Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Öğretici Bilgiler

Uyarılar

TRUVA TROYA EFSANESİ

Serbest Kürsü ve Öğretici Bilgiler TRUVA TROYA EFSANESİ Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Birgün , kral Priamos'un karısı Hekabe çok kötü bir rüya gördü. Rüyasında, karnından ateşler çıkmakta ve ateşin dumanı, bütün Troya surlarını sarmaktaydı. Hekabe, bu rüyasını önce kocasına ; daha sonra da bir kahine anlattı. Kahinin yaptığı yorum, hiç de iç ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Öğretici Bilgiler telkin cd indir izle İstanbul Öğretici Bilgiler nerededir kimdir Öğretici Bilgiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Öğretici Bilgiler hipnoz Öğretici Bilgiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Öğretici Bilgiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Öğretici Bilgiler kuantum düşünce kitap haberi

TRUVA TROYA EFSANESİ

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29-12-2008, 11:39 AM   #1 (permalink)
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
bluemoon24 is an unknown quantity at this point
Standart TRUVA TROYA EFSANESİ

Birgün , kral Priamos'un karısı Hekabe çok kötü bir rüya gördü.

Rüyasında, karnından ateşler çıkmakta ve ateşin dumanı, bütün Troya surlarını

sarmaktaydı. Hekabe, bu rüyasını önce kocasına ; daha sonra da bir kahine

anlattı. Kahinin yaptığı yorum, hiç de iç açıcı değildi. Ona göre, Hekabe,

hamileydi ve doğacak olan çocuk , ilerde Troyalıların başına büyük dertler

açacaktı. Onun için bebek doğar doğmaz öldürülmeliydi. Bu kehanete inanan Kral

Priamos , çocuk doğduktan sonra bir adamını bebeği öldürmek için görevlendirdi.

Savunmasız yeni doğmuş bebeği öldürmeyen Troya'lı onu o zaman ki adı ''İDA''

olan ''Kazdağı''na götürüp, bir ormana bıraktı. Nasıl olsa, yabani hayvanlar onu

öldürür diye aklından geçirdi. Ama bebeği, yabani hayvanlardan önce bir çoban

buldu. Bu çocuk, ilerde gerçekten Troya'lıların başına birçok dertler açacak

olan Paris'ti. O sırada, Tanrıların yaşadığı OLYMPOS dağında , ilginç bir kargaşa

cereyan etmekteydi. Kral Peleus ile Deniz Perisi Thetis'in evlenme merasimine

kavga ve nifak tanrıçası Eris, huzursuzluk çıkartır gerekçesiyle davet

edilmemişti. Bu işe çok gücenen Eris, intikam almaya karar verdi. Üzerinde ''EN

GÜZELE'' yazılı , altından bir elmayı, şölenin yapıldığı salonun ortasına

bırakıverdi. Doğal olarak bütün tanrıçalar, bu elmaya sahip olmak

istediklerinden uzun tartışmalar oldu. Sonunda üç büyük tanrıça dışında

diğerleri çekildiler. Ama kudret tanrıçası Hera, zeka tanrıçası Palas Athena ve

Aşk tanrıçası Afrodit

elmaya sahip olmakta ısrar ettiler. Her üçü de tanrı Zeus'a giderek onun,

hakemlik yapmasını istediler. Baba tanrı Zeus, onların hiç birini gücendirmek

istemediği için diplomatça davranıp, bu işlerden pek anlamadığını söyledi. Asıl

amacı ise bu belayı Olympos'tan uzaklaştırmaktı. Onların Olympos'un tadını

kaçıracaklarını anladığı için, hakemliği bir ölümlünün yapması gerektiğini

söyledi. _''Gidin'' diye gürledi tanrıların babası ''ırmakları bol İda dağına,

orada Paris adında Troya'lı bir prens yaşamaktadır. Bu işlerden en iyi anlayan

odur.''. Böyle söyleyip uzaklaştırdı onları Olympos'tan. Onlar da haberci Tanrı

Hermes'in rehberliğinde, kaynakları bol olan İda dağının doruklarına geldiler. O

sırada Paris, hiçbir şeyden habersiz aşağıda koyunlarını otlatıyordu. Haberci

Tanrı Hermes, meseleyi Paris'e anlatıp altın elmayı ona verdi. Hangisini en

güzel bulursa elmayı ona verecekti. Ama bu iş, pek o kadar kolay olacağa

benzemiyordu. Çünkü her üç Tanrıça da birbirinden güzeldi. Ne yapacağını

şaşırmıştı. Onun hayranlığını ve şaşkınlığını gören Tanrıçalar, karar vermesini

kolaylaştırmak için Paris'e rüşvetler teklif ettiler. Hera kendisine kudret vaat etti. Altın elmayı kendisine verdiği

takdirde Paris Avrupa ve Asya'nın en güçlü kralı olacaktı. Athena kendisini dünyanın en zeki kralı yapacağını ve Yunanistan'la

yapılacak bir savaşta kendisine zafer vaat etti. Afrodit ise dünyanın en güzel kadınını Paris'e teklif etti. Çoban Paris'in. Öyle büyük krallıklarda gözü yoktu. En güzel kadın

benim olsun diye düşünüp, altın elmayı Afrodit'e verdi. İşte ne olduysa o zaman

oldu. Bu işe çok bozulan Athena ile Hera, Troya'nın yıkımı için planlar kurmaya

koyuldular. Afrodit ise verdiği sözü yerine getirmek için bir plan yaparak

Paris'in, Yunanistan'daki Isparta şehrine gitmesini sağladı. Çünkü o sırada

Dünya'nın en güzel kadını Isparta Kralı Menelaos'un karısı ''Güzel Helen''di.

Menelaos ve Helen, Paris'i çok iyi karşıladılar. Kral , kendisine dilediği kadar sarayında kalabileceğini söyledi. Ona

güvenerek karısı ile Paris'i sarayda yalnız bırakıp, kendisi Girit'e gitti.

Menelaos'un Girit'te olmasından yararlanan Paris, Helen'i Troya'ya kaçırdı.

Girit'ten dönen Menelaos, karısını evde bulamayınca yaptığı hatayı

anladı ve karısını geri almak için Troya'ya savaş açtı. Bütün Yunan kırallarına

da haberciler göndererek Helen'in kurtarılması için onları yardıma çağırdı.

Çünkü kendisi evlenirken, diğer bütün krallar, Helen'in başına bir hal gelmesi

halinde Menelaos'a yardım edeceklerine söz vermişlerdi. Verdikleri söz gereği,

bütün krallar denizi aşıp güçlü Troya kentini yerle bir etmeye çok istekli

idiler. Menelaos'un ağabeyi Agamemnon, yaşlı Nestor, Ajax, Patroklos hepsi

hazırdılar. Ama Odysseus ile Akhilleus, pek ortalarda görünmüyordu. Yunanistan'ın en akıllı, en kurnaz kralı olan Odysseus, kocasına

sadakati olmayan bir kadın için, evini ve ailesini terk etmek istemedi. Bunun

için kendisini ordu kampına çağırmaya gelen haberciye delirmiş gibi davrandı.

Bir taraftan tarlayı sürüyor, sonra da toprağa tohum yerine tuz ekiyordu. Ama

Başkumandan Agamemnon'un gönderdiği haberci de kurnaz birisiydi. Haberci,

Odysseus'un küçük oğlunu yakalayıp sabanın önüne bırakıverdi. Bunu gören

Odysseus, sabanı kenara atarak oğlunun hayatını kurtardı. Bu da onun eskisi

kadar akıllı olduğunu gösterdi. İsteksiz de olsa, orduya katılmaya mecbur kaldı.

Akhilles ise Troya'ya gittiği takdirde, Troya'nın yağmalanmasını ve

yanışını görmeden öleceğini biliyordu. Bunu kendisine bir deniz perisi olan

annesi Thetis, söylemişti. Onun için, kadın elbiseleri giyerek, kral

Lycomedes'in sarayında. saray kadınları arasında saklanıyordu. Kumandanlar Akhilles'i bulma görevini kurnaz Odysseus'a verdiler.

Odysseus, bir seyyar satıcı kılığına girerek saraya gitti. Sergisinin bir tarafında

kadınların seveceği cinsten takılar, diğer tarafında ise şahane silahlar

bulunuyordu. Sarayın bütün kızları mücevherlerin etrafında kümelenirken, sadece

Akhilles kılıç ve kamalarla ilgileniyordu. Böylece Odysseus onu tanıdı. O da

kaderini bile bile Odysseus'la birlikte ordu kampına katıldı. Sonunda ordu tamamlanmış ve gemiler yola çıkmaya hazırdı. Ama bu kez,

günlerden beri esen Kuzey rüzgarı, bir türlü dinmek bilmiyor ve gemilerin

Troya'ya yelken açmalarına imkan vermiyordu. Ordu çaresizdi. Sonunda kahinlerden

birisi Artemis'in Akhalara çok kızdığını, çünkü Agamemnon'un adamlarından

birinin, onun en sevdiği tavşanlarından birini öldürdüğünü söyledi. Bu yüzden

rüzgarı estirdiğini ve estirmeye devam edeceğini, ancak Agamemnon'nun kızı

Iphiginia'yı kendisine kurban etmesi halinde öfkesinin dindirilebileceğini

anlattı. Bu Agamemnon için dayanılır gibi bir şey değildi. Buna rağmen zafer

için buna razı oldu. Bir efsaneye göre, Iphiginia, Artemis'e kurban edildi. Bir

başka efsaneye göre de Artemis, bir geyik gönderdi. Iphiginia yerine geyik

kurban edildi. Bu olaydan sonra Kuzey rüzgarı durdu ve sayıları bini aşan gemi

100.000'i aşkın Akhalı savaşçıyı Troya önlerine taşıdı. Skamandar ve Simois

Irmaklarının döküldüğü Çanakkale Boğazının kumsallarında kamp kurdular. Akhalar

çok güçlü ve kalabalıktı. Defalarca kente saldırdılar. Ama Troya, güçlü surlarla

çevriliydi. Ayrıca Priamos'un bu hücumları bertaraf edebilecek, kutsal Lion'u

koruyabilecek kahraman oğulları vardı. Atları eğiten Hektor bunların en cesuru

ve Troya Ordusunun baş kumandanıydı. Öte yandan Akhaları müşterek düşman kabul eden diğer Anadolu halkları

