Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| FEMİNİZM sizce ne demek, FEMİNİZM size neyi çağrıştırıyor? *
Çoğu zaman erkekler tarafından erkeklerden üstün olma, saçma sapan şeylere muhalefet olma gibi gelse de eşitlik ister bu düşünce.
Ama kayıtsız şartsız bir özgürlük istenirken gösterilen fevri hareketler aileler için olumsuzdur -tabii ki erkek için de geçerli-.
Mor'a bürünmüş azgın aygırların peşi sıra gittikleri izm...
Kadınlarım toplumdaki haklarını ve görevlerini artırarak erkeğinki ile eşit duruma getirmeyi amaçlayan ve kökeni Fransız devrimine kadar uzanan düşünce akımı…
FEMİNİZM NEDİR?
Kadınların, birer insan olarak tüm haklarını talep etmesi!
Erkeklere kamusal alanın –iş, spor, savaş, hükümet,- sorumluluğu verirken, kadınları ev içinde ücretsiz çalışmaya, yani köleliğe mahkum eden, aile hayatının bütün yükünü onların sırtına bindiren toplumsal işbölümünün sorgulanmasıdır.
Bir grup olarak erkeklerle diğer grup olarak kadınlar arasındaki ilişkilerin sorgulanmasıdır.
Kadınları aşağı, bağımlı, ikincil, konumda tutan bütün iktidar yapılarına, yasalara, geleneklere baş kaldırılmasıdır.
Tarihte olağanüstü gücü, cesareti ve yeteneğiyle öne çıkan kadınlara ilişkin birçok bireysel örnek vardır. Bizler bu kadınları ünlü imparatoriçeler ve kraliçeler, yiğit kadın savaşçılar, azizeler, cadılar, bilginler, şairler ve sanatçılar olarak tanıyoruz.
Kadın tarihinin şöhretleridir onlar.
Ancak hepsi de istisnai bireyler olarak sivrilmiş, büyük çoğunluğu oluşturan sıradan, ezilen, kadınların konumunu pek değiştirmemişlerdir.
Meksikalı bilgin ve şair Rahibe Juana Ines, kadınların özgürleşmesinden yüzyıllar önce yaşamış bir ‘bağımsız kadın modeli olarak kabul edilir. Juana, kendi dönemi için tipik bir seçim yapmıştı: evliliki koca ve çocuklar yerine manastır. Manastırda geçirdiği yaşamı boyunca, en azından Latin Amerika şiirini incelemek ve bu şiirin ilk başyapıtlarını ortaya koymak için zaman buldu. Ama bu bile ona çok görüldü sonunda Engizisyon tarafından susturuldu.
18. yüzyıla kadar Avrupa toplumlarına hakim olan feodal sistemde krallar, büyük toprak sahipleri soylular ve ruhban sınıfı, küçük ölçekli zanaatkarları, tüccarları ve köylüleri yönetiyordu. Üretim faaliyetleri genellikle ev ortamında yakınında gerçekleştirilirdi yani çiftlikte yada atölyelerde. Kadınlarla erkekler bir arada çalışıyorlardı, ama yaptıkları iş gibi ücretleri de farklıydı. Sonra, imalat sanayileri yayılıp kentler büyümeye başladıkça, işyerleri evden, kadınların işi erkeklerin işinden ayrıldı. İşte eve ‘ekmek getiren erkek ve ekonomik bakımdan bağımlı ‘ev kadını kavramları böyle doğdu.Sanayileşme ilerledikçe yeni toplumsal sınıflar ortaya çıktı: topraksız işçiler ve giderek gelişen kentli burjuvazi.
18. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, uluslararası aydın düşünürlerden oluşan bir grup, feodal toplumda kralların, Kilisenin ve soyluların miras aldığı imtiyazlara dayalı zorbalığı sorgulamaya, buna karşı çıkmaya başlamıştı. Bu durumu eleştiren aydınlar, kralların ‘TANRISAL HAKLARI ının ‘İNSAN HAKLARI nı çıkardılar. Onlar, yeni ve büyümekte olan orta sınıfın sesi olmuşlardı. İlerlemeye açık, eskiyip kemikleşmiş ve kokuşmuş feodal hiyerarşi içindeki eşitsizliklerden bezmiş bir sınıftı bu. İşte bu ortamda kadınlarda kendi eşitsizliklerine ilişkin sorular ortaya atıp erkeklerin ev içindeki zorbalığını sorgulamaya başladılar.
Bu sırada, Manşın öbür yakasındaki İngilterede, güçlü iradesiyle dikkati çeken isyankar bir küçük kız yetişmekteydi. Gün gelecek, erkeklerin bu bencilce softalığına meydan okuyacaktı. Mary Wollstonecraft (1759 – 1797) Mary, hayatın tümüyle tadını çıkarmaya, ona aktif bir biçimde katılmaya kararlıydı. Tek başına geçimini sağlayıp kendi kendini yetiştirme mücadelesi veren bağımsız bir kadını bekleyen engelleri ise kişisel deneyimlerinden acı bir şekilde öğrenmişti.1789da Fransız Devrimi patlak verdi. Bunun etkisiyle İngileteredeki politik ortam da giderek ısınmaya başlamıştı. Mary de kolları sıvayıp 300 sayfalık ünlü incelemesini kaleme aldı: A Vindication Of The Right Of Woman (1792, Kadın Hakları Savunusu) .İngilizce ile diğer Bat dillerinde "erkek" ile "insan" anlamına gelen sözcükler aynıdır (Türkçedeki "adam" da böyle düşünülebilir) . Buradaki "insan hakları" da "erkek hakları" olarak okunabilir. Nitekim insan hakları kavramının kökeni, zümre ve sınıf farkı gözetmeksizin bütün yetişkin erkeklerin yurttaşlık haklarından eşit biçimde yararlanması düşüncesine dayanır. Wollstoncraft, buna karşılık olarak "kadın hakları" düşüncesini ortaya atmıştır. Aydınlanma düşünceleri ilk kez düşünceleri bu kitapta kadınların durumuna uyarlanmış oluyordu. Piyasaya çıkar çıkmaz kapışılan kitap, modern feminizmin de temeli oldu.
Mary, tam da kadınların eşitlik adına eyleme geçmekten alıkoyan en önemli engele parmak basmıştı: aile içi zorbalık! Kadınların politik haklardan yoksun bırakılması bir zorbalıktı bir zorbalıktı. Evlilikte kadının parasal bakımdan erkeğe bağımlı olması ise "yasal fahişelik" idi.
Marynin A Vincication Of The Right Of Womanda (1792) dile getirdiği etkileyici çağrının yankısı yüzyıllar boyunca sürdü. Onun erkek ve kadın davranışının değerlendirilmesinde çifte standarta son verilmesi, kadınlara bağımsız çalışma, eğitim, yurttaşlık ve politik faaliyet hakları tanınması yönündeki talepleri, günümüzde de feminizmin esasını oluşturur.
Kadınların büyük çoğunluğu açısından, bunlara ulaşmak için daha alınacak çok yol vardır. Mary, kadınlığın sonradan yapılandırılmış bir şey olduğunu savunmuştur: kadınlar da erkeklerle eşit olarak gelir dünyaya, ama onlara, boyun eğmeleri, zayıf olmaları, budalaca davranmaları öğretilir. "Erkeğin oyuncağı olarak yetiştirilir kadın. Onun çıngırağıdır ve erkeğin canı ne zaman eğlence çekerse kulaklarının dibinde şıngırdamak zorundadır."
Evin ekmeğini kazanan kocalar ile eve kapatılmış karıları aralarındaki işbölümü de lanetleniyordu. "…kuşlar gibi kafese kapatılmışlar. Doğrudur, uğraşıp didinmelerine gerek kalmadan ekmek ve üst baş sağlanıyor kendilerine ama onlar da bunun karşılığını sağlıkları, hürriyetleri ve haysiyetleriyle ödüyorlar."
Mary, evrensel nitelikte karma eğitimi ve kadınların zanaatlarla mesleklerle çalışma hakkını savunma: "Kadınlar da şifa dağıtma sanatında ustalaşıp, hemşire olmanın yanı sıra hekimlik yapabilirler. Daha düzenli bir eğitim alacak olurlarsa, politika alanında ve her türlü ticaret dalında da yetişebilirler. Hekim olarak çalışabilecek, bir çiftliği düzene sokabilecek, bir dükkanı işletebilecek ve başı eğik dolaşmaktansa kendi işinin efendisi olarak başını dik tutabilecekken, ne kadar çok kadının hayatı böyle harcanıp gidiyor biliyor musunuz? "
Mary Wollstoncraft yalnız değildi. Fransız Devrimi, sadece bireysel olarak değil, toplumsal düzeyde de eski koşullardan kurtulmaları için bir şans sağladı kadınlara.
Parisli işçi kadınlar, tarihte ilk kez kendi işlerini kendileri görmek üzere kolları sıvadılar. Ekim 1798de, Kurucu Meclisteki beyler yeni Fransız Anayasası üzerine derin tartışmalara dalmışken, ‘sans–culottes kadınlar -çamaşırcılar, terziler, hizmetçiler, atölye işçileri, işçi karıları- yiyecek bulamamaktan şikayetçiydi. Ekmeğin ucuzlatılması talebiyle 6.000 kadar kadın, Paris Belediye Binasına yürüyordu. Öfkeliydiler ve ‘HAYIR ı yanıt olarak kabul edecek duruma değildiler!
"Kadınlar uyanın!
Bugün, aklın sesi bütün evrende yankılanmaktadır: Haklarınızı bilin!
Doğanın güçlü imparatorluğu, önyargıyla, fanatiklikle, batıl inançlar ve yalanlarla kuşatılmış değildir artık.
Boş üstünlük iddialarının karşısına, bütün cesaretinizle aklıngücünü çıkartın, birleşin!
Ey kadınlar!
Hele bir bütün kişilik gücünüzü bir araya toplayın, göreceksiniz o kendini beğenmiş erkeklerin halini. Ayaklarınıza kapanıp ayaklarınıza kapanıp aşk dilenmeyi bırakacak, Yüce Varlıkın hazinelerini sizinle paylaşmaktan onur duyacaklardır o zaman."
19 Temmuz 1848de, Seneca Fallsda Wesleyici mezhebe bağlı küçük şapelde sabah saat 10dan itibaren yüz kadar kadın toplandı.
Alınan karar
KADINLARA OY HAKKI İÇİN BİZZAT KAMPANYA YÜRÜTMELİLER! !
" Evli erkeklerin karılarına uyguladığı şiddeti ve evlilik içi tecavüzü lanetliyoruz! "
" Şiddet ve sarhoşluğun boşanma gerekçesi sayılmasını talep ediyouz! "
Çok zordu işleri... Az sayıda dinleyici önünde konuşmak için çok uzun yollar kat ediyor, çoğu zaman düşmanlık ve kötü muameleyle karşılaşıyorlardı.
Önceki yüzyıllarda kadınlar, genellikle babalarına ya da kocalarına bağımlı olarak evde, çiftlikte veya belli bir zanaat alanında faaliyet gösteren atölyelerle aile işletmelerinde çalışıyorlardı. Yeni kurulan fabrikalarda ise kızlar, ana-babalarının kısıtlamalarından uzak, kalabalık gruplar halinde hep birlikte çalışmaya başladılar
-üstelik ilk kez her hafta ücretleri ellerine veriliyordu. Yine de fabrika kızları azınlıktaydı. Zamanın çalışan kadınlarının çoğu evlerde hizmetçilik yapıyor, işverenlerinin sıkı denetimi ve baskısı altında yaşıyorlardı. Çalışma saatleri fabrika işçilerininkinden daha uzun olduğu halde onlardan az ücret alıyorlardı. Kadınların çalıştığı işlerin hepsi de güvenceden yoksun ve düzensizdi, üstelik ücret her zaman erkeklerinkinden düşüktü. Kadınların meslek sahibi olması ve eğitim alması katı biçimde engelleniyordu. Bir kadının ekonomik ve toplumsal olarak hayatını kurtarma açısından en büyük ümidi, evlilikti.
19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, doru dürüst eğitim alamamış, mürebbiyelik dışında çalışma hakkından yoksun bırakılmış ve yurttaşlık hakları yadsınmış bekar orta sınıf kadınlarından bir ‘ordu meydana gelmişti. Gerçi bunların durumu işçi sınıfından kadınlara göre çok daha iyiydi, ama kendilerini tutsak eden ekonomik zincirlerin, erkek egemenliğinin ideolojik örsünde dövüldüğünü anlamışlardı artık. Yine de Britanyalı feministler, ancak üç kuşak sonra kazanacaklardı en temel kadın haklarını: eğitim görme, kendi gelirinin sahibi olma ve oy kullanma hakkıydı bunlar.
1911de zafer, uzanıp tutuverecek kadar yakın görünüyordu artık. Başbakan Asquith (mülk sahibi) kadınlara oy hakkı tanınmasını öngören bir tasarıyı Parlamentoya sunma sözü vermişti.
1912de, yeni kralın taç giyme töreninden sonra, bir manevrayla tasarı reddedildi. İçişleri Bakanlığı, Savaş Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Ticaret Odası, Hazine ve Ulusal Liberaller Kulübünün camı çerçevesi indirildi. Batı Yakasının her yerinde mağazaların vitrinleri parçalandı. Yüzlerce feminist gözaltına alındı. Açlık greviyle protesto ederek karşılık verdiklerinde ise ağızlarına boru sokulup zorla beslemeye başladılar: Bir tür oral tecavüzdü bu. Kamuoyu bu işkenceye karşı sesini yükseltmeye başlayınca, Liberal hükümet "Kedi-Fare Yasası"nı çıkardı.açlık gervindeki kadınlar, durumları ağırlaşıncaya serbest bırakılacak, toparlanınca tekrar içeri alınacaklardı. Devlet feministlere karşı şiddetin dozunu arttırdıkça feministler onlara karşı daha fazla şiddet uygulama kararı aldılar. İşçi militanlığı da doruğa ulaşmıştı. 1911de rıhtım ve nakliye işçilerinin greviyle bütün ülkede hayat durdu. Thamesin hemen güneyindeki Bermondseyde bir gıda fabrikasında grev yapan kadın işçilere, yöredeki diğer fabrika ve atölyelerden 15.000 kişinin daha katılmasıyla Southwark Parkta büyük bir miting düzenlendi. Göstericiler, daha iyi ücret ve tabii oy hakkı talep ediyorlardı! Altı ay sonra Birinci Dünya Savaşı başlamıştı...Bu kadınlar şimdi makine ve silah fabrikalarında ‘erkek işlerinde çalıştırılıyor, üstelik kendilerine erkeklerle aynı ücret ödeniyordu. Savaşın zayıf düşürdüğü Britanya hükümeti, daha ne kadınlar saldırıya geçmeden pes etti. 1918de, yaşı 30un üzerinde olan kadınlar oy hakkına kavuştular! ! !
Hindistanda kadın hakları için kampanya yürütenler, kızların eğitim hakkı, ülkenin kendi kendini yönetmesi ve oy hakkı için mücadele ediyorlardı. 1918de Hindistan Kadınlar Birliği, Genel Vali nezdinde lobicilik faaliyetleri yürüterek talepleri için baskı yapmak üzere Britanyada da bir delegasyon gönderdi. O kuşağın Sankrit dilinde yazan bilginleri içinde en tanınmıştı Pandita Ramabai (1858 – 1922) , KADINLARIN DİNSEL YASASI adında feminist bir Hinduizm incelemsi kaleme aldı. Yirmi dört yaşındayken bir kız çocuğuyla dul kalan yazar, bütün ülkeyi dolaşıp Mahila Samaj adı altında birçok kadın örgütü kurdu. Ayrıca Hindistan Ulusal Kongresi içinde etkili olan feministlerden biriydi.
