o artik dokunulmaz degil

[bluemoon24]

* Katliamların, infazların, provokasyonların,



Bin Operasyon'un hesabı sorulacak mı?



GÖRECEĞiZ!







Düzenin onu yargılayacak bir adaleti,



Adaleti tecelli ettirecek bir yargısı var mı?



GÖRECEĞiZ!







Sayfalar yetmez onun işlediği suçları sıralamaya. Ama satırbaşlarıyla da olsa, hatırlatacağız suçlarını.



Adı Mehmet Ağar.



22 Temmuz seçimlerinde, genel başkanı olduğu partisinin barajın altında kalması üzerine istifa etti. Ki bu noktada asıl tartışılması gereken, partisinin neden baraj altında kaldığı, Ağar'ın hangi politik hataları yaptığı değil Ağar gibi birinin nasıl olup da bir partinin başına geçebildiğidir. Tartışılması gereken, Ağar gibi birini hapishaneye atmak yerine parlamentoya sokan düzenin niteliğidir.



Mehmet Ağar gibi birinden, yaptıklarının hesabını sormak yerine, ona siyaset yapma alanı açan koşullar, ülkemizin nasıl bir yönetim altında olduğunun en iyi göstergelerinden biridir gerçekte.



*



Mehmet Ağar, uzun yıllar polis şefi ve vali olarak görev yaptıktan sonra, 1995 Aralık'ında DYP'den milletvekili oldu. Sonraki iki dönemde ise meclise bağımsız milletvekili olarak girdi. Yani Mehmet Ağar, yaklaşık 12 yıldır "dokunulmaz"lık zırhının ardında yaşıyor.



Bu 12 yıllık sürecin daha başında iken Susurluk olayı yaşanmıştı.



O Susurluk ki, Mehmet Ağar, onun tam ortasındaydı.



Susurluk'a karşı halkın büyük muhalefeti karşısında, Ağar önce o gün işgal ettiği içişleri Bakanlığı koltuğunu terketmek zorunda kaldı.



Halk hesap soruyordu meydanlarda. Düzen, Ağar'ı korumaya devam etmekle birlikte, o dönem TBMM'de soruşturma komisyonları kurmak zorunda kaldığı gibi, 1997 Aralık'ında Ağar'ın da dokunulmazlığı kaldırıldı.



Fakat bu kelimenin gerçek anlamıyla göstermelik bir kaldırmaydı. Bu süreçte de kimse "dokunmadı" Mehmet Ağar'a.



Çünkü Ağar çok açık ve net konuşmuştu eğer bana sorulacak bir şey varsa, toplayın devletin zirvesini orada anlatayım. Zaten herşey orada kararlaştırıldı diyordu. Ki bir süre sonra da 15 Haziran 2000'de Meclis Soruşturma Komisyonu 8'e karşı 6 oyla Ağar'ın Yüce Divan'a sevkine gerek olmadığına karar verdi ve Ağar böylece aklanmış oldu.



*



Ama hayır!



Ağar aklanamaz.







Neden aklanamayacağının açıkça görülmesi için "Ağar'ın kısa bir özgeçmiş" özeti yapalım:



Mehmet Ağar, 1980'de istanbul'a atandı. 20 Kasım 1980'de onun sorumlu olduğu şubede gözaltına alınan Hayrettin Eren kaybedildi.



20 Ekim 1980'de Ahmet Karlangaç istanbul Emniyeti'nde katledildi.



1980 Eylül'ünde Faruk Tuna gözaltında öldürüldü.



1981-1988 arasında, onlarca infazda, işkencede ölümde yine onun rolü vardır.



Bunun karşılığında aldığı ödül Ankara Emniyet Müdürlüğü oldu.



1990'da Nevruz Türkdoğan adlı kadın Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde kendisine yapılan işkence sonucu 2,5 aylık bebeğini düşürdü. Ağar, böyle bir olay üzerine "O, emniyete gide gele profesyonelleşti. Gıdasızlıktan ve soğuktan çocuğunu düşürmüş olabilir" açıklamasını yapacak kadar pişkin, pervasız bir polis şefiydi.



Ağar, 1991'de istanbul Emniyet Müdürlüğü'ne getirildi.



Bu makamdayken onun emri altında istanbul Polisi, saysısız infaza imza attı. Bunlardan biri 12 Temmuz Katliamıydı. 10 devrimci aynı gün katledildi. infazlar tamamlandığında Ağar, ölüm mangalarına "hepinizi tebrik ediyorum gözlerinizden öpüyorum" mesajı gönderdi.



1992'de Erzurum Valiliği'ne, 1993'te ise Emniyet Genel Müdürlüğü'ne getirildi. Bu dönemde, Özel Timleri örgütledi. Katliamcıları yetiştirmek üzere Özel Harekat Polis Okulları'nın açılmasını sağladı. O Emniyet Genel Müdürü koltuğunda otururken, Diyarbakır'dan izmir'e, istanbul'a ülkenin her yerinde infazlar, katliamlar, kontrgerilla sabotajları birbirini izledi.



Bu dönemine ilişkin daha sonra yaptığı açıklamalardan birinde "ABD'yle anlaştık, önümüz açıldı, gerekli maddi desteği aldık" diyecekti. Anlaşmanın pratikteki karşılığı, binlerce faili meçhul, yüzlerce kayıp, binlerce infaz oldu.



Ve yine, Susurluk olayının ardından yaptığı açıklamalardan birinde de devletin bekası için "bin operasyon yaptıklarını" açıkladı. "Deşifre olmamış arkadaşları"nın hâlâ "görevlerinin başında olduğunu belirtti.



Ve bütün bunların mükâfatı olarak da DYP'den milletvekili seçilerek "dokunulmazlık" zırhı giydirildi.



Ülkemiz öyle bir ülke ki, geçmişi böylesine "kanlı" biri, başka hiçbir yer kalmamış gibi ADALET BAKANLIĞI koltuğuna oturtuldu.



Yetmedi, Aralık 2002'de DYP Genel Başkanı yapıldı.



*



Evet şimdi bu ülkenin savcılarına soruyoruz:



22 Temmuz'dan itibaren dokunulmazlık zırhı bulunmayan Mehmet Ağar'a yaptığını itiraf ettiği "bin operasyon"un neler olduğunu, bu operasyonların kimlerin kararıyla ve kimlerin katılımıyla gerçekleştirildiğini soracak mısınız?



Abdullah Çatlılar'la, Haluk Kırcılar'la kurduğu ilişkilerin gerçek muhtevasını soracak mısınız?



Binlerce faili meçhul ve yüzlerce kayıp olayının aydınlatılması için Ağar'a bildiklerini anlattıracak mısınız?



Hiç kuşku yok ki, binlerce faili meçhulün nasıl bir politikayla, nasıl bir örgütlenmeyle gerçekleştirildiği hakkında birinci dereceden bilgi, sorumluluk ve yetki sahibi bir isimdir Mehmet Ağar.



Hiç kuşku yok ki, bugün bir mezarları bile olmayan kayıpların akıbetini doğrudan bilebilecek isimlerin de başında gelmektedir.



Mesele, Ağar'a bu soruların sorulup sorulamayacağındadır.



Gerçek şu ki, Ağar'ın asıl dokunulmazlık zırhı, parlamenter kimliğinde değil, "toplayın devletin zirvesini orada anlatayım. Zaten herşey orada kararlaştırıldı" sözlerindedir. işte bu sözler nedeniyle kimse dokunamaz Ağar'a.



En kısa sürede bunun kanıtlandığını görecek herkes. Parlamenter dokunulmazlığı kalkmış olmasına karşın, düzen, Ağar'a dokunmayacak. Göreceksiniz!







http://www.yuruyus.com/ww...ews.php?h_newsid=3302&amp