13-04-2009, 05:51 PM
|
#7 (permalink)
|
Moderator
Üyelik tarihi: Apr 2008
Mesajlar: 2,721
Tesekkür: 16,247
1,756 Mesajinıza toplam 14,576 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Ruhsal Yasalar RUHSAL YASALAR 7 Trinite yasası, bize evrenin ve insanın iç içe olduğunu, evrenin insanda şekillendiğini anlatır. Eğer insan tüm evrenin ve kendisinin bir yasalar bütünü olduğunu kavrarsa, ne yaparsa yapsın yasaların dışına çıkamayacağını anlar. Trinite ya da 3 kuvvet kanunu: Hangi ölçüde olursa olsun, birbirine karşı 3 kuvvetin bir araya gelmesini ifade eder. Bunu örneklemek gerekirse, pasif ya da aktif, müspet ya da menfi kuvvetlere bir üçüncü kuvvet olarak nötr, yani etkisiz kılan kuvvetin dahil olmasıyla ortaya çıkar. Bir veya iki güç bir olayı meydana getirmez ve bir üçüncü güce ihtiyaç vardır. Mesela, bir yerde bir durgunluk bir kararsızlık yaşanıyorsa, 3. kuvvet ortaya karar şeklinde çıkacaktır. Karar yoksa ortada iki kuvvetin çarpışması vardır. Trinite yasasına bir başka kısa örnek de anne , baba, çocuk diye düşünebiliriz. Aslında biraz dikkatimizi olanlara verdiğimizde ve her bir olaydaki birbiriyle bağlantıyı sağlayan faktörlere baktığımızda farklı pek çok yasa varmış gibi görünür. Her bir faktörü ayırdığımızda değişik isimli yasalar kümesi buluruz.Oysa sonunda tek bir yasanın olduğunu fark ederiz. Yani her şey bir bütünün görünen çeşitliliğinden başka bir şey değildir. Bizler bu evrenin mekaniğinin işlerliğini bölüp ayırdığımız bir çeşitlilikle kavrayabildiğimiz için, bir takım değişen ve değişmeyen faktörleri yasa kanun gibi isimlendirmek gereğini duyuyoruz. Hatta birbiriyle çelişen yasalar varmış gibi hissediyoruz. Farklı alemler varmış gibi düşünmemiz de farklı ilişkiler içinde olmamızdan kaynaklanır. Aslında bugün bilginin getirdiği nokta, mikro ve makro da, bütün alemler iç içedir. Ve biz kimi yerde kendimizi karıncanın yanında dev gibi görürken kimi yerde de karıncadan daha küçük ve hatta bir küçük nokta bile olmadığımızı fark ederiz. Yani bu şu anlama geliyor, her yerde ve insanda farklı tezahür eden kanunlar varmış gibi görünse de insandaki ve evrendeki işleyiş tek bir amaca hizmet eder. Bu gelişimdir. İnsan, her bir davranışının karşılığı olan yasaları öğrendikçe, çoğul yansıyan bu yasaların tek bir yasa oluşuna yani bir, in yasası bilgisine ulaşacaktır. Sevgi kanunu, varoluş ve yaratıcı kuvvetin birleştiği noktada harekete geçer. Yani yaradılışla ilgili tüm bağlantılar, sevgi enerjisi ile kurulur. İçimizde yoğun bir şekilde duyulan varlıksal tüm sevgiler,aslında tanrısal varoluş sevgisinin bize yansımasıdır. Bu yansımayı bizler çekim enerjisi olarak deneyimleriz. Negatif enerjiler ise sevginin yokluğu ve ya yoksunluğundan doğar.Sevgi enerjisini seviyeli ve bilgiyle kullanmak bizi daha üst boyut enerjilerine açar. Böyle bir sevgi neyin alınacağı hesaplarından uzaktır. Hırs ve tutku değil şefkat vardır. Bu enerjinin bünyemizde özgürce dolaşabilmesi demek, ilgimizi anlayışımızı, sadakat ve içtenliğimizi cömertçe paylaşmamız anlamına gelir. Bu sevgide zorlama yoktur, beklentilere cevap alamayınca doğan çatışma yoktur ve bunların getirdiği huzursuzluk da yoktur. Kainatta hiçbir varoluş belirtisi yokken, sadece var etme ve vermenin yüceliğinin bir ifadesidir, VE ruhun ilk tohumudur sevgi. SEVGİ, bir başka yüreğe misafir olurken, beklendiğini bilmektir. O yürekte zorla bir yer işgal etme savaşı değildir. Birlikte paylaşılan sevgi deneyiminde kendi ego ve isteklerimizin tatmini de değildir. Yani kendi ihtiyaçlarımız yönünde diğer varlığı da sürüklemek değildir. Kendimizi birine feda ettiğimiz düşüncesi, birini ölümüne seviyorum duygusu ve onun ayrılma isteğinde ona yaşam hakkı tanımamak, kendimizden bir şeylerin eksildiğini hissetmek, benim için bunu yapmazsan beni sevmiyorsun tavrı, sevgi yasasının işlerliği ile ilgisi olmayan, sadece kişisel tatmine dayalı bir sevgidir. Gerçek sevgi, her varlığın, onun seçtiği gelişme ortamında ona gönüllü destek vermektir. Alıntı |
Offline
| |