Yaratıcı güç,yaratmış olduğu insanların önüne büyük bir alan daha yaratır..ve bu alanın içine toprak,taş,ateş,su ve daha bir çok kaynağı koyar..insanlığın bilgeliğine bırakır...
bir topluluk kendilerine sunulmuş bu niğmetlerden nasıl faydalanacaklarını düşünerek,ateşi,suyu,toprağı taşı ve diğer nimetleri akıllarıyla değerlendirir..hepsini kullanarak yeni yerleşim alanları inşa ederler...her yeni buluşlarla,kendilerini keşfeder ve daha yeni buluşlara imza atarlar..içlerinden bazıları,benlik duygusuna kapılarak bunları ben yaptım..ben yaratabiliyorum..der..bazılarıysa bunları bize sunana ve değerlendirmemiz için bize bu aklı verene şükürler olsun diyerek şükrederler..
diğer topluluk önlerine sunulmuş bu niğmetleri değerlendirmezler,bunlar kutsaldır,ellemeyelim,bozmayalım,dokunmayalım derler..hayatlarını taşdevri misali teknolojiden uzak olarak yaşamaya adarlar..
şimdi soruyorum..önlerine sunulan imkanları değerlendirip,onlardan yeni şeyler yapıp hayatlarını en iyi şekilde yaşamaya çalışan insanlar,yaratıcı mı?yoktan mı var ettiler?olmayan bir şeylerden neyi oldurabildiler?sadece kendilerine sunulan imkanlardan birşeyler elde ettiler..o halde yaratıcı değiller..verilenlerle zaten var olan yaratılmışı,yeniliklerle karıştırıp şeklini değiştirdiler..öz aynı öz..hamuru elde edip şekil veren benim ama unun varlığını var eden ben değilim..
yukardaki hikayeyi bir yerde okumuştum..aklımda kaldığı kadarıyla yazmaya çalıştım..aslı daha uzun tabi..ama sözün uzunu kime söylenir bilirsiniz
secrette bize sunulan bir niğmet..hepsi bu...dileyen değerlendirir...dilemeyen ???