Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04-01-2008, 12:15 PM   #20 (permalink)
jaunty
Yüzbaşı
 
jaunty - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2007
Mesajlar: 592
Tesekkür: 305
186 Mesajinıza toplam 549 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
jaunty has a spectacular aura aboutjaunty has a spectacular aura aboutjaunty has a spectacular aura about
Standart Ynt: Cat'çe kedilere dair herşey burda..

Eski Mısır'ın Efsanevi Tanrıça Kedisi Bastet
ve Mısırlı Mau

Evcil Kedilerin Kökeni

Evcil kedilerimizin zooloji dilindeki adı Felis Catus'tür. Evcil kedi, memelilerin etoburlar dalının kedigiller (felidae) familyasının bir alt sınıfına dahildir. Kedigiller üç ana grupta toplanmaktadır:

Küçük kediler (Felis)

Çita (Aciononyx)

Kükreyen kediler (Panthera)

Evcil Kedi, küçük kedilerin bir alt bölümünü oluşturmaktadır.

Arkeologların ve antropologların, insanoğlunun yaşamış olduğu mağara devri ile ilgili araştırmalarında, birtakım kedi kemiklerine rastlanmaktadır, ancak bunların vahşi kedilere ait oldukları düşüncesi hakimdir. Diğer taraftan, arkeolojik incelemeler, kedinin, bundan 3500 yıl önce, Mısır toplumunda, tamamen evcilleştirilmiş olarak yaşadığını ortaya koymaktadır. Ancak bu evcilleştirme sürecinin ne zaman başlamış olduğu kati olarak tespit edilememektedir.

Bugün, İsrail’in işgali altındaki Batı Şeria topraklarında bulunan tarihi Ceriko (Jerico) (Arapçası: Eriha) şehri civarında yapılan Neolitik Devir’e ait kazılarda zamanımızdan 9000 yıl öncesine ait kedi kemikleri bulunmuştur. Bu konuda fikir oluşmasına yarayan bir husus da 1983 yılında Güney Kıbrıs'da, bundan 6000 yıl öncesine ait bir kazıda, bir kediye ait olduğu tespit edilen bir çene kemiği bulunmuş olmasıdır. Bilinen bir başka gerçekte Kıbrıs adasında hiçbir zaman vahşi kedilerin yaşamamış olduğu hususudur. Bu durumda, bu kedinin ancak deniz yolu ile, insanlarla birlikte Kıbrıs'a gelmiş olacağı sonucuna varılmaktadır. Arkeologlar, insanların o günkü basit teknelerine, etrafa saldıran, tırmalayıp parçalayan vahşi bir mahluku alarak yola çıkıp, yeni yerleşim yerleri aramaya kalkışmalarının düşünülemeyeceği noktayı nazarından kalkarak, bu kedinin ehlileştirilmiş bir kedi olduğu hususunda hemfikirdirler.

Bu düşünceden hareketle, ilim adamları, kedinin ehlileştirilme sürecinin zamanımızdan 8000 yıl önce başlamış olacağı sonucuna varmaktadırlar.

Diğer taraftan, bugün, dünyanın dört bir yanına dağılmış olan kedilerin iki cins vahşi kediden türemiş olduğu tespit edilmiştir:

Afrika Vahşi Kedisi (Felis Lybica)

Avrupa Vahşi Kedisi (Felis Silvestris)

İlk ehlileştirilen vahşi kediler eski Mısırlıların ehlileştirmiş oldukları Afrika kedisi Felis Lybica’dır. Ehlileştirilmiş bu kedileri, Finikelilerin, Akdeniz'in muhtelif yörelerindeki kolonilerine götürdükleri, bu arada İtalya'ya taşıdıkları anlaşılmaktadır. İtalya'dan Avrupa kıtasına geçen bu kediler, Avrupa'nın vahşi kedisi Felis Silvestris ile birleşip ikinci bir kol olarak dünyaya yayılmışlardır. Daha sonraları, deniz ve kara ticaretinin yeni boyutlar kazanma sile gelişen nakliyecilik sayesinde dünyanın hemen her noktasına ulaşıp çoğalmışlardır. Değişik iklim şartları,gıda rejimleri ve sair etkenlerle bugünkü kedi türleri ortaya çıkmıştır.

Kedi Genetiği

Vahşi kedilerden, ehlileşmiş kedilere ve bu güne kadar uzanan süreç içerisinde ,kedilerin anatomik yapılarında, köpeklerde olduğu gibi, bir takım büyük değişikliklerin meydana gelmediği görülmektedir. Başlangıçtan beri,köpekler insanoğluna,türlü maksatlarla hizmet vermişlerdir: Ev ve çiftlik bekçiliği, araba ve kızak çekmek, harpte yardımcılık, ev içinde can yoldaşı ve süs olarak bulunmak ve en önemlisi her türlü avcılık faaliyetlerinde, avı bulmak, takip etmek, avcıya yaklaştırmak,vurulan avı taşıyıp getirmek gibi işleri yapmışlardır.

İnsanlar,onların üstün koku alma,keskin görüş hassalarından ve güçlerinden daima faydalanmışlardır. Oysa kediden faydalandıkları yegane saha hemen, hemen sadece farelere karşı açtıkları mücadele ile sınırlı kalmıştır. Böylece fonksiyonlarına göre, köpeklerin vücut yapıları büyük değişiklikler kazanırken, kedinin anatomik yapısı aynı kalmış sadece insanların zevklerine hitap eden tüy renkleri veya tüy uzunluğu gibi hususlar farklılık arz etmiştir.

Bu konudaki bir başka görüş de şöyle özetlenebilir: Primitif köpeğin vücut yapısı, kedigillerin yapısına nazaran çok daha genel maksatlı idi, dolayısıyla insan müdahalesi ile, birbirinden çok farklı görüntü veren türler üretilebildi. Oysa kedilerde bunu başarmak olanaksızdı. Kedinin genetik yapısı, daima büyük değişiklik teşebbüslerine karşı koydu. Diğer taraftan kedigillerin vücut yapıları temelde o kadar zarif ve o kadar dengeli bir güzelliğe sahip idi ki insanlar bu görünüş ile oynamayı kutsal bir şeye hürmetsizlik saydılar ve daima böyle bir harekete karşı çıktılar.

Eski Mısırlılar Vahşi Kediyi Neden Ehlileştirdiler?

Eski Mısır, eski dünyanın en büyük tahıl zıraati yapılan bölgesi idi. Her yıl büyük buğday ve sair tahıl stokları birikiyordu. Kullanılan iptidai stoklama sisteminin en büyük düşmanı farelerdi ve bunların adetleri yok edilemiyecek kadar çoktu. Mısırlılar, birden vahşi kedilerin tahıl depolarının etrafında toplandıklarını ve fareleri yok etmeye başladıklarını farkettiler. İşte eski Mısırlılarla kedilerin dostluğu o zaman başladı. İnsanlardaki çok iyi ve yumuşak yaklaşımı gören bu vahşi kediler insanlara daha da yaklaşarak ehlileştiler. Mısırlılar kedilerine o kadar çok değer veriyorlardı ki onların ülke dışına çıkarılmasını yasakladılar. Fakat bu yasağın uygulanması o kadar zordu ki!.. Nitekim bundan 2500 yıl öncesine ait Yunan heykellerinde ve duvar kabartmalarında kedi figürlerine rastlamaktayız. Onlar da kediyi mahsul koruma işinde kullanıyorlardı. Kediyi tanımadan önce Eski Yunan ve Roma'da, farelere karşı kullanılmak üzere evcilleştirilmiş sansar kullanılıyordu.

Kedilerin dünya üzerine yayılmasının en önemli sebebi fare düşmanı olmalarıdır. Finikeliler gibi, dünya üzerinde koloniler kuran denizci milletler, gemilerindeki erzakı korumak için daima kedi taşımaya başlamışlar yeni yerleşim yerlerine de bunları götürmüşlerdir. Kediler bu sayede Avrupa'ya ve Asya'ya yayılmışlardır.

Kedilerin Mısır Toplumunda Kazandığı İtibar

Eski Mısır'a ait sanat eserlerindeki işaretlerden kedilerin toplumdaki yerlerini şöyle özetleyebiliriz:

Evde dost ve arkadaş olarak kabul edilmeleri (M.Ö. 2000 – 1200)
Papirüs üzerine çizilmiş resimler, evde, sahiplerinin ayakları dibine uzanmış kedileri göstermektedir. Bu resimlerde görülen sahipler genelde hanımlardır. Erkekler daha ziyade av sahnelerinde köpeklerle birlikte resmedilmişlerdir. Kedilerin boyunlarındaki süslü tasmalar onlara evlerde, pet olarak ne kadar özel önem gösterildiğinin bir işaretidir.

Avlanmada insanlara yardımcı olmaları (M.Ö. 1880 – 1450)
Yine bazı resimler Eski Mısırlıların kediyi kuş ve balık avında yardımcı olarak kullandıklarını göstermektedir.

Mizahi çizim olarak kedi (M.Ö. 1300 – 1000)
Adeta bu günkü çizgi film veya karikatür karakterlerine benzeyen çizimler mevcut. Bazıları satirik, o günlere ait bazı hikayeleri temsil ettiği sanılıyor. Mesela bir tanesi, farelerin istilasına karşı, başarısızca bir kaleyi savunmaya çalışan bir kediyi resmediyor.
Bir diğer resimde bir fare ile bir kedinin düellosu gösterilmiş. Dans eden kedi resimlerine, kediye içki ve yiyecek ikram eden fare çizimlerine rastlanıyor. Mizahi mi değil mi bilinmiyor ama bir resimde kazları güden bir kedi konu alınmış.

Yılan öldürücü olarak kedi (M.Ö. 1500 – 1000)
Eski Mısır toplumunun biri de zehirli yılanlardır. Birçok çizimlerde kedilerin yılanları öldürerek insanlara yardımcı oldukları belirtilmiş.

İlah olarak kedi
Mısır tarihinde, yaklaşık olarak, milattan önce 1500 tarihinden yine milattan önce 30 yılına kadar geçen çok uzun bir dönem içerisinde, kedinin bir tanrıça sıfat ile kutsallaştırıldığını görmekteyiz.

Bu kutsal kedinin adı Bastet'tir. Şimdi bu efsanevi kutsal kediyi tanıyalım:



Bastet – Kedi Tanrıça

Eski Mısırlılar çok tanrılı bir dine sahiptiler. Çok uzun ve çok farklı iktidarları bünyesinde toplayan Mısır tarihi boyunca tapılan tanrı ve tanrıçaların da zaman içinde güçlerinin kaybolduğu ve yerine yenilerinin çıktığı görülmektedir. Mısır tanrıları, insan, hayvan veya yarı insan, yarı hayvan figürleri ile temsil edilmişlerdir.

Bastet’in M.Ö. 1500 yıllarında ortaya çıktığını görmekteyiz. Bastet, kedi şeklinde veya kedi başlı bir kadın şeklinde temsil edilmiştir. Mısırlılar, yaşadıkları coğrafya içinde türlü vahşi kedileri tanımışlar ve bunların, anatomik yapılarının benzerliği dolayısile, birbirleri ile akraba olduklarını müşahede etmişlerdi.

Bastet’in, tanrıça olarak kabulünden çok daha önceleri, aslan başlı, Sekhmet adlı bir başka tanrıça vardı. Sekhmet, sert, acımasız, korku salan, insanları cezalandıran, onlara hastalık bulaştıran, harbi ve mücadeleyi temsil eden bir tanrıça idi. Devirler değişip sosyal ve ekonomik hayat iyileştikçe, insanlar, şiddete dayanan tanrıların yanı sıra yumuşak ve kendilerine yardımcı olacak tanrıları da aramaya başladılar.

Eski papirüslere göre, bu işi çok zeki bir şekilde neticelendirmiş oldukları anlaşılıyor.

Efsaneye göre, bir gün Sekhmet çok kızar ve insanları terk edip Nubya çölünde yalnız başına yaşamağa başlar. Bu sıralarda Mısırın başı bazı düşmanlarla derde girmiştir, korunmaya ihtiyacı vardır. Baba tanrı, Güneş, Sekhmetin Mısıra geri getirilmesini ve Mısırın bu felaketten kurtarılmasına yardımcı olmasını emreder. Bunun için akıl tanrısı Thoth’u görevlendirir. Thoth, Sekhmeti Nubyada bulur, Mısır'a geri dönmesi hususunda ikna eder. Yola çıkarlar, Mısır'ın güneyinde Philae’de bir mola verirler. Sekhmet orada bir suda yıkanır, bu yıkanma esnasında bütün kızgınlığı geçer ve sakin bir kedi şeklini alır. Böylece yüzyıllar boyunca şiddetten başka bir şey düşünmemiş olan aslan tanrıça, son derecede yumuşak bir kedi tanrıça olup çıkar.

Şimdi bunları temsil eden çizimlere bir göz atalım: O zamanlarda, kediler, zaten toplum içinde kendilerini kabul ettirmiş ve insanlar için faydalı ve vazgeçilmez birer dost olmuşlardı. Kedi tanrıça Bastet’in kültü, Kahirenin yaklaşık 60 km. kuzey doğusunda önceler adı Bast, sonraları Bubastis olan ve bugün ise Tell Basta denilen şehirde ortaya çıkar. Burada Bastet adına muhteşem bir mabet inşa edilir. Bastet adı bu şehirden gelmektedir ve Bast’lı Dişi anlamına gelmektedir. Bu kült sonraları tüm Mısır'a yayılmış bin yıldan daha uzun bir süre, insanların sevgi ile bağlı kaldıkları bir inanç olmuştur.

Bastet’in doğumlarda, hastalıklarda,kısırlıkta, insan vücudunun maruz kalacağı her türlü tehlike ve arızada, yeni doğan çocukların korunmasında her zaman için yardımcı olduğuna inanılmakta idi. Bastet aynı zamanda eğlence, müzik ve dans ilahesi idi. Onun onuruna festivaller düzenlenirdi. Bastet şeklinde bronz ve sair maddelerden heykelcikler yapılır, insanlar bunları mabetlere koyarlar ve birbirlerine hediye ederlerdi. Bugün bunlara eski mabet kalıntılarında, eski yerleşim yerlerinde yapılan kazılarda rastlanmaktadır.

Kedi Mumyaları ve Kedi Mezarlıkları


Eski Mısır toplumunun kediye verdiği değer Bastet’ kutsal olarak kabulü dolayısıyla çok büyüktür. Kazılarda kedilere tahsis edilmiş özel mezarlıklara rastlanmaktadır. Ayrıca kedi mumyalamak ve bu mumyaları mabetlere koymak, keza eş dost arasında hediye olarak vermekte adet olmuştu, o kadar ki bu adet ticari bir şekle bürünmüş ve maalesef bir takım insanlar mumyalamak maksadı ile kedi üretmeye başlamışlar, bunları daha henüz küçük yaşlarda iken öldürüp mumyalarını pazarlamışlardır. Kazılarda bulunan mumyaların çoğu çok genç yaştaki kedilere aittir.

Mısırlı Mau (Egyptian Mau)

Mau, eski Mısır dilinde kedi anlamına gelmektedir. Aşağıda resmini gördüğünüz bu güzel kedi, ismine rağmen Mısır'dan gelme değildir.1960'lı yıllarda, İngiltere'de kedi yetiştiren Angela Sayer adlı bir hanım, Mısır kaynaklarındaki resim, heykel ve duvar kabartmalarından Bastet figürlerini inceleyerek aynen o tip bir kediyi ortaya çıkartmak gayreti ile bir çalışma başlatmıştır. Bastet olarak resmedilen orijinal Mısır kedisinin uzun ince bacakları ve ince uzun, narin bir vücut yapısı vardır. Genelde, az miktarda kısa kesikli çizgileri havi, buna mukabil noktalı bir desene sahip tüyleri vardır. Angela Sayer, Siyam ve Havana kedilerinin birleşiminden, 1970'li yılların başlarında, bugün Egyptian Mau adı verilen bu kediyi ortaya çıkartmıştır. Bu kedi, genelde soluk gümüşi renkte, siyah benekleri olan bir posta sahiptir.


Kulaklarının arkası grimsi pembe renkli olup siyah noktalıdır. Burnunun, dudaklarının ve gözlerinin etrafı ince siyah bir çizgi ile adeta çerçevelenmiştir. Gerdanı, çenesi ve burnunun etrafı açık gümüşi renktedir. Burnunun ucu kiremit kırmızısıdır. Ayak tabanları siyahtır. Gözleri yeşil renklidir. Baş yapısı yuvarlakça, burun yapısı ne fazla kısa ne de fazla sivridir. Kulakları orta büyüklüktedir. Orta uzunluktaki kuyruğu, kuyruk sokumundan uca doğru incelmektedir. Egyptian Mau, yani Mısırlı Mau, mahcup tavırlı fakat çok sevecen bir hayvandır . Genellikle, ilgisini sadece bir, iki kişi üzerinde teksif ettirir. Bakımı kolaydır, tüyleri kısa olduğu için ara sıra hafifçe fırçalamak suretiyle dökülen tüyler alınabilir. Bu kedinin, yeni bir tür olarak, doğal yollarla nasıl ortaya çıkartılmış olduğunu anlatırken, son zamanlarda klonlama yolu ile de bazı kedi türlerinin çoğaltıldığı da basında gözümüze çarpmaktadır. Umarız, insanlar bu güne kadar özelliklerini en iyi şekilde muhafaza edebilmiş olan kedi cinsini fazla rahatsız etmezler.

alinti



jaunty isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla