Administrators Atakan Sönmez
Üyelik tarihi: May 2006 Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,723
Tesekkür: 2,852
3,132 Mesajinıza toplam 17,384 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| En Çok Nelerden Suçluluk Duyduk "Gülmek-Suçluluk Duygusu" Sorusu
Gülmek ve bundan suçluluk duymak konusundaki fikirlerinizi paylaşmanızı isteyen sorumuza verdiğiniz yanıtları yayınlıyoruz.
Soru: İnsanımız çok güldüğü zaman kaygılanır ve ağzını elleriyle hafifçe kapatarak “Tövbe tövbe; hayra çıkar inşallah, başımıza bir gelecek mi var; çok güldük,” gibi kaygısını, suçluluk duygusunu ifade eden sözler söyler.
Çok üzüldüğü ya da ağladığı zaman ise suçluluk duymaz.
Neden?
Cevap: Çünkü çok gülmek insanın içinde daima bir endişeye sebebiyet verir. Ama üzüntü suçluluk duygusu hissettirecek veya kaygıya sebebiyet verecek bir duygu değildir. İnsan bu durumda sadece hissettiği acıyı düşünebilir.
Cevap: toplumda gülmek ayıplanır.
Cevap: Şunu itiraf edeyim ki yukarıdaki olay bende de var. Bu soru üzerine düşündüm ben neden böyle bir eylem içine giriyor olabilirim ve o anda aklıma gelen şu oldu sanırım kendime mutluluğu tam anlamıyla yakıştırmıyorum yada mutlu olup gülmekten yada fazla mutlu olup gülmekten korkuyorum ve bana fazlasının zarar getireceğini düşünüyor olabilmemden kaynaklanıyor olabilir kanısına varıyorum.
Cevap: Geleneksel olarak insanımız öyle şartlandırılmıştır. Bu sanki zorunlulukmuş gibidir. Ne yazık ki kendilerine gülmeyi yasaklamışlardır sanki.
Cevap: Bütün bunların sebebi bence korkudur çünkü korkular bizlerin benliğine işlemiş bize bir batıl inanç söylemişlerdir büyüklerimiz ve çevremiz buda istemeden de olsa bilincimize işlemiş ve birçoğumuz bundan kurtulamadık ağladığı ve üzüldüğü zaman ise suçluluk duymaz çünkü o an sinir ve aniden gerçek öz benliği devreye girer doğru olduğuna inanır ve suçluluk duymaz insan yani bizim bilinç altımız ve öz benliğimizden kaynaklanır bir çok insanımız gerçek öz benliğini tam bulamamıştır
Cevap: İnsanların olayları değerlendirmede genelde negatif olmalarından kaynaklanmaktadır. Diğer bir neden ise, toplumda bu şekilde yerleşmiş olan bir değerlendirmenin olmasıdır. Aslında insan davranışını ve düşüncesini etkileyen süreçlerin araştırılarak bu soruya cevap bulunması gerekebilir.
Cevap: çünkü zaten o çok gülmenin ardından bir üzüntü geldiğini düşünürüz.
Cevap: Bence bu tip insanlar gülmeyi kendine yakıştıramaz çünkü onu hak etmediğini düşünür, sanki birilerine karşı bir terbiyesizlik yaptığını düşünerek suçluluk duyar. Bu bazen bana da olur; Gülerken ya da eğlenirken bir anda kendimi durdurmaya çalıştığımı hissederim. Bunun sebebi nedir?
Cevap: Türk milleti olarak sürekli üzüldüğümüz ağladığımız için bu durum bize normal geliyor. Mutlu olmak hakkımız değilmiş gibi düşünürüz hep bu yüzden güldüğümüzde arkasından kötü bir şeyler olmasını bekleriz.
Cevap: çünkü ağladığında üzgündür ve acısını azaltmak için ağlamaya ihtiyacı olduğunu düşünür ya da hak ettiğini düşünür kaygılanmaz ama gülünce süre gelen klasik cümle yüzünden başına bir şey geleceğini düşünüp kaygılanır.
Cevap: küçüklükten beri bizlere bu öğretiliyor da ondan. Şu aralar ilgimi çeken bir konu var. Ben Rusça, Fransızca sözcükler öğrendim. Bunları gidip sözlükten anlamlarına baktığımda hepsi olumsuz cümlelerdi. (örnek: işe yaramaz) ve farkına vardım ki dünyadaki hangi dili öğrenmeye kalsam ilk öğrendiklerim olumsuz şeyler oluyor. Yani insanlar hep birbirlerine olumsuzluk öğretiyorlar farkında olarak ya da olmayarak.ve belki de ben de...
Cevap: ben de çok güldüğüm zaman eskiden böyle derdim, kaygılanırdım, çünkü o donemde islerimiz düzgün gitmiyordu (gerçi simdi de düzgün gitmiyor) ve çok güldüğümüz zaman bence o gülmeyi hak etmediğimizi düşünürdüm. belki dinsel olaylarda etki ediyor tabii ki, su anda ABD’de yaşıyorum (kacak, ayni zamanda çalışıyorum)ve burada dinsel görüşlerim biraz değişti, inancım azaldı, simdi eskisi kadar fazla kaygılanmıyorum öyle çok güldüğüm zaman.
Cevap: Ben bir anımı aktarmak istiyorum. İlkokulda bir karne günü çok gülüp çok eğlenmiştik. Başarılı bir öğrenci olmama rağmen öğretmenim daha çok çalışayım diye 3 dersime "iyi" not vermişti. Saatlerce ağlamış ve içime kapanıp kendime güvenimi yitirmiştim. O olaydan sonra büyüklerin söylediği "çok gülen çok ağlarmış" sözü aklımda yer etmişti. Uzun zaman bunun doğruluğuna inandım. Şimdi bunun tümüyle batıl bir inanç olduğunu düşünüyorum. Ama bir çocuğun kişiliğini etkileyebiliyor böyle saçma sapan fikirler. Tesadüfen arka arkaya gelmiş mutlu ve mutsuz olaylar şartlanmaya neden olmuş olabilir diye düşünüyorum. Sanırım yine eğitim meselesi çıkıyor karşımıza. Günümüzün sosyo-ekonomik şartlarında mutlu olmak iyice zorlaşmışken birde insanların doya doya gülmelerine böyle engel olunuyor. Çocuk kalbiyle gülebilmek gibi güzel bir şey var mı?
Cevap: Mazoşistlik ruhumuza işlemiş bizim. Güçlü olmayı dirayetli olmayı ilk hedef olarak belirleyemiyoruz. Bunun için bize tanınan imkanların kısıtlı olduğunu düşünüyorum çünkü kimsenin özünde ne beslediğini bilmemiz çok zor. Toplum olarak büyük bir güven problemi yaşıyoruz. Bu sebepten de daha az üzülmek namına her şeyin siyah tarafından bakmak daha cazip geliyor sanırım.
Cevap: İnsanlar dahi çocukken başına kötü olayların gelebileceğine inandırılır. Başına gelen kötü olayların payını da başkasına yükler. Örneğin çocuk büyür okula başlar. Öğrenim yaşamına devam eden öğrenciler gözlendiğinde başarısız olan öğrencilerin kendilerini hocalarının bıraktığını söylerler. Ama başarılı öğrenciler de ''ben dersten geçtim '' derler. Görüldüğü aynı dersten başarılı olan öğrenciler kendilerini öğretmenlerin bıraktığını söylerken , başarılı öğrenciler de kendilerinin dersten geçtiğini söylemektedir. Çünkü başarısızlığın ya da başa gelen kötü olayın kaynağı bir başkasıdır. İnsanlar iyi bir şeylerle de etmek için çaba harcarlar.Sanki kötü şeylerin başlarına gelmesini kendilerinin kaderiymiş gibi tanımlarlar. Bu yüzden de çok gülmek onlar için kötü bir olayın habercisi gibi tanımlarlar. Üzülmek ve ağlamak ise onların kaderinde vardır.
Cevap: Çok güldüğü zaman bilir ki sonucunda kötü bir olay olacak inancı hakimdir Türk toplumunda.Geçmişten günümüze gelen kalıplaşmış bir inanıştır bu.
Cevap: mutlu olmaktan hep korkarız, iyi şeylerimizi anlatmayız nazar değer ya da yine bir şey olacak kaygısıyla. çok üzüldüğü ağladığı zaman üzülmeyiz acı çekerek bazı şeyleri iyi şeylere hak kazandığımızı düşünürüz. bedel ödeme yani
Cevap: Hayat inişler ve çıkışlarla dolu.. Belki de insanlar çok mutlu oldukları anlardan sonra bir sıkıntı dönemine giriyorlar ve bu bir kaç defa tekrarlandığında, hep böyle devam edeceğine İNANIYORLAR.. Açıkçası ben de önceden böyle düşünenlerdendim. Belki hala zaman zaman düşünüyorum ama okuduğum olumlu düşünmenin gücü ile ilgili kitaplar bana hayata ne olursa olsun pozitif bakmam gerektiğini öğretti!! Ama insan bunu her zaman başaramıyor! İnsanlar gülmeyi kendilerine bir lüks olarak görüyorlar bence.. Mutlu olmayı bilmiyorlar! Oysa mutluluk ve gül-e-bilmek insanın içinde saklı!! Ağlamak beni her zaman rahatlatmıştır ve itiraf etmek gerekirse her üzüntüden sonra mutlaka mutluluğun geri geleceğine inanmışımdır.. Yani bunu hak ettim cezamı çektim şimdi ise ödülüm mutluluk. Aslında insanı yönlendiren tek şey: beyni.. Olumlu veya olumsuz düşünülen birçok şey gerçekleşmiştir hayatta. Yaşamdan zevk almasını bilmeyenler küçük dertleri büyütmüş, mutluluğun kendilerine haram olduğunu düşünmüş ve gülmekten korkar hale gelmişlerdir. Yani tamamen öyle olacağına inanmak.. İnsan gülmekten korkmamalı.. Hayatta acılar da yaşanıyor sevinçler de.. Hayat bir sınav ve bu sınav da doğrular da çıkabilir yanlışlar da.. Önemli olan yanlışların doğru cevaplarını bulabilmek ve bir dahaki sınavda yine yanlış olacak diye düşünmek yerine, doğru yapacağım diyebilmektir..yani üzülmeyi hak ettiklerini düşünmek yerine, bunu mutlu olma yolunda önüne çıkan ve aşılabilecek bir engel olarak görebilmektir..
Cevap: mutsuz ve sitemkar olmaya o kadar alışmışız ki; mutlu olmayı yadırgar bir hale gelmişiz.
Cevap: Benimde dikkatimi çeken bir konu gerçekten etrafımızda birçok kişi çok güldükten sonra hatta gülmelerinin sonun doğru ağızlarını elleri ile kapatırlar. Bu konuda ben şöyle düşünüyorum bizim insanlarımız hep baskı altında yetişmiş olmaları ve böyle çok güldükleri zaman sanki başlarına bir şeyler gelecekmiş gibi bir an duraksarlar ve ardından da bugün çok güldük başımıza bir şeyler mi gelecek diye endişelenirler belki de halkımızın bakış açısını yansıtmaktadır ama şu an aklıma tam olarak bir şeyler gelmiyor sıra ağlamaya gelince insanların ağlaması çok güzel ve doyumsuz bir duygudur ama neden ağladığına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. İnsanlar ağlayınca vücuttaki özellikle beyindeki üzüntüye sebep olan hormonlar gözyaşına verilerek dışa atılır bu da insanlarda bir rahatlamayı sağlar işin diğer yanı ise insanlar çaresiz oldukları zaman ağlarlar ve elinden geleni yaptıklarını düşünürler. Benim düşündüklerim bunlar aslında daha derin açıklamaları mutlaka vardır ama şu an aklıma sadece bunlar geliyor.
Cevap: çocuk ağlayarak doğar. Daha sonra her sıkıntı ve hatta iyi duygularını bile ağlayarak belirtir.neden gülerek doğmuyoruz. Sonradan öğrenilen şeyler maskelerimiz mi?ne dersiniz.
Cevap: Bunun nedenini tam olarak ben de bilmiyorum çünkü atalarımızdan miras kalan bir şey. Her zaman çok gülmenin iyi olmadığı öğretildi, öyle de süregeldi maalesef. Ama ben her şeye rağmen kendi kendime espri yapıp kendimi güldüren biriyim(içimden:) ne diyeyim suç "Atalarımızın"
Cevap: Bize mutlu olmaktan korkmayı öğretmiyorlar mı? Büyüklerin yanında yüksek sesle gülmek ayıptır. Sınıflarda gülmek yasaktır. Çok gülen kadın hafif kadındır. Dini inançlarımıza göre de bu dünyaya mutlu olmaya gelmedik.
Cevap: çünkü o kadar alışmışız ki ağlamaya nedenini hiç düşünmeden ağlarız. Ya mutlu olunca hemen kaygılanır ve bekleriz kötü bir şey olacak diye. Belki de kendimiz yaratırız o kötü durumu. Çünkü hayat bize inandıklarımızı ve istediklerimizi verir. Kötüye odaklanırsak kötü olur. Halbuki güzel bir gülüş karanlık eve giren ışık gibidir. Hem kendini hem çevresini aydınlatır. Ama toplumumuz öyle değil alıştırılmıştır mutsuzluğa. Çocukluktan başlıyor insan mutsuzluğa. Bir çocuk zevk aldığı bir oyun oynuyordur misafirlerin yanında mutludur ama ebeveynler hemen gürültü yaptı diye azarlar çocuğu.mutsuzdur artık o çocuk.çok güldü başına azar yedi. İşte gerçek orda bence. İnsanlar birbirlerine mutlu olmayı çok görüyorlar. Yani mutluluğu değil üzüntüyü öğreniyoruz onu alışkanlık olarak ediniyoruz. Herkese sonsuz mutluluklar diliyorum.
Cevap: kendini öyle programladığı için yeniden bir yazılım atması gerekir
Cevap: Babam biz küçükken çok gülmeyin başımıza iş gelecek derdi. Akabinde de ufak tefek olaylar yaşanırdı ama ben nedense bu konuda babama hiç inanmadım. Babamın yanında çok fazla gülmemeye alıştık biz iki kardeş. Çünkü babam kötü bir şey olacak diye inandığından zaten onu çekiyordu ve bir başkasını değiştirmek kendimi değiştirmekten daha zor geliyordu bana. Onun haricinde hayatımın her safhasında çok gülen ve duygularını yaşayan biriydim. Babama neden böyle söylüyorsun diye sormak aklıma gelmemişti doğrusu. Geçenlerde EFT ile ilgili bir kitapta bu konuda okuduğum yazıda çok güldürdü beni. Ben ağlamadığımda suçluluk duyuyorum bazen. Neden bu kadar soğukkanlı davranıyorum diye. Gülmeyi ise çok seviyorum. Reiki ve olumlu düşünme ile ilgili kitaplar okuduğumdan beri, bu tarz düşüncelere (kalıplara) çok önem vermiyorum, yada olumlularla değiştiriyorum. Sorunuzun cevabı olmadı sanırım. Babamla görüşüp onamı sorsam ne? :)
Cevap: çünkü herkes iyi bir şey olunca hayra yorar fakat kötü bir şey olunca bir daha öyle bir şey olmaz bu benim fikrim ama bize göre demek istiyorum çünkü siz kitabınızda ben yok biz var diyorsunuz
Cevap: Bize evrenin zıtlıklar diyarı olduğu söylendi.Yani hiçbir şey, uzun süre aynı kalmaz. Gece-gündüz, iyi-kötü, aydınlık-karanlık gibi. Bu nedenle gülmenin ardından ağlama, ağlamanın ardından gülme gelir diye bekleniliyor.Yani bazen gülerken bile o anı yaşamayıp ilerdeki olabilecek ağlamayı düşünüyoruz. Aksi durumda ise, ağlayıp rahatladığını ardından sırada gülmenin geleceğini düşündüğü için kişiler, suçluluk duymuyor. Bence nedeni bu şekilde özetleyebiliriz.
Cevap: Toplumumuzun örf, adet ve geleneklerine baktığımız zaman aslında özünde edep için söylenmiş ama zamanla cezalandırıcı boyuta gelmiş bu ve buna benzer pek çok söz vardır maalesef. Özelikle tasavvuf edebi ile kavrulmuş Anadolu kaynaklı bu sözün özünde "her şeyin ölçüsünü bil, ne az, ne fazla" mesajı yatmakla beraber zaman içinde bu hayatın keyfi olan her gülme için kullanılmaya başlanmış, sözün özü çarpıtılmış. Bu ve benzeri yanlış anlaşılan ve yorumlanan örneklerin çok olması ise zamanla sürekli suçluluk duygusu içinde yaşayan bir toplum olmamıza sebebiyet vermiştir. Bence bu nedenledir ki çok üzüldüğü veya ağladığında ekstra suçluluk duymasına gerek yoktur, zaten bilinçaltına bu kazılmış ve bununla yaşamaktadır. Örf, adet, gelenek ve inançlarımızın tamamen yanlış yorumlanması bilinç altlarımızın da bol bol suçluluk duygusu ile dolmasına neden olmuştur. Yapılması gereken ise tüm zamanla yanlış yorumlanan söz, adet, gelenek ve inançların, eğitimli, konuya vakıf kimselerce tekrar elden geçirilerek yorumlanması ve topluma doğrularının izah edilmesi. Paylaşmak istedim, konuyu açtığınız için teşekkürler,
Cevap: Ben bu durumu insanların genel olarak hayattan zevk almayı, mutlu yaşamayı ve daima gülümsemeyi benimsememelerine bağlıyorum. Bu değerlerle yaşamak alışılmışın dışı olarak değerlendiriliyor çünkü. Herkese korkmadan gülebileceği bir yaşam dileklerimle.
Cevap: bizim milletimiz iyi şeylerin olmasına pek alışkın değil bana kalırsa. Güzel şeyleri hayatımıza almaktan o kadar çok çekiniyoruz ki hayatımıza bir köşesinden girdiğinde aslında bize mutsuzluk getirecekmiş gibi geliyor. Alışkın değiliz biz dilediğimiz gibi yaşamaya. Konu komşu görecek diye eşimize, sevgilimize sarılmaya güzel söz söylemeye. Sevenler birbirlerine başkalarının yanında söylemezler sevdiklerini ayıp(!) Olur diye ama kırabilirler birbirlerini çekinmeden. Her zaman gözleri hafif şehla ama deniz mavisi gözleri olan birine gözlerin şehla demeyi seçeriz biz çünkü rengi çok güzel demek zor gelir bize. Güzellikleri pek sevmez ve korumayız biz eşsiz güzelliklere sahip olmamıza rağmen. Belki başka milletler de böyledir bilmiyorum ama biz de var bir çekingenlik, mutluluğu kabullenmezlik. Mutluluk bize ağır geliyor sanırım...
Cevap: Kişi üzüldüğünde suçluluk duygusunu bastırmış olur. Yani egosunu acı çekerek tatmin eder ve suçluluk hissi ortadan kalkar. Bana göre bu durum savunma mekanizmalarıyla alakalı olmalı.
Cevap: bu konuda çok ciddisiniz. Batıl inanç gibi bir şey bu sanırım. Topluma da yerleşmiş bir kere mesela bizde öğrencilikten kalma bir söz var. Bugün çok güldük akşam ağlamasak iyi gibi.
Cevap: Çünkü bizim terbiye sistemimiz ciddi ve ağırbaşlı olmayı güleç ve hafif ruhlu olmaya üstün tutmuştur.Veya eskiden böyleydi. Fakat farkındaysanız son zamanlarda bu anlayış medyanın da etkisi ile özellikle televizyonun değişti. Eski ağır olda molla desinler insan tipinin yerini sulu zırtlak terbiyesiz haddini bilmeyen insanlara bırakmaya başladı. Eskisi yutulmayacak kadar sert bir lokmaydı ama buda içine fazla su katılmış içkiye benzedi. Acaba bu bir geçiş dönemi mi? Millet olarak ikisinin orta noktasını bulma şansı ve mutluluğuna erişecek miyiz? |