Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Keynes'çi Ekonomi Keynes, Adam Smith, David
Ricardo, John Stuart Mill, Alfred Marshall ve A.C. Pigou'dan kaynaklanan klasik
ve neoklasik görüşlere karşı çıkmıştır. Klasik ve neoklasik ekonomistlere göre,
piyasa sistemine dayanan özel girişim ekonomisi, yalnız tam istihdamda dengede
bulunur. Ekonomi, tam istihdamdan geçici olarak ayrılırsa, bazı kuvvetler
harekete geçip onu tekrar tam istihdama götürür.Keynes'in genel istihdam
teorisi, kapitalist bir ekonominin tam istihdamın altında dengede olabileceğini
ve klasik neoklasik ekonominin bu genel teoride özel bir durum olduğunu
varsaymaktadır. Keynes, klasik neoklasiklerin bu özel durumunun gerçek dünyada
uygulanmasının felaketlere yol açacağını iddia etmiştir.Keynes,
kapitalizmin otomatik olarak kendi kendini ayarlayabilen nitelikte olduğunu
kabul etmemiş, laissez faire altında kronik, büyük çapta işsizliğin meydana
gelebileceğini öne sürmüştür. İşsizliği hafifletmek için de pozitif maliye ve
para politikalarının uygulanmasını tavsiye etmiştir.Keynes'çi ekonomi,
genelde bir efektif talep teorisidir; hacmini ise iki faktör belirlemektedir:
Tüketim eğilimi ve yatırımın uyarılması. Tüketim eğilimi, değişik milli gelir
düzeylerinde tüketim miktarlarına ait fonksiyonel bir ilişki demektir. Milli
gelir arttığı zaman tüketim de artacaktır; ancak tüketim artışı, milli gelirdeki
artıştan az olacaktır.Ek tüketimin ek gelire oranı, Keynes'in teorisinde
önemli bir kavram olan marjinal tüketim eğilimini vermektedir. İşadamlarının
yatırım uyarısı, bunların varolan sermayelerinin gelecekteki kârları hakkındaki
beklentileriyle ilgili olduğu kadar, yatırım için borçlanırken yüzde kaç faiz
verecekleri ile de ilgilidir.Cari yatırım miktarıyla, beklenen kâr
oranları arasındaki fonksiyonel ilişki, "sermayenin marjinal etkinliği şedülü"
ya da "yatırım talep şedülü" adını alır. Herhangi bir dönemde yatırım, bir
iskonto oranı olarak ifade edilen sermayenin marjinal etkinliği ile faiz
oranının eşit olduğu noktaya kadar yapılır.Milli geliri ve istihdamı
belirleyen karmaşık ilişkiler arasında yatırım, stratejik bir faktördür. Düşük
yatırım düzeyleri beraberinde düşük istihdam da getirmektedir. Yatırımdaki
dalgalanmalar, istihdamda ve gelirde çok daha şiddetli dalgalanmalara yol
açmaktadır. Gelir arttıkça, tüketimin artışına benzer bir şekilde otomatik
yatırım artışlarına rastlanmaktadır.Yatırım, Keynes'in efektif talep
teorisinde stratejik bir faktör olmaktadır. Çünkü yatırım, tüketim mallarına
harcanacak satın alma gücü dağıttığı halde piyasaya arzedilen tüketici mallarına
herhangi bir katkıda bulunmamaktadır. Bir firmanın üretimini kârlı gördüğü
tüketim malı miktarı, üretilmekte olan yatırım malları miktarına bağlıdır. Çünkü
tüketim malları talebi iki yerden kaynaklanmaktadır: Tüketim malları üretiminde
istihdam edilenlerin gelirleri ve yatırım malları üretiminde istihdam
edilenlerin gelirleri.Keynes'in teorisi, arzdan çok talep üzerinde
durmaktadır. Cari yatırımlar, efektif talep teorisinde önem taşımamaktadır,
çünkü gelecekteki üretim kapasitesine bir katkıda bulunmamaktadır. Yatırımın bu
teori içindeki önemi, ekonomiye satın alma gücü sağlamasıdır. Piyasaya tüketim
malı sağlamadan gelir sağlayan her faaliyet, efektif talebin bir parçası olarak
yatırımın fonksiyonunu yerine getirmektedir. Örneğin, devlet tahvillerinden
sağlanan para ile yapılan devlet harcamaları, özel yatırım harcamaları gibi
tüketim malı talebini etkilemektedir.Keynes'çi ekonomiyle en yakından
ilgili olan program, telafi edici maliye politikasıdır. Özel sektör tarafından
meydana getirilen efektif talep miktarı, tam istihdamın oluşması için yetersiz
ise, bu yetersizlik kamu sektörü harcamalarının artırılmasıyla telafi
edilebilir, dengelenebilir. Kamu harcamalarının arzu edilen etkiyi yapabilmesi
için, özel sektör harcamalarını azaltmayacak şekilde finanse edilmesi
gerekmektedir.Kamu harcamalarının vergilerle finanse edilmesi arzu
edilen bir finansman yolu değildir; çünkü kullanılabilir (vergiden sonraki)
geliri ve dolayısıyla özel tüketimi azaltacaktır. Sonuç olarak kamu
harcamalarındaki artış, borç ile karşılanmaktadır. Kimden borç alınacağı da
önemlidir. Devletin bankalara borçlanması, kişilerden borç alınmasına tercih
edilmelidir; çünkü bankalardan alınan borcun özel sektör harcamalarını azaltması
ihtimali daha düşüktür. Bu şartlar altında devlet bütçesinde meydana gelen açık,
kamu harcamalarının özel harcamaların yerini almaması için gerekli
görülmektedir.Keynes'çi ekonomi politikasında bütçe açıkları, özel
sektör harcamaları arzu edilen istihdam düzeyini oluşturmaya yeterli olmadığı
sürece, arzu edilen bir araçtır. Özel sektörün talebi canlı ve yeterli ise bütçe
açıklarına gerek yoktur. Bu takdirde devlet harcamalarının vergilerle finanse
edilmesi gerekmektedir.Keynes'in teorisi ve politikası ABD'de Başkan
Roosevelt'in ikinci başkanlığı (1937-1941) sırasında, savaş ekonomisinde, 1946
İstihdam Kanunu'nda, 1960'lı yıllarda, Kennedy ve Johnson'un başkanlıkları
sırasında yaygın bir şekilde uygulanmıştır. 1970'li yıllarda Keynes'çi ekonomi,
stagflasyondan dolayı artan eleştirilere hedef olmuştur. Resesyonla enflasyonun
bir arada yer alması, ekonominin Keynes'çi tedavi yöntemleriyle sağlığa
kavuşturulması konusunda bir ikilem yaratmıştır: İşsizliği azaltmak için talep
kamçılandığı takdirde enflasyon hızı yükselecek, enflasyonla mücadele için talep
daraltılmak istenirse işsizlik artacaktı.Keynes'çi teori ve politika,
genel talep fazlasından kaynaklanan enflasyonun ortadan kaldırılması amacıyla
hazırlanmıştır. Bu nedenle, petrol, gıda maddeleri gibi malların fiyatlarından
kaynaklanan enflasyona çözüm yolu bulma yönünden uygun değildir. Öte yandan,
maliyetlerin ittiği enflasyonla genel talep enflasyonunu birbirinden ayırmak
sanıldığı kadar kolay değildir.Keynes'çi ekonomi, 1970'li yılların yarı
durgun, enflasyoncu dönemine gerekli çözümleri getirememiştir. Keynes'çi
ekonomiye yöneltilen başlıca eleştiri, bu ekonominin, politikaya uygulandığında
enflasyona yol açtığı yolundadır. Bu eleştiri, üç noktada ele alınmalıdır:
Efektif talep artışları başlangıçta istihdamı artırabilir. Ancak, belirli bir
istihdam düzeyinden sonra fiyatlar da önemli ölçüde artacaktır. Kritik nokta,
tam istihdam düzeyindeki işsizlik oranıdır ve bu oran %4 dolayındadır. Daha
düşük tutulduğunda da ücret ve fiyat artışlarına yol
açmaktadır.Keynes'çi politikalar sayesinde İkinci Dünya Savaşı'ndan
sonraki depresyonlar ortadan kaldırılmıştır ama, bu depresyonlar enflasyona da
yol açmıştır. Çünkü Keynes öncesi dönemlerde depresyonlar, piyasaya yönelik
ekonomilerde, fiyatların denetlenmesini sağlıyordu. Uzun dönemli enflasyon,
depresyonları ortadan kaldırmanın bedeli gibi gözükmektedir. Başarılı bir maliye
politikasının gerektirdiği esneklik, siyasal bakımdan sağlanamayabilir ya da
öylesine gecikmeli bir politik süreç söz konusu olur ki, sağlam mali politikalar
etkinliklerini yitirebilirler.Vergi oranlarını artırmak, bu oranları
düşürmekten, kamu harcamalarını azaltmak da bunları arttırmaktan daha zordur. Bu
siyasal şartlar, Keynes'çi türdeki maliye politikalarına enflasyoncu bir etki
katar. Gerçekte bu faktör, yalnızca Keynes'çi ekonominin değil, siyasal
demokrasinin de zayıf bir noktası sayılmalıdır.Keynes'çi maliye
politikalarına en önemli eleştirileri monetarist akım yöneltmiştir.
Monetaristlerin politikası para miktarında sürekli, fakat sınırlı bir artış
öngörmektedir: Özel ekonomi, bundan başka bir devlet müdahalesiyle
karşılaşmamalıdır. Monetaristlere göre maliye politikası, üretimi ve istihdamı
etkileyemez. Etkilese bile ancak olumsuz etkileyebilir. Buna göre devlet
harcamaları kısılmalı ve bütçe denge halinde olmalıdır.Keynes'çi
ekonomistler, para politikasını maliye politikasının gerekli bir tamamlayıcısı
olarak görmüşlerdi. Ekspansiyonist maliye politikaları sonucu ya da başka
nedenlerle istihdam arttığı zaman, paranın işlem görmesi için para talebinde
meydana gelen artışı finanse etme gereği, para arzının atırılmasına yol
açmaktadır.Keynes'çi çerçeve, para politikasının hangi şartlar altında
etkin olduğunu tespit etmek bakımından uygundur. Yatırımda bir artışı teşvik
edebilmek için, para miktarındaki bir artışın faiz oranını önemli ölçüde
düşürmesi gerekmektedir. Para miktarındaki bir artışın faiz oranı üzerinde az ya
da çok etki yapması, likidite tercihi eğrisinin şekline bağlıdır. Keynes'e göre,
belirli bir noktadan sonra, para miktarındaki artışlar faiz oranı üzerinde fazla
etkili olamayacaktır; çünkü, düşük faiz oranlarında, para talebi çok esnek hale
gelmektedir. Para miktarını arttırarak faiz oranının düşürüldüğünü kabul etsek
bile, bunun etkisi yatırım talebi eğrisinin şekline bağlıdır. Bu eğrinin
esnekliği yoksa, yani eğri faiz oranlarındaki değişmelere tepki göstermiyorsa,
para politikasının yatırım ve istihdam üzerinde pek fazla bir etkisi
olmayacaktır. Diğer taraftan, yatırım talep eğrisi esnekse, faiz oranlarında
küçük değişmeler yatırımı büyük çapta arttırabilecektir.Para
politikasının etkisiyle artan yatırımın gelir üzerindeki etkileri, yatırım
çarpanının büyüklüğüne bağlı olacaktır.Keynes'çi ekonomi, ekonominin her zaman
tam istihdam durumunda olacağı görüşünden yola çıkan geleneksel ekonominin,
1929'da başlayan Büyük Depresyon'u açıklayamamasından kaynaklanan bir tepki
olarak doğmuştur. Geride kalan yıllar, Keynes'çi ekonominin, değişen ekonomik ve
tarihi şartlar karşısında geçerliliğini koruması için, yeniden gözden
geçirilmesini zorunlu kılmıştır.
Afyon Jeotermal Merkezi Isıtma Sistemi, Ekonomisi Ve Hava Kirliliğini Önlemedeki KatkKserofitlik Ve Su Ekonomisi ÖkofizyolojisiFloresanların EkonomikliğiVarlık Vergisi1987-1993 Türkiye Ekonomisi1983-1987 Türkiye Ekonomisi1980-1982 Türkiye Ekonomisi1923-1980 Türkiye Ekonomisi19 Şubat KriziSermaye Piyasası Kurulu (SPK)İMKB PazarlarıİMKB'de Kote İşlemiMilli Korunma KanunuAltın Kurallar5 Nisan KararlarıElliot Dalga KuramıDow KuramıDirectional MovementDikdörtgen FormasyonuDestek ve Direnç Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |