Binbaşı
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 1,632
Tesekkür: 234
488 Mesajinıza toplam 2,287 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| İnsanın İçindeki Gizli Bilgisayar: Bilinçaltı Zihnin iki ana parçadan oluştuğu varsayılmaktadır. Bu bu durumun fiziksel yönü tam olarak açıklanamamakla birlikte, sinir sisteminin farklı bölümlerinin fonksiyonları sonucu gerçekleştiğine inanılmaktadır. Zihnin bu iki bölümü arasında geçirgen bir yapı vardır. Kişinin hayatta kalması ve güdülerini tatmin edebilmesi için bu iki sistem devamlı birbirini takviye edip besler.
Birbirlerini tamamlarlar. Tüm beden kontrolü ve faaliyetleri yüzlerce işlemin aynı anda yapılmasını gerektirir. Kişinin, aynı anda bu kadar çok şeyin birden farkında olması mümkün değildir. Kargaşaya neden olmamak için zihin, farklı niteliklerini iki bölüme ayırmış ve birlikte çalışmalarını sağlamıştır. Bilgisayarlardaki işletim sistemi ve onun üzerinde çalışan programlar gibi düşünebiliriz. Bilinç zihnin düşünen yargılayan, mantık kuran, karar veren kısmıdır. Yani şu an farkında olduğumuz her şeydir. Hesaplama, konuşma, kıyaslama, yorumlama, çözümleme gibi faaliyetleri içerir. Ama aynı anda farkında olabileceğimiz şeyler sınırlıdır. Bilinçaltı ise kalan her şeydir. Bilinçaltı biz ana rahmine düştüğümüz andan itibaren yapılan kayıtları içerir. Bir hard disk gibi, her şeyi dosyalar, klasörler ve konu başlıkları altında kaydeder. Bu kayıtları depolar ve o kişinin korunup hayatta kalması amacıyla kullanır. Yani önce kaydeder sonra da kaydettikleri bilgilerle kişiyi korur. Kayıt olmadan koruma olmaz. Bilinçaltı bizim içimizde, bizim hayatta kalmamız için çalışan ve kendi kendine öğrenen bir bilgisayardır. Evet, bilinçaltının tek bir temel amacı vardır. Hayatta kalmamızı sağlamak. İnsan yavrusunun sezgileri diğer hayvanların aksine hayatta kalmaya yetmez. O nedenle öğrenmek zorundadır yani yalnızca Windows un bilgisayarda resim çizmeye yetmediği gibi. Yeni programları birbirinin üzerine ekleyerek gelişir. Her ikisi de öğrenirken yada programlanırken neyi nasıl kaydettiyse o şekilde çalışır. Basit bir örnek, iki farklı çocuk. İkisi de sıcak ütüye ellerini sürsünler. Elleri yanar ve bir daha ellerini ütüye sürmezler. Kişiyi korumak için el sinirlerinden gelen sinyaller acı ve tehlike olarak bilinçaltına kaydolur. Ancak 1. çocuk elinin yanmasına ütü değil ütünün açık- çalışıyor olmasının neden olduğu bilgisine ulaştığında ütü artık tehlike olmaktan çıkar. Yanan bir ütüye el sürüp-sürmeme konusunda karar verebilir. 2. çocuk ise bu bilgiden mahrum kalmış olsun. Kocaman bir insan olduğunda bile bir ütünün kızgın olup olmadığını gözetmeden elini ütüye sürmekten korkacaktır. Çünkü bilinçaltı kayıtları hala ilk deneyimindeki şekliyle durmakta , üstüne düzeltici bilgiler eklenmediği için kişiyi korumak için kişiyi el sürme davranışından men etmektedir. Yani bazen etrafımızda gördüğümüz ve acayip diye nitelediğimiz bir çok korkunun ve anormal davranışın altında hep bu koruma güdüsü yatar. Aslında bir türlü vazgeçemediğimiz alışkanlıklarımızın, saçma ve gereksiz gördüğümüz korkularımızın, diyetle zayıflayamamamızın nedeni de bu koruma güdüsüne bağlıdır. İrade gücümüz ile yani bilincimizin gücüyle üstesinden gelemediğimiz her alışkanlığın , davranışın ve sorunun kaynağı bilinçaltında yatmaktadır. Bilinçaltımız, bizim kurtulmak istediğimiz , sevmediğimiz özelliklerimizi kendine göre nedenlerle kişiyi korumak ve hayatta kalmasını sağlamak amacıyla tutar. Değişmemesi için bütün gücüyle mücadele eder. Bilinç doğası gereği bilinçaltının yanında zayıf kalır. Çünkü bilinç çalışabilmesi için bilinçaltının bilgilerine muhtaçtır. Bunun farkında olmadığımız için devamlı irade gücümüz ile değişiklikler yapmaya kalkarız ama bilinçaltının koruma kalkanı ile karşılaşırız. Bu koruyucu kalkanı aşmamızın en kolay yolu hipnozdur. Bilinçaltına bir koridor açılmasını sağlar. Anne karnından beri biriktirilen bütün bilgiler bir arşiv halinde orda kayıt altında saklanıp kullanılmaktadır. Bilinçaltının değerlendirme yapma, mantık yürütme, karar verme gibi özellikleri yoktur. Onun mantığı düz mantık dediğimiz türdendir. Mecazı, benzetmeyi şakayı anlamaya çalışmaz. Ne yaşamışsa , ne duymuşsa, ne görmüşse ona inanır ve o şekilde kayıt yapar. Şaka yada teşvik amacıyla çocuğa ‘beceriksiz’ derseniz , bilinçaltı ‘ben beceriksizim’ diye kayıt yapar. Ve bu şekilde programına ekler. Özellikle erken çocukluk döneminde güvenip inandığımız kişilerden duyduğumuz sözler bilinçaltımıza kaydolur ve tüm hayatımız boyunca kullandığımız yol haritalarımız haline gelir. Yaşamımız boyunca devamlı hipnoz benzeri durumlar yaşamaktayız. Bilincin yargılayan , eleştiren , yorumlayan özelliğinin pasif durduğu anlar vardır. Özellikle bilgimizin yetersiz olduğu ve gelen bilginin güvenilir olduğuna inandığımız her durumda o bilgi doğrudan bilinçaltına gider ve bilinçaltı o bilgiyi aynen kendine geldiği şekilde uygular. Örnek: Küçük kız Ş. T. annesiyle yerli film izlerken, Nuri ALÇO nun (aktör) başrol oyuncusu kıza , içine ilaç attığı gazoz ile bayıltıp tecavüz etmesini izliyor. Tecavüze uğrayan kız çok üzülür ve r eder. Küçük Ş. T. ise bu şok edici durumu filmdeki kızla özdeşim kurarak, ağlayarak izliyor. O sırada annesi iyi niyetli ama yanlış bir laf ediyor. -‘ Sakın erkeklerin verdiği içecekleri içme , sonun böyle olur. ’ Aslında annesinin demek istediği ‘ tanımadığın kişilerden yiyecek içecek kabul etme, ancak lokanta ve kafelerde garsonun getirdiklerini içmende sakınca yok’. Yani mesajı eksik ve yanlış vermiş . Ama küçük kızın aldığı bilgi saf halinde bilinçaltına korku duygusu etiketi ile kaydolmuştur. Erkeklerin içecek ikramı > tecavüz = ölüm. İçersen ölürsün. Daha sonradan benzer filmler , haberler, hikayeler hep bu bilgiyi pekiştirmiştir. Artık bu bilgi bilinçaltının değişmez gerçeği haline gelmiştir. O yaşanan ilk olay unutulmuş, büyük ihtimalle ilk söylendiği anda bile bilinç tarafından çok anlaşılmamış olabilir. Bilinçaltı bu durumun saçmalığını değerlendirme yeteneği olmadığı için kızı korumak amacıyla hep bu yönde, yani erkeklerin getirdiği, ikram ettiği, sunduğu her içeceği reddetmek yönünde tavır takınır. Lokantada , okulda ve her yerde. Hatta evlendiğinde kocasının elinden bile içecek kabul etmez . Ş. T. durumun saçmalığını bilse bile içinden gelen bir ses , güç aksi yönde davranmasını söylemektedir. Durumdan kurtulmak için çabalar ama sonuç alamaz. Çünkü Ş. T. nin davranışlarını yöneten bilinçaltı şablonları , mantığının izin verdiği , tanıdığın , güvendiğin ya da garsonların servislerini kabul edebilirsin türünden bilgi – seçenek içermediği için tümden bir reddediş içindedir. İşte bu durum ancak hipnoz altında uygun teknikler kullanılarak , ilk başlatan olayın etkisi yok edilerek ortadan kaldırılabilir. (Ş. T. 32 yaşında iken yapılan üç seanslık hipnoterapi ile sağlığına kavuşabilmiştir. ) Bir başka örnekte A. S. 24 yaşında yeni evli , üniversite mezunu banka memuresi bir bayandır. Evleninceye kadar cinsel birleşme içermeyen birkaç flört yaşamış. Kocasıyla da kısa bir flört döneminin sonunda evlenmişler Yeni evli olmasına rağmen kocasıyla cinsel ilişkiye girememektedir. A. S de birçok farklı tedavi metotları denenmesine rağmen başarılı olunamamıştır. Daha sonra uygulanan hipnoz seansında sorunun kaynağı ortaya çıkarılmıştır. A. S. 5 yaşındayken, yeni evlenen teyzesi, ilk cinsel ilişkisinin nasıl büyük acılar içinde gerçekleştiğini diğer teyzelerine anlatırken konuşmalara şahit oluyor. ’-Sanki parçalanıyordum, içim kesilir gibi oldu öleceğim zannettim ‘ türü sözleri küçük A. S. nin’ korkmasına’, teyzesiyle ‘ özdeşim kurmasına’ ve bilinçaltına, ‘ evlenince benimde canım çok yanacak’ bilgisinin yerleşmesine neden olmuş. Aradan uzun yıllar geçmiş A. S. bu olayı tamamen unutmuştu. Kocasını seven , eğitimli yetişkin bir insan olarak cinsel ilişkinin normal bir davranış olduğunu bilmesine rağmen gereğini yapamamaktadır. Problem bu olay ile başlamasına rağmen daha sonradan yaşadığı bazı olaylar da bu düşüncesinin yerleşip pekişmesine neden olmuştu. 9 yaşındayken, yine bir kadın meclisinde dinlediği hikaye ikinci travmaya neden olmuştu(kadının canı çok yanmış, çok kanama olmuş , durduramadıkları için acil servise gitmek zorunda kalmışlar…)10 yaşında yine televizyonda izlediği bir tecavüz ve ardından gelen cinayet sahnesi, içinde yeşeren korkunun daha da güçlenmesine neden olmuştu. Hipnoz seansında mağdurenin bütün repliklerini sanki kendi yaşıyormuşçasına ağlayarak söylüyordu. İleriki yıllarda yine benzer şeyler yaşamıştı.
Bilinçaltının öğrenme sürecinde sözlerin çok önemli yeri vardır. Bu nedenle basit bir söz bazen de hasta eder. Gerçekten hasta eder. Özellikle doktorların söylediği her söz doğrudan bilinçaltına işler. Çünkü kişinin bu bilgileri değerlendirecek yeterliliği yoktur. Kanser olmuş hastaya her şey kötü gidiyor bir ay sonra öleceksin derler. Adam bu söze göre hayattaki son düzenlemelerini yapar ve bir ay sonra ölür. Otopside bir bakarlar ki tamam adam kanser ama hiç de henüz ölmesini gerektiren bir durum yoktur. BİLİNÇALTINDA YARATILAN HER OLUMSUZ DURUM FARKLI BİR PROGRAMIN İŞLEMESİNE NEDEN OLUR Bir de kapatılmamış dosyalar-kapanmamış davalar diyebileceğimiz kendi kendine yapılan değer verme durumları vardır. Mesela istenmeyen bir gebelik vardır. Konu aile içinde tartışılır ve istemeden de olsa doğuma karar verilir. Ya da anne bebekten kurtulmaya çalışır ama kurtulamaz. Ana karnındaki bebek bunları da bilinçaltına kaydeder. Peki daha doğmamış bebek bunları nasıl algılar?- Ben istenmeyen bebeğim! Ve bu algı 3 değişik programın işlemesine neden olur.
1. Ben istenmeye , yaşamaya layık bir beden değilim, yoksa böyle yapmazlardı. Varolmamam gerekir!Böylece bu bilinçaltı inancı kendi kendini yok etme programını daha anne karnında çalıştırmaya başlar. Bilinçaltı neye programlanırsa o yönde çalışır. ’Bu beden değersiz ve gereksiz , yok edilmesi gereken bir beden’ şeklinde ilk kaydını aldıktan sonra tüm gücünü o bedeni yok etmeye harcar. Ama henüz bunu nasıl yapacağını bilmediği için bunu sonradan öğrenip uygulamaya başlayacaktır. (ölüm riski taşıyan işler yapmak , takıntılı madde kullanımı, aşırı risk almak vb. )
2. yaşam korkusudur. Diğer deyişle ölüm korkusu. Çünkü bilinçaltı için o dosya hala kapanmamıştır. Tehlikenin geçtiğini bilmez. Sürekli kendi varlığının o tehlike altında olduğunu hisseder. Büyümesi, hayatta başarılı olması , yüksek statü elde etmesi bile fark etmez. Bir türlü kendini emniyette ve güvende hissetmez. Korku ve kaygı benliğinde devamlı aktif haldedir.
3. program ise öfkedir. Kendisine karşı yapılan haksızlığı engelleme , kendini koruma gücü yoktur. Tepki olarak öfke duygusu gelişir. Aslında bu da bir koruma mekanizmasıdır. Bu yüzden kişi kendine yönelen ve saldırı olarak algıladığı her uyarana büyük bir öfkeyle karşılık verir. Ancak içindeki öfke gerçek adrese yöneltilmediği için asla sönmez, gittikçe artar ve sonunda kendini ciddi bir hastalık olarak gösterir. Unutulmaması gereken bilinçaltı için geçmiş ve geleceğin olmamasıdır. Hep ‘şimdi’ yi yaşar. Dosya kapanmamışsa yani kişinin artık güvende olduğu bilgisi bilinçaltına öğretilmemişse aynı sistem işlemeye devam eder gider. Bilinçaltı devamlı alarm vermeyi sürdürür. Peki bu alarm nedir?Bu alarm duygulardır. Özellikle huzursuzluk veren duygulardır. Korku, öfke, suçluluk, kaygı , güvensizlik, panik gibi duygular bilinçaltının kendini hala tehlikede hissettiğinin ifadesidir. Bu duyguların bilinç alanında ortaya çıkıp kişinin tedbir almasını ister. O duygunun ilk yaşandığı - oluştuğu duruma benzer tüm durumlarda daha da güçlü bir şekilde alarm vermeye devam eder. Amaç kişinin kendini koruması için bir kalkan oluşturmaktır. Bu tür duygular sayesinde kişi kendini koruyan davranışları oluşturur. DIŞI SENİ , İÇİ BENİ YAKAR Kızgınlık, öfke, nefret bir diğer korunma mekanizmasıdır. Kişi kendine karşı bir haksızlık yapıldığına inanmışsa ve karşılık veremiyorsa, kendini koruyamıyorsa bir çözüm arar. Çözüm karşı taraf kadar güçlü olmaktır. Ama nasıl ? İçinde bu öfkeyi aniden büyütüp yoğunlaştırırsan yani bir öfke nöbeti yaşarsan normal fiziksel gücünün üstüne çıkabilirsin. Kaslar bir anda çok güçlenir. Vücutta bu gücü arttırıcı değişiklikler olur. Bacaklara, kollara daha fazla kan gider. Bu amaçla nefes sıklaşır, kalp hızı artar. Sorun çözülmedikçe bu duyguların vücutta yarattığı gerçek fiziksel ve kimyasal değişiklikler kalıcı hale gelmeye başlar. Devamlı en yüksek devirde kullanılan bir motor gibi vücut ve ruh yıpranmaya - arıza çıkarmaya başlar. Ve bir süre sonra kişiyi korumak için yaratılan bu bedensel değişiklikler fonksiyonel değişim geçirip. bedensel hastalıklar haline gelebilirler. Oluşan yeni durum hemen eski durumun üzerine eklenir ve hastalıklarda koruma sistemine dahil edilir. Şayet hastalıklar sistemli bir hale gelmişse bu devamlı tehlike algılanmasına yani alarmın devamlı çalması anlamına gelir. Devamlı alarm devamlı duygu salınımına neden olur. Duygusal salınımlar bedensel değişimleri tetikler ve zincir tamamlanıp kalıcı bedensel hastalıkların temeli atılmış olur. Bilinçaltının muhakeme yeteneği olmadığı için sonucun nereye varacağı önemli değildir. Sadece ezberini okur.
(Bu yazı Op. Dr. Bülent URAN ın ‘Geçmişin Hipnozunu Bozmak’ adlı kitabından derlenmiştir. ) Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.
__________________ yokluk ,varlıgın aynasıdır. Dünyayı isterken de sus, Bir dileğe kavuşmak isterken de. Öylece seyre dal gitsin… mevlana |