Endonezyada, bir yüksek devlet görevlisinin kızı olan Radden Ajen Kartini (1879 – 1904) , çokkarılığa, zorla evlenmeye ve sömürgecilerin baskısına karşı sesini yükseltti, ayrıca kadınların eğitim hakkını savundu. Kurduğu kız okulunun 120 öğrencisi vardı. Ama Kartini, 25 yaşında çocuğu doğururken trajik biçimde öldü.
Japonyada öncü feminist Kişido Tokişo (1863 – 1901) . 19. yüzyılda kadın haklarıve oy hakkı için düzenlenen kampanyaların başını çekiyordu. Feminist aydınlardan oluşan SEİTOSÇA grubu, SEİTO (1911 – 1916) adında bir dergi çıkartarak çağdaş kültür, evlilik, kadın hakları ev oy hakkı konusunda makaleler yayınladı. Kadınlara oy hakkı amacıyla ilk kampanya 1917de düzenlendi.
Çinde Tan JJunying 1911de Pekinde Çinli Subrajetler Derneğini kurdu. Ayrıca ulusal meclis oturumları kitleler halinde katılan kadın göstericilere önderlik etti.
Avusturalyada kadınlar saha 1909da oy hakkını kazanmıştı (ancak Avusturalya yerlisi kadınlar1967ye kadar bu haktan mahrum kaldı) . 1909da kurulan Avusutralya Politik Kadın Birliği eşit ücret ve eşit haklar talebiyle kampanyalar düzenledi.
Brezilya Kadınların İlerlemesi Federasyonu, 1922de Bretha Lutz tarafından kuruldu ve 1932de kadınların oy hakkını kazanmasına öncülük etti. Birinci
Arjantinde 1910da Birinci Uluslararası Feminist Kongresi toplandı. 1918de bu ülkede Ulusal Feminist Parti kuruldu ve 11.000 üyesi olan Kadın Hakları Örgütü 1919dan itibaren oy hakkı için kampanya yürüttü.
1– Ortaçağ Avrupası'nda genelde kadın insan mı değil mi tartışması yapılmaktaydı.
2– Luther 'kadınların dünyaya çocuk getirmekten başka bir faydası yoktur' demektedir.
3– İngiliz kadın araştırmacı Karen Armstrong bazı azizlerin şu sözlerini nakleder: ‘Tanrı'nın size olan cezası bu çağda da devam ediyor. İlahi kanunu ilk terkedensiniz. O erkeği baştan çıkarandır.
4-mitoloji de bile zeusun erkeklerden ibaret olan bir topluma ceza olarak kadının gönderildiği biliniyor
misogamistlik güç hakimiyet gibi kavramlar erkeklere atfedilirken feminizmin çıkması isabet olmuş.
Kadında kendinde olmayanı isteriz
Hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz
(NFK.) .
Erkekler yaslanir, Kadinlarsa degisir!
- johann Wolfgang Von Goethe -
Türk kadınlarının! ! ! Dışardan (batıdan) destek almadıkları müddetçe , gerçekleştiremiyecekleri bir akım...
Gerçekleştirmeye çalıştıkları zaman ise, bavulunu hazırlayıp gözlerindeki mor menekşeler ile annesinin evine gitmesine sebep olan bir 'çarpık' görüş..
doğa kanunlarına aykırı bir akım olup.....yahudilerin dünyamıza armağanıdır......
'....ataerkil toplum düzeninin sonu....uygarlığın da sonu olur....'
Adem havva'yı cennetten çıkarırken Bak sevgilim,hızla değişen bir zamanda yaşıyoruz demiş.Feminizm'in çıkacağını tahmin edebilseydi acaba havva'yı o zaman da cennetten çıkarırmıydı.?
Kaynak:Antropoloji Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |