The Cove – 2009
Yeryüzündeki en masum canlılardan biri olduğunu düşündüğüm yunusların katliamı konulu bir belgesel izleyeceğinizi söyleseler inanır mıydınız? Malesef
The Cove böyle bir belgesel ve çok üzülerek izledim. Uzaktan da olsa bu katliama bizzat şahit olacağımı hiç tahmin etmezdim. Doğayı yıpratmak için, havayı kirletmek için, küresel ısınma denen felaketin gelişini hızlandırmak için, oksijen kaynağımız olan ormanları yok etmek için elinden geleni yapan insanlık bunu da yapmıştı sonunda. Hiçbir zararı olmayan doğuştan evcil bu hayvanlara yapılanları nasıl cezalandırmalı bilmiyorum. Bildiğim birşey varsa o da bu felakete imza atanların asla affedilmeye layık olmadıklarıdır.
Bundan yaklaşık 50 yıl önce
Flipper adlı dizi sayesinde yunuslarla tanışan ve onları eğitmeyi meslek edinmiş olan
Richard O’Barry belki de yunusları yakından tanıyıp onları anlayabilen tek kişiydi. Dizide rol alan yunusun eğitimini, bakımını, çekim provasını tamamen kendisi idare ediyordu. Buna rağmen 2 bölüm haricinde de dizide oynamışlığı yoktur. Dizi nedeniyle özel havuzlarda tuttukları Flipper adlı yunus, bir gün Richard O’Barry’nin kolları üzerinde durup dururken r eder. Bu anı: “
Normal bir şekilde nefes alırken birden bire kendi rızasıyla nefes almayı kesiyor. O an en son gözgöze gelişimizle birlikte gözleri kapandı, kollarımdan yavaşça kaydı ve suyun dibine battı. Öylece donakaldığım birkaç dakika içinde tekrar nefes almayıp ölümü seçti” şeklinde özetliyor. Gözleri de doluyor elbette. Bu olayın hemen sonrasında havuzda duran diğer birkaç yunusu izin almadan serbest bırakır. Bunu öğrenen yetkililer Richard’ı tutuklatır. O zamana kadar yaşam konforu üst seviyelerde olan Richard, artık ömrünün geriye kalanını yunusları korumaya adayacaktır.
Richard O'Barry
Bu kararı almasındaki en önemli sebep, hiç şüphe yok ki yunusları artık çok iyi tanıyor olmasıdır. Fark etmiştir ki yunuslar özgür olmak zorundadır. Kapalı havuzlarda tutulmaları, turistik otel veya havuzlarda insanları eğlendirmek için asıl ortamlarından alıkonulmaları hiç doğru değildi. Yunusların yüzünde gördüğümüzü sandığımız gülümser ifade aslında aldatıcıdır diyor aynı zamanda. İnsanları eğlendirmek için suda zıplayıp durmaları, toplarla oynamaları gibi sevimli sandığımız hareketler, aslında henüz r etmeye karar vermedikleri için devam ediyor. İtiraf ettiği en acı gerçek ise: “
Bu havuz sektörünün oluşma nedeni bizdik. İnsanlar Flipper dizisi yüzünden, onların kapalı havuzlarda tutularak kendilerini eğlendirecek canlılar olduğunu sandı. O sektörün oluşmasının öncülerinden olan ben, senelerdir sektörü bitirmek için uğraşıyorum.“
Yıl 2009. Richard söz verdiği gibi pek çok eyleme imza atmıştır. En olmadık yerlerde, denizde ortaya çıkıp ağları çözerek yunusları serbest bırakma girişimlerinde bulunur. Bu tecrübeleri yüzünden dünyanın çeşitli yerlerinde hapis maceraları bile yaşar. Tüm bu olanlar yüzünden uluslararası arenada ismi çizilidir. Özellikle de deniz canlılarıyla ilgili konferanslarda önce adı geçerken, konferans günü geldiğinde adının konuşmacılar listesinden çıktığını öğrendiği zamanlar olur.
Japonya’nın Taiji adlı şehrine yolu düştüğünde, asıl felaketin orada yaşandığını öğreniyor. Kişisel çabalarına rağmen bir türlü olay mahalline girip katliamı gözleriyle göremiyor. Sanırım sadece duyduğu için haberdar oldu ama görüntüleyemediği için dünyaya kanıtlayamıyor. Bu duruma bir dur demek istediği için Amerika’ya döndüğünde tanışık olduğu girişimci birkaç arkadaşına konuyu açıyor. Ne yapıp edip bu felaketi görüntülememiz şart, yoksa sonu gelmeyecek deyip kameraları sırtlanıp tekrar Taiji’ye gidiyorlar. Girişimleri nedeniyle kendisini yakından tanıyan Japon yetkililer sürekli takip ediyorlar. Peşlerinde mutlaka bir polis aracı oluyor her zaman. Yakalanmamak için, tanınmamak için yaptığı numaralar acı bir tebessüme sebep oluyor yüzümüzde. Sonuç olarak normal bir şekilde çekim yapma girişimlerinin tümü koydaki yerel görevliler sayesinde sonuçsuz kalıyor.
İşi biraz daha ilerletip farklı bir amaçla bölgeye girmek istediklerini söyleyerek resmi izin almaya çalışıyorlar. Japon hükümetinden çok kısıtlı alanlar için geçerli olsa da izni koparıyorlar. Tabi yine katliamın gerçekleştiği bölgeleri haritada işaretleyerek bu bölgelere girmeniz kesinlikle yasaktır diyorlar. Ancak izne rağmen ellerinde kamera ile girip çekim yapamıyacaklarını bildiklerinden, nasıl kayda alırız diye kafa patlatıp en sonunda çok ilginç bir fikir buluyorlar. Kritik noktalara, kaya parçası görünümlü içinde kamera olan kutular yerleştirmek! Zekice bir fikir gerçekten. Ayrıca bu belgesel için 2 profesyonel dalgıç da gönüllü katkı sağlıyor ekibe. Onların işe yaradığı nokta, su altında gizli yerlere kamera yerleştirmek oldu. Tüm bu gizli kameraları bir gecede hiç kimseye farkettirmeden, özel izinle ordudan aldıkları gece dürbünleri sayesinde yerleştiriyorlar. Ertesi gün olduğunda ise kameraların kaydettiği görüntüleri izliyorduk. Gerçekten korkunç bir katliam. Onca yunusu ağlarla koya kapatıyorlar ve hiç acımadan, tek bir tanesi dahi sağ kalmayıncaya dek öldürüyorlar. Koydaki su tamamen kana bulanıyor. Neden mi? Alenen yaptığı balina katliamıyla mimli olan Japonya, tüm dünyanın tepkisini çektiği için artık katliamı yunuslara çevirmiş ve halkına bunların etini satıyor. Üstelik Japon halkı sınırlı sayıda avlanan balina eti yediğini sanıyor. Yine üstelik, yunus etleri aşırı miktarda civa içeriyor ve bunu tüketen insanların çocukları hiç sağlıklı doğmuyor malesef.
Sevgili okuyucu, bu yazıyı baştan sona okuduysan teşekkür ediyorum fakat benim asıl istediğim, bu duruma karşı elimizden geldiğince karşı çıkmaktır. Peki neler yapabiliriz? Öncelikle en basitinden, (kullanıyorsak eğer) Facebook’ta yer alan
The Cove sayfasına hayran olup üye sayısının artışına katkıda bulunabiliriz. Ayrıca, ingilizce olsa da
şu veya
şu sitede sıralanan eylemleri elimizden geldiğince uygulayarak katliama seyirci kalmadığımızı gösterebiliriz. Bunlar haricinde bence asıl önemli olansa, genelde yaz mevsimlerinde faaliyete geçen
yunus havuzlarına gitmeyi reddetmeliyiz. Tepki büyük olursa işletmeler bu havuzları çalıştırmayı ve yunusların bakımlarını üstlenmeyi göze almazlar. Bu yunuslar Taiji’den özel olarak seçilip tanesine
150.000 – 200.000$ ödenerek satın alınıyor. Evet, her sene katledilen 25.000 yunustan belki sadece 1000 kadarı şanslı sayılıyor ve diğer ülkelerin havuzlarına götürülüyor. Siz kişi başı ödediğiniz 10-20TL’yi önemsiz sanabilirsiniz ama sektör milyar dolarlık bir hal almış durumda. Tüm yazdıklarımın daha iyi anlaşılması için bu belgeseli izlemenizi zaten istiyorum ancak, tanıdıklarınıza, akrabalarınıza izletin ve az yukarda bahsettiğim girişimlerde bulunmaları gerektiğini de ifade edin. Özellikle de en basit eylem olan havuzlara gitmeme meselesini.
Bir başka yazıda görüşmek üzere.