da Troyalıların yanında yer aldılar. Savaş on yıl sürdü. 9 yıl boyunca zafer

durmadan yön değiştirdi. Bazen Troyalılar üstün geliyor, bazen de Akhalar

Troyalıları surların içine kadar kovalıyorlardı. Uzun süre hiçbir taraf belirgin

bir üstünlük elde edemedi. Akhalar civardaki yerleşmeleri talan ediyor, kızları

evlerinden alıp çadırlarına kapatıyorlardı. Bu talanlarından birinde Agamemnon

Khryse (Hrüse) kentinden Apollon'un rahibi Khryseis'i (Hrüseis) çadırına

kapatmıştı. Kızının onur payı olarak Agamemnon'un çadırına kapatılmasına razı

olmayan rahip, değerli kurtulmalıklarla Agamemnon'a gelip kızını serbest

bırakması için yalvardı. Tekmil Akhalar, rahibe saygı gösterilip kızın babasına

verilmesini istediler. Ama bu hiç de Agamemnon'un gönlünce değildi. Kızı serbest

bırakmayı reddettiği gibi, rahibe çok kötü davrandı. Hakarete uğrayan rahip, eve dönüşünde Apollon'a yalvardı. Akhaların

üstüne hastalık ve felaket göndermesi için dua etti. Apollon da onun duasını

kabul edip, ateşli oklarını Akhaların üzerine gönderdi. Çok sayıda Akhalı asker

hastalandı ve öldü. Sonunda Akhilles, bütün kumandanları bir toplantıya

çağırarak onlara Apollon'un öfkesini dindirecek bir yol bulunması gerektiğini

aksi takdirde eve geri dönmekten başka yapılacak bir şey olmadığını söyledi.

Bunun üzerine ünlü kahin Kalkhas; Tanrının neden bu kadar çok öfkeli olduğunu

bildiğini, ancak konuşmaktan korktuğunu, Akhilles onun hayatını korumayı garanti

etmediği sürece de konuşmayacağını söyledi. Akhilles'in kahinin hayatını

koruyacağını garanti etmesi üzerine usta yorumcu konuşmayı kabul etti.

Tanrı Apollo kızgındır, çünkü saygısızlık etti Agamemnon duacıya,

kurtulmalıkları istemedi, salmadı kızını, işte bu yüzden çektirdi bunca acıları

okçu tanrı. Eğer Agamemnon hiçbir kurtulmalık almadan kızını babasına geri

vermezse daha da çektireceği var. (İlyada 90-96) Böyle dedi Kalkhas, öfke doldurdu Agamemnon'un yüreğini. Ama fazla bir

seçeneği yoktu erlerin kralının. Bilici Kalkhas'a ve onu koruyan Akhilles'e

sövüp saydıktan sonra, kızı babasına vermeyi kabul etti. Phoibos Apollon istiyorsa Khryseis'i ille de şu gemimle, yoldaşlarımla

göndereceğim onu, ama barakandan alacağım kendim gelip senin onur payını, güzel

yanaklı Briseis'i. Senden ne güçlü olduğumu o zaman anla gör. Korksun boy

ölçüşmekten, ibret alsın, kim benimle eşit görmek isterse kendini. (İlyada l

183-187) Böyle deyip bir yandan kızı babasına gönderirken, adamlarından iki

tanesini de Akhilleus'un çadırına gönderdi. Güzel yanaklı Briseis'i alsın

diye. Akhilleus habercilere kızı korkutmadan alabileceklerini, onlarla bir

sorunu olmadığını söyledi ama, Tanrılar huzurunda bunu Agamemnon'a çok pahalıya

ödeteceğine dair yemin etti. Bu olaya Akhilleus'un annesi deniz perisi Thetis

de, en az oğlu kadar kızdı. Oğlunu yatıştırıp, savaştan tamamen elini çekmesini

söyledi. Öte yandan da Olympos'a giderek Zeus'a yalvardı. Zeus baba! Birgün ya sözümle ya işimle ölümsüzler arasında yararlı

olduysam sana, şimdi yerine getir şu dileğimi, kısa ömürlü oğluma değer ver;

saygısızlık etti Agamemnon, erlerin başbuğu, aldı onur payını, yoksun bıraktı

onu sen say, gücü Troyalılar tarafına ko ne olur. Akhalar saysınlar oğlumu,

ününü yüce kılsınlar. (İlyada l 503-510) Şimdi artık savaş Olympos'a da ulaşmıştı. Tanrıların bir kısmı

Troyalıları destekliyor, bir kısmı ise Akhalıların yanında yer alıyordu. Afrodit

doğal olarak Paris'in yanında yer aldı. Yine doğal olarak Athena ile Hera

Akhaların tarafındaydı. Savaş tanrısı Ares her zaman Afrodit'in yanındaydı.

Güneş tanrısı Apollon ve kızkardeşi Artemis ise Hektor'un koruyucularıydı.

Dolayısıyla Troyalıların yanında yer aldılar. Denizler tanrısı, yeri sarsan

Poseidon, denizci halk olan Akhaları destekledi. Zeus Troyalıları daha çok

seviyor ama, tarafsız kalmayı tercih ediyordu. Yukarıda Olympos'ta durum böyle iken aşağıda Akhilleus gemilerin yanına

oturmuş köpürüp duruyor, ne toplantılara katılıyor, ne savaşa gidiyor, içi içini

yiyordu olduğu yerde. Akhilleus olmadan Akhalar Troyalılardan daha zayıftı. Buna rağmen

Akhalar Troyalıları şehir surlarına kadar kovaladılar. Surların yanında çok

kanlı savaşlar oldu. Kral Priamos ve diğer yaşlı Troyalılar da, savaşı bir

kuleden seyrediyorlardı. Bir ara savaş durdu. Her iki taraf da askerlerini geriye çektiler. Paris ile Menelaos karşı

karşıya gelmişlerdi. İkisi yalnız savaşacaklardı. Eğer Menelaos kazanırsa

Helen'i alıp Isparta'ya geri dönecek, eğer Paris kazanırsa Helen Troya'da

kalacaktı. Her iki halde de savaş bitecekti. Teklif Paris'ten gelmişti. Hektor'a

hitaben yaptığı konuşmada şöyle dedi: Troyalıları tekmil Akhaları oturt yere, koyun ortalarına Ares'in

sevdiği Menelaos'la beni, çarpışalım Helen için, bütün malı için. Alsın bütün

malı, götürsün kadını evine. Kim üstün gelir, kazanırsa zaferi and içsin dost

olsun ötekiler de. Siz Troyalılar oturun bereketli Troya'da. Akhalar da at

besleyen Argos'a dönsünler, güzel kadınlı Akha topraklarına. (İlyada lll 70-75)

Paris'in yaptığı bu teklif Hektor tarafından Akhalara iletildi. İki

ordu arasında bu konuşmalar olurken, bütün bu savaş ve acıların sebebi olan

Helen, Priamos ve diğer yaşlı Troyalıların savaşı izledikleri kuleye geldi. Onun

geldiğini görünce şu sözleri söylediler usulca: Troyalılarla Akhaların, böyle bir kadın için yıllardır acı çekmeleri

hiç de ayıp değil.Yüzüne bakan ölümsüz tanrıçalara benzetir onu. Ama gene de

binse gemiye keşke gitse. Gitse de bizi, çocuklarımızı belaya sokmasa. (İlyada

lll 154-160) Böyle konuştu Troya'lı ulular kendi kendine. Daha sonra Priamos,

Helen'i yanına çağırıp aşağıdaki Yunanlı kahramanların adlarını tek tek sordu.

Bu arada düello başladı. Mızrağı ilk fırlatan Paris oldu. Menelaos, mızrağı

kalkanı ile savuşturup kendi mızrağını fırlattı. Mızrak Paris'in gömleğini

yırttı ama onu yaralamadı. Daha sonra kılıcını çekip, Paris'i tolgasından vurdu;

ama kılıç kırılıp yere düştü. Silahsız olmasına rağmen, Paris'in üzerine atılıp

onu miğferinin ibiğinden tuttu. Eğer Aphrodit karışmasaydı onu sürükleyip

Yununlıların sıralarına kadar götürecekti ama Aphrodit, miğferin ipini kopartıp

onun Troya'ya kaçmasına yardım etti, Menelaos, elinde Paris'in miğferi olduğu halde öfkeyle Troya sıralarına

giderek, Paris'i aramaya başladı. Aslında Troyalılar tarafında ona yardım edecek

hiç kimse yoktu. Çünkü mızrağını fırlatmaktan başka hiç dövüşmediği için herkes

ondan nefret ediyordu. Her nasılsa kaçmayı başarmıştı. Nasıl kaçtığını, nereye

gittiğini hiç kimse bilmiyordu. Bunun üzerine erlerin başbuğu Agamemnon, her iki

orduya birden konuşarak Menelaos'u muzaffer ilan etti. Daha önce kararlaştırdığı

gibi Troyalıların Helen'i geri vermeleri gerekiyordu. Athena ile Hera işe

karışmasalardı Troyalılar da buna razıydılar. Her iki tanrıça da Troya kenti

yerle bir edilmedikçe savaşın bitmesini istemiyorlardı. Hera'nın kışkırtmasıyla,

Athena seyirtip savaş meydanına geldi. Amacı anlaşmayı bozmak için bir Troyalıyı

kandırmaktı. Aptal Pandoros kandırılması en kolay Troyalı idi. Athena, onu

kolayca kandırdı. Pandoros Menelaos'a bir ok fırlatıp onu hafif yaraladı. Bu

savaşı tekrar başlatmak için yeterliydi. Her iki taraftan sayısız insanlar öldü.

Tanrılar ve tanrıçalar da savaş meydanında idi. Onlar da ölümlüler gibi,

birbirleriyle savaşıyorlardı. Büyük şampiyon Akhilles'in savaştan uzak barakasında oturmasına rağmen

Akhalar savaşta üstündüler. Ajax ve Diomedes kahramanca savaşıyorlardı.

Aphrodit'in oğlu prens Aeneas Diomedes'in elinden az daha ölüyordu. Diomedes,

onu yaraladı; ama annesi Aphrodit onu kurtardı. Diomedes Aphroditi de yaraladı.

Ona bu cesareti tanrıça Hera vermişti. Aphrodit Hera'yı Zeus'a şikayet etmek

için Olympos'a giderken Apollon Aeneas'ı Troya'ya taşıdı. Daha sonra Diomedes,

Athena'nın da yardımıyla Ares'in karnından yaraladı. O da Aphrodite gibi soluğu

Zeus'un yanında aldı, Athena'yı şikayet için. Zeus baba, Akhilles'e yapılan

haksızlığın intikamının alınması ve ona tekrar ün kazandırılmasına dair Thedis'e

verdiği sözü de hatırlayarak bütün ölümsüzleri Olympos'a çağırdı ve orada

kalmalarını emredip, kendisi aşağıya Troyalılara yardıma gitti. Zeus'un işe karışmasıyla, her şey birden bine değişiverdi. Troyalılar,

Akhalar'ı gemilerine kadar püskürttüler. Hektor, coşmuştu. Troyalıların Atları

terbiye eden diye ad taktıkları Hektor, hiç bu kadar cesur, hiç bu kadar

muhteşem görülmemişti. Akhalar'ın başı iyiden iyiye derde girmişti. Agamemnon, savaştan

vazgeçip Yunanistan'a dönmeye karar vermişti. En yaşlı kumandan Nestor,

aşağılanmış bir şekilde geri dönmektense Akhilles'in öfkesini dindirmenin bir

yolunun bulunması gerektiğini söyledi. Agamemnon, aptallık ettiğini itiraf etti. Akhilles'in onur payı

Briseisi ve değerli hediyelerini ona geri vereceğini Odysseus'a söyledi. Bunu

Akhilles'e anlatması için yalvardı. Akhilles, bunu kabul etmedi. Ertesi gün,

Akhalar gene püskürtüldü. Troyalılar, gemileri ateşe verecek kadar

yaklaşmışlardı. Bu durumu gören Akhilles'in en iyi arkadaşı Patroklos Akhilles'e

yalvararak, ya Akhalar'a yardım etmesini veya en azından o muhteşem zırhını

kendisine ödünç vermesini söyledi. Akhilles kendisini aşağılayan insanlar için

savaşmayacağını söyledi. Ama Hephaistos ustasının yapmış olduğu o muhteşem zırhı

ve adamlarını Patroklos'un emrine vermeyi kabul etti. Patroklos, Akhilles'in zırhını giyerek ve onun adamlarını da alarak

savaşa katıldı. Troyalılar, onu bir müddet Akhilles zannettiler, Gerçekten oda

Akhilles gibi muhteşem savaşıyordu. Sonunda Hektor ile karşılaştı. Hektor

Patroklo'u kargısıyla öldürüp, zırhını soydu ve kendisi giydi. Sanki Akhilles'in

bütün gücü Hektor'a geçmişti. Patroklos'un cesedi etrafında çok kan döküldü. Sonunda iki Ajax'ın

yardımıyla Akhalar cesedi gemiye taşıdılar. Acı haber Akhilles'e ulaştı. O da en iyi arkadaşının ölümünü Hektor'a

hayatı ile ödeteceğini dair yemin etti. Hektor'un ölümünden sonra kendisinin

ölümü de kaderine yazılı idi. Bunu bile bile kaderine razı oldu. Annesi Thedis,

onu durdurmak için hiçbir çaba göstermedi. Ona Hephaistos'un yaptığı yeni

silahlar ve zırh getirdi. Zırhı giyip askerlerinin başına geçti. Kahramanca

savaşıyor ve her yerde Hektor'u arıyordu. Hektor ise, Troyalıların başına geçmiş

surların yanında kahramanca şehrini korumaya çalışıyordu. Olympos'lu tanrılar

yine aşağıya inmiş, Troya ovasında ölümlüler gibi hararetle savaşıyorlardı.

Skamander nehri sularını geçmek isteyen Akhilleus'u boğmaya çalıştı. Ama

Akhilleus'u durdurmaya imkanı yoktu. Her şey tanrılarca kararlaştırılmıştı.

Apollon bile artık Hektor için savaşmanın faydasızlığına inanmıştı. Troyalılar

geri püskürtüldü. Şehir kapıları açılıp savaşçılar şehrin içine alındalar.

Sadece Hektor dışarıda kaldı. Dimdik duruyordu surların önünde. Babası Priamos,

annesi Hekabe surların içine gelip hayatını kurtarması için ona yalvardılar. Ama

o bunları dinlemedi. Troyalıların gerilemesi onun suçu idi çünkü Troyalıları, o

kumanda ediyordu. Hektor böyle düşünürken Akhilles hışımla surlara yaklaştı. Yanında ise

ölümsüzlerden Athena duruyordu. Hektor ise yanlızdı. Apollon, onu kaderine terk

etmişti. Akilleus gidgide yaklaşıyordu. Etrafa pırıltılar saçan tunç zırhı

içinde yaklaşan Akilleus'u görünce Hektor'u bir titreme aldı. Kaçmaya başladı.

Akhilleus da peşine takıldı. Hektor önde Akhilleus arkada şehir surlarını üç

defa döndüler. Sonra Athena, Hektor'un kardeşi Deiphobus kılığına girerek ona

Akhilleus'la karşılaşma cesaretini verdi. Gel birlikte karşı koyalım,

püskürtelim onu dedi. Soylu Troyalıların lideri, parlak tolgalı Hektor da ona

inandı. Akhilleus'un karşısına dikilerek şöyle haykırdı: Artık kaçmam senden Peleus oğlu deminki gibi. Tanrısal Priamos'un

şehrini dolandım üç kere, durup saldırışını beklemeye yüreğim varmadı, ama şimdi

buyuruyor sana karşı koymayı ya sen benim elime geçersin, ya geçerim ben senin

eline. Haydi Tanrıları tanık tutalım anlaşmalarımıza. Olamaz onlardan iyi tanık,

iyi bekçi. Zeus bana zaferi verir de alırsam canını, dile gelmez saygısızlık

göstermem sana. Ünlü silahlarını soyar, ölünü geri veririm Akhalara. Sen de

Akhilleus yap benim gibi. Ayağı tez Akhilleus yan yan baktı. Dedi ki: Hektor, düşmanım, antlaşmadan söz açma bana, böyle şey olamaz insanla

arslan arasında. Nasıl uyuşmazsa kurtla kuzunun gönlü, durmadan kin beslerler

birbirlerine, bizim de dostluk yapmamız akla sığmaz. (İlyada XXll 250-265)

Böyle söyleyip mızrağını fırlattı, mızrak hedefini şaştı. Athena

mızrağı tekrar geri getirdi. Sonra Hektor isabetli bir atış yaparak Akhilleus'un

kalkanını tam ortadan vurdu. Mızrak kalkanı delemedi. Hemen arkasını dönüp

kardeşini aradı., onun mızrağını almak için. Kardeşini orada göremeyince

Athena'nın kendisini kandırdığını anladı. Kaçacak bir yer yoktu. Kılıcını çekip

Akhilleus'a saldırdı. Daha ona yaklaşamadan Akhilleus onu mızrağıyla boynundan

vurdu. Yere yuvarlanan Hektor son nefesinde, vücudunu ailesine geri vermesi için

Akhilleus'a yalvardı. Demir yürekli Akhilleus'un öfkesi pek dineceğe

benzemiyordu. Ona yan yan bakarak şöyle dedi: Dizlerime sarılma köpek, yalvarma bana anan baban adına. Gönlüm

yüreğim kışkırtıyor beni, diyor şunun etini parçala, çiğ çiğ ye, senin bana bu

yaptıklarından sonra, kimse uzaklaştıramaz başından köpekleri. Getirseler bana

kurtulmalığın on katını, tartsalar şurada daha çok veririz deseler, Dardanos'un

oğlu altın kosa teraziye senin ağırlığınca, döşeğine yatırıp ağlayamayacak seni

doğuran, köpekler kuşlar yiyecek bütün bedenini. (İlyada XXll 345-355)

Böyle söyleyip zırhı ölüden soydu. Akhalar da teker teker ölünün

yanından geçip boyuna posuna güzelliğine hayran kaldılar. Ama bir tekme vurmadan

da gitmiyorlardı ölüye. Akhilleus ise, daha kötü şeyler yapmayı planlıyordu. İki

ayağını topukla bilek arasından deldi. Kayışlar geçirdi deliklerden. Bağladı

arabaya, başı bıraktı yerde sürüklensin diye. Sonra atladı arabaya ünlü

silahlarıyla. Kamçıladı atları . Ölüyü surların önünde defalarca sürükledi, azgın öfkesi dinene kadar.

Sonra, aldı, götürdü gemilerin yanına. Patroklos'un intikamı alınmış ama ölüsü hala yakılmamıştı. Hemen

odunlar kesilip büyük bir yığın yapıldı. Yığınların üstüne de Patroklos'un ölüsü

yerleştirildi. Kurbanlar kesilip ölünün etrafına dizildi. Birçok Akhalarla

birlikte Akhilleus da saçından bir tutam kesip ölünün üzerine attı. Son olarak

Akhilleus, 12 Troyalı çocuğu kargısıyla öldürüp yığına kattı. Öldürmeye bir

türlü doymuyordu. Sonra yığını ateşe vererek ağlaya ağlaya ağıta başladı.

Verdiğim bütün sözleri getireceğim şimdi yerine. Ulucanlı Troyalıların

oniki soylu oğlunu, yutacak alevler seninle birlikte, Primaos oğlu Hektor'a

gelince, ateşe yedirmem onu, yedireceğim köpeklere. (İlyada XXlll 18-184)

Ama köpekler sokulamıyordu Hektor'un cesedine. Aphrodit ölünün başında

nöbet tutuyordu. Hektor'un ölüsüne yapılan bu saygısızlıklar Hera, Athena ve Poseiden

hariç bütün ölümsüzleri tiksindirmişti. Özellikle baba tanrı Zeus bu

saygısızlığa çok kızmıştı. Zeus, Priamos'u cesaretlendirerek onun Akhilleus'un

kampına gitmesini sağladı. Zengin kurtulmalıklarla kampa gelen Priamos, oğlunun

cesedini vermesi için Akhilleus'a yalvardı. Akhilleus karşısında yalvaran yaşlı

adamı görünce kendi babasını hatırlayıp insafa geldi ve hediyeleri kabul ederek,

ölüyü babasına verdi. Ayrıca, ölü yakma merasimi için de 9 gün boyunca Akhaları

savaştan uzak tutacağına dair söz verdi.

Troyalılar, 9 gün boyunca, Hektor'un ölüsü etrafında yas tutup, ağıtlar

yaktılar. Onuncu gün şafak vakti, ölü odun yığınlarının üzerine konulup yakıldı.

Daha sonra, kemikler ve küller altın bir kupaya gömülüp, üzeri kocaman işlenmiş

taşlarla örüldü. Mezarın üstü toprakla örtülerek büyük bir tümülüs oluşturuldu.

Hektor'un cenazesi için kararlaştırılan süre dolduktan sonra, savaş

tekrar başladı. Etiyopya Prensi Memnon, büyük bir orduyla gelip Troyalılara

yardım etti. Bu yeni taze güçle saldıran Troyalılar, Akhaları çok güç durumda

bıraktılar. Birçok Akhalı savaşçı öldü. Sonunda Akhilleus, Memnon'u öldürdü.

Durum tekrar Troyalıların aleyhine dönmüştü. Akhilleus yine coşmuştu. Ama onun

belki de son kükreyişi olacaktı. Bütün Troyalıları önüne katmış surlara doğru

kovalıyordu. Surlara yaklaştığı bir sırada, orada, çalıların arasına gizlenmiş

duran Paris'in attığı zehirli bir okla topuğundan vurularak öldü. Topuğu onun en zayıf yeri idi. Annesi deniz perisi Thetis, onu

yaralanmaz yapmak için topuğundan tutup Styx Irmağının sularına batırmıştı.

Ancak topuğun elle tutulan kısmı kutsal suyla ıslanmadığı için zayıf kalmış ve

Paris, onu bu en zayıf noktasından vurmuştu. Ajax, Akhilleus'un ölüsünü savaş meydanından taşıdı. Ölü yakma

töreninden sonra külleri Patroklos'un küllerinin konulduğu kaba konularak

beraberce gömüldü. Akhilleus'un ölümünden sonra, onun Hephaistos usta tarafından yapılmış

olan muhteşem zırhı kumandanlar arasında yeni bir huzursuzluğa yol açtı. Zırh

acaba Akhilleus'un ölüsünü savaş alanı dışına taşıyan Ajax'ın mı olmalıydı?Yoksa

Odysseus'a mı verilmeliydi? Kumandanlar arasında yapılan gizli bir oylama

sonunda zırha sahip olma hakkı Odysseus'a verildi. Ajax da , kendini aşağılanmış

görüp, kılıcının üstüne atlayarak r etti. Bu iki kahramanın kısa zamanda arka arkaya ölmeleri Akhaların

cesaretlerini kırdı. Zafer, çok uzak görünüyordu, ama vazgeçmeye de hiç

niyetleri yoktu. Akhilleus'un genç oğlu Neoptolemus, Paris'i öldürdü. Ama onun

ölümü Troyalılar için pek de büyük bir kayıp değildi. Zaten bütün bu belaları

Troyalıların başına hep o açmamış mıydı? Bir keresinde ağabeyi Hektor onu şöyle

azarlamıştı: ''Seni alçak, seni parlak oğlan, seni çapkın

seni ırz düşmanı seni.

Hiç doğmaz olaydın keşke,

Ya da kalaydın ölümüne dek evlenmeden.

Çok isterdim bunun böyle olmasını

Hem çok da iyi olurdu hani

Ne baş belası kesilirdin o zaman

Ne de yüz karası olurdun başkalarına

Nasıl kaçırdın ta uzak ülkelerden

Kargı salan erlerin gelini, güzel yüzlü kadını

Baş belası yaptın onu babana, halkımıza, ilimize''

İlyada III.39_50 Paris'in ölümünden sonra da Troyalılar güçlerini korudular. Şehir

surları dokunulmamış bir şekilde ayaktaydılar. Savaş genellikle surlardan uzakta

ovada cereyan ettiği için ciddi bir tehditle karşılaşmamışlardı. Bu, sonu

olmayan savaşa bir son verebilmek için orduyu şehrin içine alıp, Troyalıları bir

baskınla yok etmekten başka çare yoktu. Bunu nasıl yapacaklardı? Akhaların en akıllısı kurnaz Odysseus, bir tahta at yapma fikriyle

ortaya çıktı. Büyük ve içi boş bir at olacak ve içine belirli sayıda asker

alabilecekti. Odysseus ve diğer bazı seçkin komutanlar atın içine gizlenirken,

diğerleri denize açılıp Tenedos (Bozcaada)'nın arkasına, Troyalıların onları

göremeyecekleri bir şekilde gizleneceklerdi. Eğer işleri ters giderse,

Yunanistan'a geri dönecekler. Tabi bu arada atın içindekiler ölümüne terk

edilecekti. Ama her şey Odysseus'un planladığı gibi giderse, Troya'ya geri

dönüp, şehrin içine girmek için verilecek işareti bekleyeceklerdi. Planın

yürümesi için geride bir Akhalı asker bırakacaklardı. Bu askerin görevi ; tahta

atın şehrin içine alınmasını sağlamak için, Troyalıların ikna edilmesiydi.

Herşey Odysseus'un planladığı gibi gitti. Bir sabah, Troyalılar büyük bir

şaşkınlıkla uyandılar. Her yer çok sakindi. Gürültülü Akha kampı, tamamen boştu

ve gemilerde gitmişlerdi. Batı kapısı önünde de daha önce hiç görülmemiş

büyüklükte ve biçimde tahtadan bir at duruyordu. Öyle görünüyordu ki, Akhalar bu

işten vazgeçmişler, mağlubiyeti kabul edip Yunanistan'a geri dönmüşlerdi. Ancak

bu kocaman tahta at da neyin nesiydi? Troyalılar, bu soruları kendi kendilerine

sorarken, Akhaların geride bıraktıkları Sinon isimli asker ortaya çıktı.

Troyalılar Sinon'u yakalayıp kral Priamos'a götürdüler. İyi bir aktör olan

Sinon, ağlıyor, sızlıyor ve Yunanlılardan nefret ettiğini söylüyordu. Bunun

sebebini ise şöyle açıklıyordu: ''Akhalar, Troya'ya yelken açmalarını engelleyen kuzey rüzgarını

durdurmak için kral Agamemnon'un kızı Iphiginia'yı kurban ettiler. Geriye

dönüşleri için ise ben talihsiz kurban olarak seçildim. Tam yola çıkarlarken

beni kurban edeceklerdi. Her şey hazırdı. Ama gece olunca karanlıktan

yararlanarak bir bataklığa saklandım ve gemilerin uzaklaşmalarını seyrettim.''

Simon'un anlattığı bu hikayeye herkes inandı. Çünkü o rolünü çok iyi

oynuyordu. Hikayesinin ikinci ve asıl can alıcı kısmına şöyle devam etti.:

''Tahta at Tanrıça Athena'ya kutsal bir sunak olarak yapılmıştır. Böyle

büyük yapılmasının sebebi Troyalıların onu dar şehir kapılarından şehrin içine

almalarını engellemek içindir. Akhalırın beklentisi Troyalıların bu atı yakıp

yıkmalarıdır. Böylece tanrıça Athena'nın öfkesini Troya üzerine çekmiş

olacaklardır. Ama Troyalılar atı şehrin içine alıp onu korurlarsa tanrıçanın

lutfu Troyalılara yönelecektir.''. Akıllıca düzenlenmiş bu hikayeye Troyalı rahip Laokoon ve Hektor'un kız

kardeşi Kassandra dışında herkes inandı. Rahip Laokoon, ''hediye veren

Yunanlılardan sakının'' diyerek Troyalıları uyardı. Atın hemen yakılmasını

söyledi. Hiç kimse ona inanmadı. Laokoon'un Troyalıları ikna etmesinden korkan

Poseidon denizden iki tane korkunç yılan göndererek, Laokoon ile iki oğlunun

öldürttü. Bir bilici olan Kassandra da, bunun bir hile olduğunu söylediyse de ona

kimse inanmadı. Apollon, Kassandra'ya aşık olmuş bu yüzden ona geleceği görme

yeteneği vermişti. Kassandra Apollon'un aşkını kabul etmemiş, o da Kassandra'ya

verdiği bu yeteneğin yarısı geri almıştı. Yani Kassandra geleceği görmeye devam

edecek ama ona kimse inanmayacaktı. Troyalalır, hiç tereddüt etmeden, atı şehrin içine sürüklediler. On yıl

süren korkunç savaş bitmiş, nihayet özlenen barış gerçekleşmişti. Troyalılar,

bunu eğlenceler düzenleyip şölenlerle kutladılar. Gece yarısı herkesin derin

uykuda olduğu bir sırada Odysseus ve arkadaşları teker teker nöbetçileri

öldürdüler ve kapıları ardına kadar açtılar. Zaten Akha ordusu, şehrin surlarına

çok yaklaşmıştı. Açık kapılardan sessizce şehrin içine sızarak her tarafta

yangılar çıkarttılar. Yangınları söndürmek için dışarıya çıkan Troyalılar ne olduğunu

anlayamadan kılıçtan geçirildiler. Bu yapılan savaş değil kasaplıktı. Şehrin

bazı bölümlerinde Troyalılar küçük gruplar oluşturup düşmana karşı koydular. Tek

amaçları ölmeden önce mümkün olduğu kadar çok Akhalı öldürmekti. Bazıları

öldürdükleri Akhalıların giysilerini giyip düşmana yaklaşıyorlardı. Bu yolla

birçok Akhalı asker öldü. Başlangıçta çok fazla Troyalı uykuda katledildiği için

bu savaş adil değildi. Artık sona yaklaşılmıştı. Akhilleus'un oğlu Neoptolemus,

yaşlı Priamos'u karısı ve kızlarının gözü önünde öldürdü. Daha sabah olmadan

Aeneas hariç, bütün Troyalı liderler öldürülmüştü. Annesi Aphrodit'in de

yardımıyla Aeneas, Babası Ankhises ve oğlu Ascanius'u da alıp Troya'dan kaçmayı

başardı. Uzun maceralardan sonra İtalya'ya ulaştı. Orada güçlü bir Etrüsk kralının kızı ile evlenerek yeni bir şehir

kurdu. Roma'nın gerçek kurucuları olan Romus ve Romulus kardeşler bu şehirden ve

Aeneas'ın soyundan geldikleri için, Aeneas her zaman Roma'nın gerçek kurucusu

olarak kabul edilmiştir. Troya'nın baştan başa yakıldığı o korkunç gece,

Aphrodit, güzel Helen'e de yardım etti. Paris'in ölümünden sonra töreye göre

Paris'in kardeşi Deiphobos'la evlenmiş olan Helen Aphrodit'in de yardımıyla eski

kocası Menelaos'a gitti. Menelaos, onu memnuniyetle kabul etti. Ertesi gün, hep

beraber Yunanistan'a geri döndüler. Onlar, Yunanistan'a yelken açarken, Asya'nın

en mağrur kentinden geriye bıraktıkları şey, sadece için için yanmakta olan bir

harabe idi.

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

bluemoon24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


TRUVA TROYA EFSANESİ

Serbest Kürsü ve Öğretici Bilgiler TRUVA TROYA EFSANESİ Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Birgün , kral Priamos'un karısı Hekabe çok kötü bir rüya gördü. Rüyasında, karnından ateşler çıkmakta ve ateşin dumanı, bütün Troya surlarını sarmaktaydı. Hekabe, bu rüyasını önce kocasına ; daha sonra da bir kahine anlattı. Kahinin yaptığı yorum, hiç de iç ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Öğretici Bilgiler telkin cd indir izle İstanbul Öğretici Bilgiler nerededir kimdir Öğretici Bilgiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Öğretici Bilgiler hipnoz Öğretici Bilgiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Öğretici Bilgiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Öğretici Bilgiler kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:41 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.