman orada olduğunu birisin. Ölmeye yakın kovuğun içine girer kendini şişirir ve ölümü bekler. Ölüsünü de bulamazsın. Devlet de böyleydi bir zamanlar ulaşması zordu ama hep vardı. Nerede olduğunu bilirdin, aradığında bulurdun. Heybetinden ürkerdik, çoğumuz.



- Şimdi ne oldu, ne değişti?



- Artan kirlenmeyle birlikte orfozun nesli azaldı bu sularda. Kirlilikten beslenen ahtapotlar çoğaldı. Artık kaya kovuklarında ahtapotlar yaşıyor.







Sigarasından derin bir nefes alıp dumanını hırsla havaya savurdu. Konuştukça öfkesi artıyordu sanki. Ağdan çıkardığı ahtapotu teknenin kenarına çarpıp yumuşatmaya başladı.







- Öyle bir hayvandır ki bu ahtapot, her kaya kovuğunda olabilir. Kolları ile her yere uzanır ama sen ona yaklaşamazsın. Aradığında bulamazsın, her yerde olabilir. Eline almaya kalksan cıvıktır, kaçar gider. Tutamazsın.



- Eeeeeeee...



- Anlamıyor musun? Devlet eskiden orfoz gibiydi. Yeri, yurdu, şekli, şemali belliydi. Şimdi ise ahtapot gibi oldu. O sana ne yapıp edip ulaşıyor, sen ona varamıyorsun. Yanına varsan bile tutamıyorsun, elinden kayıp gidiyor. Ne yaptıysam tutamadım yanımda çocuklarımı.Bu devlete yararı dokunsun diye büyüttüm çocuklarımı. Okut dedi devlet, okuttum. Ama şimdi ne okutabiliyorum, ne iş bulabiliyorum, ne de yanımda kalmalarını sağlayabiliyorum. Yardım istemek için kaç kere gittiysem devlet kapısına aha bu ahtapot gibi ya yerinde yok, yada bulsan bile elinden kaçıp gidiyor, yüzüne bile bakmıyor artık devlet. Vergi almaya gelince ne yapıp edip seni buluyor ama…



- Peki tüm bu olanların sorumlusu kim?



- Kim olacak yine bizleriz, beyim. Kirlendik hepimiz. Kafalarımızın içi kirlendi sanki. Kirliliğin olduğu yerde de ondan beslenen yeni nesiller yetişiyor işte.



Bir sigara daha yakıp işine döndü. Bu arada ağı ayıklamamız bitmiş, limana yaklaşmıştık. Ağdan çıkan küçük bir deniz kaplumbağasını eline aldı, Süleyman kaptan. Limanda bekleyen gavurlar çok sever bunu, pişirip yemeğini yapmak isterler zavallının. İyisi mi onlar görmeden geri bırakılım sözleri ile kaplumbağayı Ege'nin mavi sularına bıraktı.







Dr. Mehmet Uhri



mehmetuhri

Kaynak: Ekolay


WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:15 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.