god is dead t shirt ü ile cumaya gitmek

[bluemoon24]

çok ilginç tepkilere maruz kalacağınız durumdur. hele bir de farkında değilseniz...



her perşembe gecesi olduğu gibi yine geç yatmış ve cuma ancak öğle saatlerinde uyanabilmiştim. saate bakmamla birlikte içimdeki adrenalinin tavan yapması bir oldu. namaza yaklaşık on dakika kalmış ve ben çizgili pijamalarım ve ninja kaplumbağalardan donatello terliklerimle yüzümü buruşturarak aynaya bakıyordum. içimden bir cuma gitmesem ne olur en iyisi gidip uyumak diye geçirsem de soğuk suyu yüzüme tazyikli bir şekilde vurduktan sonra bu düşüncelerden sıyrıldım.



abdest aldıktan sonra beş dakika ya da daha az vaktim kalmıştı. bir yandan gidilecek camiyi düşünürken bir yandan üstüme ne bulduysam geçirmenin telaşı halindeydim. buraya 5 dakikalık mesafede bulunan fatih camisine gitmeyi düşündüm. fakat sabah yeni uyanmanın tembelliğinden midir bilinmez üşenip arka sokaktaki daha ufak ve şirin olan mahalle camisine gitmeye karar verdim. sonradan anladım bu kararın ne kadar isabetli oldğunu. dışarı çıktım koşar adımlarla ama koşmadan yola koyulup ilerlemeye başladım. bakkal şenol amca her zamanki gibi gazetemi ekmeğimi hazırlamış, verdiğim selamı içtenlikle alarak hoşgeldin te işte te orda seninkiler* dedi. parasını ödeyip gelirken alırım bunları şenol amca diyerek kapıya yöneldim. hayırdır böyle öğle vakti nereye yolculuk dedi. mahalle bakkalı olmanın verdiği yetkiye dayanarak. soracağı sorunun zaten bilincinde olduğumdan sorusunu daha tamamlayamadan alelacele cumaya gidiyorum yarım saate gelirim dedim. ha iyi şimdiden allah kabul etsin evladım dedi. buraya kadar herşey sıradan her zaman şenol amca ile yaşadığım klişe diyaloglardan biriydi. fakat yanında oturan oğlu enver in pis pis sırıtması o sıra aklımı meşgul etmedi değil. üstünde durmayarak geç kalmamak için çıkarak iri cüssemle hulk gibi sert fakat bir o kadar nike reklamlarında sek sek seken sporcular kadar narin koşmaya başladım.



ben gittiğimde zaten cami dolmuş dışarı hasır kilimler serilmişti. dışarıda serilmiş olan kilimin bir ucunda yer alarak oturdum. az ötede bir üst sokakta bulunan istanbul üniversitesi ilahiyat fakültesi öğrencileri vardı. içlerinden bir tanesi ile göz göze geldim ardından ekşi bir surat ifadesi takınarak başını iki yana salladı ve başka tarafa döndü. ardından eğilerek arkadaşlarını dürttü. bir şeyler söyledi pür dikkat kesilsem de konuşmalarından yüksek sesle söylendiğinden olsa gerek iki kelimeyi çekip çıkarabildim bakma lan bakma bugün herkes bir garip hayırdır inşallah diyerek üstünde fazla durmadım. namaz bittikten sonra dışarı çıkan gençlerin, orta yaşlıların önce uzaktan bakıp sonra gözlerini kısarak daha dikkatli baktıktan sonra yuh artık gibi bir mimik takınarak gitmeleri benim açımdan son noktayı koydu. o an içimden eee ne var ulan ne var diyerek sessizce haykırdım. ancak ayakkabılarımı giymek için eğildiğimde giymiş olduğum çift taraflı t-shirt ü farkedebildim. hiç istemeden trajikomik bir olayın baş rolünü oynuyordum. insanların bakışları vardır rahatsız edici. hani dersiniz gelse bi laf etse de kavga çıksa. ama etmez uzaktan öylece bakar kendinizi kötü hissetmenize neden olur. siz de yanına gidip ne var lan ne bakıyorsun diyemediğiniz için daha fazla rahatsız olursunuz.



cami biraz boşalınca çıkarak bakkal a uğradım ekmek ve gazeteyi alarak tam kapıya yönelmiştim ki enver sırıtarak nasıl geçti namaz dedi. ulan nasıl geçtisi mi olur allah kabul etsin denilir hem gitmiyorsun hem saçma sapan konuşuyorsun dedim. aslında verilebilecek çok cevabım vardı fakat sinirle ağzımdan istem dışı bu kelimeler dökülüverdi. şenol amca dediklerimi dudaklarını birbirine sıkıca yapıştırıp başını iki yana hafif hafif sallayarak onayladı. oğlum hadi ben kamyonu bekliyorum sen de gitsene abilerinle demesine karşılık sorusu cevapsız kaldı.



eve doğru giderken bugün yaşadığım olayın aslında o kadar da garipsenmemesi gerektiğini düşündüm. sonucta god is death benim değil nietzsche nin sözüydü. bu düşüncenin verdiği hafiflikle, koşar olmayan ama yavaşta sayılmayacak adımlarla eve doğru yürüdüm. yürürken aklıma geldi sahi her metal müzik dinleyen satanist midir ?

cemaat içinde ingilizce bilen birinin olmadığını umarak cumayı icra etmek, ironi yapmaya çalışırken hayatını kaybetme ihtimalini göz ardı etmek, saçmalamak,

camidekilerin çoğu hangi anlama geldiğini bilmediği için çok da tehlike arzetmeyen eylem. asıl sorun bu tişörtü giyen arkadaşın içinde bulunduğu çelişik durumdur. god is dead tişörtü ile camiye gittiğine göre sanırım cenaze namazına gidiyor bu arkadaş.



ayrıca harward felsefe bölümündeki duvar yazısını hatırlatmak isterim:

god is dead.

nietzsche ise dead! god)

atlas pasajı tişörtleri diye bir fenomen oluştu.bizim zamanımızda aynı tarz heavy metal baskılı tişörtler vardı.bütün bunlar ucuz yollu tarz sahibi gözükmenin kısa yoluyduhala öyle.fakat yeni nesil tişörtler bir tavrı ifade etmekten çok daha ironik,daha müstehcen ve politik olarak daha sert.bunları giyen kitle genelde manasını bilip,kalpten mesajına bağlı bir kitle.pazardan ya da seri sonu ucuzlukculardan alınan üzeri lick me yazılı tişörtü giyen ev kadını yaşlı teyzelerden farklı olarak.

benim fikrim üzerinde ne yazarsa yazsınmesaj veren,espri yapan,yalayan,yalatan her türlü ürün kişiyi araba arka camına ya da duvara çeviriyor.
http://img152.imageshack.us/...

http://img208.imageshack.us/... *

nietzsche'nin nasıl yazıldığını bilen filozof/ulvi bir cemaat üyesi tarafından bilimum taşak konusuna maruz kalınmasına neden olacak davranış.

o t-shirt'te söz nietzche'ye ait. bizimkisinde s de var. hmm..

ha bir de, hani olur da önden görünüş tehlike arz ederse, hemen bir futbolcu edasıyla arka dönülür, eller dirsekten bükülmek suretiyle baş parmaklar tanrının verdiği ayarı gösterir, cemaatin gönlü alınır.



çok şükür ya rabbi.


- lan kafir, god is dead t shirt ü ile cumaya gelmeye utanmıyor musun?

+ pardon, ben tanrının cenaze namazı sanmıştım.

- !?

kazanılan sevabı değiştirmez..

cami duvarına işemek ile eşdeğer sayılabilecek olaydır..

fuck your god tişörtüyle gitmekten daha riskli bir olay değildir.

benzer bir durum, the father sent his son to be the saviour of the world john 1:14) tişörtü ile cumaya gitmektir. cuma çıkışında oğlum misyoner mi oldun lan tepkileri ile durumun farkına varmıştım, ama o zamanlarki ingilizcem i like doner with ayran dan ileri olmadığı için pek de sallanacak bir şey olmadığına karar vermiştim.

üzerinde ne yazdığını bilmiyor ve tüm iyi niyetinle namaza gidip namazını kıldıysan zannımca herhangi bir mahsuru yoktur. ancaaak bu durumda insanın aklına şu geliyor: be adam madem üzerinde ne yazdığını bilmiyorsun tişörtün, ne diye giyersin?



gora'da ki müzik aç ama yabancı olmasın, ne bileyim belki anama küfür ediyorlar diyen ufo gören masum köylü amca gibi olayı araştırmalı, üzerindeki tişörtte ne yazdığını bilmelisin. ne bilesin belki anana küfür ediyorlar.



ha aklıma ne geldi. birkaç sene evvel salacak sahilde 3-4 hatunluk bi gruptan birinin üzerinde lick my pussy yazılı pembe bi tişört vardı. hanım kızımız mutlu mutlu gülümseyip güneşli havanın ve manzaranın tadını çıkartırken sanırım verdiği mesajdan bihaberdi.

pre intermediate seviyesindeki bir imam ya da beginner seviyesindeki bir cemaat mensubunun görmesi ile çok pis sikertileceğinizin adı konmamış halidir. hayatı artık ona sıkıcı gelmeye başlayan mümin cihangir de ki manzarılı camiye, cumaya giderek göt kaşıntısını giderebilir, abi vurma, bak arkada da niçe iz det yazıya valla bak bak diyene kadar sağ ayağı bileğine kadar azına sokulabilir. -e bilmek ekini kullanıyorum çünkü -e bilir de ondan. neticesinde türkiye burası, herşey olur. olmaz diye bişi yok, yalan mı?

ilginç bir durum. bu t-shirte sahip birinin cumada ne aradığı da ayrı bir tartışma konusu olabilir.





Kaynak: İtüSözlük