delirmek

[bluemoon24]

akıl sağlığını yitirmek,ayırt etme gücünden yoksun kalmak..



konrtolü kaybetmek.

tuvalette durup dururken çiki çiki tay tayy hoop amigoo fayn fayn diye bir şarkı uydurup bu şarkıya katıla katıla gülmek ve gülerken ıkınmadan kaynaklanan boku izleyip hüzünlenmektir.

hepimizin başına bir kez geldiğini tahmin ettiğim olay. alayımız divaneyiz yani.

sürekli 'onu' düşünmek sonucu meydana gelen durum.o yok artık durumunu kabullenememek.



1. perde, 1. bölüm...

- bu gün nasılsın?

bu gün ne kadar deli oluğumu düşünüyorsun?



- soru sorduğumu düşünerek cevap bekledim, oysa sen soru soruyorsun.



hazırlıksız yakalandığın her şey telaşa düşürüyor seni değil mi?



- seni buraya neden getirdiğimizi biliyor musun?



hımm kolay bir soru oldu, halbuki zorlamalısın biraz kendini, daha iyisini yapabileceğinden eminim.



- bize yardımcı olmalısın.

- cevap vermek yoruyor seni.



yorulduğumu anlıyor olmanız ne garip. oysa ben yıllardır her gece, uyku yerine yorgunluk biriktiriyorum.

o günden beri.



- o gün?



evet o günden beri, hani şu kolu kırılan çocuk...



- bunu anlattığını hatırlamıyorum.



oysa ben her gece bağıra çağıra anlatıyorum bunu.

hepinize.

duymak istememeleriniz hatırlamalarınıza engel oluyor. kulak kapatmak ne kadar kolay değil mi?

kulaklarınızı kabartmaya yabancı olmanızdan mıdır?

yoksa bu kadar kaba kulaklara nasıl sahip olabiliridiniz.



- anlatır mısını lütfen?



bir çocuk, bir polis ve kırılan bir kol.



- sebep neydi peki?



işte bunlar.



- hayır! kolun kırılmasına sebep?

sebep mi?





sebep mi?





bir çocuğun kolunun kırılmasına nasıl bir sebep arayabilirsiniz. hangi gerekçe haklı kılabilir bunu?

sebep mi soruyorsunuz bana?



- sakin lütfen?



herhangi biri olduğunun farkında değil misin hala.

neden orada olduğunu daha iyi anlıyorum şimdi. bir deliyi sağıltmaya yeltenmen boşuna değil. anlayamadığın için delirmiyorsun. ortalama yaşamak zor değil. herhangi biri, ayşe, ahmet ve diğerleri...



- kendini daha mı zeki görüyorsun?

daha iyi soru sorma ihtimalini saklı tutuyorum hala.

kendimi daha zeki görmüyorum elbette, sadece sizi daha aptal buluyorum.



- oysa burada soru soran benim. deli olan sen. yer mi değişmeliydik yoksa?



bir fıkra anlatmamı ister misin?



- lütfen.



adamın birinin arabası tam akıl hastanesinin önüne geldiğinde bozulur.

adam arabadan iner ve arabayı kontrol eder. tekerlere sıra geldiğinde tekerlerden birinin dört bijonunun da iptal oldyuğunu görür. başlar kara kara düşünmeye.

bu sırada akıl hastanesi bahçesinden seslenen bir deli ışık olur.

her bir tekerden birer tane bijon söküp, o tekerleğe takarsan her bir tekerlekte üç bijon olur ve bu seni en yakın tamirhaneye kadar götürür.

adam şaşırır ve sorar.

- ama senin orada ne işin var?

deli cevap verir.

- ben deliyim, aptal değilim.



yanlış algıladıkların sayesinde oradasın.

bense anlamaya çalışmalarım yüzünden senin aptal kurallarına ve yasaklarına uymak zorundayım.



yasaklarrrrrr...



- hımm yasaklar, seni yasaklar buraya sürüklemiş olmalı.



kendini bir halt zannediyorsun değil mi? hakkımda vardığın kanıların doğruluğundan o kadar eminsin ki, yanılma payın yer bile işgal etmiyor zihninde.



- yasaklardan bahsediyorduk.



biz bahsetmiyorduk, sen iç monolog yapıyor olmalısın. sesli düşünmeler tehlikelidir. ben bunlar yüzünden buradayım.



...buraya çöp dükmek yasaktır.

...lütfen çimlere basmayınız.

... kabuklu yiyecekler yemeyiniz.



dünya yanıyorrrr.

dünya yanıyor ve biz hala yiyeceklerin kabuklarında vitamin arıyoruz. kadınlar, erkekler, çocuklar...

dünya bir bilinmeze sürükleniyor. savaşın nemli yüzüne çocuklar asılmışşş.

bombalarrrrrr.

bombalarrrr.

sesleri duymuyor olamazsın.

her tarafta kurşun sesleri

artık delmiyor kurşunlar, saplanıp kalıyorlar bedenlerimize.

sen bir kurşunla yaşamanın ne demek olduğunu biliyor musun?

ben o günden beri, vücudumun her yerine saplanmış kurşunları ayıklıyorum.çıkardıkça saldırıyorlar. etim paramparça.

her yanımda kırık kollar, üniformalar, çocuk sesleri.

sen, lacivertin ne demek olduğunu biliyor musun?

bak şu izlere. bunlar senin yasaklarının, anlamamalarının izleri. bunlar dilsiz kalmışlıklarım. söyleyemediklerim.

basamadığım çimler. yiyemediğim yemişlerin kabukları. çığırtkanlığını yaptığın yasalarının aldığı canlardan kalma. işkencelerinde bekaretini bozduğun kızlarım.

okunmasın diye yaktıkların. işsizliklere çarelerin.

ilaçsız ölenlerin melhemi bunlar.

özgürlük diye elime tutuşturduklarının yaraları bunlar.

bak! bu yarayı çok seviyorum ana dilim...



- çok yoruldun biraz dinlen.



dur!

bu izler korkutmasın seni. bunların daha derinleri var, iç organlarımı görmek ister misin?

bağırsaklarımı deşmeliyim senin için.



- vücudunda bir tek iz bile yok, kendini kandırıyorsun.



kulakların kadar kapalı gözlerinde. görmek istemediğin şeyleri yok sayıyorsun sen de tıpkı diğerleri gibi.

yoruldum. git.



ışık söner.

beş dakika çay ve ihtiyaç molası)

2.perde, 2. bölüm

kapatın ışıkları.

- karanlıkta konuşmak istiyorsun.

deli oluyorum doktor şu kendinden emin tavrına!

bir çırpıda anlayıveriyorsun ne istediğimi, nasıl istediğimi.

üzgünüm ama

hayır doktor!

hayır!

karanlıkta konuşmak istemiyorum, çevrenie bulaştığınız karanlıktan sıyrılmamın tek yolu, kendi karanlığımı yaratabilmek.



- hımm demek karanlık olan bizleriz.



her halimi tanımlayacak kadar gözleriniz kararmış.



- anlayabildiğimi sanmıyorum.



anlayamadığınızdan o kadar eminim ki.

bakın doktor!

bakın etrafınıza.

beni sağıltmaktan vazgeçin doktor,

bir çocuğun koluna 20 yıl sonrasının teroristini yapıştıranlardan daha masumum ben.

15 yaşında vatan haini olma ihtimali ile kolu kırılan kadar masumum ben.



- daha açık lütfen!



açabilirim evet, açabileceklerim yığınla.

açmak istediklerim...



dönüp bakıyorum da ardıma,

bir geceye sığdırdığım koskaca bir karanlık.

15 yaş,

bölünmez devlet bütünlüğü...



aydınlanmak ne demek biliyor musun doktor?



- elbette.



ne kadar eminsin yine.

oysa hiç acı çekmiyorsun elbette derken.

içinde bir yerlere değmiyor çıkarken bu sözcük.

hiç izi yok ses tonunda, kendinle cebelleşmenin.



- aydınlanmak diyordun.



delirmekle eş.



- kendi kendine konuşuyorsun, sohbet etmek istiyorum oysa ben.



ha pardon doktor! pardon!

aydınlanmak, önce sana öğretilenleri unutmakla başlar doktor.

ben unutmaya başladığımda, tanımlandım...

deli...



- deli değilsin, yardıma ihtiyacın var.



yanılıyorsun doktor.

yardıma ihtiyacı olanlar dışarda.

bacımıza tenezzül etmeyenler hani, üstelik boynuzları da yok.

ahlak timsaliler.

kırılan kolu yene alırlar.

vatan kurtarırlar.



ah doktor!



ah çıldırmak için bunca sebep varken,

dışarda sağlıklı yaşayanlarla uğraşmalısın.

neden hissedemiyorlar?

duyargalarının kütleşmesine neden aldırmıyorlar?

savunma mekanizmalarını nasıl bu denli hızlı çalıştırıyorlar?

onlara sormalısın.



ah doktor.



ben kör olmak isterken, onlar nasıl ağızlarından salya saçarak seyredebiliyorlar.

ben duyum eşiğimi yerle bir etmek isterken,

onlar nasıl kulak kabartıyorlar.



benimle değil doktor.

yanlış yerdesin.

ben kendimi odama kapattım korkma benden...



çabuk yoruluyorum doktor.

kendime bir mola vermeliyim.



ışık söner, perde kapanır.)

bir insanın ulaşabileceği en yüksek mertebedir. ne akademik kariyerler. ne de toplumsal kimlikler. örneğin askeriyelerdeki rütbeler. ya da bir şirketteki isminizin önüne eklenen ünvanlar.

doktor olmak mesela. öğretmen. dişçi. avukat...



hiçbiri gerçek değildir. belki dünyanın en büyük cerrahı olup da milyarlarca insanı kuratarabilirsiniz. yeter mi? yetmez. hep ünvanınız isminizin önünde olur. hep siz, siz olamazsınız. oysa delirmek öyle mi?

isminiz ve ünvanlarınız ortadan kalkar. gerçek özgürlüğünüze kavuşursunuz. ana caddede onlarca teneke kutuyu belinize bağlayıp da son sürat koşabilirsiniz. ya sa balkonunuzdan aşağı işeyebilirsiniz.

sağlıklı bir zihinle dünyaya gelip de bu hayatın ne kadar saçma olduğunu tüm hücrelerinizle kabul edip gerçek kimliğinize kavuşursunuz.



siz, siz olursunuz.



gündelik hayatın gündelik zırvalıkları yormaz sizi. korkmazsınız. hayat sonu çok iyi bilinen ve defalarca izlenmiş olan boktan bir fransız filminden daha bayat ve sıkıcı gelir.

siz izlemeyi bırakırsınız. aktör siz olursunuz. oynarsınız. bir cenaze merasiminde oynarsınız. kimse kızamaz size. kimse sizi yardırgayamaz. ve en önemlisi yargılayamaz. ne toplumsal kanunlarla ne örf ve adetlerle.

evrensel bir dokunulmazlık zırhınız olur. kutsal bir dokunulmazlık zırhınız.



cennetin kapıları size açılır. cennetin şeref konuğu olursunuz. çabalamanıza gerek kalmaz. ibadet etmenize. tövbe etmenize. sevap işlemek için kendinizi feda etmenize gerek kalmaz.

siz, siz olursunuz. bencil, ilkel, umarsız!...



korkar sizden insanlık. çekinirler sizden. gözlerini gözlerinizden kaçırır insanlar.



delirin artık. 7 milyar deli olsun evrende. delirin artık. hesapsız kitapsız cennete gitmek adına. dünyadan tüm manevi ve kutsal değerleri sökmek adına.



delirin!...



siz, siz olmak istiyorsanız delirin!



çünkü



delirmek güzeldir.



Kaynak: İtüSözlük