Yüzbaşı
Üyelik tarihi: Nov 2006
Mesajlar: 510
Tesekkür: 1
152 Mesajinıza toplam 344 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| İLGİNÇ Danışanlarıma öğrettiğim Otohipnoz:
KAYNAK:mükemmel sağlık -recai yahyaoğlu-mozik yay.
Sessiz, sakin; kimsenin sizi rahatsız edemeyeceği bir ortamda bulunun. Bu bir tür meditasyon olarak da rahatlıkla kullanılabilir. Meditasyonla veya hipnozla oluşan trans durumu farklı değildir. Sırt üstü yatabilir yada dik bir şekilde oturma pozisyonunda bulunabilirsiniz.
Sağ elden başlanılır ve en az üç – beş defa “sağ elim ılık” denilir. Bu telkin esnasında zihin sağ elde yoğunlaştırılarak sağ el düşünülür. Sonra “sol elim ılık” daha sonra “her iki elim de ılık” üç – beş defa tekrarlanılır. Her tekrarda zihin tekrarlanılan yerin görüntüsünü alır. Her iki el yada diğer bölgelere telkin verilirken her iki el birlikte düşünülür. Ellerden sonra kollara başlanılır. “Sağ kolum ılık” üç – beş defa, “sol kolum ılık” üç – beş defa her “iki kolumda ılık” üç – beş defa tekrarlanır. “Sağ ayağım ılık, sol ayağım ılık, her iki ayağımda ılık, sağ bacağım ılık, sol bacağım ılık, her iki bacağımda ılık” üç – beş kez tekrarlanılır. El, kol, ayak ve bacaklardan sonra göğüs boşluğuna geçilir.” Göğüsüm rahat ve yumuşak”, “kalbim düzenli ve rahat”, “nefesim geniş ve düzenli” denilerek hepside üç – beş kez tekrarlanılır. Zihnen bu tekrarlarda telkin verilen vücut kısımlarının düşünülmesi, örneğin kalbimizi sanki avuçlarımızda atışlarını görüyormuş gibi düşünmemiz ve hissetmemiz gerekir. Göğüsüm rahat ve yumuşak derken tüm göğüs kafesi zihinde canlandırılmalı rahat ve yumuşak olduğunun farkına varılmalıdır.
Göğüs boşluğundan sonra “omuz adalelerim gevşek ve rahat”,” boyun adalelerim gevşek ve rahat” denilerek her ikisi de üç yada beş kez tekrarlanır. Ağız , dil ve en son olarak da alnım ılık ve rahat diye telkine devam edilir. Yine bu telkinler de en azından üç yada beş kez tekrarlanılarak yapılmalıdır. Bu arada seans ortalarına doğru göz kapaklarının iyice ağırlaşmış olduğu telkini de yapılır. Bir çok kişi böyle bir uygulamanın ardından hemen ilk seanslarda tam istediğini gerçekleştiremeyebilir. Sabırla uygulamaya devam edildiğinde; birde şimdinin gücü kullanılarak şimdi yapıyormuş gibi; beş on yıl sonra veya çok yakın zamanda yapmayı istediğiniz şeyleri gerçekleştirmiş gibi hayal gücünü kullanarak kendinizi zihninizde canlandırdığınızda mükemmel derecede anlamlı sonuç alabilirsiniz. Seans sonlarına doğru vücudunuzda düşüncelerinizin ve hayal gücünüzün meydana getirdiği farklı ruh halinin mutluluğunu lütfen doyasıya yaşayın.
Zaman İlerledikçe
Otohipnozda tecrübe kazanıldığında bir süre sonra uygulamanın sonlarına doğru tüm vücudun kaskatı kesildiği müşahede edilir. Eller, kollar ve göz kapakları da dahil vücudun hiçbir kısmı harekete geçirilemez hale gelir. Hatta insan; sırt üstü yattığı yerden yaklaşık yarım metre kadar yukarıya doğru yükseldiğini ve kaskatı havada donmuş gibi durduğunu hisseder .Artık farklı bir bilinç haline geçilmiştir. Bu halde solunum, kalp atışları ve tüm metabolizma yavaşlar. İnsan bu farklı bilinç boyutunda arzu ettiği şekilde veya daha önce hipnoz yapıldığı zaman kendisine verilen telkinler istikametinde kendisini yönlendirebilmektedir. Bu halde iken zihinde yaratılan net görüntü gerçeğin güçlü bir hammaddesidir.
Bu yöntemle insan; kendisine yönelik gerçekleştirmek istediği düşüncelerini kendisine inandırabilir hatta onları yapmış gibi yaşayarak geleceğe dair kendinde muhteşem bir güven oluşturabilir. Yapmak istemediği davranışlardan kurtulmaya ve yapmakta zorlandığı ama daha güzel yapmak ihtiyacını duyduğu davranışları gerçekleştirerek kişiliğinde belirgin farklılıklar meydana getirebilir. Tamamen insan kendisi üzerinde kontrolünün en çok yoğunlaştığı bir hale girmiştir. Bilinç altı tamamen açılmış verilecek emir ve telkinleri hiç sorgusuz kabul edecek durumdadır. Aslında bu hal insanın en zayıf olduğu haldir.
Otohipnoz da dış telkinler değil iç telkinlerle elde edilecek sonuç yönünde çalışılarak çok önemli başarılar elde edilir.
Bu yöntem insanın aslında kendisi üzerinde ne kadar olağan üstü bir güçle etkin olabileceğini göstermektedir. Tüm bunlar yeniden farklı bir kimlik geliştirerek bilgisayarımızın hard diski olan bilinçaltımızı yeni baştan programlamamızdan başka bir şey değildir
Bir deneyim
Kendisi henüz on dokuz yaşında iken kitabı yayınlanmış ve halen ikinci kitabı olan bir roman üzerinde çalışan yazar olan danışanım kendilerine uyguladığım hipnoterapi deneyimlerini kaleme alarak bir seans sonrasında bana takdim ettiler.Benim için önemli bir armağandı bu yazdıkları.Bu deneyimleri sizlerle de paylaşmak istedim.Noktasına ve virgülüne dokunmaksızın aynı şekilde sizlere sunuyorum.
Hayalle gerçek arasında
Gözlerimi kapayacakmışım...
Sonra, bir telkin eşliğinde her türlü stres, baskı ve gündelik gürültülerden uzaklaşarak,beynimin en ücra köşelerinde, sonsuzluğa açılan kapıdan dışarı çıkacak ve kollarıma bir çift kanat takıp hayal dünyamda özgürce uçacakmışım.Bunu başarabilirmişim.İçimde uçmayı hatta koşuşturmayı, gür bir sesle haykırmayı gerçekleştirebilecek güçte bir istidat mevcutmuş.Şimdi ben kulaklarıma ince bir tığ gibi vuran telkinin eşliğinde bu gücü bu istidadı harekete geçirecekmişim...İnanmam dedim içimden.Öyleydi de bugüne kadar neden bunu yapmamıştım....Neden hep şu karanlık dehlizlerde, günü birlik zihnimi bulandıran streslerden, şehrin dayanılmaz gürültülerinden, insan seslerinden, kalabalıklardan neden kaçamamıştım ? Neden açıp hayallerimin kapılarını şu nezih ve muhteşem tabiatın şefkatli bağrına koşamamıştım...? İnanmam dedim...Ama denerim...Ve her şeye rağmen deneyeceğim...
Sabit bir noktaya kilitledim gözlerimi.Anlamsızca baktım...Bu güne kadar hiç böylesine anlamsız bakmamıştım.Sevdiğim bir insanın yüzüne, beğendiğim bir manzaranın ahengine.Kuşların kanatlarına, tabiatın güzelliğine bakarken içimde yoğun bir sevgi seli oluşurdu.Bu sevgi, estetik ve hareket ise gözlerimden ruhuma ve kalbime akar beni bu varlıklarla gönüldaş yapardı.Peki ama şimdi niçin bakıyordum şu bomboş duvara? Bunu anlamıyordum.
İçimden geçen vesveseleri bastırmaya çalışırken, boşlukta düşmeyi bekleyen bir yıldız gibi duran gözlerimde bir ağırlık hissettim.Sanki bir el bastırıyormuş gibi ve sanki gözlerimi bir daha hiç açamayacakmışım gibi bir şey bu...
Telkinlere yavaş yavaş adapte olmaya başladım.Yaşadığım alemden başka bir yöne, zengin bir hayaller ülkesine daldığımı fark ettim.Bir kapı açıldı engin tabiatın alnına...Yavaşça girdim içeri...Gözlerimin üzerindeki ağırlık arttıkça hayata bakışımın değiştiğini ve tatlı bir uyuklama halinin bütün vücudumu sardığını hissettim.
Yeşil... her yer yemyeşil... bu kadar renkli ağaçları, çeşit çeşit çiçekleri bir arada hiç görmemiştim daha önce.
Ve yeşili hayatım boyunca hiç bu kadar dinlendirici bulmamıştım.Tabiatın ruhumla ilişkisini, beynimdeki bütün hücrelere ağır ağır sızdığını hiç fark etmemiştim....
Her yer rengarenk...Ve ben ayaklarımı okşayan çimenlerin üzerinde yavaş yavaş yürüyorum.Bir güneş var gökyüzünde bir de tabiatın eşsiz varlıkları...Başımı bir an çeviriyorum yukarıya ve güneşe haykırıyorum...
Görüyor musun akıp giden yeşili ?!
Görüyor musun kanatlarımın nasıl yükseldiğini?
Ve hissediyor musun? Hayata karalar giydiren ben şimdi ise her yerde yeşili görüyordum.
Duyuyorsun değil mi sesimi? Her halde anlıyorsun da...!
Güneş gözlerimin içine akıyor adeta...Bana gülüyor hatta.
Haydi yürü...Biliyorum çok kere ağladın...Yalnızdın...Hayatın çıkmaz daracık sokaklarında kaybolmamak için bir o yana bir bu yana çırpındın yıllar yılı...Artık hiçbir şey etkilemeyecek seni ! Hiçbir şey.Yalnız değilsin.Bir an uzaklaş gürültülerden...Bütün tabiat varlıklarını al yanına...Kuşları, böcekleri, ağaçları...Haydi yürü...! diyordu.
Yürüdüm...Yollar beni engin bir okyanusa getirdi...Aman Allah’ım ! Ne kadar da güzel bir şey !Yeşilden maviye geçmek ! Renkler bir bir akıyor sanki ruhuma...Kumsaldayım...Deniz...Sularına narinciye çiçekleri daldırdığım çocukluk arkadaşım.Bir boşluğa boylu boyunca uzanmış ağır ağır akıyor....Cömert olduğunu düşünüyorum denizin...Kendi etiyle kendi kanıyla beslediği balıklara, karideslere, yengeçlere, deniz süngerlerine...bakıyorum.Alçak gönüllü olduğu kadar da eli bol demekten kendimi alamıyorum....Bir kayıkçı beliriyor ötelerde.O da denizin servetiyle geçinip gidiyor belki...Ağır ağır çekiyor kayığını..Denizin tam göğsünde yürüyor.Ne kadar da özgür...! Ne kadar da şanslı...! Denizle dost olabilmek her kese kısmet olur mu? Kaç kişi gündelik gürültülerden kaçıp ta denizin mavi gözlerine el sürebiliyor şu toplumda?
Kumsala oturuyorum...Parmaklarımla dokunuyorum sulara...Buz gibi soğuk...Ana gibi şefkatli...Bütün sıkıntılarımdan arındığımı hissediyorum.Beynimi tırmalayan, ruhumda derin izler bırakan her şeyi denizin sularına terk ediyorum...Evet, evet, arınmışım sanki...Kendimi kuş kadar hafif hissediyorum.Sanki bu dünyada yaşamıyorum.Hayallerin ülkesine taşınmışım.Bütün sevdiklerimi yanıma alarak çok ötelere gitmişim.Bedenime musallat olan ağrılardan kurtulmuşum.Bu ülkede kendimi ne kadar da mutlu hissediyorum.
Bir noktada kayıp uykuya dalan gözlerim çevik bir çocuk gibi dolaşıyor...Telkinlerden artık her şeyin bir sonu olduğunu bu seyahatin de bitimine yaklaştığımı hissediyorum.Ayrılmak elbette zor.Ancak her şeye rağmen zihnimde; çıkarcı ilişkilerin, bencil duyguların, sadist ruhların barındığı şu alemden ne zaman kaçmak, kurtulmak istesem buraya, bu ülkeye kaçarım diye düşünüyorum artık.
Ayaklarımı bir kez daha daldırıyorum denize..Sonra kayıktaki adama bakıyorum.O da kıyıya.Yolun sonuna yaklaşmış...Son kez ıslatıyorum parmaklarımı.Balıklara bakıyorum...Sonra....Sonra el sallıyorum denize..
Ve hoşça kal diyorum güneşe...
Artık gitme vakti.Geldiğim yerden, çimenlerin üzerinden yürüyerek uzaklaşıyorum denizden...
Lermontov’un şu dizeleriyle ayrılıyorum oradan.
Bir yelkenli görünüp yok oluyor
Denizin mavisinde
Bu uzak diyarda ne arıyor?
Neler bıraktı ülkesinde?
Oynaşıyor dalgalar, uğulduyor rüzgar
Eğiliyor ve çatırdıyor direği
Ah, o mutluluktan kaçmıyor
Ama mutlulukta değil ki dileği
Bu vedalaşma serüveninin ardından yavaşça açıyorum gözlerimi...Bütün yorgunluğumu atmış, dinç ve sakin bir halde ayağa kalkıyorum....
Evime dönerken, sanki on yıllık bir enerji topladığımı hissediyorum...”Hipnoz” dedikleri buymuş demek.Yıllar önce bir fütüroloğun, “Gelecekte çeşitli rahatlama teknikleri, psikoterapi ve benzeri sağaltım şekilleri gündemin en geçerli tedavi yöntemleri olacak, zira insanlık git gide elem ve streslerin eşiğine itiliyor.!” Sözünü şimdi daha iyi anlıyordum.
İnanıyordum ki ben bu sınırsız coğrafyalarda ruhumu hayallerimin götürebildiği yerlere kadar götürecek, geçmişin üzüntü ve kederlerinin geleceğin endişe ve belirsizliğinin ruhumda ve bedenimdeki tahribatını zihnimde yapmış olduğum bu seyahatle gidermeye çalışacaktım
__________________ Uçurtmalar, rüzgar kuvvetiyle değil, bu kuvvete karşı uçtukları için yükselirler... |