Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Geliştiren Yazılar (http://www.hayatimdegisti.com/forum/gelistiren-yazilar/)
-   -   teşekkürün sırrı (http://www.hayatimdegisti.com/forum/gelistiren-yazilar/619005-tesekkurun-sirri.html)

*kelebek* 21-06-2011 01:21 PM

teşekkürün sırrı
 
Hayatımızın en büyük hatası hırs göstermektir. Hırs gösteren kaybeder. Tüm çabaları boşa gider. Tuttuğu altın, toprak olur. Musibetler, yangınlar, kazalar tüm kazandığını alıp götürür. Bunu biliyor muydunuz? Bu gerçeğin sırrını yaşıyor musunuz?
Hayatınızı renlendiren hediyelerin farkına varmanız teşekkür sayesinde mümkün. Gözlerinizin varlığı, soluyabilme yeteneğiniz ve bıktırmayan lezzetlerde yaratılan meyveler... Hayatınızı kuşatan her güzel hediye birer coşku kaynağıdır. Onların size gönderilmiş, özel olarak şahsınıza sunulmuş birer hediye olduğunu görmediğinizde kendi başınıza ürettiğiniz acılar ve yokluklar altında bunalmaya mahkum olursunuz. En büyük teşekkür Yaratıcıya yapılan teşekkürdür. Burada önereceğimizi yaparsanız, hem kalbinize nedenini keşfedemeyeceğiniz mutluluklar serpilir, hem de kaderinizin size bağışladığının kat kat arttığını görürsünüz.
Cennet olması gereken aile ortamının niçin çoğu zaman cehenneme döndüğünü biliyor musunuz? Niçin birilerinin evine giren hırsız her şeyi alıp götürüyor? Niçin birilerinin satın aldığı son model otomobil bir kazaya kurban gidiyor? Tüm emeklerin heba oluşunun nedeni nedir? Size hayatta hiçbir şeyin tesadüf eseri olmadığını anlatmak istesem bu kitap kadar yazmam gerekirdi. Binlerce tecrübeye dayanarak yer yüzünde zerre kadar tesadüf olmadığını iddia ediyorum. Verildiğinde teşekkür etmediğiniz nimet tüm yakarışlarınıza rağmen elinizden alınacaktır.
26.12.1993 tarihinde Mary Foulcault isimli bir bayanın "Telkinle Tedavi" isimli eserini satın aldım, bir gecede okudum. Mary kitabında önemli bir kanunu şöyle ifade eder: "Hafif bir çabayla ele geçirilecek sonucu, büyük bir çaba mahvedip çıkar." Yazdıklarına bakın: "Hipnotik telkinin dayandığı ilke, duygu ve düşüncelere, umut ve inanca teslimiyettir." Coue'dan alıntı:" İradeyle kuruntu birbiriyle çatışma durumuna girdi mi, kuruntu baskın çıkar her vakit." Bu cümleleri okuduğum bölüme şu notu düştüm: "Anlıyorum. Teslimiyet içindeki çabanın değil, hırs dolu çabanın tüm felaketlerin nedeni olduğunu söylemeye çalışıyorsunuz." Bu kitabı okuduktan hemen sonra Hz. Muhammed'in (asm) mesajıyla karşılaştım: "Nimetin devamını garanti eden şükürdür." Bu hadis kısa süre sonra, gazete köşesinde yayınlanan bir makalemin başlığı olmuştur.
Yaşadığım felaketlerin nedenini şimdi daha iyi anlıyorum. Niçin hırstan kaçtığımdan beri nimetlerin içinde boğulduğumu da daha iyi anlıyorum. Azimle hırs arasındaki farkı bilirsiniz. Azimli insan çok çalışır. Hırslı insan da ölümüne çalışır. Farkları şurada: Azimli insan çalışmaya devam ederken istediğini elde edemediğinde üzülmez. Her şeye rağmen kendisine verilene razı olur. Şükreder. Şükretmenin verdiği rahatlıkla çalışmaya devam eder. Onun için önemli olan çalışmaktır. Başaramazsa da çalışmaya devam etmektir. Başaranlar, başaramadıklarında dahi çalışmaya devam edenlerdir. Ama hırs gösteren, tüm çabalarına rağmen istediği sonucu elde edemediğinde öfkelenir, morali bozulur, intikam almak ister. Bir süre sonra çalışma isteğini kaybeder. Hayatının başarısını da kaybeder.
Fakir bir öğrenciyken, zengin bir adam bana bir çift ayakkabı hediye etti. Ayakkabıları öylesine sevdim ki bir yıl boyunca eskimelerinden korkarak onları giymedim. İşte hırs. Bir gün çalışmalarına destek olduğum bir vakfın İstanbul gezisine katıldım. Bu mutlu günde o ayakkabıları giymeye karar verdim. Sık sık ayakkabılarıma bakıyordum. İstanbul'daki ilk gün öğle namazı kılmak için bir camiye girdik. Namaz bitti, cemaat çıktı. Ayakkabılarımı koyduğum yere uzandığımda orada yanlarından patlamış, topukları kopmuş bir çift çamurlu kundura gördüm. Tüm aramalarıma rağmen ayakkabılarım yoktu. Camiden bile ayakkabı çalınabilir miydi? Hırsla sevdiğim elimden alınmıştı.
Güzel bir takım elbise aldım. Onu çok sevdim. Giydim. Aynanın karşısına geçip kendime baktım. Sokağa çıktığım ilk anda elbisenin verdiği gururu yaşıyordum. Aman çamur bulaşmasın, aman ütüsü bozulmasın derken, daha ilk gün Ankara'nın Tandoğan semtinden Beşevler semtine doğru yürürken bir elektrik direğinin gövdesine bağlı olan çöp tenekesine takıldım. Tenekenin keskin uçları güzelim ceketin kolunu yırtmıştı. Hayretler içerisinde donakaldım. Dikkatli olduğum halde, elbiseme özen gösterdiğim halde onu giyip sokağa çıktığım ilk anda başıma geleni görüyor musunuz?
ODTÜ ikinci sınıf öğrencisiydim. Dönem başında en yüksek notları alınca dikkat çekmeye başladım. Benden ders notlarımı isteyenlerin sayısı çoğalmaya başladı. Bu güne kadar şeref öğrencisi olduğuma göre, okul birincisi de olabilirdim. Okul birincisi olmak için çalışırken duyduğum hırs sinirlerimi geriyordu. Öylesine çalışmaya başladım ki hayatımda çalışmanın beni böyle bir kafese kilitlediğine ilk defa şahit oluyorum. Bu arada diğer önemli işlerimi ihmal ettim. Hafta sonları liseli çocuklar evimize gelir, onlarla kitap okur, birlikte seminerlere giderdik. Onları terk ettim. Bundan sonra artık notlar listesi her asıldığında adımı birinci sırada görmeliydim. İktisat ders kitabının İngilizce cümlelerini nasıl satır satır incelediğimi, yazıp çizdiğimi görür gibi hatırlıyorum.
Bu tavır değişikliğinden sonra ilk sınavım iktisat dersindendi. Bu dersin birinci vizesinden 95 puan aldığımda sınıf ortalaması 60 puan civarındaydı. İkinci vizeye kalabalık bir sınıfta girdik. On tane soru sorulmuştu. Sorulara baktığımda sevincimden uçacak gibiydim. Hepsini bildiğimi sandım. Nasıl olur da bu kadar kolay soru sorulurdu? Cevaplara başladığımda beynim durmuştu. Hiçbir şey hatırlayamıyordum. Sersemleştim. Çevreye baktım. Çaresizlik içinde iki soruya cevap vermeye çalıştım. Kızardım, terledim, üzüldüm, öfkelendim.
İşte sonuç: Sınıf ortalamasının 80 olduğu bu sınavdan 15 puan almıştım. Kaderim beni niçin böyle bir hüsrana uğratmıştı? Hırsın her şeyi nasıl mahvettiği anlatabiliyor muyum? Şükretmeyenin nasıl hırs gösterdiğini ve elindekileri kaybettiğini görüyor musunuz? Çoğumuz farkında bile değiliz. Kaderi analiz etmeyi bilmezsek başımıza gelenlerin nedenini anlayamayız.
Üyesi olduğum vakıflardan, radyoya, oradan arkadaşların organize ettiği seminer toplantılarına koşuştururken, otobüsler bana çok zaman kaybettiriyordu. Mutlaka bir arabaya sahip olmalıydım. Bu arzum uykularımı kaçırmaya başladı. Sonunda tüm imkanlarımızı zorlayarak eşimle birlikte Skoda 120 L marka 1980 model bir araba aldık. Bu araba için 100 milyon lira ödemiştik. Arabanın el freni çalışmıyordu. Dahası geri vitesi de bozulmuştu. Sık sık arızalanıyordu.
Ama o arabaya her bindiğimde -ilk kullandığım gün hariç- onu bize ihsan eden Yaratıcıyı hatırladım. Radyoda konuşmamı bitirdikten sonra gece yarılarında eve dönerken sevinç şükürlerini tekrar ediyordum: Gerçekten mutluydum. Bu araba sayesinde istediğim yere hızla gidebiliyordum.
Bana verildiği için şükrettiğim arabayla Ankara trafiğine çıktığım ilk gün başıma geleni biliyor musunuz? Şükretmediğim o ilk gün. Bir vakıf toplantısı bittiğinde arkadaşlara, isterlerse kendilerini evlerine götürebileceğimi söyledim. İtiraf ediyorum: kalbimde gurur vardı. Artık arabası olan bir adamdım, yani önemli bir adamdım(!). Böylesine küçülebiliyoruz. Kimse mal ile yücelmez.
Benimle gelmediler. İlk günün tedirginliği içinde, Eski Ankara terminalinden Opera köprüsüne yöneldim. Köprü üzerinden Kızılay yönüne dönebilecektim. Gece saat 23.30 civarıydı. Tren garının yakınına geldiğimde önümdeki kavşak ışıklarının yeşil yandığını gördüm. Bana açık olan bomboş yolda gaza bastım. Tam kavşağa girmiştim ki kavşağa soldan sağa oto garajına doğru hızla Doğan marka bir otomobilin girmeye başladığını gördüm. Frene basmam çare etmemiş, çarpışmıştık. Garda gece vardiyasında çalışan bir sarhoş taşıyıcının dikkatsizliğine kurban gitmiştim. Kusurun tamamını ona verdiler. Ama ben asıl kusurun kendimde olduğunu, bu ilk ve tek kaza üzerinde düşündüğüm ertesi gün anladım. Benim şükretmem gerekirdi. Sahip olduğumu sandığım elimdeki emanetle gururlanamazdım. Çünkü onu ben yaratmadım, o bana verildi. Hala yaşadıklarınızdan ders almaz mısınız? Hırs göstererek arzulayan kaybetmeye, şükrederek arzulayan da kazanmaya mahkumdur. alıntıdır
http://t2.gstatic.com/images?q=tbn:A...qcWGzoLw7p0ozw

naz78 23-06-2011 12:54 PM

Cevap: teşekkürün sırrı
 
teşekkürler

eski 23-06-2011 03:35 PM

Cevap: teşekkürün sırrı
 
bence de şükretmek çok önemli :) çekim yasasının temeli sayıyolar ya.. hayal et ve şükret.. gerçek hayat için de öyle aslında neyin tam olarak sahibiyiz ki.. bi kazalık işi var.. böyle bakınca hayaline bile şükretmek zor değil, sonuçta o da aynı hisleri uyandırıyor. hayalle gerçeğin, dünyanın, elindekilerin pek farkı yok. rüyadayken kim farkedebiliyor onun gerçek olmadığını?? peki gerçeğin rüya gibi bi yanılsama olmadığının garantisini kim verebilir.. öyleyse hayal edip şükretmek o kadar da zor olmamalı :)

hırs olmazsa o anki mutluluk yeter insana o da gerçeğini getirir (serbest bırakma dediklerif678h)

peygamber efendimizin de hadisi çok güzelmiş "nimetin devamını getiren şükürdür."

çok hoş bi alıntı olmuş eline sağlık :)


eski 23-06-2011 03:56 PM

Cevap: teşekkürün sırrı
 
bi yazı alıntılayacaktım ben de buraya ama kopyalanmıyomuş linkini veriyorum:
ŞÜKÜR ETMENİN ÖNEMİ

*kelebek* 23-06-2011 07:35 PM

Cevap: teşekkürün sırrı
 
çok güzel bir yazı 'eski' teşekkürler..nedense hep istediğimiz şeyler olduğunda şükretmemiz gerektiği öğretilmiş..yıllarca beklersin olunca çok şükür dersin..oysa şükür her an yapılması gereken birşey..artık üzüldüğüm şeylerde de şükredilecek şeyler bulmaya çalışıyorum..hayatın odağına şükrü yerleştirirsek küçük sıkıntıları görmeyiz diye düşünüyorum:)

oOo_papatya 23-06-2011 11:29 PM

Cevap: teşekkürün sırrı
 
Tesekkürler tesekkürler tesekkürler...

Sükürler olsunki sükredebiliyoruz


WEZ Format +3. Şuan Saat: 03:38 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.