Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Mutluluk ve Yaşama Sevinci (http://www.hayatimdegisti.com/forum/mutluluk-ve-yasama-sevinci/)
-   -   Aynaya bakın yeter. (http://www.hayatimdegisti.com/forum/mutluluk-ve-yasama-sevinci/3784-aynaya-bakin-yeter.html)

cicek1973 17-01-2008 01:06 AM

Aynaya bakın yeter.
 
Aynaya bakın yeter.

Bir düşünün bakalım son zamanlarda ihmal ettiğiniz biri var mı? Arayıp sormadığınız dostlarınız, epeydir görüşmediğiniz akrabalarınız geliyor aklınıza değil mi? Yine unuttunuz onu işte…

Kendinizi! Uzun zamandır kendinizi ihmal ettiğinizi düşündünüz mü hiç? Kendinizi tanımaya, “ben” dediğiniz kişiyle yüzleşmeye, onu dinlemeye günde kaç dakika ayırıyorsunuz?

Bebekken, böyle değildiniz… Vücudunuzu, ellerinizi inceler, nasıl ayağa kalkacağınızı, yürüyeceğinizi düşünürdünüz. Her gün kendinizle ilgili yeni şeyler keşfederdiniz. Sonra sadece fiziksel özellikleriniz olmadığını anladınız, bebek halinizle annenizi nasıl kontrol edebileceğinizi bile öğrendiniz. Dışarıya açılmaya, oyuncaklarınızı, martıları, kedileri incelemeye başladınız.

Kendimizden uzaklaşmamız asıl bundan sonra başlıyor… Sıra zekâmızı, sonra ruhumuzu keşfetmeye gelmişken, yani işin en zevkli kısmındayken, yaşam biçiminiz nedeniyle, kendimizden uzaklaşıyoruz. “Ben kimim?” sorusunu unutuyor, “Ne istiyorum?” sorusunu hayatımızın merkezine oturtuyoruz. Cep telefonu, güzel bir ev, otomobil, cip istiyoruz. Alınca daha iyisini arzuluyoruz ve bu yarış hiç bitmiyor. Bunları elde edelim diye boğuşurken, kendimizi dinleyecek zamanımız bile kalmıyor. Aynaya sadece üzerimize çekidüzen vermek için bakıyoruz.

Aslında ne istediğimizi bilmek için önce aynaya bakmalı, fiziksel noksanlarımızı, avantajlarımızı görmeliyiz. Daha sonra, bunun da ötesine geçmeli kalbimizin, aklımızın derinlerine inmeliyiz. “Ben kimim?” sorusunun cevabını; yine kendi içimizde aramalı, buna tatminkâr cevaplar vermeye çalışmalıyız.

Hepimizin güçlü yönleri ve zayıf tarafları var. En başta bunların farkında olmalıyız. İşte o zaman geliştirmemiz gereken yönlerimizi öğrenebiliriz. Kaç yaşında olursak olalım, hepimizin içinde keşfedilmeyi veya hatırlanmayı bekleyen öyle cevherler var ki! İşte bu gizli hazineler, aradığımız mutluluğun gerçek kaynağı olabilir!

Değer verdiğiniz, bilgeliğine saygı duyduğunuz kişilerin sözlerini dikkate alın, haklı olabilirler. “Dost acı söyler,” derler, gerçek dostlar, bizim kendimizle ilgili göremediğimiz bazı gerçekleri, yüzümüze söyleyebilir. Yüzümüze aynayı tutup, kendimize gelmemizi sağlayabilir.

Fakat unutmayın ki sizi, sizden iyi de kimse bilemez. Yabancı dil sınavında başarısız olduğu için, zekâsının yetersiz olduğu düşünülen insanlar, dünyanın en büyük müzisyenleri olabiliyor. Herkesin yetenekleri farklı farklı ve bunu en kolay siz keşfedebilirsiniz. Yeter ki kendinize zaman ayırın. Vücudunuz, kalbiniz, ruhunuz ne diyor kulak verin. En azından başlangıç olarak günde 10–15 dakika, hayatın telaşından uzaklaşın ve bu zamanı kendinizi keşfe ayırın. Zaman içinde geliştikçe, en hareketli ortamlarda çalışırken bile, kendinizi dinlemeyi öğrenebilirsiniz.

Güçlü yanlarınızı bulduğunuzda, hayatınızı bunlar doğrultusunda şekillendirebilirsiniz. Örneğin matematikle, geometriyle aranız hiç iyi değilse neden mühendis işleriyle uğraşasınız ki? Belki de sizin içinizde olağanüstü bir yazar yatıyor. Yaşamınızı, işinizi, güçlü olduğunuz alanlara kaydırırsanız, emin olun, hem daha zevkli, hem daha keyifli ve verimli bir hayat bekliyor sizi. Bunun da başı kendini bilmek.

Zayıf yanlarınızı da unutmayın. Bunlardan korkmayın, bilmemekten korkun! Hangi alanlarda güçsüz olduğunuzu keşfettiğinizde, duruma göre bu yönlerinizi geliştirme veya bu konularda daha temkinli olma yöntemlerinden birini seçebilirsiniz. Böylece size hayatta çelme takabilecek tehditlerin farkında olur, tuzaklara düşmezsiniz. Bunu sağlayacak yol da kendini bilmekten geçiyor.

İnsan olarak, zekâmızla dünya üzerindeki canlılardan üstünüz. Yani biz onlar gibi sadece yaşamımızı sürdürmek, tüketebileceğimiz kadar tüketmek veya çocuk yapmak için bu dünyada değiliz. Kendimize, ailemize, ülkemize, hatta tüm dünyaya karşı sorumluluklarımız var. Bu koca dünya üzerinde her ne kadar küçük görünsek de oynadığımız çok büyük bir rol var.

İnsanlar domino taşı gibi birbirine bağlı, herkesin diğeri üzerinde etkisi var. Siz kendinizi tanırsanız, bu dünyadaki öneminizi anlar ve yere güçlü basarsınız. Üzerinize oradan buradan gelen darbeler, sizi ve çevrenizdekileri sarsamaz. Yıkılmaz bir domino taşı olur, beraberinizdekileri de koruyabilirsiniz. Daha da ötesi, onlara yardım elinizi uzatır, kendilerini bulmalarına, dünyadaki yerlerini anlamalarına ve mutlu olmalarına yardımcı olursunuz.

İnsanlar bu sırrı çok eski dönemlerden beri biliyor. İşte bu nedenle Eski Yunan’ın en güçlü tanrılarından Apollo için yapılan tapınağın üzerinde “Kendini Bil” yazıyor. İç huzuru yüksek, doğayla uyumu en iyi yakalayabilmiş, Kızılderililerin, tasavvufçuların ve Eski Mısırlı bilgelerin, hatta tüm önemli dinlerin ortak nasihati da aynı: “Kendini bil.” Mutluluğa giden yolun anahtarı, bu cümlecikte saklı işte.

Peki, bu kadar kolay görünen bir amaca ulaşmakta, kendimizi bilmekte neden zorlanıyoruz? Bunun nedenlerinin başında, dikkatimizi kendimizden uzaklaştıran uyarıcılar ve uyuşturucular geliyor. Herkesin farkında olmadan aldığı uyuşturucular çok çeşitli: Kimisi televizyondaki programlara, kimisi bilgisayar oyunlarına fazlaca dalıyor, bazılarını aşırı iş yükü, bazıları karamsarlık nedeniyle düşünemez hale geliyor, kendisinden, ailesinden, insanca yaşamdan uzaklaşıyor.

Uyarıcılar ise genellikle benzer. Bunlar, aslında çok da değerli olmayan fakat reklâmlar, çevremizdekilerin bakış açıları, tüketim çılgınlığı, gereksiz miktarda hırs gibi nedenlerle haddinden fazla değerliymiş gibi görünen şeyler. Aslında hiç de kıymetli değiller. Bunu onlara ulaştıktan biraz sonra anlıyoruz, çünkü hemen bir başkasını, daha fazlasını istemeye başlıyoruz. Asla doyamıyor, tüm enerjimizi buna harcıyor, dönüp de kendimizi dinleyemiyoruz.

Kendini bilmek, anlamak ve sevmek, aslında insan davranışlarını, ahlakını ve düşünce biçimlerini de anlamaya çıkan yol. Bu sayede çevremizdeki insanları daha yapıcı ve olumlu bir gözle görebilir, daha sağlıklı, sarsılmaz ilişkiler kurabiliriz. Yeteneklerimizi, alışkanlıklarımızı, zaaflarımızı bilerek, bu sayede kendimizi çevremizdeki uyuşturuculara ve uyarıcılara kaptırmayarak, çok daha huzurlu bir dünyanın, mutluluğun kapılarını açabiliriz. Hem kendimiz, hem de çevremizdekiler için! Bu ödüller, çaba sarf etmeye değer.

Aynaya bakın yeter.
Ebru KORMAN
İletişim uzmanı &Yaşam koçu


WEZ Format +3. Şuan Saat: 04:54 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.