![]() |
Sigaraya teslim olanlara 50 yaşlarında erkek hastasının çekilen tomografisinde akciğerinde şüpheli tumoral yapı olduğunu aktardı. Mevcut bulgular ışığında hastanın yıllardır çok sigara tüketen biri olduğunu da dikkate alarak ön planda ilerlemiş akciğer kanseri düşündürdüğünü. Daha iyi bir hastalık çıkmasının beklemenin az ihtimal olduğunu anlatıp yapılması gereken işlemler konusunda yol gösterdim. Eğer bu akciğer kanseri ise nasıl seyreder, aileye ne söylemeliyim? diye sordu. Bu konudaki tıbbi ve istatistik verileri de ortaya koyarak aileye çok ümit verecek şekilde konuşmamasını, ortalama ömrün 2 yıldan az olduğunu, 5 yılı çıkarma olasılığının hemen hiç olmadığını anlattım. Tüm bu konuşmadan sonra bir süre sustu. Sonra sözünü ettiği hastanın kendisi olduğunu söyledi. Bizim doktor ağabeydi ilerlemiş akciğer kanseri olan. Hastalığı hakkında tabiri caizse beni bülbül gibi öttürmüş, tüm kötü haberleri almıştı. Durumun farkındaydı ama kendisinden bir şeyler gizlenmeden gerçeği öğrenebilmek için bu yöntemi kullanmıştı. Kanser hastaları ile ilgili bilgileri saklamak, kısmen açıklamak ve zaman içinde azar azar açıklayarak hastayı hastalığına alıştırmanın tedavide hastanın moralini korumak anlamında önemli olduğunu savunan, uygulayan ekolden geliyordum. Ama doktor ağabeyimiz tüm kuralları hiçe sayarak kendi ile ilgili o acımasız salt gerçekle yüz yüze gelmeyi başarmıştı. Günde 3 paketten fazla sigara tüketen biri olarak tıbben bu hastalığı hak ettiği düşünülebilirdi. Ama yine de bu gerçeği onun yüzüne söylemiş olmanın suçluluğunu hissediyordum. Ailesi ve çocukları geliyordu, gözüme. Birlikte gittiğimiz tatiller, katıldığımız etkinlikleri hatırlıyordum. Suçluluk ve sıkıntı hissi ile evden dışarı attım kendimi, yürüdüm bir süre. Yine çok sigara içen bir diğer doktor ağabeyimi arayıp yaşadıklarımı anlattım. Sigarayı bırakması için yalvardım. Bize lazımsın dedim. Ertesi gün ileri incelemeler, biyopsi vs. derken kanserin adı konuldu. Bilgileri yine saklayamamış, bu kadar kötü haber arasında iyi haber de verememiştik, hastamıza. Doktor arkadaşları da yanındaydı. Olayı sessizce kabullenmiş görünüyordu ama sanırım içinde fırtınalar kopuyordu. Hasta olan ağabeyimiz eski tüfek 68 kuşağı eylemcilerindendi. Sıkı solcu olarak bilinirdi. Gerçi şimdilerde durulmuştu ama dönmemişti, davasından. Ameliyata girmeden önce yanına çağırdı. Elimi tuttu. - Haklı olan senmişsin. - Hangi konuda? - Hayatını özgürlüğe, demokrasiye adamış, dava için bunca mücadele vermiş biri olarak senin hastane içinde ve dışında sigara içilmemesi için verdiğin çabaları küçümsüyor ve anlamsız buluyordum. Bunca önemli konu varken sigara gibi önemsiz konuda enerjini boşuna harcadığını düşünüyordum. Yanılmışım. - Sen bunları dert etme şimdi. - Kendimden utanıyorum. Bu hatayı görerek ve bilerek nasıl yaptım, bilmiyorum. Sigaranın beni mahvetmesine karşı koyamadım. Bana güvenip kendilerini teslim eden hastalarımın yüzüne nasıl bakacağımı bilemiyorum. Ama sigara ile mücadele için bundan sonra ömrüm yettiğince yanında ben de varım. Haklı olan sendin. Elimi sıktı, sarıldık. Helalleştik. Hep birlikte ameliyata uğurladık, ağabeyimizi. Ameliyatın bitmesini sabırsızca beklerken bu satırları kaleme almaktan ve bir de sigara ile mücadelede daha az hoşgörülü, gerektiğinde kırıcı olma konusunda kendi kendime söz vermekten başka şey gelmiyordu elimden. Dr. Mehmet Uhri mehmetuhri |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:16 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.