Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-12-2007, 10:44 AM   #73 (permalink)
asisler
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart Ben Enerjiyim!





Ben Enerjiyim! Gözlerinizi kapatın ve bu cümleyi tekrarlayın. Önce içinizden, sonra yüksek sesle tekrarlayın. Başlangıçta bu cümleyi belki biraz çekinerek söyleyeceksiniz, ama ardından içinizi bir güç dalgası kaplayana kadar gittikçe artan kuvvetli bir sesle söyleyeceksiniz. Böylece, içinizde uyuyan enerjinizi harekete geçirmeyi başaracaksınız.

İçinde yaşadığımız dünya katı maddelerden meydana gelmiş görünmesine rağmen, deniz gibi sürekli hareket halinde olan akıcı bir enerjiden oluşmuş ve onunla çevrelenmiştir. Modern bilim de, insan organizmasının sadece moleküllerden oluşan fiziksel bir yapı olmayıp tüm evrende olduğu gibi bir enerji alanına sahip olduğunu doğrular. Demek ki biz, enerjiyiz ve sürekli hareket halinde olan bir enerji denizinde yaşıyoruz.

"Enerji" kelimesi Grekçe energia ("hareketli kuvvet") kelimesinden gelir. Bu kuvvet, evrendeki tüm varlıklar arasında temel ve evrensel bağı oluşturur. Daha önce değindiğimiz gibi, biz tamamıyla enerjinin içinde yüzüyoruz. Bizi "canlandıran" ve bizi "hareketlendiren" bir enerji var, aynı enerji, ampulün yanmasını ya da küçük bir ekran üzerinde görüntünün oluşmasını da sağlıyor. Bütün bunlar enerji şekilleridir. Ama enerji tam olarak nedir?

EVRENLE UYUM SAĞLAMAK

Enerji, kendini madde olarak değil ama hareketle gösteren bir kuvvettir. Örneğin kar fırtınasını ele alalım; uçuşan kar kümesi görülür, ama rüzgar (enerji) kendini göstermez. Herkesin kabul edeceği gibi ortada, görünmese de gerçek olan bir kuvvet vardır. Bu kuvvet, enerjidir.

Bütün fiziksel evrenimiz "enerji"dir. Aslında, evrende bulunan yegane şeyin, enerji olduğunu söyleyebiliriz. Gördüğümüz, dokunduğumuz ve hissettiğimiz her şey, belli bir ritimde hareket eden enerjidir. Bu yüzden, bu gezegende varolan her şeyin; insanların, hayvanların, bitkilerin ve minerallerin vs. titreşimlerini algılamak mümkündür. Bu kuvvetin farkına vararak kendimizi bu akımlara "bağlayabilir" ve böylece evrenle uyum sağlayabiliriz.

Evreni algilayisimiz, büyük ölcüde bilim dünyasinin bakış açısından etkilenir. Bilim dünyası sayesinde, her şeyin katı ve ayrı göründüğü bir dünya kavramından her şeyin akışkan ve birbiriyle bağlantılı olduğu, çok daha kapsamlı bir dünya kavramına geçtik. Bu evrimi anlamak için, enerjinin küçük hikâyesini keşfetmemiz gerekir.

Dünyamızın katı cisimlerden oluştuğunu ilke alan ilk teori esas olarak Isaac Newton ve arkadaşları tarafından XVII. ve XVIII. yüzyıllarda ileri sürülmüştür. Newton yasaları, doğadaki fiziksel olayların bir sebebinin olduğunu ve zamanla uzayın sonsuzluğunu tartışmasız olarak kabul ederler.

Örneğin, iki bilardo topunun çarpışması tüm fiziksel tepkilerin fiziksel bir nedeni olduğunu ileri süren bu teoriyle açıklanabilir.

Esas olarak günlük yaşantımız da, bu mekanik Nevvton yasalarını temel alır. Elektrik tesisatımız dışında, evimizdeki her şey, büyük ölçüde Newton yasalarına uyar. Zamanı doğrusal olarak yansıtan, üzerine tüm yaşantımızı kurduğumuz saatlerimiz vardır. Zamanında bir yerlere yetişmek için robotlar gibi, sabahtan akşama kadar koşturuyorsak, bu noktada yaşam tarzımızın mekanik olduğunu kabul etmek daha kolaydır. Sonsuzluk karşısında, yaşadıklarımızın büyük bir bölümünü tarafsız olarak ifade edebilmek için, üç boyutlu ıızay-zaman kavramına başvururuz. Olayları bu şekilde görmek, dünyayı, açık ve değiştirilemez kurallarla yönetilen, du-ıağan ve katı bir kütle olarak görmeyi tercih edenlerimiz için destekleyici olabilir. Bu koşullar altında, devamlı evrim halinde bulunan içimizdeki insani deneyimleri önemsememek, hatta unutmak da çok kolaydır.

1905'te Albert Einstein, bütün Newton yasalarını yıkan ünlü izafiyet teorisini açıkladı.
Bu teoriye göre, uzay üç boyutlu değildir. Zaman da uzaydan ayrı bir kavram değildir. Uzay ve zaman, birbirine sıkı sıkıya bağlıdır ve dört boyutlu bir evreni oluştururlar. Bu durumda, Einstein'a göre, zaman doğrusal değil, görecelidir. Zaman ve uzay, bir doğa olayının oluşması için belirlenmiş iki elemandan başka bir şey değildir.

"Gül, insanoğlu onu böyle adlandırdığı için güldür insan olmasaydı, bir enerji kasırgası şeklinden başka bir şey olmayacaktı." E. H. Shattuh







  Alıntı ile Cevapla