Sesin oturması: İyi bir ses aynı zamanda oturmuş olmalıdır. Şimdi oturmuş bir ses nasıl olur, onu inceleyelim: Müzik yüksekliği bakımından her türlü insan sesi üç bölgeye ayrılır:
1— Tiz bölge (Yüksek notalar)
2— Orta bölge (Medium)
3— Pes bölge (Alçak notalar)
Tiz, bölgede ses kirişleri fazla gergin olup ancak çok fazla soluk verişle titrerler. Bu da oldukça yorucudur. Çoğunlukla söz sanatına yeni başlayanlar söylemek istedikleri parçaya, kendi doğal seslerinin üstündeki tiz bölgeden girerler. Bunun için de yapma bir ses tonuyla dinleyicileri tedirgin edip kendileri de çabucak yorulurlar. İşte bu yüzden, pes bölgenin kullanılması daha yerinde olur. Çünkü bu bölgenin daha az bir soluk verişe
gereksinmesi vardır. Yalnız bunda da bir sakıncayı
göz önünde tutmalı. Çünkü konuşanı tekdüze ve
cafcaflı bir diksiyona götürebilir.
Kullanılması gereken en uygun ve rahat bölge orta bölge (Medium)dir. Orta bölge veya sadece (Medium), bu bölge noktasına komşu olan ve kolayca çıkarılabilen notaların topluluğuna denir. Bunlar konuşma sırasında içgüdüyle kullanmakta olduğumuz, notalardır.
İşte,sesi oturtmak, orta bölgede konuşmaya alışmak demektir. Bu yöntemde elde edilecek kazanç büyüktür. Çünkü orta bölge hem en cana yakın, hem de en kuvvetli ve dayanıklı olan bölgedir. Aynı zamanda diksiyon, en doğal ve anlatımlı biçimini bu bölgede bulur.
Gündelik konuşmada ton yüksekliği aralıkları beş müzik notasını geçmez. Ancak alıştırmalar yaparak sesimize genişlik kazandırabiliriz. Bu konuşmamıza
kazandırdığımız,ses genişliğiyle tekdüze,sıkıcı
söz söyleme biçiminden kurtulmuş oluruz.
H,Y
(H) Ünsüzü, bir soluk ünsüzü olup ağzın (Kalın A) ünlüsünü çıkardığı durumda meydana gelir, tonsuz olarak çıkarılır.
(Y) Ünsüzü, dil ortasıyla ön damak arasından çıkar, tonsuz olarak meydana gelir.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Ha He Hi Hı Ho Hö Hu Hü
Ya Ye Yi Yı Yo Yö Yu Yü
- Hayırlının hayrına, hayırsızın şerrine.
-Her kadın hânesinin hem hanımı, hem halayığıdır.
- Yaramaz yarasız yapamaz.
- O yalan bu yalan fili yuttu bir yılan.
L, R
(L) Ünsüzü, dil ucu damağın ön kısmına, bir de daha gerisine dayanır, hava dilin yanlarını titreterek sızar ve tonlu olarak meydana gelir.
(R) Ünsüzü, dil ucunun yukarıdaki kesici dişlerle meydana getirdiği kapağın bir çok defa açılıp kapanmasıyla ortaya çıkar. Dil ucunun iyice titremesi gerekir.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
La Lâ Le Li Lı Lo Lö Lô Lu Lû Lü
Ra Re Ri Rı Ro Rô Rö Ru Rû Rü
- Lâf lâfı açar, lâf da kutuyu.
- Leyleğin ömrü lâklâkla geçer,
- Rüzgâra tüküren kendi yüzüne tükürür.
- Bir berber bir berbere bre berber beri gel diye bar bar bağırmış
J, Ş
(J) Ünsüzü, dişler birbirine yaklaşır, dudaklar ileri doğru uzanır, dil sırtı damağa doğru kalkıp dar bir geçitten hava tonlu olarak sızar.
(Ş) Ünsüzü, dişler birbirine yaklaşır, dudaklar ileri doğru uzanır, dil sırtı damağa doğru kalkıp dar bir geçitten hava tonsuz olarak sızar.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Ja Je Ji Jı Jo Jö Ju Jü
Şa Şe Şi Şı Şo Şö Şu Şü
- Japon jiletlerinde Japonca yazılı.
- Şiş şişeyi şişlemiş şişe keşişe kiş demiş.
- Şeytan da şeytan amma kadın daha şeytan
Z , S
(Z) Ünsüzü, dilin ucu üst diş köklerine yaklaşır,
hava dilin arasından tonlu olarak sızar.
(S) Ünsüzü, dilin ucu üst diş köklerine yaklaşır; hava dilin arasından tonsuz olarak sızar.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Za Ze Zi Zı Zo Zö Zu Zü
Sa Se Si Sı So Sö Su Sü
- Zaman saman satar, saman zaman satar.
- Zır deli, zırzır deli, hınzır deli.
- Az kaz uz kaz boyunca kaz.
- Saza sazla, söze sözle mukabele etmek gerek.
- Serçe ile söyleşenin sesi semadan gelir.
- Say beni sayayım seni.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Ga Gâ Ge Gi Gı Go Gö Gu Gû Gü
Ka Kâ Ke Ki Kı Ko Kö Ku Kû Kü
- Geldin geldin gelme, geldin geri dönme.
- Getirince el getirir, yel getirir, sel getirir;
götürünce el götürür, yel götürür, sel götürür.
- Kaynayan kazan kapak tutmaz.
- Keskin kılıç kınını kesmez.
- Küpe küp deyince küp dahi dûp der.
- Doğan doğandım tattı; doğacak undan tatlı.
- Sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa?
(Ğ) Ünsüzü dilimizde varlığını ancak kendinden önce gelen ünlünün süresini uzatmakla hissettirir. Sözcük başında bulunmaz, iki ünlü arasında diftong meydana getirir.
Boğaz=Boaz,Yoğurt=Yourt, doğar=doar gibi...
(Ğ) Ünsüzü dilimizde ara sıra (Y), (V) Ünsüzlerine döner.
Örnek:
Eğer=Eyer, eğlence=eylence, eğitsel=Eyitsel, eğilmek=Eyilmek,
Oğmak=Ovmak, soğan=Sovan, koğmak=kovmak,göğermek=Gövermek gibi...
(G) Ünsüzü, dil sırtının damağın gerisini, bir de damağın daha ön kesimini kapatmasıyla ve tonlu olarak çıkarılır.
Görülüyor ki (G) ünsüzünün iki boğumlanma noktası vardır:
- ince ünlülerle, damağın ön kısmından çıkar.Örnek:
Gâh, gel, göl, göz, git, güya, göç, gibi...
- Kalın ünlülerle damağın gerisinden çıkar.Örnek:
Gar, gıcık, gocuk, guduk, gibi...
(K) Ünsüzü, dil sırtının damağın gerisini, bir de damağın daha ön kesimini kapatmasıyla ve tonsuz olarak çıkarılır.
Görülüyor ki, (K) ünsüzünün de iki boğumlanma noktası
vardır.
- ince ünlülerle damağın ön kesiminden çıkar.Örnek:
Kâr, kel, kim, kör, kül, gibi...
- Kalın ünlülerle damağın gerisinden çıkar.Örnek:
Kar, kıl, kor, kuş, gibi...
C. Ç
(C) Ünsüzü, dişler birbiri üzerine binecek kadar yaklaşır; dil ucunun ön kenarları iki sıra dişin arkasına yayılır, böylece durdurulan hava, alt çenenin aşağı düşmesiyle serbestliyerek dile ve diş arasına sürünüp tonlu olarak çıkar. (C) ünsüzü (D) ve (J) ünsüzlerinin kaynaşmasıyla ortaya çıkar:
(Ç) Ünsüzü, ağzın durumu tıpkı (C) ünsüzünde olduğu gibidir; yalnız, tonlanarak ortaya çıkar. (Ç) ünsüzü (T) ve (Ş) ünsüzlerinin kaynaşmasıyla ortaya çıkar.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Ca Ce Ci Cı Co Cö Cu Cü
Ça Çe Çi Çı Ço Çö Çu Çü
- Can benim canım, çıkan elin canı.
- Cins cinsine çeker.
- Çat burada çat kapı arkasında.
- Çul ardından çomak çeken çok olur.
(V) Ünsüzü, üst kesici dişler alt dudağın üstüne dokunup açılmasıyla ve tonlu olarak çıkarılır.
(F) Ünsüzü, üst kesici dişler alt dudağın üstüne dokunup açılmasıyla ve tonsuz olarak çıkarılır.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Va Ve Vi Vı Vo Vö Vu Vü
Fa Fe Fi Fi Fo Fö Fu Fü
- Ver Allah’ın verdiğine, vur Allah’ın vurduğuna.
-Vere vere verem oldu.
- Fettan fırsat fevt etmez.
Falcı falcıya fent etmez.
(T) Ünsüzü, dil ucunun damağın ön kesimine, üst diş
köklerine dayanıp açılmasıyla ve tonsuz olarak ortaya çıkar.
(N) Ünsüzü, dil ucunun damağın ön kesimine, üst diş köklerine dayanıp açılmasıyla ve artdamağın alçalarak çıkan tonun burun boşluğunu titretmesiyle ortaya çıkar.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Da De Dı Di Do Dö Du Dü
Ta Te Tı Ti To Tö Tu Tü
Na Ne Nı Ni No Nö Nu Nü
- Damla damla göl olur, damlacıktan sel olur.
- Dambur dumbur nerde, deli kız orda.
- Tazıya tavşanı tutturan iki tarafın hay huyudur.
- Tütün tüttürmez, tatlı yattırmaz.
- Nankör nalbant nalları nallamalı mı, nallamamalı mı?
D, T, N
(D) Ünsüzü, dil ucunun damağın ön kesimine, üst diş köklerine dayanıp açılmasıyla ve tonlu olarak ortaya çıkar.
Alıştırmalar
İyi, anlaşılır bir söz söyleme elde etmek için ünsüzlerin boğumlandırılmasına özen gösterelim:
I. Alıştırma
B,P, M
(B) Ünsüzü, dudakların birleşip açılmasıyla ve tonlu olarak ortaya çıkar.
(P) Ünsüzü, dudakların birleşip açılmasıyla ve tonsuz olarak ortaya çıkar.
(M) Ünsüzü, dudakların birleşip açılmasıyla ve artdamağın alçalarak çıkan tonun burun boşluğunu titretmesiyle ortaya çıkar.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Ba Be Bi Bı Bo Bö Bu Bu
Pa Pe Pi Pı Po Pö Pu Pü
Ma Me Mi Mı Mo Mö Mu Mü
- Başın başı, başın da başı var.
- Bol bol yiyen bel bel bakar.
- Pasaklı pinpon pislikten paklandı.
- Müflisten medet, münafıktan nasihat beklenmez.
Boğumlanma:
Diyelim ki, bir kimse bütün çabalarına karşın, tınısız ve güçsüz ses akışını düzeltemiyor. O kimsenin umutsuzluğa kapılmasına neden yok. Çünkü, Boğumlanma (articulation), yani, konuşma örgenlerinin boğazdan çıkan sese biçim vermek için topluca çalışması imdadına yetişir. Söz söylerken sözlerin iyi anlaşılabilmesi için boğumlanmanın ne kadar önemli olduğunu küçük bir örnekle açıklayalım:
Kapımızın önünden sokak satıcıları geçer ve bağırarak sattıkları malı herkese duyurmak isterler. Biz yine de,onlar avaz avaz bağırdıkları halde "ne satıyorsun?" diye sorarız. Çünkü, bizim için gerekli olan satıcının sesini duymak değil, söylediği sözleri anlamaktır. Söylenen sözlerin anlaşılması için de temel sesler ünlüler değil, ünsüzlerdir.
Boğumlanmanın yardımıyla en kötü koşullar
içinde bulunan bir ses iyi anlaşılma niteliğini
kazanabilir.
Radyo ve televizyon stüdyolarında, koro seslerini
saptarken, ton maysterlerin koronun sıralarını değiştirerek tiz kadın seslerini arka sıraya, pes erkek seslerini Ön sıraya almaları tiz seslerin daha iyi işitilmelerindendir.
Şu halde tiz ses daha güçlü, daha uzaktan duyulabiliyor, diye, bizde tiz bölgeyi seçerek o bölgeden mi konuşmaya çalışalım? Hayır... Tekrar çevrenizi inceleyiniz, göreceksiniz ki bir çok kimse tiz sesleri dinlemeye katlanamaz, onlar için bu çeşit sesler, kulak tırmalayıcı, sinir bozucu seslerdir. Onların böyle düşünmekte hakları da vardır. Daima tiz ses veren, bir düdük gibi öten tekdüze bir ses elbette kulağa hoş gelmez. Böyle tiz ve keskin bir sesle söz söylemekten kaçınalım. Önce söylediğimiz, gibi, söz söylemede en uygun bölge, her tür ses
için orta bölgedir. Bu bölgeyi kullanmaya alışalım.
Sözlerin kolaylıkla anlaşılması: Çevrenizdeki insanların konuşmalarını incelerseniz, onların seslerini
uzağa duyurmak, kuvvetli konuşmak istedikleri zaman,
çok tiz bölgeden söz söylemeye çaba harcadıklarını anlarsınız. Zaten bu anlamda da "Sesi yükseltmek", "Üst perdeden konuşmak" gibi terimleri kullanırız. Bu inceleme de, bize gösteriyor ki, tiz seslerin pes seslerden ziyade duyulma, kulağa etki yapma niteliği vardır. Önce de gördüğümüz gibi, ses gücünün çoğalması solunum kaslarına bir kuvvet yüklediği gibi, ses yarığını sıkan kaslara da aynı kuvveti yükler. Böylece ses kirişleri, daha dirençli olabilmek için büzülüp tiz sesleri meydana getirirler.
Görülüyor ki, bu sistem oldukça nazik ve karışıktır.
Onun üzerinde biraz fazlaca durmamızın nedeni de budur.
Kullanılması gereken en uygun ve rahat bölge orta bölge (Medium)dir. Orla bölge veya sadece (Medium), bu bölge noktasına komşu olan ve kolayca çıkarılabilen notaların topluluğuna denir. Bunlar konuşma sırasında içgüdüyle kullanmakta olduğumuz, notalardır.
İşte,sesi oturtmak, orta bölgede konuşmaya alışmak demektir. Bu yöntemde elde edilecek kazanç büyüktür. Çünkü orta bölge hem en cana yakın, hem de en kuvvetli ve dayanıklı olan bölgedir. Aynı zamanda diksiyon, en doğal ve anlatımlı biçimini bu bölgede bulur.
Gündelik konuşmada ton yüksekliği aralıkları beş müzik notasını geçmez. Ancak alıştırmalar yaparak sesimize genişlik kazandırabiliriz. Bu konuşmamıza
kazandırdığımız,ses genişliğiyle tekdüze,sıkıcı
söz söyleme biçiminden kurtulmuş oluruz.
Sesin oturması: İyi bir ses aynı zamanda oturmuş olmalıdır. Şimdi oturmuş bir ses nasıl olur, onu inceleyelim:Müzik yüksekliği bakımından her türlü insan sesi üç bölgeye ayrılır:
1— Tiz bölge (Yüksek notalar)
2— Orta bölge (Medium)
3— Pes bölge (Alçak notalar)
Tiz, bölgede ses kirişleri fazla gergin olup ancak çok fazla soluk verişle titrerler. Bu da oldukça yorucudur. Çoğunlukla söz sanatına yeni başlayanlar söylemek istedikleri parçaya, kendi doğal seslerinin üstündeki tiz bölgeden girerler. Bunun için de yapma bir ses tonuyla dinleyicileri tedirgin edip kendileri de çabucak yorulurlar. İşte bu yüzden, pes bölgenin kullanılması daha yerinde olur. Çünkü bu bölgenin daha az bir soluk verişe
gereksinmesi vardır. Yalnız bunda da bir sakıncayı
göz önünde tutmalı. Çünkü konuşanı tekdüze ve
cafcaflı bir diksiyona götürebilir.
HamLet ÖrNekLeri =)
Sesin oturması: İyi bir ses aynı zamanda oturmuş olmalıdır. Şimdi oturmuş bir ses nasıl olur, onu inceleyelim: Müzik yüksekliği bakımından her türlü insan sesi üç bölgeye ayrılır:
1— Tiz bölge (Yüksek notalar)
2— Orta bölge (Medium)
3— Pes bölge (Alçak notalar)
Tiz, bölgede ses kirişleri fazla gergin olup ancak çok fazla soluk verişle titrerler. Bu da oldukça yorucudur. Çoğunlukla söz sanatına yeni başlayanlar söylemek istedikleri parçaya, kendi doğal seslerinin üstündeki tiz bölgeden girerler. Bunun için de yapma bir ses tonuyla dinleyicileri tedirgin edip kendileri de çabucak yorulurlar. İşte bu yüzden, pes bölgenin kullanılması daha yerinde olur. Çünkü bu bölgenin daha az bir soluk verişe
gereksinmesi vardır. Yalnız bunda da bir sakıncayı
göz önünde tutmalı. Çünkü konuşanı tekdüze ve
cafcaflı bir diksiyona götürebilir.
Kullanılması gereken en uygun ve rahat bölge orta bölge (Medium)dir. Orta bölge veya sadece (Medium), bu bölge noktasına komşu olan ve kolayca çıkarılabilen notaların topluluğuna denir. Bunlar konuşma sırasında içgüdüyle kullanmakta olduğumuz, notalardır.
İşte,sesi oturtmak, orta bölgede konuşmaya alışmak demektir. Bu yöntemde elde edilecek kazanç büyüktür. Çünkü orta bölge hem en cana yakın, hem de en kuvvetli ve dayanıklı olan bölgedir. Aynı zamanda diksiyon, en doğal ve anlatımlı biçimini bu bölgede bulur.
Gündelik konuşmada ton yüksekliği aralıkları beş müzik notasını geçmez. Ancak alıştırmalar yaparak sesimize genişlik kazandırabiliriz. Bu konuşmamıza
kazandırdığımız,ses genişliğiyle tekdüze,sıkıcı
söz söyleme biçiminden kurtulmuş oluruz.
H,Y
(H) Ünsüzü, bir soluk ünsüzü olup ağzın (Kalın A) ünlüsünü çıkardığı durumda meydana gelir, tonsuz olarak çıkarılır.
(Y) Ünsüzü, dil ortasıyla ön damak arasından çıkar, tonsuz olarak meydana gelir.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Ha He Hi Hı Ho Hö Hu Hü
Ya Ye Yi Yı Yo Yö Yu Yü
- Hayırlının hayrına, hayırsızın şerrine.
-Her kadın hânesinin hem hanımı, hem halayığıdır.
- Yaramaz yarasız yapamaz.
- O yalan bu yalan fili yuttu bir yılan.
L, R
(L) Ünsüzü, dil ucu damağın ön kısmına, bir de daha gerisine dayanır, hava dilin yanlarını titreterek sızar ve tonlu olarak meydana gelir.
(R) Ünsüzü, dil ucunun yukarıdaki kesici dişlerle meydana getirdiği kapağın bir çok defa açılıp kapanmasıyla ortaya çıkar. Dil ucunun iyice titremesi gerekir.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
La Lâ Le Li Lı Lo Lö Lô Lu Lû Lü
Ra Re Ri Rı Ro Rô Rö Ru Rû Rü
- Lâf lâfı açar, lâf da kutuyu.
- Leyleğin ömrü lâklâkla geçer,
- Rüzgâra tüküren kendi yüzüne tükürür.
- Bir berber bir berbere bre berber beri gel diye bar bar bağırmış
J, Ş
(J) Ünsüzü, dişler birbirine yaklaşır, dudaklar ileri doğru uzanır, dil sırtı damağa doğru kalkıp dar bir geçitten hava tonlu olarak sızar.
(Ş) Ünsüzü, dişler birbirine yaklaşır, dudaklar ileri doğru uzanır, dil sırtı damağa doğru kalkıp dar bir geçitten hava tonsuz olarak sızar.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Ja Je Ji Jı Jo Jö Ju Jü
Şa Şe Şi Şı Şo Şö Şu Şü
- Japon jiletlerinde Japonca yazılı.
- Şiş şişeyi şişlemiş şişe keşişe kiş demiş.
- Şeytan da şeytan amma kadın daha şeytan
Z , S
(Z) Ünsüzü, dilin ucu üst diş köklerine yaklaşır,
hava dilin arasından tonlu olarak sızar.
(S) Ünsüzü, dilin ucu üst diş köklerine yaklaşır; hava dilin arasından tonsuz olarak sızar.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Za Ze Zi Zı Zo Zö Zu Zü
Sa Se Si Sı So Sö Su Sü
- Zaman saman satar, saman zaman satar.
- Zır deli, zırzır deli, hınzır deli.
- Az kaz uz kaz boyunca kaz.
- Saza sazla, söze sözle mukabele etmek gerek.
- Serçe ile söyleşenin sesi semadan gelir.
- Say beni sayayım seni.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Ga Gâ Ge Gi Gı Go Gö Gu Gû Gü
Ka Kâ Ke Ki Kı Ko Kö Ku Kû Kü
- Geldin geldin gelme, geldin geri dönme.
- Getirince el getirir, yel getirir, sel getirir;
götürünce el götürür, yel götürür, sel götürür.
- Kaynayan kazan kapak tutmaz.
- Keskin kılıç kınını kesmez.
- Küpe küp deyince küp dahi dûp der.
- Doğan doğandım tattı; doğacak undan tatlı.
- Sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa?
(Ğ) Ünsüzü dilimizde varlığını ancak kendinden önce gelen ünlünün süresini uzatmakla hissettirir. Sözcük başında bulunmaz, iki ünlü arasında diftong meydana getirir.
Boğaz=Boaz,Yoğurt=Yourt, doğar=doar gibi...
(Ğ) Ünsüzü dilimizde ara sıra (Y), (V) Ünsüzlerine döner.
Örnek:
Eğer=Eyer, eğlence=eylence, eğitsel=Eyitsel, eğilmek=Eyilmek,
Oğmak=Ovmak, soğan=Sovan, koğmak=kovmak,göğermek=Gövermek gibi...
(G) Ünsüzü, dil sırtının damağın gerisini, bir de damağın daha ön kesimini kapatmasıyla ve tonlu olarak çıkarılır.
Görülüyor ki (G) ünsüzünün iki boğumlanma noktası vardır:
- ince ünlülerle, damağın ön kısmından çıkar.Örnek:
Gâh, gel, göl, göz, git, güya, göç, gibi...
- Kalın ünlülerle damağın gerisinden çıkar.Örnek:
Gar, gıcık, gocuk, guduk, gibi...
(K) Ünsüzü, dil sırtının damağın gerisini, bir de damağın daha ön kesimini kapatmasıyla ve tonsuz olarak çıkarılır.
Görülüyor ki, (K) ünsüzünün de iki boğumlanma noktası
vardır.
- ince ünlülerle damağın ön kesiminden çıkar.Örnek:
Kâr, kel, kim, kör, kül, gibi...
- Kalın ünlülerle damağın gerisinden çıkar.Örnek:
Kar, kıl, kor, kuş, gibi...
C. Ç
(C) Ünsüzü, dişler birbiri üzerine binecek kadar yaklaşır; dil ucunun ön kenarları iki sıra dişin arkasına yayılır, böylece durdurulan hava, alt çenenin aşağı düşmesiyle serbestliyerek dile ve diş arasına sürünüp tonlu olarak çıkar. (C) ünsüzü (D) ve (J) ünsüzlerinin kaynaşmasıyla ortaya çıkar:
(Ç) Ünsüzü, ağzın durumu tıpkı (C) ünsüzünde olduğu gibidir; yalnız, tonlanarak ortaya çıkar. (Ç) ünsüzü (T) ve (Ş) ünsüzlerinin kaynaşmasıyla ortaya çıkar.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Ca Ce Ci Cı Co Cö Cu Cü
Ça Çe Çi Çı Ço Çö Çu Çü
- Can benim canım, çıkan elin canı.
- Cins cinsine çeker.
- Çat burada çat kapı arkasında.
- Çul ardından çomak çeken çok olur.
(V) Ünsüzü, üst kesici dişler alt dudağın üstüne dokunup açılmasıyla ve tonlu olarak çıkarılır.
(F) Ünsüzü, üst kesici dişler alt dudağın üstüne dokunup açılmasıyla ve tonsuz olarak çıkarılır.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Va Ve Vi Vı Vo Vö Vu Vü
Fa Fe Fi Fi Fo Fö Fu Fü
- Ver Allah’ın verdiğine, vur Allah’ın vurduğuna.
-Vere vere verem oldu.
- Fettan fırsat fevt etmez.
Falcı falcıya fent etmez.
(T) Ünsüzü, dil ucunun damağın ön kesimine, üst diş
köklerine dayanıp açılmasıyla ve tonsuz olarak ortaya çıkar.
(N) Ünsüzü, dil ucunun damağın ön kesimine, üst diş köklerine dayanıp açılmasıyla ve artdamağın alçalarak çıkan tonun burun boşluğunu titretmesiyle ortaya çıkar.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Da De Dı Di Do Dö Du Dü
Ta Te Tı Ti To Tö Tu Tü
Na Ne Nı Ni No Nö Nu Nü
- Damla damla göl olur, damlacıktan sel olur.
- Dambur dumbur nerde, deli kız orda.
- Tazıya tavşanı tutturan iki tarafın hay huyudur.
- Tütün tüttürmez, tatlı yattırmaz.
- Nankör nalbant nalları nallamalı mı, nallamamalı mı?
D, T, N
(D) Ünsüzü, dil ucunun damağın ön kesimine, üst diş köklerine dayanıp açılmasıyla ve tonlu olarak ortaya çıkar.
Alıştırmalar
İyi, anlaşılır bir söz söyleme elde etmek için ünsüzlerin boğumlandırılmasına özen gösterelim:
I. Alıştırma
B,P, M
(B) Ünsüzü, dudakların birleşip açılmasıyla ve tonlu olarak ortaya çıkar.
(P) Ünsüzü, dudakların birleşip açılmasıyla ve tonsuz olarak ortaya çıkar.
(M) Ünsüzü, dudakların birleşip açılmasıyla ve artdamağın alçalarak çıkan tonun burun boşluğunu titretmesiyle ortaya çıkar.
Aşağıdaki ünlülerle birleştirilen ünsüzleri yukarıdan aşağı izleyip iyice boğumlandırarak yüksek sesle okuyunuz:
Ba Be Bi Bı Bo Bö Bu Bu
Pa Pe Pi Pı Po Pö Pu Pü
Ma Me Mi Mı Mo Mö Mu Mü
- Başın başı, başın da başı var.
- Bol bol yiyen bel bel bakar.
- Pasaklı pinpon pislikten paklandı.
- Müflisten medet, münafıktan nasihat beklenmez.
Boğumlanma:
Diyelim ki, bir kimse bütün çabalarına karşın, tınısız ve güçsüz ses akışını düzeltemiyor. O kimsenin umutsuzluğa kapılmasına neden yok. Çünkü, Boğumlanma (articulation), yani, konuşma örgenlerinin boğazdan çıkan sese biçim vermek için topluca çalışması imdadına yetişir. Söz söylerken sözlerin iyi anlaşılabilmesi için boğumlanmanın ne kadar önemli olduğunu küçük bir örnekle açıklayalım:
Kapımızın önünden sokak satıcıları geçer ve bağırarak sattıkları malı herkese duyurmak isterler. Biz yine de,onlar avaz avaz bağırdıkları halde "ne satıyorsun?" diye sorarız. Çünkü, bizim için gerekli olan satıcının sesini duymak değil, söylediği sözleri anlamaktır. Söylenen sözlerin anlaşılması için de temel sesler ünlüler değil, ünsüzlerdir.
Boğumlanmanın yardımıyla en kötü koşullar
içinde bulunan bir ses iyi anlaşılma niteliğini
kazanabilir.
Radyo ve televizyon stüdyolarında, koro seslerini
saptarken, ton maysterlerin koronun sıralarını değiştirerek tiz kadın seslerini arka sıraya, pes erkek seslerini Ön sıraya almaları tiz seslerin daha iyi işitilmelerindendir.
Şu halde tiz ses daha güçlü, daha uzaktan duyulabiliyor, diye, bizde tiz bölgeyi seçerek o bölgeden mi konuşmaya çalışalım? Hayır... Tekrar çevrenizi inceleyiniz, göreceksiniz ki bir çok kimse tiz sesleri dinlemeye katlanamaz, onlar için bu çeşit sesler, kulak tırmalayıcı, sinir bozucu seslerdir. Onların böyle düşünmekte hakları da vardır. Daima tiz ses veren, bir düdük gibi öten tekdüze bir ses elbette kulağa hoş gelmez. Böyle tiz ve keskin bir sesle söz söylemekten kaçınalım. Önce söylediğimiz, gibi, söz söylemede en uygun bölge, her tür ses
için orta bölgedir. Bu bölgeyi kullanmaya alışalım.
Sözlerin kolaylıkla anlaşılması: Çevrenizdeki insanların konuşmalarını incelerseniz, onların seslerini
uzağa duyurmak, kuvvetli konuşmak istedikleri zaman,
çok tiz bölgeden söz söylemeye çaba harcadıklarını anlarsınız. Zaten bu anlamda da "Sesi yükseltmek", "Üst perdeden konuşmak" gibi terimleri kullanırız. Bu inceleme de, bize gösteriyor ki, tiz seslerin pes seslerden ziyade duyulma, kulağa etki yapma niteliği vardır. Önce de gördüğümüz gibi, ses gücünün çoğalması solunum kaslarına bir kuvvet yüklediği gibi, ses yarığını sıkan kaslara da aynı kuvveti yükler. Böylece ses kirişleri, daha dirençli olabilmek için büzülüp tiz sesleri meydana getirirler.
Görülüyor ki, bu sistem oldukça nazik ve karışıktır.
Onun üzerinde biraz fazlaca durmamızın nedeni de budur.
Kullanılması gereken en uygun ve rahat bölge orta bölge (Medium)dir. Orla bölge veya sadece (Medium), bu bölge noktasına komşu olan ve kolayca çıkarılabilen notaların topluluğuna denir. Bunlar konuşma sırasında içgüdüyle kullanmakta olduğumuz, notalardır.
İşte,sesi oturtmak, orta bölgede konuşmaya alışmak demektir. Bu yöntemde elde edilecek kazanç büyüktür. Çünkü orta bölge hem en cana yakın, hem de en kuvvetli ve dayanıklı olan bölgedir. Aynı zamanda diksiyon, en doğal ve anlatımlı biçimini bu bölgede bulur.
Gündelik konuşmada ton yüksekliği aralıkları beş müzik notasını geçmez. Ancak alıştırmalar yaparak sesimize genişlik kazandırabiliriz. Bu konuşmamıza
kazandırdığımız,ses genişliğiyle tekdüze,sıkıcı
söz söyleme biçiminden kurtulmuş oluruz.
Sesin oturması: İyi bir ses aynı zamanda oturmuş olmalıdır. Şimdi oturmuş bir ses nasıl olur, onu inceleyelim:Müzik yüksekliği bakımından her türlü insan sesi üç bölgeye ayrılır:
1— Tiz bölge (Yüksek notalar)
2— Orta bölge (Medium)
3— Pes bölge (Alçak notalar)
Tiz, bölgede ses kirişleri fazla gergin olup ancak çok fazla soluk verişle titrerler. Bu da oldukça yorucudur. Çoğunlukla söz sanatına yeni başlayanlar söylemek istedikleri parçaya, kendi doğal seslerinin üstündeki tiz bölgeden girerler. Bunun için de yapma bir ses tonuyla dinleyicileri tedirgin edip kendileri de çabucak yorulurlar. İşte bu yüzden, pes bölgenin kullanılması daha yerinde olur. Çünkü bu bölgenin daha az bir soluk verişe
gereksinmesi vardır. Yalnız bunda da bir sakıncayı
göz önünde tutmalı. Çünkü konuşanı tekdüze ve
cafcaflı bir diksiyona götürebilir.
HamLet ÖrNekLeri =)
HAMLET
Kuzum, bu sözleri ben size nasıl öğrettimse öyle söyleyin, kelimeler su gibi aksın. Çoğu oyuncuların yaptığı gibi var kuvvetinizle bağıracaksanız, mısralarımı şehrin tellalı okusun daha iyi. Bir de elinizi ikide bir böyle savurmayın. Bütün hareketlerinizde bir sükûnet=olsun. Heyecanın seli, fırtınası - tabiri caizse - kasırgası içindeyken bile bu duygunuza düzgünlük verecek bir=itidâl kazanmaya gayret=etmelisiniz. Kafasına peruka takmış ağzı kalabalık bir herifin+, çoğu, anlaşılmaz dilsiz=oyunlarıyla gürültüden başka bir şeyden zevk duymayan=ayak takımının kulak zarlarını patlatacağım diye+, nasıl yırtınarak heyecanlı bir sahneyi berbat=ettiğini görmek adeta içime dokunur. Şirretliği bile ifrata kaçıran bu tür herifleri kırbaçlamalı. Bunlar eski oyunların bağırgan Herod'undan da bağırgan. Kuzum, siz böyle şeylerden sakının.
BİRİNCİ OYUNCU
Sakınırız; efendimiz.
HAMLET
Ama büsbütün de durgun=olmayın, basiretiniz size rehber=olsun. Hareketlerinizi sözlerinize, sözlerinizi hareketlerinize uydurun. Tabiiliğin yaraşığı olan=itidâlden ayrılmamaya bakın. Mübalâğaya düşmek, sizi oyunun gayesinden uzaklaştırır; bu gaye ise, evvel-ahir, tabiata aynalık=etmektir. İyiliğe kendi yüzünü, fenalığa kendi suretini, her devre de kendi şekil ve hey'etini göstermektedir. Şimdi; bu işte ifrata yahut tefrite kaçmak cahili güldürür belki ama erbabına fena gelir. Sizce, bu gibilerden tek bir kişinin kanaati, berikilerin bir tiyatro dolusunun kanaatinden daha ağır basmalıdır. Öyle oyuncular gördüm ki, oyunlarını methedenler, hem çok methedenler vardı. Ama - günahı boyunlarına - konuşuşları olsun, hareketleri olsun ne hıritiyana benziyordu ne müslümana; hattâ ne de insana. Salınışlarında, böğürüşlerinde öyle insan bozuntusu bir hal vardı ki, bu mahluklar usta yerine çırak=elinden çıkmış diye düşündüm.
BİRİNCİ OYUNCU
Biz bu kusurları oldukça düzelttik sanırım efendimiz.
HAMLET
Aman, büsbütün düzeltin. Hem,soytarıya çıkanınız da ne yazılıysa o kadarını söylesin+; içlerinde öyleleri var ki, tam=oyunun can=alacak bir noktasına dikkat=edileceği sırada+, ahmak birkaç seyirciyi güldüreceğiz diye, gülmeye kalkıyorlar. Bu çok kötü bir şey; hem, bu işe kalkan soytarının pek zavallı bir ihtirası olduğunu gösterir. Hadi, gidin hazırlanın.
(W. Shakespeare. Hamlet. Terc. Orhan Burian. Perde III. Sahne II.)