Ynt: Kendine Mektup... Kör bir bıçağım
Ne canını acıtabilirim
Ne de kan akıtabilirim artık
İşe yaramaz, bulanların fırlatıp attığı kör bir bıçak gibiyim. Onlarda biliyorlardı hiçbir can yakamayacağımı, iste semde zarar veremeyeceğimi biliyorlardı. Bildikleri için köşe bucak kaçıyorlardı benden.
Hani aşk acı çekmekti ya. Bize hep acı çektireni sevmedik mi? Bizi süründüreni, günlerce gecelerce ağlatanı, bize yüreğimizin yerini öğreteni sevmedik mi? Hep acıya koşmadık mı dur durak bilmeden nefes almadan. Yanı başımızdakini bir adım ötemizdekini bize her şeyiyle kendini sevgisini sunanı değil de hep o uzaktakini yanımızda olsa da yüreği hep başka topraklarda olanı sevmedik mi? Peki neden bu acıya meyilimiz, arabesk zamanlarımı takılıp kaldık.
Dünya hızla dönerken değişim bile ayak uyduramazken kendi değişimine, biz kendi etrafımızda dönmesini bilemedik. Her yönümüzü göremedik. Gece ve gündüzü yaşattık ama mevsimleri getiremedik yörüngemize. Her zaman hazan mevsiminin arabesk günlerini yaşadık.
Şimdi kör bir bıçağı kim isterdi ki. Alışık değildi bünyelerimiz mutlu olmaya. Acının en dişlisini görmüşken, alışmışken göğüs germişken her şeye sorgusuz sualsiz şimdi nerden çıkmıştı bu kör bıçak canımızı acıtamayacak olan sevda.
__________________ Her insanın Tanrısı, kendi aklı kadardır. Bazıları vardır görünenin arkasındaki gerçeğe uzanır gözleri. Bazıları ise burnunun ucundan ötesini göremez. Her insanın sevgisi kalbi kadardır. Bazısının sevgisi, sevdiğini durdurur, soldurur ve hatta öldürebilir de ( Buna ne kadar sevgi denirse? ) Bazısının sevgisi de güldürür, oldurur ve çoğaltır. Ne kadar da zordur bunu başarmak! |