Onu ilk tanıdığımdan bu yana çok ama çok değişti. Beni ona mıknatıs gibi çeken özellikleri nasıl olur da bu kadar itici bir hale gelir anlamam mümkün değil. O arkadaş canlısı insan şimdi tam bir arkadaş budalası oldu çıktı. Bonkörlüğü tam bir savurganlığa dönüştü.
Eskiden konuşurken ağzından bal damlardı, onu saatlerce dinlesem sıkılmazdım. Artık dayanamıyorum, bir an önce kapasa şu çenesini, diye geçiriyorum içimden.
Kendi arkadaşları arasında yaptığı şakalar ise katlanılır gibi değil. Kaç kere de uyardım, başkalarının yanında bana şaka yapma, diye; ama dinleyen kim. Tamam, önceleri şakaları beni de güldürüyordu. Ama o zamanlar şakaları daha kaliteliydi. Şimdi öyle mi, sanki beni iğnelemek için fırsat kolluyor. Neredeyse her şeyi sinirime dokunuyor. Böyle davrandığı zamanlar tepki duyuyorum ama ne yalan söyleyeyim onu hala seviyorum.
Bazen, yüz göz olduk, bu durumu kendi ellerimizle yarattık diye düşünüyorum. Aramızda doğru dürüst bir sorun da yok, hani ciddi bir sorunumuz olsa, örneğin parasal sıkıntı içinde olsak, üzerimizde bunun gerilimi var, diye düşüneceğim... ama yok, belli başlı bir sorunumuz, hatta ciddi sayılacak bir tartışmamız bile yok.
Ona zaman zaman hoşuma gitmeyen davranışlarını değiştirmesini söyledim; o an için kabul etmiş gibi görünüyor, bir süre sorun yaşamıyoruz; ne var ki bu çok uzun sürmüyor. Yine eski hamam eski tas. Hiç değilse arkadaşlarının yanında beni iğnelemeyi bıraksa. Sonradan uyardığımda, aman sen de çok alıngan oldun, ne yapsak rahatsız oluyorsun, diye beni suçluyor.
Oysa birbirimizi ne de çok sevmiştik, hala da seviyoruz; en azından ben sevdiğimi biliyorum. Onun sevgisinden bu kadar emin olamam tabii, sevdiğini zannediyorum. Ama insan seviyorsa biraz daha özenli olması gerekmez mi? Maalesef artık eski özeni yok.
İlk başlarda onun yanında kendimi değerli hissederdim. Beni önemsediğini her fırsatta belli ederdi. Şimdi ise sanki önemsemediğini anlatmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor.
Giderek ondan uzaklaştığımı hissediyorum. Sanki aramıza duygusal bir duvar girdi. Her an her saniye duvarın kalınlaştığını hissediyorum. Çelişkili bir ruh hali içinde olduğumu söylemeliyim: Ona yakınlaşma arzusuyla, ondan uzaklaşma isteği iç içe geçmiş durumda.
Yukarıda ki satırlar bazılarınıza, kendi gerçekliğiyle örtüşmediği için hiçbir şey ifade etmemiş olabilir; ama bazılarınıza, sanki beni anlatıyor, duygusunu yaşattığından hiç kuşkum yok.
Bu hayali senaryo, beslenmeyen bir ilişkinin ilk aşamasında (Tepki Aşaması) bizi nelerin beklediğinin belirtilerini ortaya koyuyor.
Evet ilişki tıpkı canlı bir organizmaya benzer ve her canlı gibi beslenmeye ihtiyaç duyar; hem de her gün. Nasıl, dün yediklerimiz bugün bize yetmiyor, karnımız acıkıyorsa, ilişkide de bu böyledir. O ilişki içinde her gün beslenemiyorsak açlık krizleri yaşamaya, bizi beslemediğini düşündüğümüz partnerimize tepki duymaya başlarız.
Ara sıra ağzımıza tıkıştırılan birkaç lokma kendimizi iyi hissetmemizi sağlasa da, beklentimiz, ilk günlerdeki gibi özenle hazırlanmış ve leziz yemeklerle donatılmış sofralardır. Önümüze sürüleni beğenmediğimiz için takdir etme ihtiyacı da duymayız. Bize gösterilmeyen özen bizim de özen göstermemizi engeller.
Bu kısır bir döngüdür. Önü alınmazsa, tükenişin ikinci aşamasına (Kızgınlık Aşamasına) geçilir.
İlişkiden ilk günlerdeki kadar zevk almak bizim elimizde. Öncelikle tepki duyduğumuz şeyleri tespit edip partnerimizle paylaşabiliriz. Büyük bir olasılıkla o hala arkadaş canlısı, bonkör ve esprili bir insan. Bir zamanlar bize çekici gelen bu özellikler şimdi bize itici geliyorsa algılarımız değiştiği için. Algılarımızı değiştiren ise özensizlik. Peki biz ne kadar özenliyiz, bunu hiç değerlendirdik mi?
Yeniden özen göstererek, partnerimizi değerli ve yeterli hissettirerek ilişkimizi canlandırabiliriz.
Her gün ilişkimizi beslemek durumundayız, ihtiyacı olan gıdayı ona her gün vermek zorundayız. Özenimizi yok eden sahiplenme duygumuzdur. Bu duygu, artık kaybetme riskinin kalmadığı düşüncesini üretir. Oysa en mükemmel ilişkide bile kaybetme riski vardır, olması iyidir de.
Söylediklerim belki size şu an için çok anlaşılır gelmeyebilir ama biraz sabır; siz şimdilik kendi ilişkinizi bu kavramlar (sahiplenme ve kaybetme riski) açısından gözden geçirin.
Eğer tepki aşamasını durduramaz ve ilişkinizi tatmin edici bir gelişim içine sokamazsanız, söylemedi demeyin, kızgınlık aşamasında işiniz daha zor.
Saim KOÇ