Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15-02-2009, 03:43 PM   #55 (permalink)
Pamukk
Binbaşı
 
Pamukk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2008
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,435
Tesekkür: 3,766
1,176 Mesajinıza toplam 8,428 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Pamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud of
Standart

SEVGİ ; İhtişamlı Yalanlar

(1)

Sevgi bilincin nihai çiçeklenmesidir. O tüm karanlıktan özgürleşmiş tutkudur, o tüm esaretten özgürleşmiş tutkudur, o tüm zehirlerden arınmış tutkudur. Tutku sevgiye dönüşür. Tutku tohumdur, sevgi onun çiçeğidir. Ancak, sevgi merhamet değildir, merhamet sevgi değildir.

Merhamet, ego tarafından yönlendirilen bir tavırdır, o egoyu güçlendirir. Birisine merhamet gösterdiğinde, sen kendini üstte hissedersin. Birisine merhamet gösterdiğinde onun ardında derin bir hakaret vardır; sen diğerini aşağılıyorsun ve onun aşağılanması ile mutlu hissediyorsun. Bu nedenle merhamet asla affedilmez. Her kime merhamet göstermiş olursan ol, o kişi sana bir şekilde bir yerlerde öfkeli kalacaktır ve senden intikam alması kaçınılmazdır. Bunun nedeni merhametin sadece yüzeyde sevgi olarak görünmesidir. Fakat derinde onun sevgi ile hiçbir alakası yoktur. Onun başka, saklı kalmış dürtüleri vardır.

Sevginin motivasyonu yoktur; o herhangi bir dürtüye sahip değildir. Başkası ihtiyaç duyduğundan değil basitçe sende olduğundan sen verirsin. Sevgide diğeri bir etken değildir. Sende çok fazlası olduğu için taşmaya devam edersin. Sevgi kendiliğindendir, doğaldır, nefes gibidir. Merhamet, oluşturulan bir tavırdır. Merhamet bir tür kandırmacadır; o hesaptır, o aritmetiktir. En önemli deyişlerden birini duymuş olmalısın “Başkalarına sana davranılmasını istediğin gibi davran.” Bu hesaplanmış bir tavırdır, sevgi değildir. “Başkalarına sana davranılmasını istediğin gibi davran.” Bunu yapıyorsun çünkü sadece karşılığında tam olarak aynısını istiyorsun. Bu bencilliktir, bu kendini merkeze koymaktır, bu egoistliktir. Diğerine hizmet etmiyorsun, diğerini sevmiyorsun; dolaylı bir şekilde kendine hizmet ediyorsun. Diğerini kullanıyorsun. O hafifletilmiş egoistliktir. Ama egoistliktir. Çok zekice bir egoistliktir. Sevgi hesaplanmamış bir çiçek açmadır, akıştır. Sen basitçe vermeye devam edersin çünkü başka bir yolu yoktur.

Bu nedenle unutma, birincisi: Sevgi bir anlamda merhamet değildir; senin merhamet sözcüğünü kullandığın anlamda o merhamet değildir. Diğer bir anlamda sevgi gerçek olan yegâne merhamettir. Sen birisine “merhametli” olmuyorsun, sen diğerinden daha büyük değilsin, sen basitçe bütünden aldığın enerjiyi serbest bırakıyorsun. O bütünden gelir. Ve bütüne geri döner; sen yolun üzerinde bir engel gibi durmuyorsun, hepsi bu.

İskender Hindistan’da seyahat ederken büyük mistik Diyojen’i görmeye gitmişti. Diyojen derenin kıyısında yatıp güneşleniyordu. İskender, her zaman için bu adamı, Diyojen’i görme arzusu hissediyordu çünkü bu adamın hiçbir şeye sahip olmadığını ama yine de bu adamdan daha zengin hiç kimsenin olmadığını duymuştu. Onun içinde bir şey vardı, o ışıklar saçan bir varlıktı. İnsanlar, “O bir dilenci ama gerçekte o bir imparator” diyorlardı. Bu yüzden İskender meraklanmıştı. Seyahat ederken Diyojen’in yakınlarda olduğunu duymuştu. Bunun üzerine onu görmeye gitti.

Sabahın erken saatinde güneş doğuyordu. Diyojen kumun üzerinde çıplak yatıyordu... İskender, “Seni gördüğüme memnun oldum. Duyduğum her şey doğruymuş gibi gözüküyor. Bu kadar mutlu bir insan hiç görmemiştim. Sizin için bir şey yapabilir miyim efendim?” dedi. Ve Diyojen, “Sadece kenara geç, güneşimi engelliyorsun. Ve asla güneşi engellememeyi unutma. Sen tehlikelisin, güneşin benim insanlarıma ulaşmasını engelleyebilirsin. Sadece kenarda dur.” dedi.

Sevgi senin başkalarına verdiğin bir şey değildir; o sadece güneşi engellememektir.

