Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27-02-2009, 11:09 PM   #21 (permalink)
turunç
Üsteğmen
 
turunç - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2008
Mesajlar: 177
Tesekkür: 423
173 Mesajinıza toplam 1,335 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
turunç is a splendid one to beholdturunç is a splendid one to beholdturunç is a splendid one to beholdturunç is a splendid one to beholdturunç is a splendid one to beholdturunç is a splendid one to beholdturunç is a splendid one to behold
Standart

"Tanrı'nın Doğumgünü" kitabının yazarı buRAK özDEMİR'le, "Sevgi Dünyası" dergisinin yaptığı harika röportaj.


Nihal Gürsoy –buRAK Bey, kitabınızı okudum. Benimle birlikte çevremdeki pek çok insanda okudu. Kitap herkesin çok ilgisini çekti, size hemen ulaşarak görüşmek istedik ancak askerde olduğunuzu öğrendik. Kitabın okuyucuyla buluştuğu bu devrede askerde olmanız bilinçli bir tercih miydi?

buRAK özDEMİR –Kitabı askerdeyken çıkardım. Pek çok röportaj teklifi geldi o sıralarda ama bildiğiniz gibi iletişime kapalı bir devre askerlik. Kitabın son okumalarını koğuş ranzasında yaptım… Bunu biraz da istedim, çünkü diğer kitaplarımla ilgili röportajlarda olduğu gibi rahatlıkla yorum yapabileceğim bir kitap değildi Tanrı’nın doğum günü. Okuyucunun da, benim de daha hazır hale gelmemiz için bir süre gerekiyordu. Çok ince, çok keskin bir çizginin üzerinde yürüyorum. Askerdeyken bu İslami kitabı çıkarmak benim için çok anlamlı ve yararlı oldu.



Nihal Gürsoy –Kitabınız, “Dona” isimli bir varlıkla ki bu varlığın kendisini tanıttığı isim oluyor, süregelen karşılıklı konuşmaları, açıklamaları ve yorumları içeriyor. Ayrıca kitabı okuyanlar Dona’nın kitabın kapağından içeriğine kadar yazılmasında ne kadar etkin bir rol oynadığını görüyorlar. Böyle bir varlık gerçekten var mı? Yoksa kitap tamamen kurgu bir varlık ve olaylar dizisi üzerine mi tasarlandı?

buRAK özDEMİR –Bana herkes Dona’yı soruyor ama aslına bakarsanız ondan önce “Dona” ile chatleşen kişi olan “Ben” şu aşamada daha önemli. Herkes onu ben zannediyor ama işte o “ben”, aslında ben değilim. Bu kitabın amacı, Müslüman kişi ile Tanrı’yı barıştırmak. Barıştırma kelimesi yetmez. Kişinin tanrısıyla sevgiyle, sımsıcak bir biçimde sarışmasını sağlamak. Bir daha hiç kopmamak üzere… “Ben” yerine kendi adımı kullanabilirdim. Yada başka bir isim… Ama bunu yapmadım. Ben kavramının sihrine sığındım. İlginç bir kelimedir “ben”. İnsan beyni bu kelimeyi gördüğü anda sahiplenir. İşte bu “ben”im der. Kitaptaki “ben” okuyucuyu temsil ediyor. Herkesin aklından geçip de dillendiremediği soruları, çocuksu ve sonsuz bir cesaretle soruyor. Kitabın kapağını açan kişi bir anda, neler olduğunu anlayamadan “ben” oluveriyor ve kendi tanrısı ile yüzleşmeye başlıyor. İşte bu tam da benim istediğim şey. Yıllar yılı birbiriyle dargın iki kardeşi, baba ile kızını, anne ile oğlunu buluşturmak ve onların birbirlerini gözyaşları içinde birbirlerini kucakladıkları o odayı, parmak uçlarında sessizce yürüyerek terketmek ve onları kitabın içinde başbaşa bırakmak. Siz kitabın içine girdiğiniz sırada ben kapıyı dışarıdan kapatıyor ve içeride sizi yaradanla başbaşa bırakıyorum.



Nihal Gürsoy – Kitabın arka kapak yazısında şöyle bir ibare var: Çocuk “Nasıl olur da Tanrı insanla chatleşir?” diye sordu. … ile çalılıklar üzerinden konuştum, seninle de internetten yazışıyorum. Bunda şaşılacak birşey göremiyorum” yanıtını verdi Tanrı. Şunu sormak istiyorum. Tanrı sadece elçileriyle konuşmaz mı? Tanrı ile chatleşen “ben” bu noktada bir elçi olmuyor mu?

buRAK özDEMİR – Gerçekte ben, bir peygamber karakteri yarattım. Modern zamanların ilk Tanrı elçisi… Onun adı “Ben”. Ben olmayan “ben”. Aslında o sizsiniz. Sıfırıncı yılda dünyaya bir peygamberin, İsa’nın gelmesi için bir sebep varsa, bugün bir peygamberle karşılaşmamız için bin sebep var. Unutmayın ki, insanlık tarihinin en kötü dünyasında yaşıyoruz bugün… Sorunlarımız büyük, köklü ve derin. Zengin-fakir, genç-yaşlı, kadın-erkek hepimiz ruhen ağır yaralıyız… Tanrı’nın elçi göndermek için beklediği tüm koşullar hazır durumda. Zaten o, hep böyle koşulların oluşmasını beklemiştir. Yada bu koşulları kendisi oluşturmuştur. Kaderi nasıl algıladığınıza göre değişir bu. İşte bu kitap, Tanrı’nın doğum günü 1. sayfada bir ateisti teslim alıyor. İçindeki şeytanın bütün vesveselerini kusturuyor. Onları tek tek çürütüyor ve kişinin midesini Tanrı’nın sonsuz sevgisiyle dolduruyor. Kişi kitabın içinde çeşitli badirelerden geçiyor. 600’lü sayfalara geldiğimizde, 1. sayfada ateist olarak teslim alınan kişi, bulunduğu yere geri bırakılıyor. Tanrı’nın bir elçisi olarak…



Nihal Gürsoy – Bunun Tanrı’ya şirk koşmak olarak algılanmasından hiç korkmadınız mı?

buRAK özDEMİR – Dinler tarihinin en kadim sırrına, huruf-u mukatta’ya vakıf olan bir bilinç, neyin şirk olduğunu neyin olmadığını gayet iyi bilir. Cesaretimin kaynağı, korkusuzluktan öte elime tutuşturulan bu ilimdir. Bir de şu var… İslam alemi, olan biten için kılını kıpırdatmaksızın Hz. Mehdi’nin zuhur etmesini bekliyor. Yeryüzü tutuşmuş durumda… Biri gelecek ve bizi kurtaracak! Hadi ama artık gelsin nerede kaldı? Müslüman düşünce yapısı bu şekilde çalışır olmuş daha doğrusu bu şekilde çalıştırılır olmuş. Hayır canım kardeşim. Kendi ayaklarının üzerinde duracak ve kendi kendini kurtaracaksın. Yeryüzündeki tüm insanların bir beyni var. Herkes kendi beynini değiştirecek. Zamanların sonu, ahirzamanda kurtuluş bu şekilde gerçekleşecek. Aklın ve mantığın çağında yaşayan herkes şunu çok iyi bilsin ki, böylesi bir kurtarılma bekleyişi kıyamete kadar bu şekilde sürecektir. Birgün bir bakarsın ki yıllar geçmiş ve sen ölüvermişsin. Seni “kurtaran” falan da olmamış… Kurtarıcı mantığı, İslam diyalektiğinde asla çalışmaz. Zaten bu berbat dünyayı arındırmak için hiçbir zaman tek bir kurtarıcı da yetmeyecektir. Milyonlarca kahramana, mehdiye ihtiyacımız var bizim. Sen değişirsen, herşey değişir. Ancak sen uyanırsan güneş doğar senin dünyana. Sen ölürsen, güneş de batar bir daha hiç doğmamak üzere… Hepimiz, kendi yaşadığımız evrenin merkez noktasıyız ve artık bunun farkına varmamız gerekiyor. Ve bu evrende birşeyler yanlış gidiyorsa, kendi iç dünyamızda bunun tek sorumlusu kendimiziz. Tanrı’nın doğum günü’nün bir görevi de, elçilik müessesesine insanların yüklediği tabularla dolu, efsanevi anlamları ortadan kaldırmaktır. Açık bir kalp, duru ve çalışkan bir beyin, cesaret ve bir parça adanmışlık… Bu özellikleri biraraya getirirsen, Tanrı seni derhal işe alır, görev verir. Bilge insanlar olarak bizlerin yapması gereken çok şey var. Dünyanın yönetimini savaşçı kötülerden almak ve barışçı iyilere teslim etmek gibi. Savaş karşıtı gösteriler yapıp, Taksim meydanını karanfil çöplüğüne çevirmekten, sonra da evlere dağılmaktan bahsetmiyorum. Ben strateji oyununu kurallara göre oynamaktan bahsediyorum. Gücünü sevgiden alan bir strateji teklif ediyorum. “Rabbinle barış, onu sevgiyle kucakla çünkü o seni ilk günden beri sonsuz bir sevgiyle çevreliyor. Onunla konuş. Ondan cesaret al. Onun ilminden payını iste. Bunları al ve derhal harekete geç. Çünkü insanlık senden, evet sana önemsiz ve silik biri olarak görünen senden çok şey bekliyor.” Tanrı’nın doğum günü’nü okuyan insanlarda oluşan ve beni çok mutlu eden bu coşkunun, insanların bu kitabın yayılmasını bir görev olarak kendi kendine benimsemesinin altyapısı işte budur. İnsanların fikirlerini değiştirdiğimiz gün, dünyayı da değiştirmiş oluruz. Bilgi çağındayız. İnternet, bilgisayar, cep telefonu… Bunlar pizza sipariş etmek için icat edilmediler. Bunlar birer velinmettir ve dünyayı değiştirmek isteyen bilge kulların emrine amade kılınmıştır. Tanrı tarafından.

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

turunç isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla