![]() |
İBN-İ SİNA sizce ne demek, İBN-İ SİNA size neyi çağrıştırıyor? * Yüzyıllar önce insan vücudunu kesip biçen ünlü tıb bilgini İbn-i Sina için Buhara'da ve Bağdat'ta 'katli vacip fetvası' çıkaranların, yüzyıllar sonrada 'İslam Alimidir' sahiplendiği değerli bir bilimadamıdır. İbn-i Sina büyük islam bilgini ve filozoflarındandır. 980-1037 yılları arasında yaşamıştır.Tıp biliminin temellerini atmıştır. Batıda akıl hastalarına deli muamelesi yapılıp, ıssız adalara terkedildiği bir devirde İbn-i Sina hastalarına musiki ile şifa dağıtıyordu. İbn-i Sina, musikinin tıpta oynadığı rolü şöyle tanımlıyor: ^^...tedavinin en iyi yollarından, en etkililerinden biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini arttırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, ona en iyi musikiyi dinletmek, onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir...^^ demiştir. İbn-i Sina, Farabinin eserlerinden çok yaralandığını ve hatta musikiyi de ondan öğrenerek Tıp mesleğinde uygulamaya koyduğunu söylemiştir. Bize miras olarak koskoca bir kültür ve medeniyet hazinesi bırakmış olan atalarımızla ne kadar gurur duysak azdır. Bence, kendimize şu soruyu sık sık sorarak kendimizi biraz daha sorgulamalıyız.. ^^Biz atalarımıza ne kadar layık olabiliyoruz? ^^ Gençliğinde geometri, mantık, fıkıh, fizik, kelam ve tıp alanlarında çalışmış, daha onaltı yaşında uzman hekim düzeyine yükselmiştir. Çok sayıda eser yazmış olan İbn-i Sina'nın en önemli eserleri arasında, tıp konusunda Kanun fi't-tıb felsefe alanında Kitabu'ş-Şifa felsefe sistemi üzerinde sonradan yaptığı değişikliklerden söz eden Kitab'ul-İşarat ve't-Tenbihat psikolojiyle ilgili olan Kitabu'n-Nefs bulunur. Eserleri birçok kez Latinceye çevrilmiş olan İbn-i Sina'nın felsefesi, Yunan filozofları Aristoteles ve Plotinus'un etkileri yanı sıra, kendi özgün ve önemli katkılarını gözler önüne serer. 'WİKİPEDİ' Allah(c.c) Hazretlerinin insanlığa armagını kitapları hala ilham kaynagı Allah O'ndan razi olsun MÜSLÜMAN BİLİM adamı.... MÜSLÜMAN BİLİM adamı.... batının avensis dediği islam bilgini... bi nevi islam dünyasının aristosu, eflatunu... İnsanlığın yüz akı. Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve becerinin muhtelif alanlarında seçkinleşmiş olan, İbn Sînâ (980-1037) matematik alanında matematiksel terimlerin tanımları ve astronomi alanında ise duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilenmiştir. Astroloji ve simyaya itibar etmemiş, Dönüşüm Kuraminın doğru olup olmadığını yapmış olduğu deneylerle araştırmış ve doğru olmadığı sonucuna ulaşmıştır. İbn Sînâ'ya göre, her element sadece kendisine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir. İbn Sînâ, mekanikle de ilgilenmiş ve bazı yönlerden Aristoteles'in hareket anlayışını eleştirmiştir bilindiği gibi, Aristoteles, cismi hareket ettiren kuvvet ile cisim arasındaki temas ortadan kalktığında, cismin hareketini sürdürmesini sağlayan etmenin ortam, yani hava olduğunu söylüyor ve havaya biri cisme direnme ve diğeri cismi taşıma olmak üzere birbiriyle bağdaşmayacak iki görev yüklüyordu. İbn Sînâ bu çelişik durumu görmüş, yapmış olduğu gözlemler sırasında hava ile rüzgârın güçlerini karşılaştırmış ve Aristoteles'in haklı olabilmesi için havanın şiddetinin rüzgârın şiddetinden daha fazla olması gerektiği sonucuna varmıştır oysa meselâ bir bir ağacın yakınından geçen bir ok, ağaca değmediği sürece, ağaçta ve yapraklarında en ufak bir kıpırdanma yaratmazken, rüzgar ağaçları sallamakta ve hatta kökünden kopartabilmektedir öyleyse havanın şiddeti cisimleri taşımaya yeterli değildir. İbn Sînâ'ya Aristoteles'in yanıldığını gösterdikten sonra, kuvvetle cisim arasında herhangi bir temas bulunmadığında hareketin kesintiye uğramamasının nedenini araştırmış ve bir nesneye kuvvet uygulandıktan sonra, kuvvetin etkisi ortadan kalksa bile nesnenin hareketini sürdürmesinin nedeninin, kasri meyil (güdümlenmiş eğim) , yani nesneye kazandırılan hareket etme isteği olduğunu sonucuna varmıştır. Üstelik İbn Sînâ bu isteğin sürekli olduğuna inanmaktadır yani ona göre, ister öze âit olsun ister olmasın, bir defa kazanıldı mı artık kaybolmaz. Bu yaklaşımıyla sonradan Newton'da son biçimine kavuşan eylemsizlik ilkesi'ne yaklaştığı anlaşılan İbn Sînâ, aynı zamanda nesnenin özelliğine göre kazandığı güdümlenmiş eğimin de değişik olacağını belirtmiştir. Meselâ elimize bir taş, bir demir ve bir mantar parçası alsak ve bunları aynı kuvvetle fırlatsak, her biri farklı uzaklıklara düşecek, ağır cismimler hafif cisimlere nispetle kuvvet kaynağından çok daha uzaklaşacaktır. İbn Sînâ'nın bu çalışması oldukça önemlidir çünkü 11. yüzyılda yaşayan bir kimse olmasına karşın, Yeniçağ Mekaniği'ne yaklaştığı görülmektedir. Onun bu düşünceleri, çeviriler yoluyla Batı'ya da geçmiş ve güdümlenmiş eğim terimi Batı'da impetus terimiyle karşılanmıştır. İbn Sînâ, her şeyden önce bir hekimdir ve bu alandaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Tıpla ilgili birçok eser kaleme almıştır bunlar arasında özellikle kalp-damar sistemi ile ilgili olanlar dikkat çekmektedir, ancak, İbn Sînâ dendiğinde, onun adıyla özdeşleşmiş ve Batı ülkelerinde 16. yüzyılın ve Doğu ülkelerinde ise 19. yüzyılın başlarına kadar okunmuş ve kullanılmış olan el-Kânûn fî't-Tıb (Tıp Kanunu) adlı eseri akla gelir. Beş kitaptan oluşan bu ansiklopedik eserin Birinci Kitab'ı, anatomi ve koruyucu hekimlik, İkinci Kitab'ı basit ilaçlar, Üçüncü Kitab'ı patoloji, Dördüncü Kitab'ı ilaçlarla ve cerrâhî yöntemlerle tedavi ve Beşinci Kitab'ı ise çeşitli ilaç terkipleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir. İslam tarihinde önemli adımların atıldığı bir dönemde bilim hususunda daha sonra gelişecek olan Avrupa biliminde de önemli etkileri olacak olan İbn Sina, geliştirdiği felsefeyle de daha sonraları bir çok İslam alimi tarafından da eleştirilmiştir. Kaynak:Antropoloji |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:51 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.