Harvard Üniversitesi' nde yapılan bir araştırma bilim
adamlarını da şaşırtan önemli sonuçlar ortaya koymuştur.
Ameliyat edilmek üzere bekleyen, aynı
dertten mustarip iki grup hasta üzerindeki bir çalışma, ilginç
sonuçlar ortaya koymuştur.
Doktorlar ameliyat öncesi ve sonrasında,
ilk grup hastanın odasına gelerek onlara selam verip, durumlarının nasıl
olduğunu sorarlarken; diğer gruba uyguladıkları farklı tek şey, aynı işi
ellerini hastaların omuzlarına koyarak yapmak olur.
Araştırmanın sonunda, doktorların
omuzlarına dokunarak hal ve hatırlarını sorduğu ikinci grup hastanın,
diğerlerinden çabuk iyileştiği ve üç gün önce taburcu edildikleri
görülür.
Ülkede benzer tecrübeyi yaşayan çok sayıda
doktor bulunduğu anlaşılınca, ''Dokunma Araştırma Merkezleri'' kurulmaya
başlanır.
Dokunmanın ve tensel temasın insanlar
üzerinde oluşturduğu pozitif enerjiye bir başka örnek de
şudur:
Amerika'da bir aile, evlilik dışı çocuk
sahibi olan kızlarını öldürmek isterlerse de, korkularından cesaret
edemezler.
Kızlarını Christmas adındaki bebeğiyle
birlikte evlerinin altındaki karanlık mahzene kilitlerler.
Yaptıkları tek iş, arada bir kapı
aralığından kuru ekmek atmak olur.
Aradan beş yıl geçer.
Mahzenden sesler geldiğini duyan bir kişi
durumu polise bildirir.
Gerçek ortaya çıktığında sadece tıp dünyası
değil, Amerikan toplumu da ayağa kalkar.
Anneyi dinleyen doktorlar, anne ve kızı
yaşatan tek şeyin, sürekli birbirlerine sarılmaları, sevip okşamaları
olduğu sonucuna varırlar.
Verilere göre Amerika'da yılda 470 bin
erken (prematüre) doğum gerçekleşiyor.
Bu tür bebeklerin normale dönünceye kadar
hastanede kalması ailelere ve sağlık sigortası hizmeti veren kurumlara
yüklü maliyet getiriyor.
Doktorlar, süt verilirken sırtı sıvazlanan
bebeklerin normalden hızlı gelişme seyri izlediklerini ve beklenenden
daha kısa sürede taburcu edildiklerini tespit edince, sırf bu
uygulamanın ülkeye sağladığı kaynak tasarrufunun 4 milyar 700 milyon
dolara ulaştığı görülmüş.
Ülkede hızla Dokunma Araştırma Merkezleri
kurulmaya başlanmış.
Milyonlarca sivilin ölmesine neden olan
İkinci Dünya Savaşı çok sayıda çocuğu da sahipsiz ve yetim bırakmıştı.
Alman yetimlerin bırakıldığı bir kreşte
çocuklara sağlıklı beslenme ve bakım imkânları sunulduğu halde,
yetkililer kreşteki çocuk ölümlerinin önüne geçemezler.
Geriye sadece bir çocuk kalır.
Bu çocuğun diğerleriyle aynı kaderi
paylaşmaması ve hayata bağlanma gücü dikkatler çeker.
Araştırma sonunda, kreşte gece nöbetine
kalan bir kadının bu çocuğu sıklıkla kucağına aldığı, onunla oynadığı ve
sevdiği tespit edilir.
Kültür tarihimiz aslında bu konuda çarpıcı
örneklerle doludur.
Peygamber Efendimiz ısrarla, yetimlerin
başlarının okşanmasını tavsiye eder.
Bayramlarda yetim çocuklarının
sevindirilmesine daha bir önem verilmesi tavsiye edilir.
Dokunma bir ihtiyaçtır.
Sevdiklerimize dokunmak, her iki tarafı da
fiziksel ve ruhsal olarak olumlu etkiler.
Türk Milleti'nde selamlaşma sırasında
adetten olan birbirine sarılmanın, toplumsal bir terapiye imkân
sağladığı bile söylenebilir.
Nitekim doktorlar, dokunmanın insanda
stres, depresyon ve endişeyi azalttığını tespit
etmişlerdir.
Uzmanlar, özellikle eşlerin ve aile
fertlerinin birbirine dokunmasının terapik bir etkisi olduğunu ifade
etmektedirler.
Hayata dokunun.
Dokunmanın iyileştirici gücünü
hissetmeye çalışın.