melek elifciğim, zaten şu anda, kendine değişme ve iyileşme iznini vermişsinki, telkinleri dinliyorsun...izin vermek her ne kadar sözel yapılıyorsada..sözle izin verdim demek yetmiyor..sözlerimizi aynı şu anda yaptığın gibi eyleme döktüğün zaman tam olarak izin vermiş oluyorsun....örneğin affetmeye izin veriyoruz...ama sürekli kafamızın içinde o sana onu yaptı bunu yaptı diye düşünceler dönüyor..ben kendi adıma eğer bu düşünceler yoğun dönüyorsa, affetmeye zorlamıyorum kendimi..ÖZGÜR BIRAKIYORUM.özgür bırakmak..affetmekten daha kolay..entellektüel zihnimize..bak sen ne kadar yücesin, özgür bıraktın diye yağ çekiyoruz..direnç oluşturmaması için..ben ...özgür bıraktım dedikçe bir yer geliyor bir bakıyorsun..entellektiel zihnin oluşturduğu blokajlar gitmiş yerini boşluğa bırakmış..işte o noktada bu boşluğu affetmek istediğimiz durumların bize tecrübe olduğu düşüncesiyle dolduruyoruz..aslında özgür bıraktığımız noktada kendimize affetme iznini eylemsel boyutta veriyoruz..( aslında affettiğimiz o, insanın nezdinde gördüğümüz, kendi içsel potansiyelimiz aynalıyoruz birbirimizi) yapmak istediğimiz, sahip olmak istediğimiz herhangi bir şey varsa..eller kolar bağlı bir şekilde oturmak yerine onu nasıl yapabileceğimizi düşünüp..oluşması için hangi eylemler gerekliyse, başlıyoruz yapmaya..attığımız adım küçük olabilir ama, başarmak bitirmenin yarısıdır demişler ya..çok doğru..işte bana göre izin vermek böyle bir şey ..sen bir tatbik et..daha kolay bir yolunu bulursan ki mutlaka bulursun bizimle paylaş..hepimiz birbirmize öğretmeniz..hani dünyada öğretmen sayısı yeterli değil diyorlarya, bu bana göre yanlış bir inanç..dünyada ne kadar insan varsa o kadar öğretmen ve öğrenci var...çok güzel bir soru sormuşsun..cevabı gecikmeden gelecektir, sende o cevabı bizimle paylaş..bu kadar güzel sorular sorduğun için sayglı sevgiler..