kızının mezuniyetine alınmayan başörtülü anne

[bluemoon24]

bugün itibariyle gazete manşetlerine konu olan bir anne. başörtülü olduğu için kızının üniversite mezuniyeti törenine girememiş.



konuyla ilgili anahtar kelimeler: başörtüsü, türban, mezuniyet, kamusal alan.



konuyla ilgili bir ayrıntı: çoğu gazetede annenin diğer aile fertleri tanıtılmamasına rağmen tercüman gazetesi anne için şehit anası ibaresini kullanmış. bununla ilgili anahtar kelimeler: duygu sömürüsü, şehit anaları, kelalaka



değişik kaynaklardan haberi okumak için:



http://www.tercumangazete.com/...

hürriyet gazetesi'nde de çıktı ama bulamadım: http://www.hurriyetim.com.tr

bu işlerin temelde varacağı en son noktayı açıklamak yerinde olacak:







terbiyesizliğin önde gideni, alınmayan anne türbanlıdır, ama bir diğeri de başörtülüdür ki almayan insanın aslında türbanın üniversitelerde olmamasına karşı olduğunu düşünüyorum bu kadar saçmaca ve bütün bu 'üniversitelerde neden türban olmamalıdır?' söylemlerine çomak sokan gereksizce olduğu kadar, acımasızca ve terbiyesizce bi harekettir.. bunu saptıran insanların eline verilmiş büyük bir kozdur ve netekim görülen o ki saptırmak için de sebep çoktan olmuştur.



vicdan azabına eş, kayna kayna sakarya,

öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya.
bursa'da ziraat fakültesi dekanı prof. katkat, mezuniyet töreninde, ilk 3'e giren öğrencilere diplomalarını başörtülü velileriyle beraber verdi.



uludağ üniversitesi ziraat fakültesi'nin 2004-2005 eğitim-öğretim dönemi mezuniyet töreni, fethiye kültür merkezi'nde yapıldı. başörtülü tüm katılımcılar salona alınarak tam bir demokrasi dersi verildi. başörtülü velilerin içeriye alınmasının yanı sıra fakülte bünyesinde ilk 3'e giren öğrencilerin diplomalarını da başörtülü veliler ile fakülte dekanı prof. vahap katkat kürsüye çıkarak birlikte verdi.



kaynak: dünden bugüne tercuman)

türbanı kamusal alana sokmakla büyük bir siyasi zafer kazanacak olan, böylece tabanına verdiği büyük bir sözü yerine getirerek bir sonraki seçime yüklü miktarda oyu daha garantileyecek olan rte'nin son oyunu.



istabul, ankara, izmir gibi büyük şehirlerde bugüne kadar hiç böyle bir şey duyulmadı, görülmedi de insanların nispeten daha inançlı olduğu bile söylenebilecek erzurum'da nasıl yapıldı böyle bir hareket? şahsen, ateist bir yöneticinin bile başörtülü bir anneyle uğraşmayacağını düşünüyorum. bir yöneticinin sırf başörtüsü takıyor diye bir annenin kızının mezuniyetine katılmasını engellemesinin ne inançsızlıkla ne de kanunlarla açıklanabileceğini zannetmiyorum. bunun altında kesinlikle bir kurgu, bir kasıt ararım.



her şey açık ve net: bakın başörtülüler nasıl eziyetler çekiyor, imansız deyyuslar nasıl da eziyet ediyor dini bütün mü'minlere diyebilmek için bir annenin hayatındaki en güzel günlerinden birisinin berbat edildiği ve zaten çoktan satınalınmış olan basınyayınımızın da bangır bangır bağırdığı, sanki olayın sorumlusu mevcut kanunlarmış gibi yansıtarak insanların gözüne soktuğu, yaygara kopardığı bir oyundur bu olay.



ayrıca



sözde bölücülüğü engellemek adına yapılan, bölücülükten başka bir şey olmayan insanlık dışı bir hareketle karşı karşıya kalmış anne.



başında örtüsü bulunan kadınların haklarını kısıtlamanın doğru olduğunu iddia edebilecek kadar densiz insanların varlığı akıllara sığabilir bir şey değilken, nasıl da sineye çeker durur bunu vatanını seven başı örtülüler. kimi kendim olarak yaşayamadığım topraklarda ne işim var deyip çekip giderken kimisi de ecdadının akıttığı onca kanı, ve yüreğindeki vatan aşkını, bu topraklara sahip çıkmaya yeter ve gerek görerek üzülse de, incinse de, kırılsa da, dışlansa da bırakmaz vatanını..gitmez yurdundan.ama birileri uğraşır, didinir adeta onların yok olması için. üniversite öğrencilerinin başlarını örtmesini siyasi kılıflara sokabilen insanlar, hangi mazeretle daha da ileri giderek hiçbir art niyetle bağdaştırılamayacak bir annenin başörtüsüne dahi karışabilir olmuşlardır bilinmez.

biz ki vatanımızı dışarıdaki düşmanlara karşı korumakla yükümlüyken, üzerlerindeki kumaşların metrekaresine bakarak kendi insanımızı gruplara böler olmuşuz!yazık bize..



işgüzarlığa kurban gitmiş bir annedir. kamusal alanda türban yasağını hiç tartışmadan,ne kadar gereklidir ne kadar değildir demeden sadece bu duruma bir bakmak lazım.

ilk olarak söz konusu kişi bir annedir ve bir annenin en büyük emellerinden biri de çocuğunun mezuniyetini izleyebilmek,diploma alışını görebilmektir. insanlar hayatlarında her yıl diploma almadıkları için,belki de hayatında bir kere görmek ve de en çok görmek istediği şeyi görmekten mahrum bırakılmıştır bu anne.

peki madem bu kadar önemli,neden türbanın çıkartıp paşa paşa içeriye girmedi? şahsen düşünüyorum da sırf işgüzarlık sebebiyle beni o kadar insanın içinde geri çevirseler,potansiyel suçlu muamelesi yapıp giremezsin deseler ben de inat ederim bulunduğum çizgide. belki şimdi o anneye sorsanız pişmandır,keşke türbanı çıkartıp girseydim demektedir. yani o psikoloji dahilinde annenin türbanını çıkartmamasının ardında öfke,üzüntü ve inat yattığına inanıyorumtürbana olan bağlılığın evladının diploma alışını görme isteğini bastırmasına değil.

yakın zamanlarda bir de adalet bakanı cemil çiçek'in eşi bilkent üniversitesi'nden mezun olan kızının diploma törenine türbanıyla katılmış,hiçbir engelleme olmadan. yani ortadaki kanunun sırf bu ve benzeri olaylar için ufak bir şekilde çiğnenmesine devlet de göz yumuyor.

toparlamak gerekirse oratadaki kanun devlet tarafından bu kadar katı bir şekilde uygulanmıyor. yıllardır çeşitli mezuniyet törenlerine anneler türbanlarıyla,başörtüleriyle katılıyor. hatta bu konuda çok hassas olan askeriyede bile yemin törenlerinde annelerin,asker yakınlarının türbanlarıyla bulunmalarına göz yumuluyor.

bu olayda bir suçlu varsa türbanlı ya da eşarplı annelerin içeri alınmamasını söyleyen kişidir,yani erzurum atatürk üniversitesi rektörüdür,işgüzarlık yaparak ülkenin çok hassas bir noktasında kabuk bağlamak bilmeyip sürekli kanayan yarasını kaşımıştır. eğer kendisi hayatın diğer alanlarında da bu kuralı bu kadar katı uyguladığı gibi idealist ve kararlı olsaydı sanırım hem kendisi hem de erzurum atatürk üniversitesi başka yerlerde olurdu.

anahtar kelime: duygu sömürüsü dedim daha olayın ertesi günü bu olayla ilgili inciler bir bir dökülmeye başladı. şöyle ki, okuduğum gazetenin bir sayfasında ilk önce erzurum'daki olaydan sonra bilkent üniversitesi'ndeki törene başı örtülü anneler katılabildi bir diğer sayfasında abdullah gül olayı kınadı, türkiye ne kadar ilkel bir ülkedir dedi gibisinden bir yığın laf vardı.



o zaman düz mantık düşünmeyi her şeyden çok seven biri olarak yine düz mantıkla soruyorum: sırf bir şeyleri tekrar tekrar gündeme getirmek, temcit pilavı gibi aynı konuyu ısıtmak için yapılan şehit anası, vatan sevgisi sosuyla bezenmiş bir haber değil miydi bu? olan olmuş, bir türk kadını başörtüsüyle girememiş törene ama ardından bunun bangır bangır yazılması, sanki türkiye'nin en büyük insan hakları sorunu buymuş gibi lanse edilmesi, ardından devletin yine bu konunun mağduru olduğunu cnn'lerde ülkeyi şikayet ederek belirten üst kademelerinin bu konuyla ilgili açıklamalar yapması ve ikinci kez altını çizerek söylüyorum ki bunun ülkede yükselen ucuz milliyetçilik dalgasının bir numaralı ekürisi şehit anaları, vatan sevgisi kelimeleriyle üstüne bastırılması altında yatan bir şeyler olduğu izlenimi vermiyor mu?



çok düz mantık olmadı ama şüphelendim, sordum.

yobaz anne - kahraman rektör ve dininin gereğini yerine getiren kadın - allahsız rektör bakış açılarından didiklendikçe didiklenen ve neticede bi boka yaramayan konu.

kendi özgürlükleri kısıtlanmayan özgürlükçülerce 'bir boka yaramayan konu' olarak nitelendirilen, oysaki bir çok insanın kanayan yarası olan, hayatını mahveden konuya bir örnek. bu kişilerin kendi kuyruklarına basıldığında ise en büyük özgürlük, hak, hukuk, gak-guk savaşçısı kesilirler. iceride dışarıda hücreleri parçala diye bağırırlar. dışarıdaki hücre anlayışları nedir çok merak ettim.

'olan olmuştur didiklemeye ne gerek var' şeklindeki zihniyet de ayrı bir komedidir. söyleyecek bir laf bulamamaktayımdır.

ya kadıncağız seyretmeye gelmiş işte kızının törenini... oğlunu şehit vermiş ne alaka filan denmiş... yuh be,nesi ne alaka bu ülke için oğlunu vermiş daha ne olsun...başlarım ben böyle işe ya.. türban ayrı baş örtüsü ayrı şey,içine ettikçe ettiler yeter artık...



ama lgs sınavına türbanlarını çıkartmadıkları için alınmayan iki kıza kızarım... bu ideolojiktir... kurallara karşı koymaktır... ve doğru değildir...



Kaynak: İtüSözlük