Bunun özünü anlamaya çalış: O sadece tanrısallığı engellememektir. O ilahî olanın aracı haline gelmektir, o sadece ilahî olanın senin aracılığınla akmasına izin vermektir. Sen boş bir bambu olursun ve ilahî olan senin içinden geçer. Sadece içi boş bir bambu bir flüt haline gelebilir çünkü sadece içi boş bir bambu bir şarkının kendi içinden akıp gitmesine izin verebilir.

Sevgi senden gelmez, sevgi varoluştan, ilahî olandan gelir. Merhamet senden gelir; anlaşılması gereken ilk şey budur. Merhamet senin yaptığın bir şeydir, sevgi varoluşun yaptığı bir şeydir. Sen basitçe onu engellemezsin, sen onun yolunda durmazsın. Sen güneşin inmesine, nüfuz etmesine nereye gitmek isterse gitmesine izin verirsin.

Merhamet egoyu güçlendirir ve sevgi sadece ego tamamen kaybolduğunda mümkündür. Bu nedenle sözlüklerin seni yanıltmasın çünkü sözlüklerde sevgi ve merhametin eşanlamlı olduğunu bulacaksın. Varoluşun gerçek sözlüğünde bu böyle değildir.

Sevgi bu hiç bitmeyen şarkının senin aracılığınla akmasına, senin aracılığınla kalbinin atmasına; bu tanrısallıkla işbirliğine, onunla el ele dolaşmaya izin vermendir. Bunun seninle hiçbir alakası yoktur, onun olması için senin kaybolman gerekir. Sevginin olması için senin tamamen yok olman gerekir; o sadece senin yokluğunda akabilir.

Üretilmiş merhamet seni son derece egoist yapar. Bunu görebilirsin: Merhametli insanlar son derece egoisttir, zalim insanlardan daha egoist. Bu garip bir şeydir: Zalim kimse en azından birazcık suçlu hisseder ama sözde merhametli kişi mükemmel bir şekilde iyi hisseder, her zaman senden daha kutsal her zaman başkalarından daha iyi. O yaptığı her şeyde son derece bencildir; her merhametli olma eylemi ona daha çok enerji verir ve egosunu güçlendirir. O her gün giderek daha çok büyüyor ve büyüyor. Tüm yolculuk egoya aittir.

İlk olarak anlaşılması gereken şey sevginin sözde merhamet olmadığıdır. O merhametin özüne ait kısmına; yumuşak olmaya, sempati duymaya kendini karşındakinin yerine koymaya, sert olmamaya, yaratıcı olmaya, yardımcı olmaya sahiptir. Ancak, senin tarafından bir eylem olarak hiçbir şey yapılmaz; her şey senin içinden akar. O varoluştandır ve sen varoluşa seni bir araç olarak seçtiği için şükran duyarsın ve mutlu olursun. Sen geçirgen hale gelirsin ve merhamet senin içinden geçer. Sen şeffaf bir cam olursun ve güneş senin içinden geçer. Sen onu engellemezsin. O içinde hiç ego olmayan saf merhamettir.

İkinci olarak sevgi senin sözde aşkın da değildir. Onda aşkın özündeki nitelik vardır ama senin aşk olarak bildiğin şey değildir. Senin aşkın sadece aşk kılığında gösteri yapan tutkudur. Senin aşkının aşkla hiçbir alakası yoktur; o diğerini bir anlamda, güzel isimlerle, ihtişamlı bir sloganla sömürmektir.

Seni seviyorum demeye devam eder durursun ama gerçekten birisini hiç sevdin mi? Sen basitçe başkalarını kullanmışsındır; sevmemişsindir. Başkasını kullanmak nasıl sevgi olur? Aslında, diğerini kullanmak dünyadaki olabilecek en zararlı eylemdir çünkü birisini bir araç olarak kullanmak suçtur.

Immanuel Kant, kendi ahlakını tanımlarken, birisini bir araç olarak kullanmanın ahlaksızlık olduğunu, en temel ahlaksızlık olduğunu söyler. Asla birisini bir araç olarak kullanma çünkü herkes kendi içinde bir amaçtır. Diğerine kendi içinde bir amaç olarak saygı duy. Birisine kendi içinde bir amaç olarak saygı duyduğunda, seversin.

İnsanlar nefret tarafından mahvolmazlar, insanlar sözde sevgileri tarafından mahvedilirler. Ve onlar ona sevgi dediklerinden ona dikkatli bir şekilde bakmazlar. Ona sevgi dedikleri için onun iyi ve güzel olduğunu zannederler. Öyle değildir. İnsanlık bu sözde sevgi hastalığı yüzünden ıstırap içindedir; şayet derinlemesine onun içine bakacak olursan sadece şehveti göreceksin. Şehvet sevgi değildir. Şehvet almak ister, sevgi vermek ister. Şehvetin tüm istediği şudur: “Alabildiğin kadar çoğunu al ve mümkün olduğunca azını ver. Az ver, daha çok al. Eğer verirsen, onu sadece bir yem olarak ver.” Şehvet kesinlikle bir pazarlıktır. Evet, bir şey vermen gerekir çünkü almak istiyorsun ama fikir daha az verip daha çoğunu almaktır. İşadamı zihni budur. Şayet vermeden alabiliyorsan iyidir! Şayet vermeden alamıyorsan, birazcık ver; çok veriyormuş gibi yap ve diğerinden bütününü kopart.

Şehvet sömürüdür. Sevgi sömürü değildir. Bu yüzden sevgi sıradan anlamıyla aşk değildir ve aynı zamanda gerçek anlamıyla aşktır. Sevgi sadece verir, o geri almakla ilgili hiçbir fikre sahip değildir. Geri almaz demek değildir bu, hayır; bunu bir saniyeliğine bile düşünme. Geriye hiçbir şey elde etme düşüncesi olmadan verdiğinde, bin katını geri alırsın. Ancak, bu başka bir şeydir; bunun seninle hiçbir ilişkisi yoktur. Ve sen çok fazla elde etmek istediğinde, aslında kandırılmışsındır; hiçbir şey elde edemezsin. Sonunda sen sadece hayal kırıklığına uğrarsın.

Her aşk ilişkisi hayal kırıklığıyla biter. Her aşk ilişkisinin sonunda seni bir üzüntü, depresyon çukurunun içinde, kandırılmışlık duygusuyla bıraktığını hiç gözlemlemedin mi? Sevgi hayal kırıklığı nedir bilmez çünkü sevgi bir hayal ile başlamaz. Sevgi asla karşılığında bir şey istemez, buna gerek yoktur. Çünkü sevecen insan her şeyden önce, “Verdiğim şey benim kendi enerjim değil, o varoluşun kendisinin enerjisidir. Ben kimim ki onun karşılığında bir şey isteyeyim? Bir teşekkür istemek bile anlamsız,” diye hisseder.

Sevgi vermeye devam eder ama verme duygusu nedir bilmez, “ben bir vericiyim” duygusu nedir bilmez. Ve o zaman varoluş bin bir şekilde yanıt vermeye devam eder. Sen birazcık sevgi ver ve her yerden sevgi akmaya başlar. Sevgi dolu bir insan hiçbir şeyi koparmaya çalışmaz, o açgözlü değildir. O karşılığını beklemez, o vermeye devam eder. O almaya da devam eder ama aklındaki bu değildir.

O halde ikinci şey şudur: Sevgi sözde aşk değildir ama yine de o gerçek aşktır.

Üçüncüsü şudur: Sevgi entelekt değil zekâdır. Zekâ tüm biçimlerden, tüm mantık biçimlerinden özgürleştiğinde, zekâ tüm tartışmalardan özgürleştiğinde, zekâ sözde rasyonellikten özgürleştiğinde — çünkü rasyonellik sınırlanmaktır — zekâ özgürlük olduğunda, o sevgidir. Sevgi dolu bir insan muazzam düzeyde zekidir ama o bir entelektüel değildir. O doğrudan ve dolaysız görebilir, onun keskin bir görüşü vardır, onun görmek için gerçek gözleri vardır, onun için hiçbir şey gizli değildir ama bu bir tahmin değildir. Bu mantık aracılığıyla değildir, zorlama yoluyla değildir, o net görüş aracılığıyla olur.

Aklından çıkarma: Sevgi dolu bir insan aptal değildir ama o entelektüel de değildir. O muazzam bir zekâdır, o zekânın bedenlenmiş halinin ta kendisidir. O saf ışıltıdır. O bilir; ama o düşünmez. Bildiğin zaman düşünmenin ne gereği vardır. Sen sadece onun yerine geçsin diye düşünürsün. Bilmediğin için düşünürsün. Bilemediğin için düşünürsün. Düşünmek bir ikâme etme işlemidir. Ve o zayıf bir ikâmedir, unutma. Bilebiliyorken, görebiliyorken düşünmek kimin umurundadır?

Sevgi dolu insan bilir; entelektüel düşünür. Entelektüel bir düşünendir. Ve sevgi dolu insan bir düşünmeyen, entelektüel olmayandır. Zekâsı vardır, muazzam zekâsı vardır ama onun zekâsı entelekt kalıbı aracılığıyla çalışmaz. Onun zekâsı sezgi ile çalışır.

Ve dördüncüsü: Sevgi hissetmek değildir çünkü hissetmekte sevgi ile alakalı olmayan pek çok şey vardır. Hissetmek duygusallıktır, hassaslıktır; bunlar sevginin içinde var olmazlar. Sevgi dolu insan hisseder ama hiçbir duygu olmaksızın. O hisseder fakat duygusallık yoktur. O her ne gerekiyorsa yapacaktır. Ama yine de onun tarafından dokunulmadan kalır. Bu çok derinden anlaşılması gereken bir şeydir.
OSHO-Sevgi


__________________
Bugün, öfkelenme ve endişelenme.
Bugün,şükran dolu ol ve alçakgönüllü davran.
Bugün, işini özenle yap.
Bugün,var olan her şeye karşı nazik ve sevecen ol.

Sabah ve akşam ellerin dua pozisyonundayken yukarıdaki kelimeleri tekrar et ve Reikinin senin ruhuna ve bedenine şifa getirmesi için dua et.
-- Dr.Mikao Usui --
Pamukk isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla