Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Darwin ve Moleküler Devrim Ancak Darwin, genetik süreçlerin nasıl işlediğini
-özelliklerin bir kuşaktan diğerine nasıl aktarıldığını- bilmiyordu. Ebeveynler
ve yavrular arasındaki genel benzerliğin farkında olsa da, kalıtım sürecinin
ayrıntılarını anlamamıştı. Oysa, tam da Darwin'in evrim düşüncesini
geliştirmekte olduğu sıralar, Gregor Mendel, bu ayrıntıları anlama
aşamasındaydı. Darwin, Mendel'in makalesini hiçbir zaman okumadı. Sonuç
olarak, o sıralar kalıtımla ilgili geçerli yaklaşım olan karışımsal kalıtım
düşüncesiyle yetinmek zorunda kaldı. Bu düşünceye göre bir yavru, ebeveynlerinin
özelliklerinin bir karışımını taşırdı ve genellikle bir özellik, anne ve
babanınkilerin ortalaması gibiydi.Ancak, Türlerin Kökeninin
yayımlanmasından sekiz yıl sonra (Mendel'in makalesinden bir yıl sonra),
1867'de, bir mühendis olan Fleeming Jenkin, karışımsal kalıtım ve doğal
seçilimin birbirleriyle uyumlu olmadığını gösterdi. Biri kırmızı, diğeri beyaz
iki kutu boya olduğunu ve doğal seçilimin kırmızı özelliği yeğlediğini
düşünün. Karışımsal kalıtım durumunda, kırmızı bir birey ile beyaz bir bireyin
çiftleşmesi sonucu oluşacak yavrular her zaman pembe olacaktır. Yalnızca
kırmızı ile kırmızının çiftleşmesi durumunda kırmızı bireyler ortaya çıkacak,
diğer tüm çiftleşmelerdeyse (ör. beyaz + kırmızı: pembe + kırmızı) kırmızılık
azalacaktır. Yeni ve yararlı bir özellik olan kırmızı, büyük bir olasılıkla
ender olarak ortaya çıkacak ve hakim durumdaki beyaz form ile çiftleşerek pembe
yavrular üretecektir. Diğer bir deyişle, karışımsal kalıtım her şeyin
orta noktaya yaklaşmasına yol açacak, renk pembeye yaklaştıkça, bir uç nokta
olan kırmızı yok olacaktır. Fleeming'in düşüncesi, haklı olarak bunun doğal
seçilimin etkisine ters düşen bir süreç olduğuydu.Darwin, Jenkin'in
haklılığını görerek kuramını kurtarmak için bir yol aradı ve pangenesis adını
verdiği kendi kalıtım kuramını ortaya attı. Bu kuram özünde, Jean-Baptiste de
Lamarck adlı Fransız biyologun, 19. yüzyılda dile getirdiği ve sonradan
Lamarkizmle tanımlanacak olan kalıtım sürecine benziyordu. Bu süreç,
edinilmiş özelliklerin kalıtımını içeriyordu. Temelde Lamarck, bir canlının,
yaşamı süresince edindiği özellikleri yavrularına geçirebileceğine inanıyordu.
Lamarck'ın kendisi tarafından kullanılmamış olmasına karşın, bu konudaki en ünlü
örnek zürafanın boynuyla ilgili olanıdır. Lamarkizme göre tek tek her zürafa, en
üst dallardaki yapraklara ulaşabilmek için yaşamı boyunca boynunu gerdiği için,
yaşlı bir zürafanın boynu gençlerinkine göre biraz daha uzundur.
Lamarck, zürafanın boyun uzunluğundaki bu değişimin yavrularını da
etkileyeceğini düşünüyordu; böylece sonraki kuşağın zürafaları, yaşamlarına
önceki kuşaktan daha uzun boyunlarla başlayacaklardı. Darwin'in Pangenesis
Kuramı ise bu süreç için bir mekanizma öneriyordu: Vücudun değişik parçalarında
üretilen gemüller, kana karışarak eşey hücrelerine, yani erkekte sperm,
dişideyse yumurta hücrelerine taşınıyordu. Her bir gemül, anatomik bir parça ya
da bir organa ait özellikleri belirliyordu. Bu durumda bir zürafanın yaşamı
boyunca boynunu germesi, boyun uzunluğu gemüllerinin sürekli daha uzun boyun
sinyalleri göndermesine neden olacaktı.Lamarck ve Darwin yanılmışlardı.
Darwin'in kurguladığı sistemin yanlışlığını ortaya çıkaran, kendi kuzeni Francis
Galton oldu. Galton, birkaç kuşak boyunca tavşanlara, başka renk tavşanlardan
kan verdi. Darwin haklı olsaydı, kanın içindeki yabancı renk gemülleri nedeniyle
alıcı tavşanların en azından birkaç tane 'yanlış renkte'yavru üretmeleri
beklenirdi. Oysa Galton, deneyi birçok kuşak boyunca tekrarlamasına karşın,
beklenenden farklı bir renk oranı gözlemlemedi. Jenkin'in eleştirilerini
yanıtlayabilmek için son çare olarak Pangenesis'e sarılmış olan Darwin'se,
Galton'un ortaya koyduğu delilleri kabul etmek istemedi. Sonunda, Darwin'in
öldüğü sıralarda, Alman biyolog August Weismann, sperm ve yumurta oluşturan eşey
hücrelerinin diğer vücut dokularıyla ilişkisi olmadığını ortaya koydu. Yani. bir
zürafanın boynuyla sperm/yumurta üreten hücreleri arasında hiçbir iletişim
yoktu. Dolayısıyla Lamarkizm ve Pangenesis, biyolojik olarak
olanaksızdı.Darwin'in, Mendel'in çalışmaları konusunda bilgisi olsaydı,
Jenkin'i yanıtlayabilmek için son derece ayrıntılı, üstelik de bütünüyle yanlış
olan Pangenesis Kuramı'nı ortaya atması gerekmeyecekti. Mendel, bezelye
bitkilerini üreterek yaptığı gözlemlerine dayanarak, daha sonra gen adı
verilecek olan kalıtım etkenlerinin, bireyin deneyimlerinden etkilenmedikleri,
aksine, kuşaktan kuşağa bir bütün olarak ve değişmeden aktarıldıkları sonucuna
vardı. Ayrıca bazı koşullar altında, bir özellik geçici olarak gizli
kalabiliyordu. Kırmızı ve beyaz boya kutularımıza dönecek olursak, ilk
çiftleşmenin sonucunda pembe bireyler ortaya çıksa bile. bir sonraki kuşakta,
örneğin pembe + pembe çiftleşmesinden kırmızı bireyler elde edilebilirdi.
Böylece Mendel'in çalışmaları hem doğal seçilimi Jenkin'in eleştirilerinden
kurtarıyor, hem de doğal seçilimin işleyebileceği genetik bir temel
sağlıyordu.Doğal seçilimin kritik etkeniyle ilgili olarak (önce
karışımsal kalıtım, sonra da Pangenesis konusunda) Darwin'in iki kez yanıldığı
düşünülürse, bu kuramın varlığını sürdürmesi çok olağandışı bir durum. Üstelik,
kuruluşundaki hatalara karşın bu kuramın doğruluğu artık kanıtlanmış bulunuyor.
Bu olağandışı sonucun nedeni, Darwin'in öncelikli olarak bir
'deneyci'(empiricist) olmasıydı: Onun için önemli olan. gözlemlerini açıklama
çabaları değil, gözlemlerin kendisiydi. Evrim biyologu Ernst Mayr'ın da yazdığı
gibi, Darwin, genetik çeşitliliği bir 'kara kutu'gibi ele aldı. Hem bir
doğabilimci, hem de hayvan yetiştiriciliğiyle ilgili literatürü izleyen bir
okuyucu olarak. çeşitliliğin her zaman var olduğunu biliyordu ve bu onun için
yeterliydi. Ayrıca, doğal seçilimin hammaddesi olan çeşitliliğin, her kuşakta
yenilendiğinden ve dolayısıyla her zaman varolacağından da emindi. Diğer bir
deyişle, doğal seçilim kuramının öncülü olarak doğru bir genetik kurama
gereksinimi yoktu. Öte yandan, son 50 yıl içinde moleküler genetik
alanında kaydedilen olağanüstü ilerlemeyi gözönüne alırsak, Darvin'in
düşüncelerinin varlığını sürdürebilmiş olması daha da şaşırtıcı. Jim Watson ve
Francis Crick, DNA'nın sarmal yapısını. Türlerin Kökeninin yayınlanmasından
neredeyse 100 yıl sonra ortaya çıkardılar. O zamandan beri moleküler biyolojide
kaydedilen ilerlemeleri Darwin'in öngörmesine olanak yoktu. Yine de onun basit
kuramı, biyolojide kendisini izleyen tüm gelişmelere ters düşmeden yaşadı. Hatta
yeni bulgular, kuramı zayıflatmak bir yana. destekledi bile. Moleküler
genetiğin en son zaferini, insanın (ve birçok başka türün) genomundaki dizilimin
eksiksiz olarak belirlendiği çalışmayı ele alın: Kendisi de genom projelerinin
başlatanlarından olan Jim Watson, projeden bugüne kadar elde edilen en önemli
bulgunun ne olduğu konusunda düşüncesi sorulduğunda, Genom projesi Darwin'in,
kendisinin bile inanmaya cesaret edebileceğinden daha haklı olduğunu gösterdi
yanıtını vermişti. Ayrıca Watson. beklenilenin tersine, genom
projesinden çıkarılacak tıbbi sonuçlar yerine evrimsel sonuçlan vurgulamayı
yeğledi. Çünkü genom projesi, genetik organizasyonun temel özelliklerinin tüm
canlılar tarafından ne ölçüde paylaşıldığını ortaya çıkarmış bulunuyordu. Watson
haklı olarak, genom çalışmalarıyla birlikte, canlıların evrimsel bağlantılarıyla
ilgili yeni ufukların da açılacağı düşüncesinde.Yakın zamanda, Türlerin
Kökenini yeniden yazma ve güncelleştirme işini üstlenmiş olan İngiliz bilimci
Steve Jones da, Darwin'in çalışmasının sağlamlığından etkilenenlerden: Sonuç
olarak bu kitap (benim beklemediğim kadar) aslına benzeyen bir yapıt oldu.
Darwin'in tezi. bir asırlık bilimsel gelişmeyi kolayca kaldırabiliyor.
Tüm bulgular, Darwin'in düşleyebileceğinin çok ötesinde olmalarına
karşın, Türlerin Kökeninde çizilen çerçeveye rahatça oturuyorlar. Bu modern
çağda, Darwin, gerçekten de kendisinin bile inanmaya cesaret edebileceğinden
daha doğru.Yaprak yiyebilmek için moleküler düzeyde ne
gerekli?Doğal seçilimin gücünü en iyi ortaya koyan süreçlerden biri de
benzeştiren evrimdir. Bu süreç, akrabalıkları olmayan canlı gruplarının, aynı
seçilim baskısı sonucunda benzer özellikler edinmesini içerir. Bu yakınlaşma
farklı düzeylerde olabilir: Örneğin kuşların ve yarasaların kanatlan,
benzeştiren evrim sonucunda oluşmuştur. Her iki çözüm de. bir uçma
organı yaratmak şeklindeki evrimsel sorunu paylaşır. Kuş ve yarasa kanatları
temelde bütünüyle farklıdır elbette (örneğin, kuş kanadı kuşun yalnızca ön
ayağını, yarasa kanadıysa hem ön hem de arka ayakları içerir). Ayrıca bu iki
canlı grubunun, uçma yeteneğini birbirlerinden bağımsız olarak kazandıkları da
çok açıktır. Taksonomistlerin yarasayı kuş olarak sınıflandırma tehlikesi
yoktur; çünkü bu canlılar ortak olan sorunlarını çok farklı yollarla
çözmüşlerdir.Ancak, taksonomistler için büyük sorun yaratan doğal
seçilim örnekleri de var. Bazı durumlarda benzeşim süreci o kadar etkili oluyor
ki, ortaya çıkan benzerliğe dayanarak hiçbir akrabalığı olmayan canlılar,
yanlışlıkla aynı gruba konulabiliyorlar. Örneğin, soyu tükenmiş olan
keselikurdun, görünürde kurda çok benzemesi, ilk taksonomik değerlendirmeler
sonucunda bu iki canlının yakın evrimsel akrabalar olarak sınıflandırılmasına
(diğer bir deyişle benzerliklerinin, kurt-benzeri ortak bir atadan evrimleşmiş
olmalarından kaynaklandığı düşüncesine) neden olmuş. Oysa daha ayrıntılı
bir incelemede, temelde çok farklı iki ayrı memeli grubuna ait oldukları ortaya
çıkıyor: Keselikurt bir keseli, kurtsa bir etenli (plasentalı) memeli. Yani bir
kurda benzemesine karşın keselikurt, aslında kanguru gibi keseli hayvanlarla
daha yakın akraba. Öyle görünüyor ki, iki ayrı bölgede 'köpek'liği yeğleyen
seçilim baskısı, biri keseli, diğeri plasentalı olmak üzere iki farklı hayvan
çözümüyle sonuçlanmış.Darwin'in bu örneklerle bir sorunu olmayacağı
kesin. Ancak DNA devrimi, seçilim sonucu oluşan benzerlikleri çok daha ayrıntılı
incelememize olanak tanıyor. Doğal seçilim ne kadar duyarlı? Benzer seçilim
baskıları, farklı gruplar arasında moleküler düzeyde benzeşmeyle sonuçlanabilir
mi? Diğer bir deyişle, temel bir işlevi yerine getirmek üzere belli bir proteini
kullanan çeşitli canlılar arasında, protein dizilimi açısından benzeştiren evrim
gelişmesini bekleyebilir miyiz?DNA dizilimi, yaşamın aktif molekülleri
olan proteinleri kodlar. Proteinlerin kendileriyse aminoasit adı verilen
yapıtaşlarından oluşurlar. Yani bir genin DNA dizilimi, oluşacak aminoasit
zincirini belirler. Dolayısıyla DNA diziliminde oluşan bir mütasyon,. üretilen
proteinin aminoasit dizilimini de etkiler. Öyleyse, belli bir proteinin belli
bir biçimde kullanımının yeğlendiği durumlarda, akrabalığı olmayan canlıların
aminoasit diziliminde de benzeştiren evrim görmeyi bekleyebilir
miyiz?Doğal proteinlerde 20 farklı aminoasit bulunabiliyor. Proteinin
belli bir yerinde bu 20 aminoasitten herhangi biri bulunabileceği için, olası
farklı dizilim sayısının çok yüksek olduğunu unutmayın. Örneğin, 200 aminoasit
uzunluğundaki bir protein için 20 üzeri 200 farklı aminoasit dizilimi
bulunabilir. Doğal seçilim, proteinin işlevini en iyi biçimde yerine getirmesini
sağlayan dizilimi yeğler. Ama doğal seçilim ne kadar kesin sonuç verebilir?
Belli bir işlev için ortak seçilim baskıları olduğunu varsayarsak, farklı canlı
gruplarında bağımsız olarak aynı aminoasit dizilimiyle -bütün olasılıklara
karşın yeğlenen dizilimle- sonuçlanabilir mi?Belli koşullar altında,
evet. Bunun en iyi örneğini yaprak-yiyen hayvanlarda görebiliriz. Yaprak
yemek, besin elde etmenin zahmetli bir yolu; çünkü bitkilerde hücre duvarının
temel maddesi olan selülozun parçalanması, özellikle zor. Ve selülozu
parçalayamazsanız yaprak hücrelerinin içine ulaşıp gerekli besinleri
alamazsınız. Bu nedenle, geviş getirenler olarak bilinen, ineğin yanısıra
başka evcil hayvanları da içeren memeli grubu, mikroplardan yararlanır.
Bu hayvanların bağırsaklarında, selülozu ustaca parcalayabilen bakteri
toplulukları yaşar. Kısacası inekler, selülozu parçalayıp bitki hücrelerini
açmak için bakterileri kullanırlar. Ama bakteriler bu hücrelerin içindeki besini
kendileri kullandıkları için, ineklerin bu kez de besini bakterilerden ayırmanın
bir yolunu bulmaları gerekir. Bunu yapabilmek için inekler ve diğer geviş
getirenler, lizozim adı verilen ve bakterilerin hücre duvarını parçalayan bir
enzim (aktif bir protein) kullanırlar. Sonuç olarak, bir ineğin yediği
otlardan besin elde etme süreci son derece dolaylı: Otu yiyor, bakteriler
bitkinin selüloz hücre duvarını parçalıyor ve hücrenin içindekileri kullanıyor:
bundan sonra ineğin bağırsaklarındaki lizozim, bakterileri parçalıyor ve sonunda
besinler ineğe ulaşabiliyor. Evrimsel açıdan lizozim, yeni bir sindirim işlevi
için kullanılmış oluyor. Enzimin tipik işleviyse, memeli vücudunu bakteri
saldırılarına karşı korumak; hayvan için sorun yaratmalarına fırsat vermeden,
bakterilerin lizozimler tarafından parçalanması gerekiyor. Örneğin, gözyaşındaki
lizozim bu yolla bakteriyel enfeksiyon riskini azaltıyor.Aslında geviş
getirenler yaprak yemekte uzmanlaşmış tek memeli grubu değil. Özellikle Asya'da
yayılım gösteren ve langur adı verilen bir grup maymun da bu işi yapabiliyor.
Peki ama langurlar selülozu sindirme sorununu nasıl çözüyorlar? Şaşırtıcı bir
şekilde (ve geviş getirenlerle hiç de yakın akraba olmadıkları için bağımsız
olarak) bu sorun için aynı çözümün evrimleştiğini görüyoruz: Onlar da
bağırsaklarında, işlevi selülozu parçalamak olan bir bakteri topluluğu
barındırıyorlar. Ve onlar da, bakterilerin bitkilerden aldıkları besini elde
etmek için, bakterilerin hücre duvarını parçamada lizozimden yararlanıyorlar.
Bu olgunun kendisi, benzeştiren evrimin. diğer bir deyişle bütünüyle
ayrı iki hayvan grubunun ortak bir evrimsel sorunda aynı çözüme ulaşmasının,
güzel bir örneğini oluşturuyor. Ancak benzeşim bununla da kalmıyor: Langur
maymunlarına ve geviş getirenlerden biri olarak ineğe ait lizozimlerin aminoasit
dizilimlerini karşılaştırdığımızda, bu kadar uzak akraba olan gruplar için
bekleyebileceğimizden çok daha yüksek bir benzerlik buluyoruz. Daha ayrıntılı
bir inceleme yaptığımızdaysa, geviş getirenlerdeki belli aminoasit
değişimlerinin (olasılıkla lizozimin sindirime ilişkin bu yeni işlevi
kazanmasını kolaylaştırmak üzere) langurlarda da gerçekleşmiş olduğunu
görüyoruz.Bu son derece olağanüstü bir sonuç. Bu iki yaprak-yiyen grup,
yalnızca selüloz sorununu çözmek için kirli işlerini bakterilere yaptırmakla
kalmadılar, lizozimi genel bir bakteriyel savunma enzimi olmaktan, sindirim
işlevinin temel öğesi olmaya dönüştüren aminoasit değişimleri açısından da
benzeştiler. Doğal seçilimin, aminoasit diziliminde evrimle sonuçlanması
gerçekten dikkate değer bir olgu. Bizim gibi (ya da inekler ya da langur
maymunları gibi) karmaşık hayvanların vücudunda üretilen yaklaşık 100 000 farklı
protein var. Ve bu örnekte, bu proteinlerden yalnızca bir tanesinde, lizozimde
oluşan küçük farklılaşmalar, doğal seçilimin gücünü yönlendirmek için yeterli
olmuş.Yakın geçmişte bu öykünün bir başka yanı daha ortaya çıktı. Geviş
getirenler ve langur maymunları gibi yaprak yiyen ve dolayısıyla selüloz
sorunuyla karşı karşıya olan bir kuş türü incelendiğinde, yalnızca Amazon
havzasında bulunan ve son derece garip görünüşlü olan hoatzin adlı bu kuşun
da, selüloz sorununu bakterilerin yardımıyla çözdüğü ve bakterileri parçalamak
içinse lizozim kullandığı bulundu. Evet, yaprak yiyen iki memeli grubuna ait
lizozimin ve hoatzin lizoziminin aminoasit diziliminde de benzeşme oluşmuş.
Diğer bir deyişle, moleküler düzeydeki bu benzeştiren evrim örneğinin yalnızca
memelileri değil, kuşları da içerdiğini görüyoruz.
Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |