Kendimize zaman ayıralım
En azından;Senede birkaç günü kendimize ayıralım ve yapmayı ertelediğimiz ne varsa,onları bir bir yapalım.Ogünlerde gönlümüzden geçenleri,gündeme taşıyalım.Böylece kendimizi ödüllendirelim ve bu günleri mümkün olduğunca daha sık tekrarlıyalım.İnanın bu bizim için bulunmaz moral kaynağı olur.İşlerimizin yoğunluğu dolayısıyla yapmak isteyipte yapamadığımız ziyaretleri,üstesinden gelinmesi güç bir işi başardıgımızda,içimizdeki huzuru rahatlığı hiç düşündünüz mü? Üstesinden gelinmesi güç bir işi başardığımız da ya da bizim için,manevi yönü güzel olan hoş bir olayı gercekleştirdiğimizde kendimize bir ödül verelim bu da “HUZUR”olsun…
Huzurun verdiği ödülü inanın hiç kimse,hiç bir şey vermez.Bu gibi ayrıntılar hayatın akide şekerleri gibidir.Hayatı tatlandırır ve tadı uzun sure damaktan gitmez.Yada bir çikolatadır ve bizim bol miktarda mutluluk hormonu salgılamamıza yardım eder.Kendimizi böyle tatlardan mahrum etmeyelim.arasıra da olsa çizginin dışına çıkalım ve kendimizden bir tane daha olmadığını unutmayalım.Günümüz dünyası,bir şeyler yapma bir yerlere gitme ve bişeylere sahip olma ile saplantılı hale gelmiş durumda ve biz yaşamı kolaylaştırsın dıye teknolojiyi kullanıyoruz ama kendimizi makinelere esir olmuş halde buluyoruz! Hepimizin özlemini duyduğumuz huzur nerede o zaman? Bir çocuk gibi mutlu olabilme yeteneği… o çocukça keyfi tekrar nasıl keşfedebiliriz.O keyfi hatırlıyorsunuz değilmi? Bazen bu kadar stresin sıkıntının içinden bir şekilde sıyrılıp uzaklara gitmek,yalnız kalmak bir süreliğine de olsa,belkide göklerde bir bulut olup,aklın,seni yolculuklara çıkartabilir.Doğayla baş başa olan bir yerde derin bir nefesle gözlerini kapatabirsin ellerindeyse sevdiğinin elleri,ve dağlara bağıarabilirsin Heyyyyyy diye…
İçine sığmayan bir duygunun dışa vurumudur diye düşünebilirsin ama değil.Aslında HAYAT bu biliyormusun?bir serbestlik sarar her yanını ve sen özgür biri olursun,kanat cırpan bir kuş gibi.Bırak kendini rüzgara savursun seni bilinmez diyarlara.
Hani derler ya “koskocaman gökyüzü senin,içtiğin su bedava,hayat bedava,nefes almak bedava”bende derim ki mutlu günler beklesin her adımımızda,açtığınızda kollarınıza dağlar gelsin ,bulutlar her yolculukta yağmurları ile SEVGİ yağdırsın…
Mutluluk nedir?
Kız: Mutluluk nedir baba?
Baba: Mutluluk mutsuzluğu yenmek için savaşmaktır.
Kız: Mutlu olmadan mutsuzluk nasıl yenilebilir ki?
Baba: Diyelim ki mutsuzluk senin düşmanın, sana zarar veriyor, onu yoketmek istiyorsun
Kız: Evet.
Baba: Düşmanını yok etmek için ne yaparsın; Onu tanırsın.
Kız: Nasıl?
Baba: Düşmanı tanımak için kendini tanımak gerekir, neye sahip olduğunu bilmezsen neye ihtiyacın olduğunu da bilemezsin.
Kız: İnsanın elindekiler sahip oldukları, olmayanlarda ihtiyaçları değil midir?
Baba: Hayır. İnsan öyle bir mahluktur ki ona verilen en kıymetli şeyleri hemen unutur. Sahip olduklarını ve ona bunu vereni hemen unutur. ... farkına varmadan başkalarındakini de istemeye başlar benim olsun benim olsun diye. İşte mutsuzluk budur.
Kız: Unutmamak için ne yapmak gerekir?
Baba: Hatırlamak, sahip olduğun şeyler için teşekkür etmek en büyük hatırlamadır. Teşekkür etmenin de tek bir yolu vardır. Sevgini ve saygını muhafaza etmek için çalışmak.
Kız: Peki mutluluğu kim belirliyor? Tanrı mı, insan mı?
Baba: Yaradan kullarını Onu hatırlasınlar, Onu ansınlar ve Ona teşekkür etsinler diye yaratmış. Eğer bunları yaparsan mutluluğun resmini sen çizersin. O resimde bir ağaç vardır. Ağacın meyveleri vardır. Aksi takdirde resmin içinde ot çalı ve diken vardır. Gördükçe sana batar seni rahatsız eder. İşte o zaman mutluluğunu nasıl sen belirliyorsan mutsuzluğunu da sen belirlersin.
sevgiyle kalın