Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-08-2007, 07:36 AM   #2 (permalink)
keops
Moderator
Abdullah Canıtez
 
keops - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2007
Mesajlar: 401
Tesekkür: 154
290 Mesajinıza toplam 2,351 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
keops is a glorious beacon of lightkeops is a glorious beacon of lightkeops is a glorious beacon of lightkeops is a glorious beacon of lightkeops is a glorious beacon of lightkeops is a glorious beacon of light
Standart Ynt: Çekim Yasası ya da Meraklıları için "SIR" (1)

6. Keyifle Katkı Yap
Duygular düşüncelerden çok daha yoğun ve güçlüdürler. Dolayısıyla da daha çabuk ve kolay çekim yaratırlar. Olumlu duygular içerisindeki bir insan, hayatına çok daha güçlü bir şekilde fırsatları, çözümleri, dostları… çekecektir. Çünkü “ne yaptığımızdan çok nasıl yaptığımız çekimin gücünü belirler.” Diğer bir deyişle eylemden alınan keyfin (olumsuz tarafından bakarsak sıkıntının) yoğunluğu çekimin gücünü yaratır. Üstelik keyif bulaşıcıdır da ve keyifle başkalarına katkı yapmak, değer katmak sizi de değerli yapar. Siz hayata ne verirseniz (olumlu ya da olumsuz) hayat cömertçe size karşılık verecektir. Başkalarının gelişimi için keyifle çaba gösterdiğiniz ve onlara öğrettiğinizde aynı zamanda bildiklerinizi içselleştirmiş de olursunuz. Katkı yapmadan, hayata değer katmadan hayattan istediklerimizi alamayız. O yüzden insanlara onların istediği şekilde yardımcı olun ve bundan keyif alın.

“Zafer değil - eylem her şeydir.” (Goethe)

7. Derinden Etkile
“Başkalarını etkiledikçe çekim alanınız ve çekim gücünüz artar.” (Ya da tersi; çekim alanınız ve gücünüz yüksekse başkalarını derinden etkilersiniz.)

Bizler çoğu zaman kendi küçük dünyamıza odaklı bir hayat yaşarız. Onun dışında kalan dünyayı anlamaya, keşfetmeye, ondan öğrenmeye pek hevesli olmayız. Anlamaya çalışmak yerine kendimizi anlatmak derdindeyizdir. Belli alışkanlıklarımız vardır ve değişmeye, gelişmeye pek niyetimiz de yoktur. Onun yerine boş bir çaba içerisine girer, her problemde, sıkıntıda kendimizi değil başkalarını, dışımızdaki dünyayı değiştirmek isteriz. En azından değişsin isteriz. Oysa çok temel bir gerçek vardır; kendimiz dışında hiçbir şey üzerinde gerçek bir kontrolümüz yoktur. Sırf ben değiş dedim diye dünya değişmez. Dünya sana bana pek kulak asmaz. Ta ki insanların hayatına dokunup; gerçek bir dost, özel bir insan oluncaya; sonuçlar, hedefler yerine insanlara odaklanarak ilham verici, etkileyici ve kaçınılmaz olarak çekim gücü çok yüksek bir insan haline dönüşünceye - “oluncaya” kadar. Ancak o zaman sözcükleriniz insanları uyandırır – siz uyandırmak için özellikle seçmeseniz de. Tavırlarınız onları güçlendirir, hayatla daha zengin bağlar kurmalarını sağlar. Bunun için planlar yapmasanız da.

“Sadece gördüğün doğruyu, dürüstçe ve sevgiyle söyle.” (Almaya hazır olanlara)

8. Yeteneklerini “Utanmadan” Pazarla
“Siz kendi değerinizi düşük buluyorsanız, kimse fiyatınızı yükseltmeyecektir.” Bu durumda da hayatınıza değeri düşük şeyleri çekersiniz. Başka türlü ifade etmek gerekirse, “Siz kendi gözünüzde çekici olmazsanız başkalarının sizin çekiminize kapılmalarını bekleyemezsiniz.” O yüzden kendinizle gurur duyacağınız şeyler yapın; kendinizle ilişkinizi geliştirin ve yeteneklerinizi açığa çıkarın.
Herkesin özel yetenekleri, özel bir tarafı vardır. Neyi iyi yaptığınızı bilin ve hünerinizi sergileyin, ışığınızı paylaşın. Herkes bu dünyada olağanüstü bir etki yaratabilir, iz bırakabilir. En basit, sıradan görünen insan bile, merak eder de dünyasına girerseniz olağanüstü bir şeyler barındırır.

“Eğer bir etki yaratabilecek kadar büyük olmadığınızı düşünüyorsanız, odada bir sivrisinekle yatağa uzanmayı deneyin.” (Anita Koddick)

9. Hayattayken Yaşa
“Yaşamasını bilmek çekim yaratır; bir yaşam tarzının peşinden koşmak ise sadece kendi kendimizi baştan (ve yoldan) çıkarır.”

Bizler yaşadığımız hayatın akışı içerisinde her gün o kadar çok “olağanüstü bir hayat nasıl olmalı?” sorusunun cevabına ilişkin yanlış fikirlerle pompalanıyoruz ki neredeyse yetersizliklerinden ötürü yaşadığımız hayattan nefret eder hale geliyoruz. Tek derdimiz olağanüstü bir “yaşam” değil belli bir şekilde giyinilen, yenilen, içilen, belli şeylere sahip olunan, belli insanlarla, belli şekillerde bir araya gelinen, kuralları (raconları) olan bir “yaşam tarzı” haline geliyor. Sürekli maddede tatmin peşinde koşuyor, sürekli bir şeyler satın alarak hedeflediğimiz yaşam tarzına yaklaşmayı umuyoruz. Aslında haksız da sayılmayız pek. Çünkü “çoğu kez rolünü oynamak ya da bir arabaya sahip olmak, mutluluğu aramaktan daha kolaydır.”

10. Seni Çekecek Boşluk/Alan Yarat
“Kendini ileri ittirmek ya da gelişmeye zorlamaktansa kendini ileri çekecek (olgunlaştıracak, geliştirecek) koşullarda bulunmak daha akıllıcadır.” Aynen bitkilerin yüzünü sürekli güneşe ya da ışığa dönerek en doğal, en zahmetsiz yoldan beslenmeleri ve büyümeleri gibi… Ya da aikido sporunda rakibinin enerjisini onu alt etmek için kullanmak gibi… Ya da uçakların yüksek irtifada daha az sürtünme ve ters kuvvet altında daha kolay ve süratli uçmaları gibi…

“Enerjin nerede zahmetsizce akıyorsa orada değerlendir.”

11. Fırsatları “Hemen” Değerlendir
“Fırsatlar değerlendirildikçe katlanır.” (Sun Tzu)

Hemen hepimiz hayatımız boyunca sınırsız sayıda tehlikeli durumla karşılaşırız. Aynı şekilde hepimizin karşısına sınırsız sayıda da fırsat çıkar. Fırsatları değerlendirmek ya da tehlikeleri savuşturmak aynen bir refleks gibi otomatik hale gelebilir. Ama bizim otomatikleştirdiğimiz refleks, genellikle hem fırsatları hem de tehlikeleri yok saymak veya gözden kaçırmaktır. Oysa fırsatlara, gelişime, büyümeye, imkânlara, zenginliğe açık olmadan bunları hayatımıza (ya çekemeyiz ya da çeksek de) kabul edemeyiz.

12. Duyarlılık Geliştir
“Ortalama insandan daha uyanık ve duyarlı olmak çekimin getirdiklerini yakalamak demektir.” Zira “hayatınıza çektiğiniz güzellikleri, fırsatları fark etmiyorsanız bir anlamları olmayacaktır.”

“Olağanüstü bir şey olmalı. Çünkü hiçbir şey anlamıyorum.” (Moliere)

13. Hayatından Müsamahayı (Göz Yummayı) Çıkar
“Müsamaha, kendinize ve sizin için önemli insanlara karşı çekiminizi zayıflatır.” Yavaş yavaş enerjinizi eritir ve kişisel gelişim hızınızı düşürür.” Bir çocukken hiçbir şeye müsamaha göstermiyorduk. İstediğimizi ısrarla ve inatla istemeye devam ediyor beğenmediğimiz hiçbir şeye müsamaha göstermiyorduk. Ama zamanla kuralları, uyum sağlamayı, sabırlı olmayı, hemen sesini yükseltmemeyi, sıramızı beklemeyi, olumlu tarafından bakmayı, anlayışlı olmayı, geri adım atmayı, istediklerimizi her zaman alamayacağımızı ve daha birçok şeyi öğrendik. Hatta o kadar aşırıya gittik ki görmezden gelmeye, üşenmeye, herkese her şeyi açıklamaya, mazeretler üretmeye, ertelemeye, idare etmeye de alıştık. İstemeye istemeye kabullenmeyi kanıksadık. Ama bunun bir maliyeti olduğunu, silkinip yeniden yüklerden kurtulmamız, hafiflememiz gerektiğini hatırlamamız gerekiyor. Kendimizden ve çevremizden beklediklerimizi – “istemeyi” ve “gerçekleştirmeyi” öğrenmemiz gerekiyor.

“Eğer bu kahveyse lütfen bana biraz çay getirin; yok eğer bu çaysa o zaman lütfen biraz kahve getirin.” (A. Lincoln)

14. İşinde Usta Ol
“Yaptığınız şeyde, işinizde bir usta olmak başlı başına bir çekim kaynağıdır.” O yüzden güçlü yanınızı, özel yeteneğinizi bulun ve onda ustalaşın. Alanınızda lider olun. Markalaşın; ilk akla gelen isimlerden biri olun. İşinizde bilinenlerin üzerine kendi sanatınızı da katın.

Herkes her işi yapıyor. Herkes her konuda fikir beyan ediyor; çok şey bildiğini iddia ediyor. (Hoş ben de bu kitabı yazarken benzer bir şey yapıyorum belki) Ama hemen her konunun bir uzmanı, onun da ötesinde ustası var. Ustalar ortalama insanlardan ya da sıradan uzmanlardan çok daha farklı olarak kazanma eşiğini geçmiş oluyorlar. Yani sürüden ayrılmış ve sürüdeki herkesin hayranlıkla izlediği, tek başlarına çekim alanına sahip biri haline geliyorlar. Ustalıkları onları uzmanların dahi parmakla gösterdiği biri yapıyor. İşin hoş yanı, herkes sizi parmakla gösterirken “ben buradayım” diye bağırmanıza, kendinizi göstermeye çalışmanıza gerek kalmaz.

15. Geleni Öngör / Bir Vizyoner Ol
“Geleni öngörebilirsen bir gelecek inşa etmek zorunda kalmazsın.” Geleni öngörmek basitçe görüşünü genişletmek, çok daha büyük bir pencereden bakarak, çok daha net gözlüklerle yolu, hayatı kavramak, bir vizyoner olmak demektir. Olasılıkları, trendleri, muhtemel sonuçları okuyabilmek demektir. Bu da kendini yenileme, hazırlama imkânı, gücü ve özgürlüğü yaratır.

Geleni öngörmek demek aynı zamanda bugünden geleceğe akan bir hayalin olması da demektir. Zaten başka türlü belirsiz bir dilekten öteye geçemeyiz de. Ama hayalimiz şu an var olan trendlerin geleceğe bir yansımasıdır sadece. Muhammed Ali’nin ne zaman, kime karşı, nasıl bir maçta dünya şampiyonu olacağını çok önceden büyük bir tutku ve inançla söylemesini hatırlayın. Kafasındaki resmin gerçekleşmekte olduğunu önceden görüyordu.

16. Daha “İnsan” Ol
Kendin ol. Egonu değil gerçeğini yaşa; birisi gibi olmaya çalışmaktan ya da daha üstün bir insan olmaya çalışmaktan vazgeç. İdeal “SEN”in peşinden koşma; sadece ondan ilham al. Aydınlanmaya çabalama. Zaten aydınlanıyorsun.

Zayıflıklarını da kucakla. Zayıf yanlarında gücünü keşfet. Hatta zayıflıkların için şükret. Çünkü onlar sayesinde bir yolculuk yapıyor, öğreniyor, keşfediyorsun. Kendini her şeyinle sev. Kendini ve diğer insanları kabullen. Eksiklerinle de kendin olmaktan keyif ve sorumluluk al. Sadece zayıf yanlarının mesajını oku ve zayıflıklarını delege et. Gerekiyorsa başkalarını bu konuda uyar ve sorumluluk al. Ama kendine gülmeyi öğren. Beceriksizsen, aptalsan, kendinden memnun değilsen, beş parasızsan, şişmansan, kelsen... bunu söyle gitsin. Fazla ciddiyet ızdırap verir, altında kalırsın. (Kendimden biliyorum.)

“Eski eşimle dışarı çıkmak çok dinlendirici. Çünkü kıt akıllı olduğumu o zaten biliyor.” (Warren Thomas)

Bırak hayat, zorlayarak, ittirerek, sürtünmeye karşı iş yaparak değil doğallıkla aksın; “Kendiliğinden akan bilge bir nehir gibi.”

keops isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla