Yeşim Taşı
Binlerce yıl öncesinde bu yana Çinliler Yeşim taşını en değerli taşlardan biri yapmışlardır. Efsaneye göre büyük Çin Ejderinin yeryüzüne boşalttığı tohumların donmuş hali Yeşim taşınu oluşturmuştur.
Günümüzde bile Çinli işadamları ellerinde Yeşimden tılsımlar taşırlar, bir işe başlamadan önce onu tutar, okşar ve ondan güç alırlar.
Bu taşın hayvan biçiminde yontulmuşları bugün bile çok revaçtadır.
Ayrıca Yeşim taşının akıl hastalıklarına, dahili hastalıklara, göz bozukluğuna ve kadınların adet ve doğum sancılarına iyi geldiğine de inanılmaktadır.
Astrolojik olarak koç, boğa, ikizler, başak ve terazi burçlarının da taşıdır.
Yeşim taşının fiziksel etkileri
Pisliklerin bedenden atılmasını sağlar.
Diş problemleri ve ağrılarında faydalıdır. Ağzın içine yerleştirilen yuvarlak biçimli bir yeşim taşı, dişin yanında durur ve konuşulduğunda diş için rahatlatıcı etkisi olan titreşimler yayar.
Metafiziksel ve psikolojik etkileri
Kişiyi duyguların tutsaklığından kurtararak görüşünü netleştirir.
Aşırıya kaçan duygusallıkları dengeler.
Zihinsel odaklanmayı gerektiren çalışmalarda yardımcı olur.
İçiniz korku ve endişeyle dolduğunda huzur ve güven verir. Kişinin kendini zayıf ve güçsüz hissettiği anlarda yeşimi kalbinin üzerine koyması içini rahatlatır.
Elde tutulduğunda ısınarak rahatlatıcı bir his verir.
Kendisini taşıyan kişilere akıl, cesaret ve adalet duyguları verir. Kazanılan başarının sonucunda insanın içinde doğabilecek olan kibir duygusunu engeller.
Günlük kullanım için çok uygun bir taştır. Dengeli ve iyileştirici olan yeşil rengin etkisine sahiptir. Mücevher olarak özellikle konuşmacılar ve öğretmenler tarafından kullanılabilir.
Yeşim Taşı ile ilgili kısa bir hikaye
Genç bir adam, değerli taşlara ilgi duyarmış ve
mücevher ustası olmaya karar vermiş. "Bu mesleği yapacaksam,
iyi bir mücevher ustası olmalıyım" diye düşünmüş ve ülkedeki
en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda bulmuş,
yanına varmış, bir süre bekledikten sonra usta tarafından
kabul edilmiş. "Anlat, dinliyorum" demiş usta. Genç adam
anlatmaya başlamış; taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir
mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış.
Yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri
bitince de ona bir taş uzatmış, "Bu bir yeşim taşıdır" dedikten
sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve avucunu kapatmış.
"Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma.
Bir yıl sonra tekrar gel. Haydi şimdi güle güle" demiş ve
şaşkın genç adamı öylece bırakıp kalkmış, odadan çıkmış.
Genç adam evine dönmüş, kendisini merakla bekleyen
annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça da
kendisine çok anlamsız gelen bu hareketi ve soğuk
konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi
artıyormuş. Günler geçmeye başlamış. Genç adam
sürekli söyleniyor ama avucunu hiç açmıyormuş.
"Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister.
Bir de ülkenin en iyi mücevher ustası olacak.
Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım,
böyle bir eziyetle nasıl yaşarım. Bu ne biçim ustalık.
Ustalık kaprisi yapacaksa, bari başından yapmasaydı."
diye devamlı söyleniyor, her önüne gelene
ustadan yakınıyor ama avucunu hiç açmıyormuş.
Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş.
Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat
kullanmaya başlamış. Uyurken de yanlışlıkla avucu açılıp
taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyuyormuş.
Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu,
her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlamış.
Ve o gün gelmiş. Genç adam tam bir yıl sonra,
büyük ustanın karşısına çıkmış.
Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince,
genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun,
bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği
gururla elini uzatmış, avucunu açmış.
"İşte taşın" demiş, "Bir yıl boyunca avucumda taşıdım,
şimdi ne yapacağım?" Yaşlı usta sakin bir sesle cevap
vermiş: "Şimdi sana bir başka taş vereceğim, onu da
aynı şekilde bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın."
Bu söz üzerine genç adam bütün sükunetini
kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış.
Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış,
mücevher ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana
böyle eziyet ettiği için, hasta olduğunu bağıra çağıra
söylemiş. Genç adam bağırıp çağırırken,
yaşlı usta ona hissettirmeden birtaşı avucuna sıkıştırmış.
Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan bağırıp
çağırırken avucundaki taşı hissetmiş. Durmuş, taşı
biraz daha sıkmış ve heyecanla konuşmuş:
"BU TAŞ, YEŞİM TAŞI DEĞİL USTA!"