İnanmıyorum sevgili sana asla. Çünkü sen de bu hayat gibisin... Özletiyorsun, tahrik ediyorsun, öfkelendiriyorsun, aşağılıyorsun, bekletiyorsun, umutlandırıyorsun... Ama yoksun! Gerçek değilsin. Düşüyorum hızla. Tek istediğim elimi tutmandı! Elimi sana uzatırken sonuna dek güvenebilmekti son isteğim. İnsan başka ne ister ki? Seven insan başka ne umar?
Boşluğa düşerken inançla sarılabilmek ister son insana. Yoldaş sevgiliye...
Her şeyi yaşadım biliyor musun? Her şeyi.. Ama bir tek bu sarılışı yaşamadım. Düşerken son anda olanına. Sen hep sınadın beni, hep gücümü ölçtün. Sana ne verip ne veremeyeceğimi hesapladın. Oysa ben sana olduğum gibi gelmiştim. Neysem O...
Dağınık, hesapsız, doyumsuz, heyecanlı ve yaralı. Çok yaralı...
VE EN ÇOK KENDİNE TEHLİKELİ!
Oynamaktan sıkılırım ben. Hem yeteneğim yoktur oynamaya.. Mesela sevmediğim, hoşlanmadığım bir insana selam bile veremem. Kaçarım. Çıkarlarımın canı cehenneme! Ben susuzluk telaşıyla sık sık kendimi deniz kenarlarına atarım. Orada derin derin nefesler alırım sen bunu gördün. Benim sık sık daralıp kendimi deniz kenarlarına, ağaç diplerine attığımı gördün! Ben bunu sana gösterdim. Bil istedim. Benim o kapalı kapıların ardındaki büyük ve kirli hesaplarla işim yok. Hiç olmadı da. Bil istedim.
Ben gökyüzünü seviyorum... Ben mutlak olanı arıyorum. Son anda elimi tutan biriyle öyle havada asılı kalmak istiyorum. O anda büyülenip kalmak istiyorum. İşte bu sevgili, mesele bu... Ben senin gibi sonsuza dek yaşamak istemiyorum. Az buçuk yaşadım, böbürlenmiyorum ne haddime... Gördüm! Öyle algı özürlü falan da değilim. Sadece bana göre değil bu hayat ama geldik bir kere işte.. Gördük yaşadık, iyi hoş ama ben böyle bir şey istemiyorum... Benim için yaşam başka yerde falan da değil. Yok başka bir yer.. Nereye gitsek aynı insanlar, aynı hava.. Hiçbir yerde hiçbir şey yok. Her yerde sürüp gidecek bu susuzluğum biliyorum. Mücadele kaçkını falan değilim. Aksine mücadele için ortaya atılan ben ve benim gibilerden başka kim var ki ortada.. İşte ortadayım ve seyirciler yukardan bağırıyor "ha gayret biraz daha dayan" diyorlar... Ama ben sık sık kiminle mücadele edeceğimi bilemiyorum. Bana karşı olduğunu düşündüğüm insanlarla mı yoksa benimle aynı safta olduğunu söyleyen insanlarla mı? Hangisiyle? Hangisiyle mücadele etmek daha anlamlıdır..
Söylesene mücadele etmeye değecek insanlar var mı bu dünyada? Ben masallara çabuk inanırım sevgili.. Dedim ya "çok uzun yaşamak istemiyorum" diye .. Bu yüzden ben aşklara da çabucak inanırım, aslında inanmak isterim. Bu aldanış içimdeki sıkıntıyı, kasveti dağıtır. Bilirim yoktur ama yine de inanırım. En acısı da budur aslında. İnanmadığım halde o inanmadığım o şey için herkesten daha çok uğraşır, yıpranır, hayatimi seve seve ortaya koyarım. Nasılsa hiçbir iddiam yoktur. Böyle kurmuşumdur hayatımı. Aslında hayat budur benim için. İnanmak isteyip de inanmadığım şeyler için her şeyimi ortaya koymamdır.. Beni bensiz bırakanlara hayatımı vermemdir. Gülerken ağlamam budur..
Birikti her şey içimde.. Birikti.. Çok birikti..
Daha iyi oldu belki. Elini uzatmadın ya sen sevgili.. O çok güvendiğim elini.. Daha iyi oldu.. Deliliğime sarıldım ben de sımsıkı.. Ömrümün kısalığına sarıldım. Oysa sen hayatsın. O bir zamanlar çok güvendiğim hayat.. Ama yine de eski bir alışkanlık bendeki.. Düşerken boşluğa el uzatma alışkanlığı.. Belki tutarsın diye.. Hiç yaşamadım ki... Ama yine de bir gelenekti bu bizim gibiler için. Hiçbir şeye inanmazken inanmış görünüp, kendini arenanın ortasına atmak.. Ölmek istemek.. Aldanmak istemek.. Ama yine de anlamıyorum.. İşte kaybettim, işte ilan ettim kısa ömürlü olduğumu.. Bu dünya ile ilgili bir derdimin kalmadığını.. İsteyenin olsun.. Çünkü belki son anda elini uzatırsın demiştim. Meğer yanılmışım. Meğer sen de uzun yaşayacakmışsın. Tıpkı düşmanlarım gibi.. Tıpkı yanımda sandığım ama düşmanlarımla olanlar gibi. Yanılmamışım. Hem ne fark eder bundan sonra.. Sen ve senin gibiler şimdi itin beni arenaya.. Dövüştürün beni..
Dövüştürün yarattığınız hayaletlerle.. Siz yukardan düşmanlarımla dostlarım sandıklarım, beni seyredip alay edin halimle.. Alay edin inanmış aldanmış halimle.. Alay edin deliliğime, sımsıkı sarılmışlığımla.. Ne fark eder.. Ama son kez şu sözler dökülecek ağzımdan...
Herkesin bir bildiği varmış bu hayatta benim ise bilmediğim... Hepsi bu... hepsi.. İnanmıyorum sevgili sana.. Hiç inanmıyorum.. Sen de bu hayat gibisin.. Ve bu yüzden sevinçle düşüyorum sunduğun boşluğa... Sevinçle....
Cezmi Ersöz