Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hedeflerimiz ve Biz Klubü > Hedef Ön Hazırlık > Hedefler Makaleler

Uyarılar

Hedefler Makaleler hedefe ulaşmak, hedefe ulaşma, hedeflere ulaşmak, hedeflere ulaşma, hedeflere ulaşmanın yolları, hedeflere ulaşmak için, hedefe ulaşmanın yolları, hedefe ulaşmak için

İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar

Hedef Ön Hazırlık ve Hedefler Makaleler İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız KÜÇÜK İYİLEŞTİRMELER İNANILIR ŞEYLERDİR, DOLAYISIYLA DA BAŞARILABİLİR ŞEYLERDİR! Los Angeles Lakers basket takımının eski antrenörü Pat Riley, Ulusal Basketbol Ligi tarihimizin en "kazanan" antrenörüdür. Bazıları onun şanslı olduğunu söyler, çünkü çok iyi oyunculara düşmüştür derler. İnanılmaz oyuncuları olduğu doğrudur ama ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hedefler Makaleler telkin cd indir izle İstanbul Hedefler Makaleler nerededir kimdir Hedefler Makaleler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hedefler Makaleler hipnoz Hedefler Makaleler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hedefler Makaleler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hedefler Makaleler kuantum düşünce kitap haberi

İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 21-01-2011, 08:46 PM   #41 (permalink)
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



KÜÇÜK İYİLEŞTİRMELER İNANILIR ŞEYLERDİR, DOLAYISIYLA DA BAŞARILABİLİR ŞEYLERDİR!

Los Angeles Lakers basket takımının eski antrenörü Pat Riley, Ulusal Basketbol Ligi tarihimizin en "kazanan" antrenörüdür. Bazıları onun şanslı olduğunu söyler, çünkü çok iyi oyunculara düşmüştür derler. İnanılmaz oyuncuları olduğu doğrudur ama nice kişinin de benzer kaynakları olmuş, hiç de onun gibi sürekli başarı gösterememişlerdir. Pat'in bunu yapabilme yeteneği, CANI'a adanmışlığından gelmektedir. Hattâ 1986 yılı başlarında, büyük bir zorlukla karşılaştığını söylemiştir. Oyuncularının çoğu bir önceki yıl ömürlerinin en iyi oyununu oynamışlardır ama yine de Boston Celtics maçını kaybetmişlerdir. Oyuncuları bir sonraki düzeye yükseltebilecek inanılır bir plan arayan Riley, sonunda küçük iyileştirmeler yolunu seçmiştir. Oynadıkları oyunun kalitesini, ellerinden gelen en iyi düzeyin %1 üzerine çıkarmakla, sezonda büyük fark yaratabileceklerine oyuncularını ikna etmiştir. Bu oran gülünç denecek kadar küçük gözükmüştür ama on iki oyuncunun saha becerilerini her alanda %1 yükseltmesinin getireceği bileşim etki, takımı %60 daha etkin kılacaktır. Herhalde yüzde 10'luk bir fark bile şampiyonluğu yine kazanmalarına yeterdi. Ama bu felsefenin gerçek değeri, herkesin bunun yapılabilir bir şey olduğuna inanmasında yatıyordu. Oyunun beş ana alanında, ellerinden gelen en iyinin en az %1 üzerine çıkabileceklerine bütün oyuncular inandılar, bu emin olma duygusu onların daha büyük potansiyellerden yararlanmasına yol açtı. Sonuç mu? Oyuncuların çoğu %50 iyileştiler. Pat Riley'e göre, 1987 yılı, takımın gelmiş geçmiş en kolay yılı oldu.

CANI! sonuç verir eğer ona gerçekten adanırsanız.

Unutmayın ki başarının sırrı, bir emin olma duygusu yaratmaktır. Sizi kişi olarak büyütecek, gerekli eyleme geçirip kendi hayatınızı ve çevrenizdekilerin hayatını daha güzelleştirmenizi sağlayacak türden inançlardır. Bir şeyin doğru olduğuna bugün inanabilirsiniz ama sizin de, benim de unutmamamız gereken nokta, yıllar geçer ve biz büyürken daha yeni tecrübelerle karşılaşacağımızdır. Belki daha güçlendirici inançlar edineceğiz, bir zamanlar emin olduğumuz şeyleri bir yana bırakacağız. Ek referanslar edindikçe inançlarınızın değişebileceğini anlamanız şarttır. Şu an için önemli olan, şimdiki inançlarınızın sizi güçlendiren türden mi, yoksa zayıflatan türden mi olduğudur. Hemen şimdi, tüm inançlarınızın getirdiği sonuçlara odaklanma alışkanlığını geliştirmeye başlayın. Acaba bunlar sizi arzuladığınız yönde eyleme geçirerek güçlendiren şeyler mi, yoksa sizi geri mi tutuyorlar?

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 21-01-2011, 09:06 PM   #42 (permalink)
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



"Yüreğinde ne düşünüyorsa, kişi odur."

İnançlar hakkında pek çok şeyi keşfettik ama hayatımızın kontrolünü gerçek anlamda elimize alabilmek için, şu anda bizi hangi inançlarımızın güttüğünü bilmemiz gerekir.

Bu nedenle, şu anda ne yapıyorsanız bırakın, on dakika boyunca biraz eğlenmeye kendinizi hazırlayın. Sizi güçlendiren ya da güçsüzleştiren tüm inançlarınızı, aklınıza geldiği gibi, liste halinde yazın. Bu liste, önemi yokmuş gibi gözüken küçük inançlardan, büyük fark yaratan global inançlara kadar hepsini kapsamalıdır.

* Eğer şöyle olursa böyle olur türünden inançlara bir örnek: "Sürekli olarak elimden geleni verirsem, başarılı olurum" ya da "Bu kişiye tüm ihtirasımı gösterirsem beni terkeder" gibi şeylerdir.

* Global inançlar'a gelince, onlara da şöyle örnekler verilebilir: "İnsanlar esas olarak iyidir" ya da "İnsanlar acı çeker."

Bunlar kendinizle ilgili, fırsatlarla ilgili, zamanla ilgili, kıtlık ve bollukla ilgili inançlar olabilir.

On dakika boyunca bunlardan aklınıza geldiği kadarını yazın. Lütfen kendinize, bunu hemen yapma armağanını sunun. Bu iş bitince, güçlendirici inançlarınızı nasıl daha sağlamlaştıracağınızı; güçsüzleştiricileri nasıl ortadan kaldıracağınızı size göstereceğim. Haydi, yapın.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 21-01-2011, 09:37 PM   #43 (permalink)
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



GÜÇLENDİRİCİ İNANÇLAR GÜÇSÜZLEŞTİRİCİ İNANÇLAR

Her iki listeyi yazabilecek kadar zamanınız oldu mu? Olmadıysa, geri dönün ve şimdi bitirin! Bunu yapmakla neler öğrendiniz? Şimdi bir an durun, inançlarınızı gözden geçirin. Listenizdeki en güçlendirici üç inancın hangileri olduğuna karar verip bunları yuvarlak içine alın. Nasıl güçlendiriyor bunlar sizi? Hayatınızı nasıl güçlendiriyor? Bunların sizin üzerinizdeki olumlu süren etkisini düşünün. Yıllar önce ben böyle bir liste yapmıştım. Sonra o listenin çok değerli olduğunu gördüm, çünkü yeterince kullanmadığım bir inancım olduğunu keşfettim. "Kendimi adarsam, olayları tersine çevirmenin bir yolu mutlaka vardır" şeklinde bir inançtı. Listemi okurken düşündüm. "Bu güçlendirilmesi, imana çevrilmesi gereken bir inanç" dedim kendi kendime. Bunu yaptığıma öyle memnunum ki! Çünkü daha bir yıl geçmeden o iman benim hayatımı kurtardı, en zor dönemlerimden birinin içinden beni çekip çıkardı. Çünkü o sıra etrafımdaki her şey batıyor gibi görünüyordu. Yalnız ruhuma canlılık vermekle kalmadı, aynı zamanda o zamana kadar karşıma çıkan en zor iş zorluklarıyla kişisel zorlukları yenmemi sağladı. Bu bir tek inanç, bu emin olma duygusu, herkesin hiçbir şey yapılamaz dediği durumda, gidişi tersine çevirme gücünü bana verdi. Yalnız tersine çevirmekle de kalmadım, en büyük zorlukları en büyük fırsatlar haline getirdim.

Bunu siz de yapabilirsiniz! Listenizi gözden geçirin, duygusal yoğunluğunuzu güçlendirin, emin olma duygunuzu artırın, bu inançların doğru ve gerçek olduğuna, size gelecekteki davranışlarda rehberlik edeceğine güvenin.

Şimdi biraz sınırlayıcı inançlara bakalım. Bunları gözden geçirirken, bu inançların getirdiği bazı sonuçların neler olduğunu düşünün. En çok güçsüzleştiren iki inancı seçip yuvarlak içine alın. Bu inançların hayatınıza yüklediği maliyeti artık taşımak istemediğinize hemen şimdi karar verin. Unutmayın ki bu inançlardan kuşku duymaya başlar, geçerli olup olmadıklarını sorgularsanız, bunların referans ayaklarını sallamaya başlarsınız, artık o inançlar sizi etkilemez olur.

Güçsüzleştiren inançların altındaki emin olma ayaklarını birer tekmede fırlatıp atmak için kendinize şu aşağıdaki soruları sorun:

1. Bu inanç neden gülünç ya da saçma?
2. Bu inancı öğrendiğim insan, bu alanda model olarak alınmaya değer miydi?
3. Bu inançtan kurtulmazsam, sonunda bana duygusal olarak nelere mal olur?
4. Bu inançtan kurtulmazsam, sonunda bana ilişkilerim açısından nelere mal olur?
5. Bu inançtan kurtulmazsam, sonunda bana fiziksel açıdan nelere mal olur?
6. Bu inançtan kurtulmazsam, sonunda bana parasal açıdan nelere mal olur?
7. Bu inançtan kurtulmazsam, sonunda bana ailem ve sevdiklerim açısından nelere mal olur?

Bu sorulara cevap vermek için zaman ayırdıysanız, inançlarınızın bu sorular karşısında büyük ölçüde zayıfladığını göreceksiniz. Şimdi bu inançların size nelere mal olmuş olduğunu ve değişmezlerse gelecekte getirecekleri maliyetleri düşünüp, o konuya tam anlamıyla bağlanın. Buna öyle yoğun duygular bağlayın ki, bu inançlardan ebediyen kurtulmanızı sağlasın, üstelik de, bunu hemen yapmaya karar verin.

Son olarak, bir modeli bırakmak için yerine mutlaka bir yenisini koymak gerektiğini de hatırlamak gerekir. Şimdi hemen, seçtiğiniz iki sınırlayıcı inanç yerine koyabileceğiniz yeni inançları yazın. Nedir bunların antitezi? Örneğin, "Kadın olduğum için asla başarıya ulaşamam" biçiminde bir inancınız varsa, yeni inancınız, "Kadın olduğum için, hiçbir erkeğin aklına bile gelmeyecek kaynaklarım var!" biçiminde olabilir. Bu fikirden emin olabilmek için onu ne gibi referanslarla destekleyebilirsiniz? Siz bu inancı destekleyip güçlendirirken, bu inancın da sizin davranışlarınızı tümüyle yeni ve daha güçlendirici biçimde yönlendirmeye başladığını göreceksiniz.

Hayatınızda istediğiniz sonuçları elde edemiyorsanız, kendinize şu soruyu sormanızı öneririm: "Bu noktada başarılı olmak için neye inanmam gerekirdi?" Ya da şöyle bir soru: "Bu alanda şu anda başarı gösteren kimler var, nelerin mümkün olduğu konusunda onların benden farklı inançları neler?" O zaman sizin gözden kaçırdığınız kilit inancı keşfedebilirsiniz. Eğer acı çekiyorsanız, kendinizi zorluklarla yüzyüze, çaresiz ve öfkeli hissediyorsanız, kendinize şunu sormak isteyebilirsiniz: "Böyle hissetmek için neye inanıyor olmam gerek?" Bu basit sürecin mucizesi, sahip olduğunuzun farkına bile varmadığınız bazı inançları su yüzüne çıkarmasıdır. Örneğin kendinizi sıkkın ve üzgün hissediyorsanız, şöyle sorarsınız: "Bu depresyonu hissetmek için benim neye inanmış olmam gerek?" Herhalde şöyle bir şey bulursunuz: "İşler hiç düzelmeyecek" ya da "Umut yok." Bu inançları kelimelendirilmiş halde duyunca, belki de, "Ben buna inanmıyorum! Şu anda kötü hissediyorum, ama bunun ebediyen sürmeyeceğini biliyorum. Bu da geçecektir" diyebilirsiniz. Ya da belki, sorunların kalıcı olduğu inancının tümüyle yıkıcı bir şey olduğuna, bunu bir daha asla düşünmek istemediğinize karar verebilirsiniz.

Bu sınırlayıcı inançları incelerken, duygularınızın nasıl değişmekte olduğuna dikkat edin. Anlayın, inanın ve güvenin ki, zihninizdeki herhangi bir olayın anlamını değiştirdiğiniz zaman, neler hissettiğiniz ve neler yaptığınız da hemen değişsin, böylelikle eylemlerinizi değiştirip kaderinizi farklılaştırmaya doğru gidebilesiniz. Bir şeyin ne anlama geldiğini değiştirmek, vereceğiniz kararları değiştirecektir. Unutmayın ki hayatta hiçbir şeyin, sizin verdiğiniz anlamdan başka bir anlamı yoktur. Bu yüzden, bilinçli olarak, kendinize seçtiğiniz kaderle uyumlu olan anlamları seçip yükleyin.

İnançların yaratma ve yıkma potansiyeli korkunçtur. Tâ yüreğinizde, yapabileceğinizin en fazlasından daha azına razı olmamaya karar verdiğiniz için bu kitabı aldığınıza inanıyorum. Rüyalarınızı boşa çıkarmak yerine, istediğiniz vizyonu yaratacak gücü koşumlandırmayı gerçekten istiyor musunuz? O zaman sizi güçlendirecek inançları seçin, içinizdeki en yüksek niteliklere seslenen bir kadere doğru yürütecek imanlar yaratın. Aileniz, işiniz, çevreniz ve ülkeniz, bundan azına lâyık değildir.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 21-01-2011, 09:51 PM   #44 (permalink)
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



LİDERLİK VE İNANCIN GÜCÜ

Liderler; güçlendirici inançlarla yaşayan, diğer insanlara da, kendilerini sınırlayan inançları değiştirip tam kapasitelerine ulaşmayı öğreten kişilerdir. Beni çok etkileyen büyük liderlerden biri, Marva Collins adlı bir öğretmendir. Onun hakkında hazırlanmış olan 60 Dakika adlı programı ya da çevrilen filmi görmüş olabilirsiniz. Otuz yıl önce, Marva kendi kişisel gücünü kullanmış, çocukların hayatında gerçek bir fark yaratarak geleceğe doğru uzanmaya karar vermiştir. Karşısına çıkan zorluğa gelince, ilk tayin edildiği görev, Chicago'nun birçok kimselere göre getto sayılan kesiminde ikinci sınıf öğretmenliğidir. Ve sınıfındaki çocuklar o sıra artık hiçbir şey öğrenmemeye karar vermiş durumdadır. Ama Marva'nın hayattaki misyonu yine de bu çocukların hayatlarında bir fark yaratmaktır. O hayatları etkileme konusunda yalnız inancı değil, bir de ihtirası, kökleri derine giden imanı vardır. Bu çocukların hayatını iyiye doğru etkileyecektir o. Bu uğurda yapmayacağı yoktur. Disleksi teşhisi konmuş, her türlü öğrenme ve davranış özrüyle yaftalanmış çocuklarla karşı karşıya kalınca, sorunun çocuklarda olmayıp onlara öğretme biçiminden kaynaklandığına karar vermiştir. Hiç kimse onlara, üstesinden gelinecek zorlukları aşmanın zevkini vermemiştir. Sonuçta da çocukların kendine inancı gelişmemiştir. Bir şeyi başarmaya zorlanmak, sonunda bunu becerip, gücünün nelere yettiğini görmek, onların tecrübeleri arasında yoktur. Oysa insanlar zorlanma, meydan okuma gibi şeylere cevap verirler. Marva bu çocukların her şeyden çok buna ihtiyaç duyduğuna karar vermiştir. Bu yüzden de, "Ali topu at" gibi şeylerin yazılı olduğu kitapları bir kenara fırlatmış, onun yerine, çocuklara Shakespeare, Sofokles, Tolstoy öğretmiştir.

Öbür öğretmenler, "Böyle bir şey asla tutmaz, bu çocuklar bunları anlamaz" demişlerdir. Tahmin edebileceğiniz gibi, birçoğu Marva'ya kişisel saldırılar yöneltmiş, bu çocukların hayatını mahvedeceğini söylemişlerdir. Ama Marva'nın öğrencileri o dersleri yalnız anlamakla kalmamış, çok da sevmişlerdir. Marva her çocuğun benzersiz bir ruha sahip olduğuna, her şeyi öğrenme yeteneğine sahip olduğuna içtenlikle inandığı için olabilmiştir bunlar. Derslerini öyle büyük bir uyum ve sevgi içinde vermiştir ki, çocukların kendilerine tam anlamıyla güvenmelerini sağlayabilmiştir. Birçoğu için bu, ömürlerinde ilk defa hissettikleri bir şeydir. Sonunda Marva'nın yıllar içinde sağladığı başarılar olağanüstü olmuştur. Marva'yla ilk görüşmem, Westside Hazırlık Okulu'nda onunla yaptığım röportaj sırasında oldu. Bu özel okulu kendisi, Chicago okul sisteminin dışında kurmuştu. Toplantımızdan sonra, öğrencilerilerinden bazılarıyla da görüşmeye karar verdim. İlk karşıma çıkan delikanlı dört yaşındaydı. Yüzündeki gülümseme insanı yerinde sıçratacak türdendi.

"Merhaba, benim adım Antony Robbins."

"Merhaba, Bay Robbins. Adım Talmadge E. Griffin. Dört yaşındayım. Neleri bilmek istiyorsunuz?"

"Talmadge, anlat bana, bugünlerde neler öğreniyorsun?"

"Pek çok şey öğreniyorum, Bay Robbins."

"Son zamanlarda hangi kitapları okudun?"

"John Steinbeck'in Fareler ve İnsanlar'ını daha yeni bitirdim."

Söylemeye bile gerek yok, çok etkilenmiştim. Kitabın ne hakkında olduğunu sordum. George'la Lenny adlı iki adam hakkında, demesini bekliyordum."

Konuşmaya başladı. "Kitabın asıl kahramanı..." Ben o anda gerçek bir inanç ediniverdim. Sonra ona kitaptan ne öğrendiğini sordum.

"Bay Robbins, ben bu kitaptan bir şeyler öğrenmekle kalmadım. Bu kitap benim ruhumun içine işledi"

Gülmeye başladım. "İçine işlemek ne demek?" diye sordum.

"İçine sızmak" dedi, sonra ciddi bir fizik tanımı yaptı. Ben o tanımı burada size veremem bile.

"Bu kitapta seni bu kadar etkileyen neydi, Talmadge?"

"Bay Robbins, kitapta farkına vardım ki, çocuklar insanları teninin rengine göre yargılamıyor. Bunu yalnız yetişkinler yapıyor. Bundan öğrendiğim, her ne kadar bir gün ben de yetişkin olacaksam da, çocukluk derslerini hiçbir zaman unutmamak gerektiği."

Gözlerime yaşlar dolmaya başlamıştı. Marva Collins bu çocuğa da diğerlerine de kararlarını yalnız bugün değil, ömürleri boyunca biçimlendirecek güçlü inançlar aşılamaktaydı. Marva öğrencilerinin hayat kalitesini, üç düzenleme ilkesini kullanarak yükseltiyordu. Size o ilkeleri kitabın başında vermiştim. Çocukların kendilerine daha yüksek standartlar koymasını sağlıyor, eski sınırlarından kurtulmak için kullanabilecekleri yeni, güçlendirici inançlar edinmelerine yardımcı oluyor, bunları başarılı bir ömür için gerekli olacak belli bazı beceri ve stratejilerle destekliyordu. Sonuçlar mı? Öğrencileri yalnız kendilerine güvenmekle kalmıyor, üstelik işlerinin ehli oluyorlardı. Derslerinde mükemmel oluşları, ilk gelen sonuçlardandı. Ömürlerince hissedecekleri süreç etkisi ise çok daha derindi. Sonunda Talmadge'a, "Bayan Collins'in sana öğrettiği en önemli şey nedir?" diye sordum.

"Bayan Collins'in bana öğrettiği şey, toplumun belki tahminlerde bulunabileceği, ama benim kendi kaderimi ancak kendimin saptayabileceğimdir!"

Belki bu çocuğun verdiği dersi hepimizin hatırlaması gerek. Genç Talmadge'ın bu kadar güzel biçimde ifade ettiği inançlarla, onun da, sınıfındaki diğer çocukların da, kendi hayatlarını sürekli olarak, arzuladıkları geleceği yaratma yönünde yorumlayacaklarına, çoğu insanın korktuğu şeylere göre yorumlamayacağına eminim.

Şimdiye kadar neler öğrendiğimizi bir gözden geçirelim, hepimizde uyandırılması gereken bir güç olduğundan artık eminiz. Bu güç kaderimizi biçimlendirecek bilinçli kararlar verme kapasitemizle başlıyor. Ama inceleyip benimsemek zorunda olduğumuz bir temel inanç var, o da şu sorunun cevabıyla ortaya çıkıyor...

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 21-01-2011, 10:17 PM   #45 (permalink)
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



DEĞİŞİKLİK BİR ANDA OLUR MU?

"Durun, size esrarlı bir şey göstereyim: Hepimiz uyuyacak değiliz ama hepimiz değişeceğiz, bir anda, göz açıp kapayana kadar..."
KORİNTLİLER

HATIRLAYABİLDİĞİM kadarıyla ben her zaman, insanlara hayatlarındaki hemen hemen her şeyi değiştirme yeteneğini edinme konusunda yardım etmenin rüyasını görmüştüm. Daha çok küçük yaşlarda, içgüdüsel olarak, başkalarının değişmesine yardım etmekle kendimi de değiştirebileceğimi anlamıştım. Orta okuldayken bile, kitaplardan ve kasetlerden bilgi edinmeye çalışıyor, insan duygularını ve davranışlarını değiştirmenin temellerini öğrenme peşinde koşuyordum. Tabii kendi hayatımın belli yönlerini daha iyiye götürmek de istiyordum. Kendimi motive etmek, bir şeyin peşini bırakmamak ve eyleme geçmek, hayatın zevkini çıkarmayı öğrenmek, insanlarla nasıl uyum sağlanacağını ve bağ kurulacağını öğrenmek gibi.

Nedenini pek bilmiyorum ama ben zevki; öğrenmek gibi, insanların hayat kalitesinde değişiklik yapacak, belki beni takdir etmelerine, sevmelerine yol açacak değişiklikleri onlarla paylaşmak gibi konularla bağlamıştım. Sonuçta liseye geldiğimde, "Çözümlerin Adamı" olarak ün saldım. Birinin bir sorunu varsa onu bana getiriyordu. Ben de bu kimlikten büyük gurur duymaktaydım. Daha çok şey öğrendikçe, öğrenmeye daha bir tiryaki oldum. İnsan duygularını ve davranışlarını etkilemenin yollarını anlamak benim için bir tutku haline geldi. Hızlı okuma kursuna gittim, kitaplar için doymak bilmez bir iştah geliştirdim. Birkaç yıl içinde 700'e yakın kitap okudum. Hemen hepsi, insanî gelişme, psikoloji, etkileme ve psikolojik gelişme konularındaydı. Hayatımızın kalitesini yükseltmekle ilgili ne varsa, hepsini bilmek istiyordum. Bunları hemen kendime uygulamaya, başkalarıyla paylaşmaya koyuldum. Ama kitaplarla yetinmedim. Motivasyon kasetlerinin fanatiği oldum. Henüz lisedeyken para biriktirip çeşitli kişisel gelişme seminerlerine katıldım. Tahmin edebileceğiniz gibi, çok geçmeden bana, aynı mesajları tekrar tekrar dinliyormuşum gibi gelmeye başladı. Ortalıkta yeni bir şey yok gibiydi. Hevesim biraz gölgelenmeye başlıyordu.

Ama yirmi birinci yaş günümden hemen sonra, insanların hayatında yıldırım hızıyla değişiklikler yaratabilecek bir dizi teknolojiyle karşılaştım. Bunlar basit teknolojilerdi. Geştalt terapisi gibi, Erickson hipnozunun etkileme gücü gibi, NöroLinguistik Programlama gibi şeyler. Bu araçların daha önce aylar, yıllar, hattâ on yıllar alan değişiklikleri birkaç dakikada gerçekleştirebildiğini görünce, onlara yaklaşımımda bir misyoner kesildim. Varımı yoğumu, bu teknolojilerin ustası olmaya yatıracağım, dedim. O kadarla da kalmadım. Bir tek şeyi öğrenince, onu hemen uygulamaya geçirdim. Nöro-Linguistik Programlama eğitimimin ilk haftasını hiçbir zaman unutamayacağım. Kişinin doğduğundan beri sahip olduğu bir fobiyi bir saatte yok etmek gibi şeyler öğreniyorduk. Geleneksel tedavi uygulandığında bu iş beş yıl ya da daha çok sürebilen bir şeydi! Beşinci gün, sınıftaki psikologlarla ruh hekimlerine döndüm, "Hey, çocuklar, haydi birkaç fobik bulup tedavi edelim!" dedim. Yüzüme deliymişim gibi baktılar. Benim bu konuda akademik eğitime sahip biri olmadığımı yüzüme vuran bakışlardı bunlar. Altı aylık sertifika kursunun sonuna kadar beklememiz gerektiği kanısındaydılar. Ondan sonra bile, önce süreci deneyecektik. Ancak başarılı olursak bu yöntemi kullanacak hale gelmiş sayacaktık kendimizi.

Benim beklemeye niyetim yoktu. Kariyerimi hemen, radyo ve televizyon programlarıyla başlattım. Programlarım önce Kanada'nın her yerinde yayınlandı, daha sonra ABD'de de yayınlanmaya başladı. Programlarımda insanlara değişiklik yaratacak bu teknolojileri anlatıyor, eğer hayatlarımızı değiştirmek istiyorsak, bizi yıllardır geri tutan şey ister bir fobi, ister güçsüzleştiren bir inanç olsun, bunu birkaç dakikada geçiştirebileceğimizi söylüyordum. O fobiden kurtulmak için daha önce yıllar harcamış olsalar bile! Bu radikal bir kavram mıydı? Hem de nasıl! Ama ben hiç durup dinlenmeden, bütün değişikliklerin bir anda olabileceğini savunmaktaydım. Oysa çoğumuz bir değişiklik yapmaya karar vermeden önce birtakım şeylerin olmasını bekleriz. Benim iddiam, eğer insan beyninin nasıl çalıştığını gerçekten anlıyorsak, başımıza türlü olayların neden geldiği konusunda upuzun süreli analizleri yapmaktan hemen vazgeçmek, neyi acıya, neyi zevke bağladığımızı değiştirerek sinir sistemimizin şartlanmalarını kolayca değiştirip hayatımızın kontrolünü şu anda ele almak gerektiğiydi.

Tahmin edebileceğiniz gibi, doktorası bile olmayan genç bir delikanlının radyolarda böyle kuşku verici şeyler söylemesi, geleneksel eğitimden yararlanmış birtakım akıl ve ruh sağlığı profesyonellerinin hiç hoşuna gitmedi. Birkaç psikologla ruh hekimi bana saldırıya geçtiler, kimisi bu işi yayınlar aracılığıyla yaptı. Ben bu durumda, insanları değiştirme kariyerimi iki ilkeye dayandırarak kurmaya karar verdim, bunların biri teknoloji, diğeri de meydan okuma yoluydu. Elimdekinin süper teknoloji olduğunu biliyordum. İnsan davranışlarıyla ilgili kilit bir anlayışa temellendirilmiş, üstün bir değişiklik yaratma yöntemiydi. Klasik eğitim almış psikologların çoğuna bu konular öğretilmemişti. Ayrıca, kendime ve birlikte çalıştığım insanlara sürekli meydan okursam, her türlü sorunu tersine çevirme yolunu bulacağıma da inanıyordum. Bir ruh hekimi bana şarlatan ve yalancı dedi, beni sahte iddialar ileri sürmekle suçladı. Ben de ona karamsarlığı bırakıp bana bir fırsat tanımasını, yıllardır iyileştiremediği hastalarından birini bana yollamasını söyleyerek meydan okudum. Pek atak bir hareketti. Başlangıçta bu isteğimi kabul etmedi. Ama ben bazı kaldıraç yöntemleri kullanarak (bu tekniği bir sonraki bölümde anlatacağım) sonunda o ruh hekimini bana bir hasta yollamaya razı ettim. Hasta kendi başına benim serbest konuk akşamlarımdan birine gelecek, salonun ortasında, diğer konukların önünde, kendisiyle çalışmama izin verecekti. On beş dakika içinde kadının yılanlar konusundaki fobisini sildim. Oysa bana şarlatan diyerek saldıran doktor onu bu konuda yedi yıldır tedavi ediyordu! Adam en azından pek şaşırmıştı diyelim! Ama daha önemlisi, bunun bende yarattığı referansları, neler başarabileceğim konusunda bana getirdiği emin olma duygusunu düşünebiliyor musunuz? Birdenbire çığrından çıkmış biri oldum! Ülkeyi bir baştan bir başa dolaşıp, değişikliğin ne kadar çabuk olabileceğini herkese göstermeye kalktım. Nereye gidersem gideyim, insanların başlangıçta söylediklerimi kuşkuyla karşıladıklarını gördüm. Ama ben onlara ölçülebilir sonuçları göstermeye başladıkça, yalnız dikkatlerini ve ilgilerini çekmekle kalmadım, anlattıklarımı uygulayıp kendi hayatlarında ölçülebilir değişiklikler yaratmalarını da sağladım.

Acaba insanların çoğu neden değişikliğin çok uzun süreceğini sanır? Besbelli bunun bir nedeni, o değişikliği iradeleriyle gerçekleştirmeye defalarca uğraşmış, başaramamış olmalarıdır. O zaman tabii, değişiklik yaratmanın çok uzun ve zor bir süreç olduğunu varsayarlar. Aslında zor olmasının tek nedeni, çoğumuzun nasıl değişeceğimizi bilmeyişimizdir. Etkin bir stratejimiz yoktur. Eğer kalıcı bir değişiklik istiyorsak, irade tek başına yetersiz kalmaktadır.

Çabuk değişemeyişimizin ikinci nedeni de bizim kültürümüzde birtakım inançların bulunması, bunların kendi içimizdeki gücü kullanmamızı engellemesidir. Kültürel olarak biz, anî değişikliklere olumsuz asosiyasyonlar bağlarız. Çoğu kişi için, hızlı değişmek demek, zaten başlangıçta da pek bir sorunumuz yokmuş demek oluyor. Madem ki o kadar kolay değişebiliyordun, neden haftalar önce, aylar önce, yıllar önce değişip de sızlanmayı kesmedin? gibi bir hava esiyor.
Örneğin bir insan, sevdiği birinin kaybından sonra ne kadar kısa zamanda kendini toparlayıp farklı hissetmeye başlayabilir? Fiziksel olarak, bunu ertesi sabah yapabilme yeteneğimiz var. Ama yapmazlar. Neden? Çünkü kültürümüzdeki bir dizi inanç, belli bir süre yas tutmamızı şart kılar. Ne kadar bir süre sürdürmeliyiz bu yası? Bu bizim kendi şartlanmamıza bağlıdır. Bir düşünün. Sevdiğiniz birinin kaybından sonra, hemen ertesi gün yası kesseniz, hayatınızda pek büyük acılara yol açmaz mıydınız? Bir kere, insanlar sizin o kaybettiğiniz kişiyi aslında sevmediğinizi düşünürlerdi. Kültürel şartlanmanız sonucu, siz bile o kişiyi sevmediğinize karar verebilirdiniz. Ölümün bu kadar kolay üstesinden gelme kavramı, çok acı bir kavramdır. Toplumun kabul ettiği uygun süre doluncaya kadar, duygularımızı değiştirmeden acı çekmeye, yası sürdürmeye razı oluruz. Aslında dünyada, birinin ölümünü kutlayan kültürler de var! Neden mi? Çünkü onlar, bizim dünyadan ayrılmamız gereken zamanı Tanrı'nın çok iyi bildiğine inanırlar ve ölümü bir mezuniyet gibi görürler. Ayrıca birinin ölümüne üzülmekle, ancak hayatı anlamadığınızı ortaya koyduğunuzu düşünürler. Bencilliğinizi sergilemiş olursunuz, o kadar. O kişi daha iyi bir yere gitmiş olduğuna göre, demek ki siz aslında kendinize acıyorsunuz. Bu insanlar zevki ölüme bağlamışlardır, acıyı da yasa. Yas onların kültürünün bir parçası olmaktan çıkmıştır. Ben yasın kötü ya da yanlış bir şey olduğunu söylüyor değilim. Yalnızca acıdan kurtulmanın uzun zaman alacağı inancının bizim kültürümüzden kaynaklandığını söylüyorum.

Ülkenin her yanında konferanslar verirken, insanları teşvik ettim, hayatlarını değiştirecek değişiklikleri çoğu zaman otuz dakikada, hattâ daha az sürede gerçekleştirebileceklerini söyledim. Yaptığım bu konuşmaların sonradan çok tartışıldığını söylemeye bile gerek yok. Ne kadar çok olayda başarı sağlıyorsam, kendime güvenim o kadar artıyor, içimdeki yoğunluk o kadar güçleniyordu.

Doğrusunu söylemek gerekirse, biraz kavgacı olmaya başlamıştım. Oldukça da kibirli bir genç olmuştum. Özel tedavilere başladım, insanlara olayları tersine çevirmekte yardımcı oldum, ardından da seminerler vermeye giriştim. Birkaç yıl içinde, dört haftanın üçünü yollarda geçirmeye başlamıştım. Kendimi sürekli zorluyor, tüm gücümü işime veriyor, yeteneğimi ve olumlu sonuçlarımı mümkün olduğu kadar kısa zamanda çok insana yaymaya çalışıyordum.

Aldığım sonuçlar efsaneleşmeye başladı. Sonunda ruh hekimleriyle psikologlar saldırıyı kestiler, benim tekniklerimi öğrenip hastalarına uygulamaya ilgi duyar hale geldiler. Bu arada benim de davranışım değişti, biraz daha dengeli oldum. Ama mümkün olduğu kadar çok sayıda insana yardım edebilme ihtirasımı hiçbir zaman kaybetmedim.

Dört buçuk yıl kadar önce bir gün, Sınırsız Güç kitabım yayınlandığı sıralarda, San Francisco'da verdiğim seminerin sonunda isteyenlere kitaplarımı imzalıyordum. Bu arada da daha lisedeyken kendime verdiğim sözleri yerine getirmek için sebat etmenin ne inanılmaz ödüller getirmiş olduğunu düşünüyordum. Neydi o sözler? Büyümeye, genişlemeye, katkıda bulunmaya, bir fark yaratmaya adanmaktı. Bana doğru yaklaşan her gülümseyen yüze baktıkça, hayatlarını böylesine değiştirebilmek için insanlara gerekli olan becerileri öğrenmiş oluşuma şükran duyuyordum. Son grup da dağılmaya başlarken, bir adam bana yakllaşıp, "Beni tanıdınız mı?" diye sordu. Yalnız o ayın içinde bile "bin kadar kişiyi görmüş olduğum için, tanıyamadığımı itiraf etmek zorunda kaldım. "Bir düşünün bakalım" dedi. Yüzüne birkaç saniye baktıktan sonra, birden jeton düştü. "NewYork'taydı, tamam mı?" diye sordum. "Öyle" dedi. "Sigarayı bırakabilmeniz için sizi tedavi etmiştim." Yine başını salladı. Çok uzun yıllar geçti! Şimdi nasılsınız?" diye sordum. Elini cebine attı, bir Marlboro paketi çıkardı, parmağını suçlayıcı bir ifadeyle yüzüme uzatıp, "Başaramadınız!" dedi. Ondan sonra da kendisini iyi programlayamadığıma dair bir konferansa başladı. Çok sarsıldığımı itiraf etmek zorundayım! Ne de olsa, ben kariyerimi, kendimi ortaya koyarak geliştirmiş biriydim. Kendime ve diğer insanlara meydan okumaya istekliydim. Kalıcı değişiklikleri yıldırım hızıyla yaratabilmek için her şeyi yapmaya hazırdım. Adam benim kendisine sigarayı bıraktıramayışıma çatarken, acaba ters giden ne oldu diye düşünmeye başlamıştım. Acaba gururum ve şımarıklığım, gerçek yetenek ve beceri düzeyimi mi aşmıştı?

Yavaş yavaş kendime daha iyi sorular sorabilmeye başladım. Bu durumdan ben ne öğrenebilirdim? Neler oluyordu burada böyle? "Biz birlikte çalıştıktan sonra ne oldu?" diye sordum. Tedaviden bir hafta sonra sigaraya yeniden başladığını duymaya bile hazırlamıştım kendimi. Ama adamın, benimle yaptığı bir saatlik seanstan sonra iki buçuk yıl sigara içmediğini öğrendim. Sonra günün birinde bir soluk çekmiş, olanlar olmuştu. Şimdi eskisi gibi günde dört paket içiyor, yarattığı değişiklik kalıcı olmadığı için de beni suçluyordu. O zaman aklıma geldi. Bu adam mantıklı davranmıyordu. Haksızlıktı bu yaptığı. Ben ona Nöro-Linguistik Programlama diye bir şey öğretmiştim. Programlama kelimesini bir düşünün hele. Kelimenin kendi içinde bile, sizin bana geleceğiniz, benim sizi programlayacağım, sonra her şeyin çözümleneceği anlamı var. Yani siz kendiniz hiçbir şey yapmak zorunda değilmişsiniz gibi!

Ben insanlara yardım etmeyi en derin düzeyde istediğim için, kişisel gelişme sanayiindeki diğer liderlerde gördüğüm hatâya düşmüştüm. Başka insanların değişme sorumluluğunu kendi üstüme almaya başlamıştım. Bu sorumluluğu yanlış insana yüklemekte olduğum o gün kafama dank etti. Bu adam da, tedavi ettiğim başka binlerce kişi de, karşılarına dayanamayacakları bir zorluk çıktığı anda eski alışkanlıklarına kolaylıkla dönebilirlerdi, çünkü değişiklikten kendilerini değil, beni sorumlu tutuyorlardı. İşler iyi gitmezse, suçu başkalarının üstüne atıyorlardı. Kendi kişisel sorumlulukları yoktu, bu yüzden de, yeni davranışı izlemedikleri zaman herhangi bir acı duymuyorlardı.

Bu yeni perspektifin sonucu olarak, yaptığım işlerde kullandığım benzetmeleri değiştirmeye karar verdim. Bir kere, "programlama" kelimesini hemen kaldırdım, çünkü bugün de hâlâ pek çok NLP tekniği kullanıyorum ama o kelimenin doğru olmadığına inanıyorum. Buna daha iyi uyan uzun dönemli terim, şartlanma olmak zorunda. Bu kararım, birkaç gün sonra, karım eve yeni aldığımız piyano için akortçu getirdiğinde, daha da pekişti. Adam sanatında gerçek bir ustaydı. O piyanonun her teliyle uğraştı, bu işi saatlerce sürdürdü. Her birini tam gerekli boya getirip, kusursuz titreşimi vermesini sağlıyordu. Sonunda piyano çok güzel çalar oldu. Borcumun ne olduğunu sorduğumda, "Kaygılanmayın, faturayı bir dahaki gelişimde getiririm" dedi. "Bir dahaki mi? Ne demek istiyorsun?" diye sordum. "Yarın yine uğrayacağım, sonra ilk ay için her hafta geleceğim. Daha sonra ilk yıl bitene kadar üç ayda bir uğrarım, çünkü eviniz okyanus kıyısında" dedi. "Sen neden söz ediyorsun?" diye sordum. "Piyanoyu akort edip bitirmedin mi? Şimdi sesler tamam değil mi?" "Evet ama bu teller fazla sert. Bunları mükemmel bir gerilim düzeyinde tutmak için, o halde durmaya onları şartlandırmamız gerek. Tel o halde kalmayı öğrenene kadar düzenli olarak gelip yeniden germem şart" dedi. İçimden, adamın amma mesleği var, diye düşündüm. Ama o gün çok değerli bir ders öğrenmiş olduğum da ortadaydı.
Uzun dönemli değişiklik yaratmayı başaracaksak, bizim de yapmamız gereken tam bu. Değişikliği bir kere yaratınca, derhal takviye etmemiz gerekir. Ondan sonra da sinir sistemimizi şartlandırıp, bir tek kere değil, sürekli başarmayı öğrenmek zorundayız.

İnsan aerobik salonuna bir tek kere gidip de, "Tamam, vücudum harika oldu, ömrüm boyunca sağlıklı kalacağım!" diyemez. Aynı şey duygularınız ve davranışlarınız için de geçerlidir. Kendimizi başarıya, sevgiye, korkularımızdan kurtulmaya şartlandırmamız gerekir. Bu şartlandırma sırasında, bizi sürekli ve ömür boyu başarıya otomatik olarak götürecek paternleri de geliştirebiliriz.

Unutmamamız gerekir ki bizim bütün davranışlarımızı acıyla zevk biçimlendirmektedir ve acıyla zevkin davranışlarımızı değiştirme gücü vardır. Şartlanma, acıyla zevki nasıl kullanacağımızı anlamayı gerektirir. Bir sonraki bölümde öğreneceğiniz, hayatınızda istediğiniz değişikliği yaratmanız için geliştirdiğim bir bilimdir. Ona Nöro-Asosiyatif Şartlanma diyorum. Kısaca, NAC. Nedir bu?

NAC aslında, sinir sisteminizi adım adım şartlandırarak, yönelmek istediğiniz şeyleri zevkle, kaçınmak istediğiniz şeyleri acıyla bağlayıp, hayatınızda irade gücünü sürekli kullanmaksızın başarıya ulaşmak demektir. Unutmayın, sinir sistemimizde asosiyasyonları yapmaya şartladığımız şey, bizim duyu ve duygularımızdır. Bu nöro-asosiyasyonlar, bizim duygularımız ve davranışlarımız üzerinde etkilidir.

Nöro-asosiyasyonlarımızın kontrolünü elimize aldığımız zaman, hayatlarımızın kontrolünü de elimize almış oluruz. Bir sonraki bölüm size, eyleme geçecek gücü kazanmanız ve her zaman hayalini gördüğünüz sonuçları yaratmanız için nöro- asosiyasyonları nasıl şartlayacağınızı öğretecektir. Amacı size sürekli ve kalıcı değişiklikler yaratmanın zevkini tattırmaktır.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 21-01-2011, 10:28 PM   #46 (permalink)
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



"Hiçbir şey değişmez; biz değişiriz."
HENRY DAVID THOREAU

Herkesin hayatında kesinlikle isteyeceği iki değişiklik nedir? Hepimizin:

1) Her konuda ne hissettiğimizi ya da
2) Davranışlarımızı değiştirmek istediğimiz doğru değil midir?

Eğer birinin başından bir trajedi geçmişse, çocukken kötü muamele görmüş, tecavüze uğramış, sevdiği birini kaybetmiş/özsaygısını kaybetmişse, bu kişi kendine, bu olaylara ya da bu durumlara bağladığı duygular değişinceye kadar acı içinde kalacaktır. Aynı şekilde, eğer birisi gereğinden fazla yiyor, içiyor, sigara ya da uyuşturucu kullanıyorsa, değişmesi gereken bazı davranışları var demektir. Bunları değiştirebilmesinin tek yolu, eski davranışa acıyı, yeni davranışa zevki bağlamaktır. Bu, kulağa kolay gibi gelir, ama benim bulguladığıma göre bizim gerçek değişiklikleri, yani kalıcı değişiklikleri yaratabilmemiz için, sizin ya da benim, öğrendiğimiz tüm teknikleri bu işe uygulamamız gerekiyor. Bu tekniklerin sayısı da az değildir. Ben her gün çeşitli bilim alanlarından yeni beceriler, yeni teknolojiler kapıyorum. Kariyerimin başında benimsediğim NLP ve Ericksonian tekniklerinin de pek çoğunu hâlâ kullanmayı sürdürüyorum, çünkü bunlardan bazıları, hâlâ en iyi teknikler. Ama onları hep bir çerçeve içinde, NAC biliminin temsil ettiği altı temel adım halinde kullanmaya geri dönüyorum. Ben NAC'yi, değişime dönük herhangi bir teknolojiyi kullamayı mümkün kılacak biçimde geliştirdim. NAC'nin aslında sağladığı, spesifik bir kurgudur. Bir düzen ve sıralamadır. Uzun dönemli değişiklik yaratma becerilerinden hangisini isterseniz, bu düzene göre kullanabilirsiniz.

Eminim hatırlıyorsunuzdur, birinci bölümde size, uzun dönemli değişiklik yaratmanın kilit parçası, inançlarda uzun dönemli bir değişik yaratmaktır demiştim. Hızlı değişeceksek, ilk edinmemiz gereken inanç, şimdi değişebileceğimiz inancıdır. Toplumumuzdaki pek çok insan, farkında olmadan, hızlı değişme fikrine pek çok acılar bağlamıştır. Bir yandan çabucak değişmek isteriz, bir yandan da kültürel programlanmamız bize, çabuk değişmenin zaten sorunumuz olmadığı anlamına geldiğini öğretir. Yani o sorun konusunda ya numara yapmışızdır ya da tembellik etmişizdir. Oysa bir anda değişebileceğimiz inancını edinmek zorundayız. Madem ki insan bir sorunu bir anda yaratabiliyor, çözümü de bir anda yaratabilir! Siz de ben de biliyoruz ki, insanlar sonunda değiştiği zaman zaten bir anda değişirler, öyle değil mi? O değişimin gerçekleştiği belli bir an vardır. O an neden şimdi olmasın? Genellikle insanın zamanını alan, değişikliğe hazırlanmaktır. Bu konudaki şakaları hepimiz duymuşuzdur.

Soru: Bir ampulü değiştirmek için kaç ruh hekimi gerekir?

Cevap: Bir tek ama çok pahalıdır, çok uzun sürer ve ampulün de değişmek istemesi şarttır.

Saçma! Sizin de benim de kendimizi değişmeye hazırlamamız gerekir. Biz kendi kendimizin danışmanı, kendi hayatımızın sahibi olmalıyız.

Uzun dönemli değişiklik yaratmak istiyorsak sahip olmamız gereken ikinci inanç da, kendi değişimimizden, hiç kimsenin değil, kendimizin sorumlu olduğumuzdur. Aslında uzun dönemli değişiklik yaratacak birinin, sorumlulukla ilgili üç inanca sahip bulunması gerekir:

1) Birincisi, "Bir şeyin değişmek zorunda olduğuna inanmamız gerekir. Değişse iyi olur değil, değişmesi gerekir de değil, mutlaka ve kesinlikle değişmek zorunda olduğuna. İnsanlar çoğunlukla, "Bu kilolar verilmeli" derler. Her şeyi yarına ertelemek berbat bir huydur. "İlişkilerim daha iyi olmalı" derler. Ama zaten biliyoruz ki, istediğimiz kadar "meli, malı" diyelim, hayatımız yine de değişmeyecektir! Bu iş ancak o değişim bir zorunluluk haline geldiği zaman, hayat kalitemizi değiştirmek için biz bir şeyler yapmaya başladığımız zaman gerçekleşecektir.

2) İkincisi, yalnız bir şeylerin değişmek zorunda olduğuna inanmakla kalmayıp, onu bizim değiştirmek zorunda olduğumuza da inanmalıyız. Kendimizi değişikliğin kaynağı olarak görmeliyiz. Aksi halde hep gelip o değişikliği gerçekleştirecek birini bekleriz. Değişiklik tutmazsa suçu atacak birini aradığımız gibi. Eğer değişikliğimiz kalıcı olacaksa, onun kaynağı biz olmak zorundayız.

3) Üçüncüsü, "Ben bunu değiştirebilirim" diye bir inanç gerekir. Değişmemizin mümkün olduğuna inanmadıkça, geçen bölümde anlattığım gibi, arzularımıza ulaşma şansımız hiç kalmaz.

Bu kilit inançlar olmadıkça, yapacağınız değişikliğin ancak geçici olacağını size kesinlikle söyleyebilirim. Lütfen beni yanlış anlamayın. Bir antrenör tutmak her zaman iyidir. İşin uzmanı olan bir terapist, bir danışman, daha önce aynı sonucu pek çok başka insan için sağlamış biri. Bu kişi, gerekli adımları atmakta sizi destekler, fobinizi geçirmenizde, sigarayı bırakmanızda ya da kilo vermenizde kolaylık sağlar. Ama eninde sonunda o değişikliğin kaynağı kendiniz olmak zorundasınız.

O gün sigaraya yeniden başlayan adamla aramda geçen konuşma, değişiklik kaynakları konusunda kendime yeni yeni sorular sormama yol açtı. Yıllar içinde ben neden bu kadar etkili olabilmiştim? Bu insanlara yardım etmeye çalışan ama aynı sonuçları alamayan diğerlerinden benim farkım neydi? Birisi için bir değişiklik yaratmaya çalışıp da başaramadığım zaman neler oluyordu? Bu insanın gerçekleştirmek istediği değişikliğe çok adanmış olduğum halde, onu gerçekleştirmekten beni alakoyan neydi?

Daha sonra, farklı sorular sormaya başladım. "Herhangi bir terapide değişikliği asıl yaratan nedir?" Terapilerin hepsi bazen sonuç verir, bazen de hepsi başarısızlığa uğrar. Bu arada, daha başka iki ilginç şey de dikkatimi çekmeye başlamıştı:

Bazı kimselerin gittiği terapistler bence pek de beceri sahibi değildi. Yine de kişi, o terapiste rağmen, istediği değişikliği kısa sürede sağlayabiliyordu. Beri yandan mükemmel saydığım terapistlere gidip de yine değişikliği kısa dönemde yaratamayanlar vardı.

Yıllar içinde binlerce değişimi izleyip bunlarda bir ortak payda aradıktan sonra, nihayet buldum: Sorunlarımızı analiz etmeyi yıllarca sürdürebiliriz ama sinir sistemimizde o tecrübeye bağladığımız duyguları değiştirmedikçe, hiçbir şey değişmez. Oysa bizde bunu çabucak ve güçlü bir biçimde yapacak kapasite var bir tek şeyi anlamak şartıyla:

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 21-01-2011, 11:00 PM   #47 (permalink)
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



BEYNİNİZİN GÜCÜ

Biz ne de büyük bir armağanla doğmuşuz! Beynimizin hemen hemen her isteğimize ulaşmamız için bize yardım edebileceğini ben öğrenmiş bulunuyorum. Beynin kapasitesi hemen hemen ölçülemeyecek kadar derin. Çoğumuz onun nasıl çalıştığını pek az biliyoruz, bu nedenle bu emsalsiz güç aracına biraz zaman ayıralım, hayatımızda istediğimiz sonuçları sürekli olarak yaratması için onu nasıl şartlandıracağımıza bakalım.

Beyniniz sizin her komutunuzu hevesle bekler, ondan ne isterseniz yapmaya her zaman hazırdır. Tek ihtiyacı, az miktarda bir yakıttır; o yakıt da kanınızdaki oksijenle birazcık glükozdur. Giriftliği ve gücü açısından beyin en ileri bilgisayar teknolojisine bile meydan okumaktadır. Saniyede 30 milyar bit enformasyon işleyebilmektedir, bunun karşılığı da 6000 millik tel ve kablodur. Normal olarak insan sinir sisteminde 28 milyar nöron vardır. Bunlar uyarıları geçirmek üzere tasarımlanmış sinir hücreleridir. Nöronlar olmasa, sinir sistemimiz duyularımızdan gelen enformasyonu yorumlayamaz, beyne iletemez, ne yapılacağı konusunda beynin emirlerini de uygulayamazdı. Bu nöronların her biri minicik, kendi başına bir bilgisayardır ve kapasiteleri de bir milyon bit enformasyondur. Bu nöronlar bağımsız çalışır ama aynı zamanda 100.000 millik şaşılası bir sinir lifleri şebekesi aracılığıyla birbirleriyle de iletişimde bulunurlar. Beyninizin enformasyon işleme kapasitesi akıllara durgunluk verecek türdendir hele de en hızlı bilgisayarın bile bağlantıları ancak birer birer sağlayabildiğini düşünürseniz! Buna karşılık, bir nöronun reaksiyonu, yüzlerce ve binlerce diğer nörona 20 milisaniyeden kısa bir zamanda ulaşabilmektedir. Size bir perspektif kazandırma açısından, bunun göz kırpma süresinin onda birinden daha kısa bir zaman dilimi olduğunu söyleyebilirim. Nöronun bir sinyali gönderme süresi, bilgisayar düğmesine göre bir milyon kere daha uzundur, ama beyin buna rağmen bildiği bir suratı bir saniyeden kısa sürede tanıyabilmektedir. Bu en güçlü bilgisayarların bile yapamayacağı bir şeydir. Beynin bu hıza ulaşabilmesi, adım adım giden bilgisayardan farklı olarak, milyarlarca nöronun soruna aynı anda saldırmasından ötürüdür.

Şimdi bu koskoca güç bizim emrimizde olduğuna göre, neden kendimizi sürekli mutlu duruma getiremiyoruz? Sigara ya da içki içme, fazla yeme, işleri yarına bırakma gibi davranışları neden değiştiremiyoruz? Depresyondan niçin bir silkinişte kurtulamıyor, çaresizliklerimizin çaresini bulamıyor, her günkü hayatımızı neşeyle dolduramıyoruz? Yapabiliriz! Her birimizin emrinde, bu gezegenin en inanılmaz bilgisayarı var, ama ne yazık ki kimse bize o bilgisayarın kullanma kılavuzunu vermemiş. Çoğumuz beynimizin nasıl çalıştığından habersiziz, bu nedenle değişiklikleri düşüne düşüne yapmaya çalışıyoruz, oysa davranışlarımız bizim sinir sistemlerimize fiziksel bağlar olarak, nöral bağlar olarak, ya da benim nöroasosiyasyonlar dediğim biçimde kök salmış durumdadır.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 21-01-2011, 11:03 PM   #48 (permalink)
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



NÖRO-BİLİM: KALICI DEĞİŞİKLİĞE BİLETİNİZ

İnsan zihnini anlama yolunda çok büyük hamleler kaydedilmiştir, bu da iki farklı bilim alanının, nöro-biyoloji (beynin nasıl çalıştığıyla ilgili bilim) ile bilgisayar biliminin biraraya gelmesi sayesinde sağlanmıştır. Bu bilimlerin birleşmesi, nöro-bilim adlı bir yeni dalı doğurmuştur.

Nöro-bilimciler nöro-asosiyasyonların nasıl olduğunu incelemektedirler. Bu arada nöronların sürekli olarak elektro kimyasal mesajları nöral yollarla yollayıp durduklarını keşfetmişlerdir. Bu iş kalabalık saatteki trafiğe pek benzemektedir. Bu iletişimin hepsi aynı anda olmakta, her fikir ya da anı, kendi şeridinde gitmekte, milyarlarca başka empüls de aynı anda kendi yollarında gidip durmaktadırlar.

Bu düzenleme, bir çam ormanının yağmur sonrasındaki kokusunu anılardan zihnimize getirebilmemizi sağlamaktan tutun da, sevilen bir Broadway müzikalinin ezgisine kadar hepsini bize hatırlatabilir. Ayrıca sevdiğimiz biriyle geçirdiğimiz bir akşamın ayrıntılı planlarını yapabilmemiz, yeni doğmuş bir bebeğin başparmağının boyunu ve yapısını öğrenebilmemiz de bu sayede mümkün olmaktadır.

Bu karmaşık sistem yalnız dünyamızın güzelliğinin zevkini çıkarmamızı sağlamakla kalmaz, bizim bu dünyada sağ kalmamızı da sağlar. Ne zaman önemli miktarda acı ya da zevk tadsak, beynimiz bunun sebebini arar, sinir sistemimize kaydeder ki gelecekte neler yapacağımız konusunda daha iyi kararlar verebilelim.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 21-01-2011, 11:05 PM   #49 (permalink)
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



KARMAŞIK BİR DÜŞÜNCE ŞEBEKESİ BULAŞICIDIR

Örneğin: Eğer beyniniz, elinizi ateşe uzatırsanız yanacağınızı size hatırlatacak nöro-asosiyasyonu yapmasa, aynı hatâyı defalarca yapabilirdiniz ve sonunda elinizin yana yana hayrı kalmazdı.

İşte nöro-asosiyasyonlar beyne bu tür sinyalleri çabucak yolladığı için, bellek bankamıza bakıp hayatta güvenli manevralarla ilerleyebiliyoruz.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 22-01-2011, 12:34 AM   #50 (permalink)
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



"Aptal zihne bütün dünya karanlık gelir. Aydınlık zihin, bütün dünyayı ışıl ışıl görür."
RALPH WALDO EMERSON

Bir şeyi ilk defa yaptığımızda bir fiziksel bağlantı yaratmış oluruz. İncecik bir nöral iplik, o duyguya ya da davranışa gelecekte yeniden dönmemize izin verir. Bunu şöyle düşünün: Davranışı her tekrarlayışımızda, o bağ güçlenmektedir. Nöral bağa bir iplikçik daha eklemekteyiz. Yeterince tekrarla ve duygusal yoğunlukla, birkaç ipliği aynı anda ekleyebilir, böylelikle bu duygusal ya da davranışsal paternin tansil gücünü yükseltebilir, sonunda ağaç gövdesi gibi sağlamlaştırabiliriz. İşte o zaman, o duyguları sürekli olarak hissetmeye, o davranışları sürekli olarak yapmaya kendimizi mecbur hissederiz. Yani başka bir ifadeyle bu bağ artık bir nöral "otoyol" olmuştur. Bizi otomatik ve sürekli bir davranışa götürür. Bu, nöro-asosiyasyon bir biyolojik gerçektir. Fizikseldir.

Bir kere daha söyleyeyim, değişikliği düşünce gücüyle yapmak bu yüzden yetersiz olmaktadır; nöro-asosiyasyonlarımız bir beka aracıdır, sinir sistemimize fiziksel bağlar olarak girmiştir, soyut "anılar" olarak değil. San Francisco'daki California Üniversitesi'nden Michael Merzenich, bir davranış biçimini ne kadar uygularsak, o paternin o kadar güç kazanacağını bilimsel olarak kanıtlamıştır.

Merzenich bir maymunun beyninde, hayvanın belli bir parmağına dokunulunca faaliyete geçen belirli alanların haritasını çıkarmıştır. Sonra maymunu, yemeğini yerken daha çok bu parmağı kullanmak üzere eğitmiştir. Bir süre sonra o dokunmayla beyinde aktive olan alanların haritasını yeniden çıkardığında, parmağın daha fazla kullanılışından ötürü, sinyallere cevap veren alanın yüzde 600 arttığını bulgulamıştır! Artık maymun ödüllendirilmediği zaman da aynı davranışı uygulamaktadır, çünkü nöral yol çok güçlü biçimde yapılanmış bulunmaktadır.

Bunun insan davranışlarındaki bir göstergesi de, canı sigara içmek istemediği halde kendini içmeye zorunlu hisseden insanın durumudur. Bu neden böyle oluyor? Çünkü kişi sigara içmek üzere fiziksel olarak "kablolanmış" durumda. İşte bu, geçmişte duygu ve davranışlarınızda değişiklik yapmayı neden başaramadığınızı anlamaya yardımcı olabilir. Sizinki yalnızca bir "alışkanlık" değil, sinir sisteminizin içinde güçlü nöro- asosiyasyonlardan kendinize bir şebeke oluşturmuşsunuz. Biz bu nöro-asosiyasyonları bilinç dışı olarak, bazı duygu ve davranışları sürekli tekrarlamak yoluyla geliştiririz. Bir öfkeyi ya da sevdiğiniz birine kızıp bağırma davranışını her tekrarlayışımzda, nöral bağı güçlendirir, aynı şeyi yine yapma ihtimalini artırırsınız.

Ama iyi haber de şudur: O deneyde maymun o parmağını kullanmamaya zorlandığında, beyinde o nöral bağların olduğu alan küçülmeye başlamış, nöro-asosiyasyon da bu yüzden zayıflamıştır.

İşte bu, alışkanlıklarını değiştirmek isteyenler için gerçekten iyi bir haberdir! Belli bir duygu ya da davranış uygulamaktan yeterince uzun süre vazgeçerseniz, eski yolu kullanma paternini arada keser ve bunu sürdürürseniz, nöral bağ zayıflayacak, atrofiye gidecektir. O zaman güçsüzleştirici duyusal patern ya da davranış da onunla birlikte yok olacaktır.

Ama unutmamamız gerekir, demek ki ihtirasınızı da kullanmadığınız zaman azalacaktır. Kullanılmayan cesaret de azalır. Adanmışlık bile, uygulanmadığı zaman zayıflar. Sevgi de paylaşamadığı zaman erir.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
anthony robbins, içindeki devi uyandır, kitap özeti, sınırsız güç


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar

Hedef Ön Hazırlık ve Hedefler Makaleler İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız KÜÇÜK İYİLEŞTİRMELER İNANILIR ŞEYLERDİR, DOLAYISIYLA DA BAŞARILABİLİR ŞEYLERDİR! Los Angeles Lakers basket takımının eski antrenörü Pat Riley, Ulusal Basketbol Ligi tarihimizin en "kazanan" antrenörüdür. Bazıları onun şanslı olduğunu söyler, çünkü çok iyi oyunculara düşmüştür derler. İnanılmaz oyuncuları olduğu doğrudur ama ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hedefler Makaleler telkin cd indir izle İstanbul Hedefler Makaleler nerededir kimdir Hedefler Makaleler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hedefler Makaleler hipnoz Hedefler Makaleler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hedefler Makaleler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hedefler Makaleler kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:40 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.