16.08.2007
Dün malum toplantılar için İstanbul’daydım.
Sabah Yalova – Pendik feribotunda iki turist gördüm.
İste dedim aradığım fırsat. Yabancı dil telkinini bir test edeyim. Gittim onca boş yer varken pat diye yanlarına oturdum. Başımla selam verdim. Kulaklıklarımı takıp telkini son bir kez daha dinledim.
Bu arada konuşmalarına kulak kabartıyorum. Ama bunlar kendi arasında ingilizce konuşmuyorlar, inşallah ingilizce biliyorlardır diye düşünüyorum. dusun Bu arada kızın telefonu çaldı. Baktım şakır şakır ingilizce konuşuyor telefonda. O da ne, yanlış feribota binmişler. Yenikapı yerine Pendik feribotundalar. Telefondaki kişi de ona pendikten karşı tarafa nasıl gideceklerini anlatmaya çalışıyor. Neyse telefon kapandı. Kendime inanamasamda birden “affedersiniz" diyerek lafa girdim. "İstemeden!!!! telefon konuşmanızı duydum. Yanlış feribota mı bindiniz” diye sordum. Başladık konuşmaya, aslında havaalanına gideceklermiş. “Uçak kaçta” diye sordum. Akşam yedideymiş. “O zaman yetişirsiniz” dedim. “Feribottan inince minibüsle kadıköye geçersiniz, ordan vapurla Eminönü geçip taksiyle kolayca ulaşırsınız havaalanına” dedim. Neyseki eminönünü biliyorlarmış. Sevindiler. Sonra laf lafı açtı yol boyu konuştuk. Hollandalılarmış. Arkeoloji okuyorlarmış. Bursa yenişehirde staj için bir kazıya katılmışlar. 1,5 aydır Bursa’dalarmış. Yatılı bir okulda kalmışlar. Türkiyeye ikinci gelişleriymiş vs vs. Bi güzel konuştuk. Süper konuşmadım belki İngilizceyi, hata da yaptım ama takmadım. İletişim kurdum ve en önemlisi ilk adımı atma cesaretini kendimde buldum.
Kitaplarımı okumaya devam ediyorum. Okudukça yeni hedefler ve hedeflerime ulaştıracak planlar- senaryolar canlanıyor zihnimde. Şu an odaklandığım başka bir hedef olduğu için çok fazla dallanıp budaklandırmak çelişkli mesajlar iletmek istemediğim için fazla derinlere dalmıyorum. Yapılacak işler listeme ekleyip rafa kaldırıyorum. Zamanı gelince raftan alıp işleme koyacağım.