Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-05-2008, 08:57 AM   #5 (permalink)
cent
Binbaşı
 
cent - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 1,632
Tesekkür: 234
488 Mesajinıza toplam 2,287 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
cent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to all
Standart Ynt: hedeflerimize ulaşmak için yazılar

Fethiye’den Çelikhan’a Sürdürülebilir Olmak

İstanbul’da, Ankara’da, Malatya’da, Kırklareli’nde, Taşköprü’de, Çelikhan’da, Yayladağı’nda, Harput’ta ya da Fethiye’de yaşamın sürdürülebilmesi için gerekenler çok farklı görünse de dünyanın esasında hepimizin ortak kaderinin paylaştığı ve paylaşacağı tek bir toprak olduğunu fark etmemiz gerekiyor.

Dünya ‘ben’ diyerek geçirdiğimiz zamanın bittiğini, ‘biz’ diyerek düşünmemiz ve hareket etmemiz gereken bir döneme girdiğimizi işaret ediyor bizi. Kendi gelişimimizde kendimize odaklanacağız bu doğru; ancak bütünün hayrı için, ülkemiz için, insanlık için, dünyamız için.

Don Miguel Ruiz’den, ünlü kitabından, bir hatırlatma - Dört Anlaşma:
1- Kullandığınız sözcükleri özenle seçin.
2- Hiçbir şeyi kişisel algılamayın.
3- Varsayımda bulunmayın.
4- Daima yapabildiğinin en iyisini yap.

Kabahat Denizde mi?

John Randolph Price diyor ki “Tüm gerçek keşifler içimizden gelir. ‘Sadece insanım’ diyebilirsiniz ya da ‘ Herkes hastalanır veya hepimizin başından kaza geçebilir veya paramız azalabilir veya komşu ile kavga edebiliriz’. Sadece insan olduğunuz fikri doğru değildir; ve dünyada mükemmelden eksik bir yaşam sürmeniz gerektiğine doğru değildir. İsa hepimizin tanrılar olduğunu söyledi ve Yaradan’ın bize Krallığını vermenin en büyük keyfi olduğunu. Biz sınırsız ve sonsuz bir Kralın evlatlarıyız ve cennet bu dünyada bize verilmiş bir haktır. Bilmiyor olmamız gerçeği değiştirmez. ‘Sırtım ağrıyor, borçlarım var, bu cennet mi şimdi, bu cehenneme daha çok benziyor’ dediğinizi duyar gibiyim. O zaman bilin ki bu sizin ve benim yarattığım bir cehennem. Eğer denizin içinde bocalıyorsanız boğulmamak için, bunda kabahati denizde aramayın, kabahat sizin yüzme bilmeyi bilmiyor olmanızda.”

***

“Her zaman sonsuz ve sınırsız evrensel akıl ile işbirliği içindeyim. Bu yüzden ben, bu zekâyla birlikte akar ve çoğalırım. Bu yüzden ben, her zaman rahat ve sakinim. Bu yüzden her şey zorlamasız bir çabayla oluverir.”
R. Şanal


“Sonsuz ve değişmeyen tarafımız ile bağlantıya geçtiğimizde, gerçek ölümsüzlüğümüzün bilgisine ulaşırız ve tüm korkular yaz esintisinde eriyen kar gibi yok olur gider.”
Dr. Deepak Chopra

Kuantum Bilgelik


Dr. Fred Alan Wolf İstanbul’daydı

Bu Eylül ayında Dr. Fred Alan Wolf, İstanbul’daydı. “Biz Ne Biliyoruz ki?” ve “The Secret” filmlerinden tanıdığımız meşhur kuantum fizikçi iki günlük bir konferans vermek için geldi. Dr. Wolf kuantum fiziğin bakış açısından yaşamı ele aldı. Konuları anlatırken Mevlana’dan ve Nasrettin Hoca’dan alıntılar yaptı, örnekler verdi. Anadolu topraklarda gerçekten yaşamın özünü idrak etmiş ve yaşama kalıpların dışından bakabilen kişilerin yaşadığını hatırlatırken, belki de bizlere özümüzü hatırlattı. Aynı zaman da gerçek olarak kabul ettiğimiz kavramları kuantum fiziğinin gözünden deneyler ile irdeledi.

Dr. Wolf ile paylaştıklarımız yaşam bakış açısını içeren bazı ana düşüncelerini ve sözlerini sizler ile paylaşmak istiyorum. İşte söz Dr. Fred Alan Wolf’un:

* "Kendi doğanızı ve kişiliğinizi ifade etmeyi ihmal etmeyin. Biz gerçeğin yaratılmasında rol oynayan varlıklarız. Yaşam yolculuğu gerçek doğamızı keşfetme yolculuğudur. Bizim gerçek özümüz titreşimsel bir özdür.

* Hiçbirşey imkânsız değildir. Sınırlamaların ne olduğunu anlamamızda fayda var.

* Zaman kesin ve net bir kavram değildir. Zaman yaratılmaktadır. Örneğin ışık bir yerden bir yere hareket etmektedir ama ışık için, ışık hızında zaman kavramı yoktur.

* Yaratıcılığımızın farkına varma zamanı gelmiştir. Görünen gerçekliğin altında bir titreşim sistemi yatmaktadır. Her atomun çekirdeğinde her an bir bing-bang yaşanmaya devam etmektedir. Bazen yeni fikirlere, yeni kavramlara açılabilmek için, eski bilgileri, eski kavramları bir süre yana bırakmak gerekir. Kuantum fiziği de bunu sizden ister.

* Kafamızda, düşüncelerimizde tartışmalar ile birşeyi dinlediğimizde duymamız mümkün değildir. Bir olayı gözlemlemek gerçek dediğimiz kavramı etkiler.

* İhtimaller bilgiye bağlı olarak farklı olasılık rakamları oluşur.

* Aborjin kültüründe deneyime büyük önem verilir. Yaşamı hissederek, dokunarak ve tecrübe ederek yaşarlar. Bizler Batı toplumlarında denemeden deneyimlemeden bildiğimizi varsayarak yaşıyoruz. Eski deneyimlerimizi ile yeni kavramlara bakarak değerlendiriyoruz ve buna gerçek deme cesaretini gösteriyoruz.

* Yaşadıklarımıza odaklanarak bunları tam olarak yaşama şansına kavuşabileceğimiz gibi, bu deneyimleri şekillendirme şansına da kavuşabiliriz.

* İhtimal dalgalarını seçimlerimiz ile olasılıklara çeviriyoruz - her an. Herşey size belki fiziksel olarak değişiyor gibi geliyor. Ama değişme ve şekillenme nedeni esasında sizin olayların içinde yer alma ve seçim yapma tercihiniz.

* Büyük şeyler oluştuklarında mevcut formlarını uzun süre korurlar, ancak beyninizin molekülleri gibi küçük maddeler ise çabuk değişir. Elektronlar çabuk yerleşimlerini değiştirirler. Sinir sisteminizdeki hücreler de.

* Değişmeye açık olun. Yaşamın akışında özümüzün esasında nerede olduğunu sorgulamakta fayda var: “Kimim?”, “Benim varlığım nerede?”, “Ben neyim?”

* Rüyalarımızda yaratılış frekansı diyebileceğimiz bir frekansın içindeyiz. Bir yenilenme dönemidir bu özdeki frekans ile bağlanırız.

* Birşeye odaklanmadan önceki aşamamız ihtimaller alanıdır. Bir şeye odaklanmayı seçtiğimizde yaşamımızı şekillendirmeye başlamış oluyoruz, olasılıklar alanına giriyoruz.

* Duyularımız ile bedenimizi algılamaya çalıştığımızda başımızın varlığını ispatlayabilir miyiz? Bilgiler ile evet ama sadece duyularımız ile başımızın varlığını nasıl algılarız? Ve Ruhumuzun, öz varlığımız nerede barınıyor gerçekten?

* Enerjinizin sorumluluğunu alın. Kararlarınızın ve seçimlerinizin sorumluluğunu alın.

* Yaşam bir ilizyon, şekil alma arayışımızın bir oluşumu. Yaşadığımızın bir oyun, bir film olduğunu fark edebilirsek, bu yaşam olarak adlandırdığımız şeyin ne olduğunu kavrayabilirsek, bu yaşamdaki karşımıza çıkan karakterleri bu şekilde görebilirsek, ardındaki gerçek anlama ulaşma şansına kavuşuruz.

* Sufi bilgileri özde kuantum fizikten çok farklı değil. Mevlana bu gerçekleri görebilmişti. Sizden daha bilge biri yok. Sizden başka biri yok.

* Affetmek kuantum metodlardan biridir. Kuantum fiziğin ele aldığı yaratılış frekanslarına, en yüksek frekanslara ulaşmamıza engel olan, kızgınlık gibi frekanslardan arınmamızı sağlar.

* Mevlana’nın dediği gibi ‘Ev yıkıldığında altında elmasları keşfederiz.’ Yeni bilgileri keşfedebilmek için bazı kalıpların yıkılmasına müsaade etmeniz gerek.

* Oyun oynadığınızın, rol yaptığınızın farkında olun. Çünkü eğer bunu görmeyi reddederseniz, bir süre sonra oynadığınız rollere inanıp sadece bunlardan ibaret olduğunuzu sanarsınız.

* Gerçek, bir kapsama sığdırılamaz. Her zaman bir kâğıdın iki yüzü vardır.

* Bir şeye takılı kalmayın. Akın. Hareket halinde olun.

* Kol saatinizi yüzünüzü yaklaştırın, gözlerinize iyice yaklaştırın. Peki, elinizdeki verilere göre o an da zamanın akmakta olduğunu nasıl ispat edersiniz? Zaman deneyimleyebildiğiniz bilgilere göre durmuştur. Bir çocuğun zihni ile deneyimleyin yaşamı. Sadece deneyimleyin bir süre. Mesela gökyüzünde aya baktığınızda parmaklarınızın arasına arabilirsiniz onu. Bize bir şey hatırlatır bu. Sizinle herhangi bir şey arasında ne zaman vardır ne de mesafe.

* Çocuklar bize birçok konuda deneyimlerini anlatır ve biz ‘hayır, o gerçek değil’ deriz. Acaba hangimiz derindeki gerçeğe daha yakındır?

* Işık hem fizikseldir, ışık bir yandan da sizsiniz. Işık mucize maddedir. Eğer ışık gibi olabilirse, ışık gibi davranabilirsek, zaman ortadan kalkar. Zamanın ve mekânın ötesine gidin. Siz güneşin doğmasını sağlayamazsınız, çünkü siz zaten güneşsiniz. Siz var olan herşeysiniz ve herşey siz.
Olmak size dairdir, hareket içinde olmak ise oynadığınız role dair. Işığın özü sakindir, hareketsizdir. Işık zamansız olarak vardır. Işık hızından ötesini ölçemiyoruz. Işık zamanın işlemediği yerdir.

* Kolunuzu sallayın bakalım. Kolunuz sallanıyor. Peki, siz ne durumdasınız? Sizin özünüzde sallanıyor mu?

* Gücümüz bir olduğumuzu fark etmekte. Ayrı olduğumuz düşündüğümüzde, kendimizi ayırdığımızda sınırsız ve sonsuz gücümüzde ayırmış oluruz.

* Mantığımız ile anlayamadığımız şeyleri yok saymakta üzerimize yok.

* Zaman olmayan bakış açısına göre yaşamın tamamı aynı anda görülebilir durumdadır, aynı an da vardır.

* Bir foton için hareket etmek zaman almaz. Fotonun doğumu ve ölümü aynı an da gerçekleşir.

* ‘Ben’ dediğimizde birçok şeye de ‘hayır’ demiş oluruz. ‘Ben’ diyerek kendimize odaklandığımızda birçok sınırı, limiti yaratmış oluruz. Kendimizi unuttuğumuzda bütün ile bir olmuşuz demektir.

* Bir her saniye doğuyor ve ölüyoruz. Kuantum fizik buna işaret ediyor.

* Başkalarını eleştirdiğimiz, yargıladığımızda ayrım yaratıyoruz. Bilmediğimiz bu ayrımların esasında Bizi zayıflattığı.

* Herşeyi canlı olarak görün. Canlı ve cansız kelimeleri gerçeği ne kadar ifade ediyor? Ve zaten gerçek nedir?

* Bizim yaşam dediğimiz şey esasında ‘etiketlemek’ bir anlamda.

* Zamansızlıkta durmayı başarabilseydiniz, geçmiş ve geleceği bilebilirdiniz. Bebek olarak oradadır, kız çocuğu olarak oradadır, anne olarak oradadır, anneanne olarak oradadır.

* Mutlak gerçek diye bir şey yoktur. Biz doğrunun ne olduğuna dair anlaşıyoruz ve gerçek dediğimiz şeyi yaratıyoruz.

* Bir yıldız sonsuz ihtimaller ile parlar gökyüzünde. Ta ki siz bakana kadar. O an da, tek varoluş şekline kavuşur sizin için. Hepimiz bir yıldız yaratabiliriz. Ya da aynı yıldızı, teker teker.
Kendimizi yeni ihtimallere açtığımızda gençleşmeye başlarız.

* Jung’u, Bass’ı, Dana Zohar’ı, Schrodinger’i okuyun. Mevlana’yı okuyun. Nasrettin Hoca’nın hikâyelerini çok severim, hep anlatırım. Yaşamı bilen bilgelerinizi okuyun. Toprağınızda çok bilgi var.

* Bir bilgi bir zihine girdiğinde, tüm zihinlere girmiş demektir. Çünkü esasında sadece bir zihin vardır. Gerçek özünüzü keşfetmeye devam edin. ”

Cevaplar Değil Sorular Esas Ödüldür

Dr. Wolf’a çok soru sorduk. Hatta bilgiler geldikçe ben sorularımın azalmak yerine arttığını gördüm. “Cevapları almak alınabilecek en basit ödüldür; sorularınızın artması büyük ödüldür” diye yüreklendirdi beni. “Zihninizdeki soruların artması en güzel arayış yoludur” dedi. Birçok cevaplar verdi. Bilimsel, duygusal ve ruhsal. Yaşamın bir bilim adamı için bir bütün olmasının ne kadar güzel olduğunu örnekledi.
Yaşamda herşeyi yapmanın mümkün olduğunu ama sadece olduğumuz yerden istemek yerine, anlamak, araştırmak, öğrenmek, yeniliklere açık olmanın gücünü hatırlattı. Hissederek mi, düşünerek mi, bilerek mi, yoksa sezgisel olarak mı yaşamı algıladığımızı bilmenin kendimiz tanımada faydasını belirtmeden geçmedi.

Yaşam hakkında bilgilerimiz arttığında bilimin yaşama beklediğimizden farklı tarifler vermekte olduğunu görüyoruz. Kuantum fiziğin bakış açısından yaşam bildiğimizden çok farklı bir macera sunuyor. Dr. Wolf’un bir yaşam bakış açısı olarak aktardığım düşüncelerinin altında engin bir bilgi yatıyor. Bu tatlı, bilgi dolu, bilgisini paylaşma ateşi taşıyan mütevazı bilim adamına teşekkür ediyorum, yolumuzu aydınlatmaya çalışanlardan olduğu için.

Yunus Emre’nin ‘İlim Kendin Bilmektir’ dizelerini belki de Dr. Wolf’un sözlerine ne kadar yakın.
İlim ilim bilmektirİlim kendin bilmektirSen kendini bilmezsinYa nice okumaktır ...
İstanbul’dan bir kuantum fizikçi geçti ve kendi topraklarımızında yaşamış olan ve yaşayan bilgeleri okumamızı ve anlamamızı hatırlatarak.

Sorularınız ve cevaplarınız bol olsun. Yaşamı ve kendimizi okuma yolumuz hep açık olsun.

__________________________
“Zaman ve mekân içinde huzur içinde hareket ediyorum. Sevgi ile sarılıyım.”
Louise L. Hay

“Bize daha çok gereken imkânsızı başarmak üzere uzmanlaşan insanlar.”
Theodore Roethke


Labels: Dr. Fred Alan Wolf, Dr. Kuantum, Kuantum Fiziği
Moshe Sizi Farklı Düşünmeye Davet Ediyor


Lisedeyken, okulumuzun İngilizce Gazetecilik Kulübünün başkanıydım. Bilgisayarlar daha çok yeni bir şeydi. Sanırım koca okulda bir tane vardı gazeteyi çıkarmaya başladığımızda. Adı “Bonus” tu. Bonus artık kredi kartları nedeni ile belki de öğrendik ama ikramiye, prim demekti. Gazetemizin logosu da şirin bir dinozordu. Okulumuzda aynı zamanda Türkçe bir dergi çıkarılırdı. Onun da adı “Serçe”ydi. Ben her ikisine de yazı hazırlardım. Hatırlıyordum da lise son sınıftayken üç tane de röportaj yapmıştım. “Kadının Adı Yok” adlı kitabı ile Türkiye’de bir olay yaratan rahmetli yazar Duygu Asena, tiyatro sanatçısı ve yönetmen Haldun Dormen, yazar ve gazeteci Zeynep Oral. Yıl 1988’i göstermekteydi. 19 yıl sonra röportaj yapmaya tekrar niyetlendiğim de sevgili hocam Bay Moshe Abudaram ile yeni yolculuğuma başlamak istedim. Kendisi muhtelif dallarda yıllardır sabırla öğretmenim olmaya devam ediyor. O’nun dünyasını bu vesile ile sizlerle de bir nebzede olsa paylaşmak istedim.

***
Zeynep: Bu röportajda biraz zorlanabilirim. Siz herkesin sizi ilk isminiz ile çağırmasını ve “siz” yerine “seni” tercih ediyorsunuz. Biliyorsunuz bunu ben yıllardır ısrarlarınıza rağmen başaramadım. Bizce yaşı büyük olanlara özellikle de öğretmenlerimize sen diye hitap etmek kolay değil. Ben anneme ve rahmetli babama da siz diyerek hitap ettiğim için daha da zorlanıyorum. Ufak çocukların Moshe ve sen diye hitap etmesini istiyorsunuz. Bu konuda neden ısrarcısınız?
Moshe: Ben de eski bir aile düzeni içinde büyüdüm. 1945 yılında İstanbul’da doğdum bildiğin gibi. Gel bu defa tekrar dene sen demeyi çünkü olmayacak. Kabul?

Zeynep: Sizi kırmak sanırım mümkün olmaz herhalde hocam. Lütfen devam et Moshe demek istiyorum, ama sanırım şimdi başaramayacağım. İleride şansımı deneyeme söz verebilirim tabi ki.
Moshe: Resmiyet bana kalıplar getirmesi anlamında uymuyor. Üzerinde çalıştığım dala da uymuyor. Çalışmalarımızda açık ve birbirimize dürüst olmamız gerekiyor. Gelişimi bu şekilde sağlayabiliriz. Bana Bay Moshe ya da Moshe Bey dediğinde bir bariyer koymuş oluyoruz aramıza. Amerika’da, İsviçre’de ya da İsrail’de resmi olmamak daha kolay Türkiye’ye nazaran. Biz duvarları yıkmaya çalışıyoruz, yeni duvarlar örmeye değil. Yaşamda o kadar çok engel var ki, bir tane de ben koymak istemiyorum prensip olarak. Saygılı olalım birbirimize ama açık ve kalpten konuşalım, ruhtan ruha bir konuşma olsun. Çocuklara gelince, benim bu yaşamda onlardan daha uzun süre yaşamış olmam, onlardan daha iyi olduğum ya da gerçekten daha çok şey bildiğim anlamına gelmiyor. Bir çocuğun ruhu ile bir erişkinin ruhunun seviyesi farklı mı? Alçak yüksek kavramları neye göre tanımlanıyor, tarifleniyor?

Zeynep: Enerji tedavi metotlarını yıllardır öğretiyorsunuz, uyguluyorsunuz ve danışmanlık yapıyorsunuz. Klasik bir soru olacak ama nasıl başladınız? Olağanüstü bir yetenek midir bu? Allah vergisi bir şey mi? Ne yaparsınız? Bu bilgi nereden geliyor?
Moshe: Farklı tamamlayıcı tıp metotlarını ve usullerini kullanıyorum ve öğretiyorum. Reiki bunlardan biri. Reiki dünyaya en yaygın olarak bilinen ve kullanılan enerji metodu diyebiliriz. Aynı zamanda bio-enerji ve duygusal ve ruhsal enerji temizleme metotlarını da öğretiyorum. Reiki öğretilmesi kolay bir metot ancak bir o kadar da etkili. Senin benim hoca olarak yetiştirdiğim öğrencilerimden biri olmandan gurur duyuyorum. Başarılı uyguluyorsun. Farklı kişilere yaşam kalitelerini yükseltmek üzere farklı metotlar uyguluyorum. Kristalleri kullanıyorum, çiçek özlerini, renk terapisi ve meditasyon gibi metotları da kullanıyorum. İhtiyaç olduğu durumlarda da geçmişe dair travmaların etkilerini azaltmak için regresyonda uyguluyorum. Kimileri bu yaptıklarımıza yaşam koçluğu diyor.

Zeynep: Ancak, bana göre yaşam koçluğu tam tarif etmiyor yaptıklarınızı. Geçmişe, şimdiye haydi cesaret edip söyleyeyim geleceğe bakıyorsunuz. Siz “Ben 44 Yaşındayım Oğlum 53” adlı kitaptaki Ari isimli karakter olarak da biliniyorsunuz. Kitapta bahsedildiği gibi bir medyum musunuz? Yaptıklarınızı nasıl tarif edersiniz?
Moshe: Bu kavramlar ve konular hakkında nasıl hissettiğimi Zeynep sen biliyorsun esasında. Netleştirmemi istemeni anlıyorum. Tamam. Öncelikle sorayım, neden bir etiket takmak gerekiyor? Biz herşeyi ver herkesi etiketliyoruz. Ama bunu yaparken elimizde yeterince bilgi var mı? Çoğu zaman – yok. Esasında nadiren yeterli bilgi olur elimizde önceden. Şimdide yaşamaya ihtiyacımız var. “Şimdinin Gücü” diye çok güzel bir kitap var. Eğer şimdi de kalmayı başarabilirseniz, çok bilgi edinebilirsiniz. Herkes kendisi ve yaşamı hakkında bilgi elde edebilir. Biz duymayı unuttuk, görmeyi unuttuk. Bugün sıcaklık kaç derece? Bu sabah ofisime gelirken hava nasıldı? Güneş mi vardı bulutlu muydu?

Zeynep: Sabah gelirken trafikten dolayı çok dikkat edemedim desem. Biliyorsunuz biz İstanbul’da araba kullanırken genelde aklımız başka yerlerde oluyor.
Moshe: Güldüğünü görüyorum, yani anladın ne demek istediğimi. Lafı dolandırmaya gerek yok. Sen genelde dikkatli bir insansın ve sen de kendi öğrencilerine farkındalık konusunda uyarılarda bulunuyorsun. Fark etmenizi istiyorum ki biz çoğu zaman geleceği planlamak ile meşgulüz, ilerideki an’lar ile uğraşıyoruz. Ya da neleri hatalı yaptığımızı düşünüp duruyoruz. Durun. Yaşamaya devam edin. Bütün bilgi şimdi’de veriliyorum. Benim yaptığım da bu. Ben bakıyorum ve bize sunulan bilgileri alıyorum, görüyorum, kullanıyorum. Öğrettiğim de bu. Çünkü bunu yapma hakkı ve yeteneği herkese verildi. Seçiyor musunuz? Konu bu.

Zeynep: O zaman biz geçmişi, şimdiyi ve geleceği bilebilir miyiz?
Moshe: Tam ve net olarak ne yapman gerektiğini hissettiğin, bildiğin an’lar olmuyor mu? Arşimet hamamdan koşarak çıkıp “buldum” diye bağırdı. Şimdi’de odaklanabildiğinde cevaplar her yerde ve çabuk olarak gelir. Bağlanabilme metodu bul. İçindeki sessizliğe, ya da sese – nasıl adlandırdığın önemli değil – an’a bağlan. Bazıları meditasyon yapar. Kimileri duşa girer ya da müzik dinler. Kimileri bir enstrüman çalarken bu bağlantıyı sağlarlar. Dene ve gör. Çoğu zaman bilgi sana gelmez. Sen bağlanırsın. Tabi bazen melekler dünyasının da kulaklarımıza bir şeyler fısıldadıkları olur.

Zeynep: Bizim meleklerimiz var o zaman? Nedir, kimdir bu varlıklar?
Moshe: Şimdi, genel bir bakış açısı ile değineceğim. Melekler konusu çok geniş bir bahis. Hepimizin koruyucu melekleri var. Şöyle diyeyim. Biz insanlar temelde bir çekirdek etrafında dönen elektronların oluşturduğu bir yapıdan, enerjiden oluşuyoruz. Evrende çok farklı enerji türleri ve yapıları var. Melekler dediğimiz varlıklarda farklı bir enerji formu. Koruyucu meleklerimiz ömür boyu bizimle kalan ve bize destek veren enerjilerden.
Bazen bir insana yardım etmek için kuvvetli bir istek duyarsın ve bu insan ile bir konuşma imkânın bile yoktur. Bu istek nereden geldi o zaman? Olay şudur, bir insan bir yardım dileğinde ya da yardıma ihtiyacı olduğunda, bu kişinin koruyucu melekleri diğer melekler ile irtibata geçer ve bu insan yardım edebilecek kişi kim ararlar. O insan bulunduğunda, o kişinin koruyucu melekleri kulağına adeta yapılması gerekeni fısıldar. Bambaşka kıtalarda olabilirsiniz, ancak eğer yardımı yapması gereken kişi siz iseniz mutlaka mesajı alırsınız. Evrende mükemmel bir iletişim ağı vardır. Siz dinliyor musunuz? Mesele budur.

Zeynep: Peki gelecekten bahsettiğimizde – biliyorsunuz Türkiye’de kahve içipte fincanı kapatmamak olmaz. Genelde eğlence için yapılır bu ama içimizdeki geleceğin bize neler getireceğini bilme isteğini de gösterir. Ne dersiniz geleceğe bakabilir miyiz? Kendi geleceğimize bakabilir miyiz? Mümkün mü?
Moshe: Öncelikle, biliyorsun ki bunu her zaman söylerim, her şey mümkündür. İstedikten sonra her şey mümkün. Mümkün olmasını istiyor musun ve bir yandan da istemeli misin? Gel ben de sana bunu sorayım. Gelecek ya da yarın kelimelerini kullanıyoruz ama esasında geçmiş ve gelecek ve şu an birbirinden farklı şeyler değil ki. Tüm film DVD’de yazılı. Sen seyretmek için başından sonuna gitmelisin anlamak için ama hepsi orada. Tabi, bir de bize dair olan, kendimize dair olan şeyleri görmek her zaman daha zordur. Evrenin, Yaradan’ın bir nevi emniyet mekanizması da diyebilirsin buna. Ben diyorum ki gelecek ile uğraşmak niye, şu an’ın kalitesini artıralım, şu anki problemleri çözelim, şu an ki enerjiyi yükseltelim. Yarın dediğimiz şey otomatikman daha iyi olacaktır. Aksi mümkün değil.

Zeynep: Ama geleceğimiz biz yaratıyoruz diyoruz. Eğer her şey yazılı ise, o zaman neden uğraşıyoruz, çabamızın amacı ne?
Moshe: Geleceğimizi bir yaratıyoruz, bu doğru. Mesela sen kendin buraya gelmeyi seçtin. Yani Türkiye’de İstanbul’da doğmayı seçtin, Mayıs ayının bir gününde doğmayı ve hangi anne ve babadan doğmak istediğini seçtin. Ruhunun bu aşamada öğrenmesi gerekenler ve bir yandan da yapman gerekenleri gerçekleştirmek için. Bir yol seçtin ve geldin. Şimdi yazdığın oyunu ne kadar iyi oynayacaksın – işte bu senin ikinci seçimin. Şimdi’de bir şey yarattığında, geçmiş gelecek her şey değişir. Her an birbirine bağlı. Ve hatırlamak gerekir ki, sadece yaptıklarımızın değil, niyetlerimizin de yaşamımız üzerinde büyük bir etkisi vardır.
Örneğin, bir çalışma sırasında bir danışanın geçmişinde ya da geçmiş yaşamında bir sarsıntı, bir travma yaşanan bir durum gördük. Burada farklı seçeneklerimiz var. Geri gidebilir ve oradaki yaşananların metnin yeniden yazabiliriz ki sen ters akım terapisi dediğin çalışmada bunu o metot ile yapıyorsun. Başka metotlarda var. Ya da o duruma gittiğimizde yaşanan nedeni ile enerji alanımızda etki bırakan duyguların etkilerini temizleyebiliriz. Olay yaşanıp geçmiştir, ancak olumsuz duyguların negatif enerjisi üzerimizde kalmıştır. Bu deniz, yüzme korkusu, yükseklik korkusu, klostrofobiler ya da alerjiler olarak kendini gösterebilir mesela.

Zeynep: Benim yoğun olarak alerjilerim vardı biliyorsunuz. Son 3,4 yılda bunların birçoğundan kurtulma şansına kavuştum. Peki, bu herkes içinde geçerli olabilir mi?
Moshe: Çalışmalar gösteriyor ki alerjilerin büyük bir kısmı duygusal, ruhsal nedenlere dayanıyor. Benim danışanlarımda gördüğüm durumlarda bunu teyit ediyor. Örneğin bir bayan danışanım ne zaman tavuk yese, cildi kızarıklıklar ve kabarmalar oluyor. Ben bu alerji ne zaman başlamış diye baktığında, çocukluğunda bir zamana dayandığı ortaya çıktı. Ne olduğunu görmek için biraz daha derine baktık. Burada ya biz danışman olarak o döneme bakabiliriz ya da bazen danışanımız ile birlikte o zaman dilimine beraber bakabiliriz. Hipnoz vari bir metot ile diyebilirim kısaca. Bu hanımın durumunda, ufak bir kız çocuğu iken bir akşam ailece sofrada oturulmuş, tavuk yenirken telefon çalıyor ve çok sevdiği babaannesinin vefa ettiği haberini alıyor aile. Çocuk tavuk yiyordu ve farkına varmadan tavuğu çok büyük bir kayıp yaşamak, sevdiklerini kaybetmek ve yas tutmak ile bağlıyor. Reaksiyon başlıyor. Şimdi biz bu bağlantıyı temizlediğimizde, bu duyguları temizlediğimizde, bakıyoruz ki sürpriz – hanımın tavuk alerjisi ortadan kalkmış.
Her hastalığın çok farklı nedenleri var. Aynı hastalığın farklı insanlarda farklı nedenleri var. Her şey insana bağlı. Enerji bakış açısına göre insan bakıyoruz ve elimizdeki araçlarımıza bakıyoruz. Her insan farklı ve ihtiyaçları da farklı. Reiki, bio-enerji yada IPEC araçlarımızdan bazıları. Refleksoloji, aromaterapi veya renk terapisi de kullanabiliriz. Bir insan bana danışmak için geldiğinde, ben o kişinin ruhuna, o kişinin enerjisine sorarım, ihtiyacı olan nedir diye. Bizim ruhumuz, enerjimiz her şeyi biliyor. Ruhun bildiğini bedenimize ve zihnimize aktarmasını sağlamak önemli olan. Bizim yaptığımız bedenin, zihnin, kalbin ve ruhun ortak hareket etmesini, uyum içinde olmasını temin etmek. O zaman mucizeleri kendi yaratıyor insan.

Zeynep: Zamanımız ve yerimiz daralıyor. Daha başlayamadık gibi de geliyor bir yandan. Ne yapmalı?
Moshe: Her zaman beklerim diyeyim. Başlamak bizim hayal ettiğimizden çok daha büyük bir şeydir. Bunu bilin.

Zeynep: Teşekkür ediyorum. Bu sohbete en kısa zamanda tekrar devam etmek dileğiyle diyorum.
Moshe: Teşekkür ederim Zeynep. Her zaman dediğim gibi, hep olumlu düşün, olumlu ol. Reiki prensiplerini hatırla. İnsanlara, büyüklerine saygılı ol, ekmeğini helal yollardan kazan ve endişelerden uzak dur. Ve unutma ki, bize her gün taşımamız gereken yüklere yetecek kadar enerji, güç verilecektir. Bu evrenin bir sözüdür bize. Yarın bize gereken ise yarın verilecektir. Geleceğe bakmayı bırakın. Yarın nasıl olsa gelecek. Bilinen bir yarına uyanmak o kadar keyifli mi ki? Biliyorsun Paul Arden diyor ki “Aklını kullan, aksini düşün.” Farklı düşün, kalıpların dışında düşün, kalıplarını kır; işte o zaman bak gör yaşam nasıl aydınlıyor. Şansınız bol olsun.

***

“Tüm insanlara ve kendime de hoşgörü, şefkat ve sevgi doluyum.”
By Louise L. Hay

“Bir şey yaptığın zaman, tüm benliğin ile yap. Teker teker. Ben şimdi oturuyorum ve yemek yiyorum. Benim için şu an’da bu yemekten, bu masadan başka bir şey yok bu dünyada. Tüm dikkatim ile yiyorum. Yapman gereken de bu – her şeyde. ”
George I. Gurdjieff


__________________
yokluk ,varlıgın aynasıdır.



Dünyayı isterken de sus,
Bir dileğe kavuşmak isterken de.
Öylece seyre dal gitsin…
mevlana
cent isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla