Gerçekten de öyle elifcim...çocuk sahibi olana kadar yarımmışım da şimdi tamamlanmışım gibi geliyor bana..oysa konservatuvar yıllarında idealist bir trompetçiydim..çocuk,aile,koca ikinci planda olur hayatımda diyordum...önce trompetim ve başarılarım..orkestra trompetçisi ya da solist trompetçi olmaktı hayalim..orkestra sanatçısı oldum..herşey güllük gülistanlık sandım önceleri..ama baktım ki dışı seni yakar içi beni yakarmış meğer..profesyonel hayata geçip de sahnenin büyülü dünyasına girdiğinde,işler çok değişiyor..okuldayken sık sık konserler verirdik..ama öğrencilik sıfatının altında her türlü hata kolay affedilirdi..profesyonellik acımasızlığı da beraberinde getirdi..
Dışardan(aramızda böyle deriz maalesef konservatuvarlı olmayan ya da orkestra elemanı olmayanlara)bakanlar bizi siyah tuvaletlerimizle asil,seviyeli bir o kadar da yaptığı işe aşık gibi görür.Ve gıpta ederler..Gerçekten de herkesin yapabileceği bir iş değildir...sabır,güç ve sebat gerektirir .Bunlar olsa da yetenek ve aşk da gerekli tabii..buradaki arkadaşlar için oldukça uzak bir konu olabilir bu belki..ben biraz paylaşayım istedim yine de..burası benim ya..aldım elime sazı çalıyorum..Uzatmayalım..artistik bir iştir...ben hep bu aşkla yandım okulda..şimdi?..şimdiyse psikolojiye takmış durumdayım...trompetçi psikolog olup tüm konservatuvarlıları tedavi etmek istiyorum..Çünkü gerçekten insan sağlıklı girip hafif kırık bir şekilde çıkıyor buradan..Toplumla uyum problemi yaşayıp,kendi çevresinin dışına çıkamayan insanlarla doludur...çünkü 11 yaşında girersin 21 yaşında mezun olursun..sınıf arkadaşların hep aynı insanlardır ve beraber bir orkestranın sınavını kazanır girersin ve emekli olana kadar beraber olursun bu insanlarla..kafayı yemek normal değil mi?
32 yaşındayım ve ben de onlardan biriyim...allah size kolaylık versin..