Teğmen
Üyelik tarihi: Jul 2010
Mesajlar: 85
Tesekkür: 629
183 Mesajinıza toplam 810 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Sevgili Kardeşim----Harika bir yazı Sevgili kardeşim. Seni doğduğundan itibaren öylesi bir karmaşanın içerisine sokuyorlar ki bir an bile kendinin ne olduğunu anlayamıyorsun. Nasıl anlayasın? Annen babanı sevmiyor ama onunla hayatı paylaşmaya çalışıyor. Baban patronunun ona davranışından rahatsız ama işine katlanmak zorunda hissediyor. İkisi de istemediği bir ülkede yaşıyor, bir sürü saçmalığa maruz kalıyor ama kupkuru bir hamaset edebiyatıyla gururlanmak zorunda kalıyor… Sen doğuyorsun ve annenin de babanın da, kardeşlerinin de, akrabalarının da kendi hikâyeleri var ve herkes kendi hikâyesi ile meşgul. Herkesi geçmişine doğru çeken bin bir tane neden var. Varoluşun bağrından yeni kopup gelmiş taptaze bebeğin ruhsal enerjisini algılamak için herkesin iç dünyası fazlasıyla dolu, taşıyor. Sen doğduğun ve çaresizce bağımlı olduğun bu insanların dünyasına tabi olmak zorundasın ve bu çevrendekilerden taşan bu şeyler senin üzerine bulaşıyor. Onların da başına aynı şey gelmişti… Toplum ve yakınındaki insanların zorlukları, kaderleri seni bağlıyor ve seni de o kaderin bir parçası haline dönüştürüyor. Annenin annesiyle yahut babasıyla sorunları, eksikleri, bitiremedikler var ve sen geliyorsun. Sana annelik yapacak kişinin kendisinin annesine ihtiyacı var. Baban babasından yeterince babalık alamamış durumda ve ona ihtiyacı var ve sen geliyorsun sana babalık yapacak kişi ise kendisi bir bebek! Sen başlıyorsun onlara annelik-babalık yapmaya. Sevginden, saf ve tertemiz sevginden, yapıyorsun bunu. Nafile bir çaba da olsa bunu yapmak zorunda hissediyorsun kendini. Her ne kadar varlığını borçlu olduğun insanlar da olsa başkalarını taşımaktan kendini kaybediyorsun yolda. Bir parçanı bebekken, bir parçanı çocukken; giderek pek çok parçanı pek çok vesileyle bıraka bıraka kendinden pek bir şey kalmıyor büyüme ve yetişkin hale gelme yolculuğunda. Giderek sen istemesen de senden parçaları koparmaya çalışanlar peydah oluyor hayatında. Sen almaktan çok vermeye alıştığından ne kendini savunabiliyorsun ne de hayır diyebiliyorsun onlara. Ve büyüdüğünde, toplum seni arasına almaya karar verdiğinde için tamamen boşalmış, enerjin çekilmiş ve içinde değil dışındaki şeylerle dolup taşmaya başlamış oluyorsun. Doluyorsun, dolduruluyorsun sana ait olmayanlarla. Böylelikle senin içinde ne olduğunu tahmin edebiliyor toplum. Sana ait olmayan şeylerle dolu olduğunda içindekileri kontrol etmek mümkün çünkü. Sana ait ve sadece sana özgü şeylerle dolu olursan dışarıdaki şeyleri önemsemeyeceğini biliyorlar. Kendini kaybetmeden bulman imkânsızdır ve bu nedenle bunlar olmak zorunda. Bir çocuk elindeki elmas da olsa onun değerini bilemez. Onu koşulsuzca verir onun yanağını ilk okşayana. Yahut zorla alıverirler elinden, ne olacak direnecek hali yok ya küçücük çocuğun. Evet kardeşim sen bir elmas cevherisin. İçinden güzelliklerden oluşma bir hazine var. Sen onu çoktan terk ettin. Kapılarını kapattın o madenin. İçini saçmasapan şeylerle doldurdun. Ve içine tıkıştırılan şeylerden hakikaten orada ne olduğunu göremez haldesin. Zaten oraya bakmak bile gelmiyor aklına. Dışarıda zannediyorsun en değerli şeyler. Sen kimsin ki! Sana değer verecek ve senin kıymetini takdir edecek insanlar kendilerini değersiz hissediyordu. Senin güzelliğini görecek durumda değillerdi çünkü kendilerini çirkin hissediyorlardı her şeyden evvel. Ve sen onlara inandın. Onların kendilerine ait korkularını, kaygılarını, dertlerini, değersizlik hislerini içine aldın. Ve şimdi onlardan biri gibi hissediyorsun kendini. Yazık! Ama hala bir şansın var. Kaybedenler kulübünün sonsuza dek üyesi olmak zorunda değilsin. Hala kendinle baş başa kalmak için vaktin var. İçinde bulunan ve sana ait olmayan tüm pisliklere rağmen o cevher bir yere gitmemiş durumda ve onu keşfetme şansın var… O kurumu, tozu, pası temizle ve cevher yine ışıldamaya devam edecek. Onu yüzeye çıkart sevgili kardeşim. Çünkü artık onu koruyabilirsin. Ona sahip çıkabilirsin. Onun sana getireceği güzellikleri takdir edebilecek durumdasın. Sana yapılanı yapma. Sen güzellikleri fark et, senden sonra gelenlere kendi hikâyelerini, kendi tamamlanmamışlık hislerini, eksiklerini, pisliklerini, değersizlik duygularını, nefreti, öfkeyi değil; zenginliğini, estetiğini, zarafetini, hoş kokularını, cesaretini, haşmetini miras bırak. Sorumlu ol. Sana yapılanlara rağmen kendi gücünü bul, onu hisset, ona sahip çık. Var olanı, sahip olduklarını gör, onu keşfet. Olmayanı düşünürsen zayıflarsın. Olanı görürsen güçlenirsin. Olan yeterli, hatta fazlasıyla yeterli. Sadece algını değiştir yeter. Sen her şeye sahipsin. Sevgiye, görgüye, coşkuya, neşeye, estetiğe, yaşam enerjisine ve tüm varoluşa sahipsin. Bütün yıldızlar senin, bütün güneşler senin, galaksiler dolusu dünyan var. Bu evren sana ait, bu doğa senin, sen bu varoluşun ta kendisisin. Hepsi ama hepsi senin. Seni var etmek için tüm bu düzen. Hepsi senin uzantın. Tüm şarkılar sana yazıldı, tüm güzellikler sana ithaf edildi. Bu çok kıymetli ve bunu anlayamadan daha fazlasını bekleyemezsin. Zaten sahip olduğundan fazlası yok çünkü. Çünkü her şeye zaten sahipsin. Körelmiş gözlerini aç. Sana öğretilenleri unut. Yeniden keşfet, kendini de hayatı da. Hayat dediğin zaten senin iç dünyanı yansıttığın bir perdeden ibaret. Gördüğün filmi sen yazdın, çektin ve oynuyorsun. Daha ne kadar filmden şikâyet edeceksin? Ne çok sıkılacaksın bu filmden. Bininci kez kendi filminde başrol oynuyorsun ve senaryo hep aynı! Artık yaşamaya başla. Senaryoyu çocukken ve hiçbir şeyden haberin yokken yazdın. O zaman kendini güçsüz hissediyordun. Başkalarına bağımlıydın ve hala öyle zannediyorsun. Özgürlük senin, özgürlük sensin. Her an yeniden tanımlanabilecek canlı bir hakikat varken sen yazdığını bile hatırlamadığın bir senaryoyu oynamaktasın. Bırak, sadece bırak. Bu inancı bırak. Bırak kendini akışa. Varoluş nehri götürsün seni götürmek istediği yere. Sen bildiğin, tanıdığın –ve aslında çoktan bıktığın- senaryonu oynamaktasın kıyıda. At kendini suya, su serin dışarısıysa cehennem. Su, yaşamdır ve sen kıyıda çölde kalmakta ısrarcısın. Yanıyorsun kavruluyorsun ama sudan korkmaya devam ediyorsun. Sana anlatılan korku hikâyelerine inanmaya devam ediyorsun. Annenin ve babanın korkularıyla yaşıyorsun. Hayat değişti. Sen büyüdün. Sonsuz kapılar önünde ardına kadar açık ama sen arkana bakıyorsun. Annenin babanın, onların annesinin ve babasının ve de dedelerinin baktıkları yere bakıyorsun. Orada acı var, orada kin var, nefret var, ayrım var, katliam var. Orada arkaik dinler var, eskimiş kokuşmuş inançlar var. Kan var gözyaşı var. İnsanlık artık birdir. İnsan olmak yeterlidir. Tüm çıplaklığınla bir insan olmak. Tüm giydirilmiş deli gömleklerinden sıyrılmış doğanın, evrenin önünde saygıyla eğilen çırılçıplak insan. Sen osun. Sen tüm ihtişamınla, tüm karmaşanla, tüm eksiklik ve fazlalıklarında osun. Tüm varoluşu içinde barındıran engin bir okyanussun. Sevgiden oluşma bir ışık hüzmesisin. Cenneti de cehennemi de içinde aynı anda taşıyan ve de yaşayan bir döngüsün. Hem osun hem öbürüsün. Hem sensin hem değilsin. Hem iyisin hem kötüsün. Hem ikisisin hem de ikisi de değilsin. Daha derine in ve gör. Uçurma kendini bırak, hiçbir şeye tutunma. Sen havadasın. Süzülüyorsun. Sen aslında bedensizsin, özgürsün özgürlüğün kendisisin. Tüm evren senin yuvan ve sen evren kadar genişleyebilirsin. Sadece tek bir evren de değil, sonsuz sayıda evrensin. Sen yaratımın kendisisin. Ama bu kadar büyükken nasıl bu kadar küçük olabiliyorsun? Tüm soru da tüm sorun da bu. Bunu cevaplamak da senin işin. Ara ve bul. Aramazsan bulamazsın. Bulmayı istemeyen neyi bulacak? Kendine öğretilenlerle yetinen önünde akan serin sulara kendini bırakmayıp susuzluktan çöllerde kuruyup gitmeye makumdur. Gözlerini açmak için, akışa kendini bırakmak için içine doğduğun paradigmanın dışında ne var merak etmelisin. Balık suyun dışında ne var diye merak etmediği sürece başka bir şeyin olmadığına inanmak zorundadır. Suyun dışında ne var çık ve bak. Sevgili insan kardeşim. Sana insan olduğunu sadece ve sadece insan olduğunu ve önemli olanın tam da bu olduğunu, geri kalan her şeyin insan yapımı olduğunu ve yeniden daha iyisinin, daha güzelinin yaratılabileceğinin hatırlatılmasının gerekmesinin ne büyük bir vahamet olduğunu anlatamam. Zaten olan bir şeyin aslında da öyle olduğunu söylemenin anlamsızlığına bir bak! Tüm mistikler bu saçmalığa katlanmak zorunda! Onlar saçmalamak zorunda. Olanın zaten olan olduğunu anlatmaktan saçma ne olabilir? Ama bu yapılmak zorunda çünkü sen kardeşim ne olduğunu unutmuş durumdasın. Maalesef unutturulmuş durumdasın. Bu, bir inip bir kalkan tekerleğin, bu çarkıfeleğin dışına çıkmış nadir insanlar aslında dönüp durmaya gerek olmadığını dışarıya sadece basit bir adım atmanın yeteceğini söylemek zorunda. Orada, yani senaryoyu bininci kez yaşamanın anlamsızlığın haykırmak zorunda. Sen bir yere gitmiyorsun sadece olduğun yerde dönüp duruyorsun. Basit bir adım ve dışarıdasın. Belki biraz sendeleyeceksin başta ama bu göreceli riski almalısın. Sendelemelisin birazcık… O da başlangıçta. Ama aynı yerde dönüp durmanın ne zevki var ne de anlamı. Dışarısı çayırlarla, kelebeklerle dolu. Her yerden sevgi akıyor ama sen durup da bu rahmete ellerini açacak durumda değilsin. Kendi verdiğin enerjiyle dönmekte olan çarkının içinde kapalısın ve kolların da gövden de özgür değil. Durdur çarkı ve dışına çık onun. Burada hava güzel. Yağmur güzel, kelebekler uçuşuyor… Ağaçların yapraklarının arasında güneşin ışınları süzülüyor. Amrit Sangeet Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.
__________________ Ben sağlıklı ve mutluyum.Yaşamımda her zaman doğru adımlar atıyorum. Her deneyimden yalnızca iyilik ve yarar kazanıyorum.Büyümeyi seçiyorum.Tüm eski sorunlarımı kolayca çözümlüyorum. Yaşam benimle barış içinde.Yaşamın her anında söz konusu olabilecek her yeniliği kolayca benimsiyorum. Herşey yolunda. Yaşamı kolaylıkla içime sindiriyorum. |