günaydııın..gözümü senin günlüğünde açtım..kaç gündür geziyordum ama ancak bugün fırsat buldum yazmaya..doğru söylemişsin...allahmısın ki affedesin...içinden gelmiyorsa affetme..zaten affede affede bu durumlara geldik..hatta sana naçizane bir öneri...gözlerini kapat o, affedemediğin insanlardan birinin önünde durduğunu ve onunla hesaplaştığını düşün...ona isteğin herşeyi yap..eğer bu imgeleme işini yapamazsan..yumuşak bir yastıkta işini görür..al bir yumuşak yastık..koy o, affedemediğin kişinin yerine yumrukla, tekmele, hakaret et..artık allah ne verdiyse..ona ne yapmak istiyorsan yap..sonra , artık seni özgür bıraktım..sen ve ben özgürüz de...affetmek zorunda değiliz kimseyi...ama özgür bırakmak kendi iyiliğimiz için..zihninin bir hapishane, affedemediğimiz kişilerin mahkum, kendimizinde gardiyan olduğunu düşün...mahkumlar hapisanede, gardiyan nerede o da hapishanede mahkumlar kaçmasın diye daima hapishanede kalıyor..hatta uyumuyor..gardiyanın suçu? gardiyan suçsuz ama mahkumlar kaçmasın diye sanki daha büyük ceza çekiyor...mahkumların başında bekleyen gardiyan, sanki müebbete mahkum olmuş...gardiyana bu cezayı çektirmemek adına özgür bırak onları..özgür bırakmak affetmek değildir..ama seni rahatlatır ve önce seni özgür bırakır..sana onları neden affedemediğinin daha değişik pencerelerinden bakma fırsatı tanır, daha değişik perspektifler sunar...kimbilir belki suçlamaya değmeyeceğini düşünür kolayca affedersin..belkide kendi özgürlüğün o kadar hoşuna giderki bir insan sana bir şey yaptığında amaaaan deyip gelir geçersin..canım benim sabah sabah çok konuştum..ama özgürlüğün sunduğu o kadar çok fırsat ve güzellik varkiiiiii..söylemeden duramadım..ben sana hoşgelişler etmişmiydim?...etmedim galiba...gel seni şööööyle bir kucaklıyayım...kocamaaaan bir
...hoşgeldin gözümün nuru safalar getirdin...burada olduğun için, ve asla vazgeçmediğin saygılı sevgiler..