Santa Claus
Claus, yeryüzündeki hiçbir çocuğun, noel ertesi sabahı uyandıklarında, yataklarının başucunda buldukları hediyelerin nereden geldiğini bilmediğini düşünüyordu. Fakat asıl amacı, dünyanın neresinde olursa olsun, bütün çocuklara ulaşmak, onlara inanılmaz güzellikteki hediyelerini vermek, bütün çocukların annelerinin ve babalarının kendisinini hatırlamasını sağlamaktı. Bu kadar kutsal bir amaç ve edinilmiş görev karşısında, Claus'tan çok hoşlanmayan az sayıdaki insan bile ona saygı duymaya başladılar.
Böylece her şehir ve köyde, Claus'un gelişi dört gözle beklenmeye başladı. Anneler ve babalar onun ilginç oyuncakları hakkında özellikle yaramazlık yapan çocuklara ilgi çekici hikayeler anlatıyorlardı.
Claus'un geyikleri ile birlikte evlere yaptığı ziyaretlerin sabahında çocuklar, anne ve babalarına koşup, bu hediyelerin ne zaman ve nasıl geldiğini soruyorlardı. Aldıkları cevap hep aynıydı:
Claus buraya gelmiş olmalı. Çünkü bu gördüğünüz oyuncaklar sadece Claus'un yapabileceği oyuncaklar.
Fakat nasıl içeri girmiş olabilir?
Bu sorunun cevabını vermek zordu.
Babalar başını önlerine eğip, gözlerini kaçırır, anneler ise Claus'un herkese mutluluk verdiği ve hediye getirdiği için onun bir Aziz olabileceğini fısıldarlardı ve eklerlerdi:
Bir Aziz'in evimize girmesi için anahtara hiçbir şekilde ihtiyacı yoktur.
Çocuklardan herhangi biri yaramazlık yaptığında ise, söylenen söz hep aynıydı:
Kendini affettirmek için Santa Claus'a dua etmelisin. O, yaramaz çocukları hiç sevmez; eğer uslu durmazsan artık sana oyuncak getirmeyecektir.