Binbaşı
Üyelik tarihi: Mar 2008 Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,435
Tesekkür: 3,766
1,176 Mesajinıza toplam 8,428 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| (2)
Birisi acı çekiyor; duygusal insan ağlamaya başlayacaktır. Ağlamanın bir faydası olmayacak. Birisinin evi yanıyor; duygusal insan bağıracak ve ağlayacak ve göğsünü yumruklayacaktır. Bunun bir yararı olmaz. Sevgi dolu insan harekete geçecektir. Ağlamayacaktır, bu anlamsızdır. Gözyaşlarının bir yararı olmaz. Gözyaşları ateşi söndüremez, gözyaşları acı için ilaç olamaz, gözyaşları adamı boğulmaktan kurtaramaz. Bir adam boğuluyor ve sen kıyıda durmuş ağlayıp zırlıyorsun ve ağlamak ve zırlamak gerçekten zordur. Sen duygusal bir adamsın, kesinlikle. Ama sevgi dolu bir adam değilsin. Sevgi dolu bir insan hemen eyleme geçer. Onun eylemi anındadır; o tek bir an bile tereddüt etmez. Onun eylemi anındadır; onun görüş alanında herhangi bir şey ortaya çıktığı an o bunu hemen eyleme döker. Tam olarak o, bunu eyleme dökmez; o eyleme dönüşür. Onun anlayışı ve onun eylemi aynı olgunun iki yüzüdür, onlar iki ayrı şey değildir. Onun bir tarafına anlayış denir, diğer tarafına eylem denir.
Bu yüzden ben dindar insan doğası gereği dahildir, adanmıştır; hayata kendini adamıştır diyorum. O ağlayıp gözyaşı dökmeyecektir. Duygusal insan bazen sevgi dolu bir insanmış gibi gelebilir. Bu seni yanıltmasın; duygusal insanın bir faydası yoktur. Aslında o daha çok karmaşa yaratacaktır. Onun hiçbir yararı olmayacaktır, o daha çok kafa karışıklığı yaratacaktır. Bir faydası olmaktansa o bir şeyleri engelleyecektir.
Sevgi dolu insan keskindir. Gözyaşları olmadan, duygular olmadan, o basitçe eyleme geçer. O soğuk değildir ama sıcak da değildir. O basitçe ılıktır ve serindir. Sevgi dolu insanın paradoksu budur. O sevecen olduğu için ılıktır ve aynı zamanda serinliğini de korur. Onun serinliği asla kaybolmaz; her ne olursa olsun o serin kalır ve bu serinliğin içerisinden eyleme geçer. Ve o serin kaldığı için yardımcı olur.
Bu dört şey anlaşılmalıdır, o zaman senin sevginin ne olduğuyla ilgili dört boyutlu bir görüşün olur. Bu sevgi nasıl ortaya çıkar? Çünkü o oluşturulamaz. Eğer oluşturursan o merhamete dönüşür. Bu sevgi nasıl hayata getirilebilir? Şu ana kadar yaptığın gibi severek daha çok ve daha çok sevmeye devam edemezsin. Aynı yönde hareket etmeye devam edersen sevgiye erişemeyeceksin. Senin sevgin doğru yönde hareket etmiyor. O zaman nicelik daha çok olacaktır ama niteliğin aynı kalacaktır. Sen aynı yönde gitmeye devam edeceksin.
Senin yönün temelden yanlıştır. Sen sevmedin. Bir kez bu senin kalbinin derinliklerine inerse, “Henüz sevmedim” ... evet, “henüz sevmedim” diye hissetmek berbattır, bu çok zordur. Başkalarının sevmemiş olduğuna inanabiliriz — zaten bu inandığımız şeydir — “Kimse beni sevmedi, bunda bir sorun yok, insanlar katıdır,” ama senin de sevmemiş olduğunu görmek egonu paramparça eder.
Bu yüzden insanlar henüz sevmemiş oldukları basit gerçeğini görmek istemezler. Ve onlar görmek istemediklerinden görmezler. Ve onlar görmediği için de asla dönüşemeyecekler. Onlar aynı izi takip edeceklerdir; onlar aynı mekanik şeyi yeniden ve yeniden tekrar edeceklerdir. Ve yeniden ve yeniden onlar hayal kırkılığı yaşayacaklardır.
Peki sevgiyi nasıl içeri almalı? Eğer o sadece senin aşkın olsaydı, aynı yönde koşturmaya devam edebilirdin. Daha hızlı, daha büyük bir hızla ve miktarda koşmak yapılacak doğru şey olurdu. Fakat sen doğru yönde ilerlemiyorsun, bu nedenle eğer daha hızlı gidersen, ondan daha büyük bir hızla uzaklaşıyor olacaksın, ona doğru değil. Hızın bir faydası olmayacaktır çünkü her şeyden önce sen yanlış yönde hareket ediyorsun: O şehvet ve arzunun yönüdür. O zaman sevgiyi nasıl getirmeli? Ve ben onun hisler de olmadığını söylüyorum; aksi taktirde ağlayıp kalbini boşaltabilirsin, kendini paralayabilirsin, etrafta çekilen binlerce acı için binlerce kez gözyaşı dökebilirsin, son derece duygusallaşabilirsin.
Leo Tolstoy anılarında annesini hatırlar. Onun son derece merhametli, son derece merhametli bir insan olduğunu söyler; benim tanımladığım anlamda merhametli, sevgi dolu değil. O çok merhametliydi, o kadar merhametliydi ki tiyatroda sürekli ağlardı. Onlar zengin insanlardı, kraliyete mensuptular. Bir hizmetkâr tiyatroya gittiklerinde Leo Tolstoy’un annesinin yakınında çok sayıda mendille birlikte dururdu çünkü onlara sık sık ihtiyaç duyardı. O her zaman ağlıyordu. Ve Tolstoy ise “Ancak, aşırı derecede soğuk olan Rusya’da kışın, sıfırın altında, kar yağarken o tiyatroya girerken arabasının şoförünü yağan karın altında donarak, hatta hasta düşerek arabanın dışında otururken görmek beni şaşırtıyordu. Asla soğukta bekleyip öylece ıstırap çeken bu adamı düşünmezdi. Fakat tiyatroda görmüş olduğu bir şey için ağlayıp durmaya devam ederdi” diyor.
Hassas insanlar, duygusal insanlar; ağlamak bedavadır, hissetmek bedavadır. Sevmenin bedeli ağırdır. Sevgi dolu olmak tüm hayatına mal olur. Sevgi dolu insan son derece gerçekçidir. Duygusal insan basitçe hayallerin, belirsiz duyguların, fantezilerin içinde yaşar. Bu yüzden o duygularla da getirilemez. O zaman onu nasıl getirmeli?
__________________ Bugün, öfkelenme ve endişelenme.
Bugün,şükran dolu ol ve alçakgönüllü davran.
Bugün, işini özenle yap.
Bugün,var olan her şeye karşı nazik ve sevecen ol.
Sabah ve akşam ellerin dua pozisyonundayken yukarıdaki kelimeleri tekrar et ve Reikinin senin ruhuna ve bedenine şifa getirmesi için dua et.
-- Dr.Mikao Usui -- |