Yüzbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2010
Mesajlar: 996
Tesekkür: 1,234
980 Mesajinıza toplam 4,011 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Bağımlılık ve putlaştırma.. Hepimiz bir yerde bir şeylere tutunuyoruz, takılıyoruz. Kimimiz kullandığımız arabaya, kimimiz çoluk çocuğumuza, kimimiz sahip olduğumuz fikirlere. Belki başlangıçta bunlardan gelişmemiz için yararlanıyoruz. Fakat bunlara olduklarından daha büyük değerler yüklüyoruz. Dışımızdaki bu şeylerin bizleri sonsuza dek mutlu etmesini bekliyoruz. Sıkı sıkıya asılıyoruz onlara.
Aslında gelişmek ve olgunlaşmak her an bir kopma ve vazgeçme eylemini başararak mümkün olabilir. Nasıl küçükken oynadığımız misketleri, süt emmeyi, alfabeyi bırakmamız gerekiyorsa ve bu bizim olgunlaşmamız için gerekliyse; büyüyünce de işimizi, alışkanlıklarımızı, fikirlerimizi değiştirmek zorunda kalabiliriz.
Geçenlerde dört - beş yaşlarındaki çocukları bir yüzme havuzunda gözlemledim. Bir anda hayatın kendisi ile havuzdaki davranışlar arasında bir benzerlik gözüme çarptı. Nasıl mı? Anlatayım. Hepsinin kollukları var. Başlarında yüzme hocaları nezaret ediyor. Aşağı yukarı aynı tarihlerde havuza bağlamışlar. Fakat davranışları farklı. Kimisi korkusuzca kendini havuza atıp neşeyle suyun keyfini sürerken, kimisi usul usul tedbirli bir şekilde havuzun kenarına tutunup ayak çırpıyor. Birkaç tanesi de havuza beni sokmasınlar diye köşe bucak kaçıyor. Bir yandan korkudan bağıra bağıra ağlıyor.
Oysa havuz aynı havuz, su aynı su, onlara verilen araçlar aynı. Hepsinin elleri, ayakları sağlam. Fakat kimisi havuzun imkânlarından yararlanıp yüzerken, balıklama atlama teknikleri geliştirirken, kimileri havuzda yüzmeyi kâbus haline getiriyor. Korkudan ağlayıp bağırarak sıkı sıkıya ya bir kenara ya da öğretmenlerine TUTUNUYOR! Belki bunu geçici bir süre yapsalar iyi, fakat bir türlü bu aşamadan geçip yüzmenin tadını çıkaramıyorlar.
Hayatın kendisi de biraz öyle değil mi? Kendimizi hayatın imkânlarına sonuna kadar açtığımızda, denemekten ve öğrenmekten zevk almaya başladığımızda, hayat bizim için bir bayram yeri oluyor.
Bunu yapmayıp sadece kendi güvenliğimizi temin edeceğine inandığımız şeylere sıkı sıkıya yapışarak, ağlayıp tepinerek, şikâyet edip sızlanarak geçiriyoruz ömrümüzü. Artık hayat bizim için faturalarla ihbarnameleri ödeyebilmek, vaziyeti idare etmek, üç beş kuruşu bir araya getirip bir yerlerde bir şeyler almak kaygısından öteye gitmiyor. PSİKODRAMA METODU İLE YARATICILIĞI ATEŞLEME
Macar asıllı Amerikalı Psikolog Moreno şöyle bir soru sormuştu: "İnsanın Tanrı'yla aynı olan yanı nedir? "Sonra da yanıtını vermişti:"Tabii ki yaratıcılığı" ve devam etmişti soru sormaya: "Peki bu yaratıcılığı engelleyen ve ortaya çıkartan sebepler neler olabilirdi?"
Bu araştırmaların semeresini bir süre sonra aldı. İnsan kendi benliğine olan güveninin eksikliğinden kaynaklanan bir korkuyla kendine sürekli "Yapay Benlikler" arıyor ve onlara sıkı sıkıya yapışıyordu. Bu benlikler onu güçlendiriyordu. İhtiyaçlarını karşılıyordu. Bu ilişki giderek insanın kendi güçlerine yabancılaşmasına neden oluyordu.
Anne, bebek için bir süre böyle yapay bir benlik oluşturuyor. Çünkü başlangıçta bebek anneye muhtaç. Sağlıklı bir bebek aslında sürekli annesine olan bu bağımlılıktan kurtulan bebektir. Bebek vakti gelince yürür, konuşur kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılamaya başlar. Bebeğin bağımsızlaşmasına giden her bir beceri, çaba gösterilerek, uğraşılarak kazanılır.
Sanki insan zamanı geldikçe içindeki bu kaynağa başvurarak yeni yetenekler ortaya çıkarmaktadır. Düşünme yeteneği, ellerini kullanma becerisi okuma ve yazabilme yeteneği sanki hep o kaynakta mevcuttur. Bu kaynaktaki uyur durumdaki güç; ihtiyaçların zorlamasıyla, tekrar tekrar deneyerek, düşüp kalkarak kazanılır.
Yürüme, konuşma, okuma gibi kolay ortaya çıkan yeteneklerin dışında daha üst seviyede, daha Tanrısal güçlerde mevcut. Bunlar da insanın içinde uyur durumdalar ve bunlardan faydalanabilmemiz, edindiğimiz "Yapay Benlikleri" zamanı gelince terk etmemizle mümkündür.
Moreno, insanın içinde yaratıcılığının ortaya çıkmasına engel olacak kızgınlıklar, korkular ve utangaç duygularını ortaya çıkartacak bir yöntem geliştirmiş; Psiko Drama Metodu…
Terapiye katılan insanlar, konularını kendilerinin seçtiği çeşitli sahneler canlandırıyorlar. Bu sahnede çocuk, kimi anne, kimi baba, kimi öğretmen vs. oluyor. Oyun sırasında gerçek hayatta söyleyemediği duygularını serbestçe ifade etme olanağını buluyor kişiler. Bastırılan ve bloke edilen bu duygular "Kızıştırma" denilen bir yöntemle ortaya çıkartılıyor.
Böylelikle kişiler kendi içsel yaratıcılıklarını bloke eden duygulardan özgürleşmiş oluyorlar. TANRININ KIZIŞTIRMA METODU; SINAMA
Dünya bir sınama ve olgunlaşma, mükemmelleşme alanı. Tanrı da insanı, içindeki mevcut Tanrısal özellikleri ortaya çıkartmak için "Kızıştırıyor" aslında. Moreno'nun insanın yaratıcılığını serbest bırakabilmesi için uyguladığı bu metot, bir yerde Tanrısal arındırma metodunun taklidi gibi.
Ne yapıyor Tanrı? İnsanın elinden, tutunmakta olduğu şeyleri çekip alıyor ve Tanrı, en büyük Psikodramacı olarak bunu tam zamanında ve dozunda yapıyor ki insan o noktada kendi içinde bir gücü meydana çıkarsın, yeni bir gerçeğe kucak açsın.
Aslında bu açıdan bakılınca insan hayatı, bir ölçüde sınamalarının yaşanmasından başka bir şey değil. Varlıkla yokluk arasında, gülmekle ağlamak arasında gidip gelen bir sarkacın ucunda insan. Hepimiz güçlenmek ve mükemmelleşmek için neye ihtiyacımız varsa onu yaşıyoruz. Kimimiz işsiz kalıyoruz, kimimiz aşsız. Bazen de rüzgâr diğer yandan esiyor. Her şey bizden yana oluveriyor.
Ve bütün bu yaşamlar içinden insan, her gün biraz daha Tanrı'ya benzeyerek çıkıyor. PUTLAŞTIRMA: İNSANIN KENDİSİNİ İNKÂRI
Tevrat'ta Hz. Musa ile söylenen "On Emir"den biri de "Putlara tapmayacaksın."dır. Hz. Muhammed de özellikle Kâbe'deki putlara karşı bir mücadele sürdürmüştür.
Kur'an da "Kendi üstlerine konan sinekleri bile kovmaktan aciz" putlara tapmanın bir tür sapıklık olduğu söylenir. Oysa Allah tek tapılacak mabuttur…
Dinlerin putlara tapılma olayını bu kadar şiddetle ve önemle menetmesinin nedeni açıktır. Kendilerine bile ne bir fayda, ne bir zarar verebilen ve yine insan eliyle şekillendiren putlar, insanın kendine yabancılaşmasının bir ürünüdür. İnsanın kendi yaratıcılığından vazgeçmesinin açıkça itirafıdır. OYSA TANRI'NIN HALİFESİ OLAN İNSAN; DÜŞÜNEBİLEN, YAPAN YANIYLA ÂLEMLERİN EFENDİSİ OLABİLECEK BİR DONANIMA SAHİPTİR…
Putlaştırma sadece geçmiş dönemlerde, dinler tarihinin tozlu sayfalarında kalmadı şüphesiz. Şimdi onlar şekil değiştirdiler. Yeri gelince para, yeri gelince güç ve iktidar, yeri gelince teknoloji ve konfor şeklinde dönüşebiliyor bu geçmişin putları.
Bütün bunların hepsi bizi, tek başlarına olduğumuzdan daha akıllı, daha iyi, daha bilgili ve daha sevilen insanlar haline getirmiyor. Bütün bunlar tek başlarına bizi daha çok insan yapmıyor ama bütün bunlar gerçekten insan olmuş birinin elinde doğru bir amaca hizmet eden araçlar durumuna geliyor.
Üstüne üstlük bunlar, yeterli olumlu alt yapımız yoksa bizi gevşekliğe sürükleyen gurura kapılmamıza sebep olan ve hatta başka insanlara baskı uygulamamıza sebep olabilecek potansiyel taşıyorlar.
Hani şu, Milli Piyango'dan büyük ikramiye çıkınca sapılan, kumara, kadına düşen, şımaran sonrada kendini hapislerde bulan insanların hikâyesini hepimiz biliriz. Güç ve iktidar olayı da buna benzer "Görmemişi vali yapmışlar, tutmuş babasını asmış." Misali…
Fakat dıştaki güçler, içteki değerlere göre elde edilmesi daha kolay olan şeylerdir. Bu yabancı dil öğrenmek bizim yıllarımızı alır. Oysa bir kaç yabancı marka giysi, ya da bir Avrupalı gibi davranmak kolaylıkla ulaşılabilecek bir şeydir. BAĞLANMAKLA BAĞIMLI OLMAK
Fakat insan hayatının birçok döneminde ilişkide bulunduğu kişilere ve nesnelere "Bağlanmak" zorundadır. İlişkinin gerçek bir boyut kazanması için bir yerde gereklidir bu. Diyelim bilgisayar öğrenmek istiyorsunuz. Zamanınızın çoğunu onun başında geçirmeniz gerekecektir ya da bir bina yapıyorsunuz. Onu planlayacak, gece gündüz onu düşünecek, gerekli izinleri alacak, teknisyenleri ve ustaları denetleyeceksiniz. Bir insanı sevdiniz. Ona bağlanmadan, zamanınızın çoğunu ona ayırmadan, ona sadık kalmadan bu ilişkinin gerçek bir sevgi olması mümkün değildir. Bu tür bir bağımlılık yanlış olmak bir yana, insanın gelişmesi için bir şart niteliği taşır.
Oysa bağımlılık ilişkisi tersine bir etki yapar. İnsanı çoğaltmaz, azaltır. Güçlendirmez, zayıflatır. Bağımlılık ilişkisi insanın kendini kötü hissetmesine sebep olur. Kendini çaresiz, zayıf, suçlu, korkak hissetmesine. Bağımlılık ilişkisinde kişi bağlandığı şey ya da insan olmazsa, yaşayamadığına inanır. Onlar birlikte güçlü, o yokken bir hiçtir. GERÇEKÇİ OLMAK BAĞIMLILIĞA KARŞI EN BÜYÜK PANZEHİRDİR
Eğer bizim dünyayla, kendimizle ilgili bilgilerimiz doğruysa, bağımlılığın en büyük panzehirini yakalamışız demektir. Bedenimiz tek ve kalıcı gerçek değildir. Dünya, üzerinde yaşanabilecek tek ortam değildir. İnsanın bu hayatı, yaşadığı ve yaşayacağı tek hayat değildir. Bizim özümüz, tahrip edilmeyen, yok olmayan ve Tanrı'yla aynı olan ruhumuzdur. Bu öz mükemmel yaratılmıştır. Biz arınmak ve olgunlaşmak için dünyada birçok kereler, birçok ayrı tecrübeyi yaşamak üzere bedenleniyoruz ve insan bu bedeni terk ettikten sonra başka boyutlarda yaşamaya devam ediyor.
Bu gerçekler insanın bağımlılığına karşı en iyi ilaç görevini yapar. Hangi değerin amaç değer, hangilerinin araç değer olduğunu belirleyen bir "Gerçek Hiyerarşisi" sıralaması verir bize. O zaman, asıl olan ruhun mükemmelleşmesinin olduğu, her şeyin bu amaca hizmet eden araçlar olduğu çıkar ortaya. Beden bu amaca hizmet eden mükemmel bir araçtır. Fikirler bu amaca hizmet ettiği ölçüde yararlanılabilir. Yaşadığımız olaylar bizi bu hedefe götüren basamaklardır. Cinsiyetimiz, işimiz, ailemiz, zamanımız, para, mevkii, her şey bizi bu amaca götüren araçlardır. alıntı Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |