Burçlar
Burçlar astroloji’nin en çok bilinen kısmı denilebilir. Neredeyse her günlük gazetenin ve derginin burçlara göre günün, haftanın, ayın tahminlerini veren bölümleri var. Ve bir çoğumuz doğum tarihimizin hangi burça denk geldiğini ve burcumuzun ana özelliklerin okumuşuzdur, duymuşuzdur.
Eski Babilliler gökyüzünü daireye benzetmiş ve 360 dereceyi 30 ar derecelik 12 parçaya ayırmışlardır. Daha sonra burçlar olarak ayrılan her bölümde Güneş bir yılda aşağı yukarı 30 gün kalır. Güneş her sabah ufuktan doğar ama doğduğu burç yılın zamanına göre değişir. Bundan dolayı, kişinin ‘yükseleni’ dediğimiz doğumu sırasında ufuktan yükselen burçun ne olduğu saatleri aynı olsa da bahar ve yaz aylarında farklı olur.
Birçok eski bilge Güneş’in burçlardan geçiş hareketinin yaşamı da sembolize ettiğini söyler. Burçlar Koç’tan başlar ve Balık’la sonuçlanır. Koç burcu ile kişi doğar ve egosu ile kendi için var olmaya çalışır. Boğa ile bedeni ile bütünleşir. İkizlerde ruhu başkaları ile iletişime girer. Yengeç’te başkalarını da beslemeyi öğrenir. Aslan olarak lider özelliklerini bulur. Başak olarak insanlığa hizmet etme arzusunu yaşar. Terazi’ye geldiğinde artık yaşamını paylaşabileceği bir başkasını arar. Akrep’te yaratıcılığını keşfeder. Yay olarak yaşamın anlamını arar. Oğlak’ta düzen ve düzenli bir toplum ararken, Kova’da bütünün hayrına çalışmak ister. Balık burcuna geldiğinde ise artık doğum ile ayrıldığı ilahi bütünlük ile tekrar birleşme arzusundadır.
Burçların başlangıç-bitiş tarihlerinin farklı ekollerde birer gün oynayabildiğini görmekteyiz.
1. Koç Burcu: (21 Mart - 20 Nisan), Geleneksel Evi: 1, Kişilik: Lider, atılgan, zeki, kuşkucu, yenilikleri seven ama çabuk sıkılan, en yüksekte olma arzusu ve başaramaz ise kıskançlık.
2. Boğa Burcu: (21 Nisan – 21 Mayıs), Geleneksel Evi: 2, Kişilik: Sıcakkanlı, dost, güzelliklere hayran, zevkli, sakin ama üzerine gidildiğinde sinirli ve azgın olabilen, az tanıyanlara uysal ve sakin görünebilirler ama kararlı ve yerine göre inatçı olabilirler.
3. İkizler Burcu: (22 Mayıs – 21 Haziran), Geleneksel Evi: 3, Kişilik: Hava gibi değişken, ilginç, karmaşık, hayal gücü ve sezgileri yüksek, hareketli, konuşmayı seven, sabırsız, insanlar ile olmayı seven, yeterince incelemeden yargı koyan.
4. Yengeç Burcu: (22 Haziran – 23 Temmuz), Geleneksel Evi: 4, Kişilik: Herkese güvenmeyen, duyguları güçlü, sezgileri kuvvetli, çekingen ama toplum içinde yer almak isteyen.
5. Aslan Burcu: (24 Temmuz – 23 Ağustos), Geleneksel Evi: 5, Kişilik: Tez canlı, dışa dönük, tutucu, enerjik, mert, cömert, sabırlı, azimli ve üretici, hoşlarına gitmeyen durumlarda kükreyip acımasız olabilen, haksızlığa gelemeyen.
6. Başak Burcu: (24 Ağustos – 23 Eylül), Geleneksel Evi: 6, Kişilik: Mükemmeliyetçi, yüksek standartlar koyan, memnun olmakta zorlanan, çalışkan, ayrıntılara düşkün, neşeli, esprili, canlı, sevimli, dışa dönük görünen duygusallar.
2 ana grupta değerlendirilirdi:
1- İç, İkincil Gezegenler: Bunlar Dünya ile Güneş arasında olan gezegenlerdir. Merkür ve Venüs’tür.
Merkür zeka, hareketlilik öğelerini taşı, habercidir. Venüs ise aşk ve güzelliği temsil eder.
2- Dış, Üstün Gezegenler: Mars, Jüpiter, Satürn
Mars iradeyi ve isteği temsil eder. Jüpiter genişlemeyi doğurur. Satürn yol göstericidir.
Bu tanıma daha sonra 18., 19. ve 20. yüzyılda keşfedilen gezegenler ile üçüncü bir grup ilave edildi:
3- Modern Gezegenler: Uranüs, Neptün ve Pluto.
Uranüs yeniliği ve buluşları temsil eder. Neptün özelliği sınırları aşmaktır. Pluto bireylerden çok insan topluluk ve gruplarını etkiler, yeniden yaratmayı içinde barındırır.
Gezegenlerin dünya etrafındaki görünümlerine göre seyahatleri en kısa olarak Ay için 28 gün ve en uzun olarak Uranüs için 248 yıldır. Gezegenler dünyanın da hareketleri nedeni ile bazen geri gidiyor gibi de görünebilir. Bu zamanlar, bazı derslerin veya fırsatların kendilerini daha kuvvetli olarak gösterdikleri zamanlar olabilir.
Eski astroloji de gözle görülebilen gezegenler burçlar ile ilişkilendirilirdi. 3 gezegenin eklenmesi ile burçları için yeni gezegenler yönetici olarak eşlendirilmiştir. Ancak eski gez
7. Terazi Burcu: (24 Eylül – 22 Ekim), Geleneksel Evi: 7, Kişilik: Hayatta mükemmeli arayan, yetenekli, zarif, nazik, duygulu, dengeyi arayan, insanları mesafeli olarak inceleyip karar veren, az anlaşılabilen, adalet duyguları çok gelişmiş, herkese eşit davranmaya çalışan insanlardır.
8. Akrep Burcu: (23 Ekim – 22 Kasım), Geleneksel Evi: 8, Kişilik: Doğal çekicilikleri olan, girişken, başarılı olmak için çaba gösteren, gergin ve saldırgan olabilen, güçlü, sabır ve sebat gösteren, hassas, sezgileri güçlüdürler. Hırsa kapılmazlar ise istedikleri şeylerde başarılı olabilirler.
9. Yay Burcu (23 Kasım – 22 Aralık), Geleneksel Evi: 9, Kişilik: Anlaşılmayı, tanınmayı, bilinmeyi seven, gözlemci, mantıklı, maddi değerlere önem veren, açık sözlü, zekâları yay gibi gerili ve inceleyen, riske atılmayı seven, hayatı macera olarak görenlerdir.
10. Oğlak Burcu (23 Aralık – 20 Ocak), Geleneksel Evi: 10, Kişilik: Sakin, içedönük, dikkatli inceleyen, başarılı olmak isteyen, kolay güvenmeyen, merak eden, duygularını dışarıya çok yansıtmayan, kendisine hakim olduğunda başarı kapasitesi ve gücü artanlardır.
11. Kova Burcu (21 Ocak – 18 Şubat), Geleneksel Evi: 11, Kişilik: Hümanist, idealist, yenilikçi, biraz bilmiş olarak algılanabilen, istediği zaman cana yakın ve sevimli olabilen, çok yönlü, manevi yönü hareketli ama fiziksel hareketi az olan isteklerine göre hedeflerini belirleyebilenler olurlar.
12. Balık Burcu (19 Şubat – 20 Mart), Geleneksel Evi: 12, Kişilik: Zeki, yetenekli, mantıklı olur ve mantık ile sezgi arasında kararsız kalabilirler, iyimser ve kötümser olabilir ve bu zıtlıklar arası gelgit yaşayabilirler, doğanın güzelliklerini seven, biraz çekingen, cömert, hassas, merhametli ve sevgi dolu ama bunu dışarıya az yansıtanlardır.
Gezegenler
Astroloji’de Ay ve Güneş de gezegen olarak adlandırılmaktadır.
Güneş güç kaynağı olarak bilinir. Ay ise duyguların yöneticisidir.
Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn ilk bilinen gezegenler olup, bunlar yüzyıllardır gözle görülebilen gezenler olarak dikkate alınmaktadır. Son 70 yıldır da modern gezegenler diye adlandırılan Uranüs, Neptün ve Pluto ile birlikte, ’10 Gezegen’ ile astroloji çalışmaları yapılmaktadır.
Astrologlar tüm gezegenlerin dünya üzerinde ve dünyada yaşayanlar üzerinde tesiri olduğunu kabul ederler. Hedef bu tesirin etkilerini incelemeye çalışırlar.
Gezegenler öncelikle egenlerin de etkilerinin devam ettiğini söylemek mümkün. Örneğin Balık burcunun artık Neptün tarafından yönlendirildiği kabul olsa da Jüpiter’in etkilerini de halen görmek mümkündür.
Elementler (Unsurlar)
Eski Yunan’da yaşamın tarifinde kullanılan dört klasik element, astrolojide önemli bir faktör olarak yer alır. Ve burçların daha detaylı tarif edilmesinde etkileri ele alınır. Dört element maddenin dört halini tarif ettiği şeklinde de tanımlanır: katı, sıvı, gaz ve plazma.
1- Ateş: Koç, Aslan ve Yay Burçları (enerji/plazma)
2- Toprak: Boğa, Başak, Oğlak Burçları (katı)
3- Hava: İkizler, Terazi, Kova Burçları (gaz)
4- Su: Yengeç, Akrep, Balık Burçları (sıvı)
Yıldız haritalarında ateş dengeli olduğunda iyimser, sezgileri kuvvetli ve sevgi dolu bir yapı ortaya çıkarken, fazla ateş öğesi sinirli ve kırıcı bir yapıyı işaret edebilir, eldeki işleri tamamlayamadan enerjinin tüketilmesini ifade edebilir. Düşük ateş enerjisi ise hazımsızlık, bağışıklığın düşüklüğü ve cesaret eksikliğini ifade edebilir, kendini yaratamaz.
Toprak enerjisi haritada dengeli olduğunda sabırlı, toleranslı ve gerçekçi bir yapı ve sağlam bir değer sistemi görülür. Toprak enerjisinin fazla olması ağırlık ve sabitliğe yol açarken, azlığı dağınık bir enerji ve dengesizlik olarak kendisini gösterir, kişinin duygularının veya düşüncelerinin aşırı etkisinde kalması olarak kendini gösterir.
Hava enerjisinin dengeli olması açık ve yürekten bir iletişim sağlar ve canlı, sezgisel ama rasyonel bir düşünce yapısı getirir. Hava enerjisi fazla olduğunda dengesiz ve sinirli olabilen kişi yavaşlık olarak kendini gösterir, kişi zihnin yavaş çalışması nedeni ile kendini ifade etmekte zorluk çekebilir.
Su enerjisinin dengeli olması sakin, yumuşak, hassas yapı ile duyguları dengeli olarak yaşamaya izin verir. Duygular yaşamı yönetmez. Su enerjisinin fazla olması gerçekten uzaklaşmış hayaller ile dolu bir yaşam bakış açısına iterken, su enerjisinin azlığı da duygular ile bağlanmada zorluk yaratır. Bu enerjinin yokluğu katılık doğar, anlayış ve kavrayış azalır.
Elementler yaşamı algılamanın farklı yollarını temsil ederler. Özetle, dünyadaki fiziksel yaşamda toprak enerjisi ile beş duyumuzu kullanırız. Su içinde hislerimizi ve duygularımızı kullanırız. Hava’da düşünce ile anlayışa varırız ve ateş içgüdüsel ve iç bilişe dairdir.
Burç Bilgileri
Burç:
Element, Tarz, Pozitif Özellik, Negatif Özellik, Yöneten Gezegen
Koç
Ateş Esas Enerjik Reaktif Mars
Boğa
Toprak Sabit İstikrarlı İnatçı Venüs
İkizler
Hava Değişen Esnek Yüzeysel Merkür
Yengeç
Su Esas Koruyucu Kıskanç Ay
Aslan
Ateş Sabit Lider Baskıcı Güneş
Başak
Toprak Değişen Detaylı Eleştirisel Merkür
Terazi
Hava Esas Diplomat Kararsız Venüs
Akrep
Su Sabit Güçlü Acımasız (Mars+) Pluto
Yay
Ateş Değişen Mukaheme Gücü Olan Ahlakçı Jüpiter
Oğlak
Toprak Esas İlkeli Hasis Satürn
Kova
Hava Sabit Açık Fikirli Aykırı (Saturn +) Uranüs
Balık
Su Değişen Hayırsever Endişeli (Jupiter +) Neptün
Evler
12 Burçtan sonra, 12 Ev doğum haritamızın başka bir katmanını oluşturur.
Her evin insanın yaşamının farklı bir kısmını temsil ettiği kabul edilir.
Farklı ev sistemleri mevcuttur. Eşit Ev, Placidus, Koch, Campanus sistemleri bunlardan bazıları.
Eşit Ev sisteminde Gökyüzü evleri olarak da adlandırılan birimler dairenin 30 ar derecelik ayrılmış 12 kısmından oluşur. Diğer sistemlerde farklı bölümleme sistemleri vardır.
Evlerin en güçlü olduğu konumun başlangıç noktaları olduğu varsayılır.
1. Ev: Koç ve Mars’ın Evi: Kişilik
2. Ev: Boğa ve Venüs’ün Evi: Para, Mal, Mülk
3. Ev: İkizler ve Merkür’ün Evi: Kardeşler, Çevre, Yakınlar, Kısa Yollar, Kafa
4. Ev: Yengeç ve Ay’ın Evi: Yuva, Ev, Emlak, Baba ve Anne
5. Ev: Aslan ve Güneş’in Evi: Aşk, Çocuklar, Zevkler, Yaratma Gücü
6. Ev: Başak ve Merkür’ün Evi: Sağlık, Günlük İşler
7. Ev: Terazi ve Venüs’ün Evi: Evlilik, Ortaklık, İşbirliği
8. Ev: Akrep ve Pluto’nun Evi: Hukuk, Miras, Cinsellik, Eş ve Ortaklığın
Maddi Boyutu
9. Ev: Yay ve Jüpiter’in Evi: Din, Felsefe, Eğitim, Toplum, Ticaret
10. Ev: Oğlak ve Satürn’ün Evi: Ün, Başarı, Meslek, Anne veya Baba
11. Ev: Kova ve Uranüs’ün Evi: Dostlar, Umutlar, Hayaller, İstekler
12. Ev: Balık ve Neptün’ün Evi: İç Âlem, Sınırlamalar, Endişeler
Gezegenleri 12 Ev’e oturtarak yıldız haritasında başka bir boyut elde edilir. Bazı özelliklerin bu etkileşimler ile kuvvetlendiği ya da etkilerinin yumuşadığı görülebilir.
Astrolojide gezegenler kadar bazı kuyruklu yıldız ve asteroitlerin etkileri de kimi astrologlar tarafından ele alınır.
Ayrıca evlerin vücudumuzun farklı bölgelerine tekabül ederek bedenimizi de tarif ettiği düşünülür. Örneğin bedenin herhangi bir bölümüne ait olduğu düşünülen bölgede sert bir yıldız mevcut ise, bu bölgenin hassas olabileceği düşünülür. Bu bir hastalık olduğu ya da olacağını anlamında değildir.
Pozitif-Negatif
Burçların pozitif ve negatif enerjisi olarak iki kutba ayrıldığı kabul edilir. Pozitif enerji dışa dönük ve kendini ifade etmeyi içerirken, negatif enerji alıcı olmayı ve özümüze bakmayı içerir. İyi yada kötü olarak adlandırılamazlar.
Pozitif kutup enerjili burçlar: Koç, İkizler, Aslan, Terazi, Yay ve Kova
Negatif kutup enerjili burçlar: Boğa, Yengeç, Başak, Akrep, Oğlak, Balık
Pozitif burçlarının elementleri ateş ve havadır. Ve eğer yıldız haritasında 6 veya daha fazla gezegen pozitif enerjideyse, kişinin ana güneş burcu ne olursa olsun, karakteri baskın ve güçlü olur. Pozitif burçlar genelde dışa dönük olurlar. Kendilerini kuvvetli olarak ifade ederler ve dış dünyaya dönük bir yapıları vardır.
Negatif enerjili burçların elementleri toprak ve sudur. İçe dönük ve daha korumacı bir yapıları vardır. Eğer 6 veya daha fazla gezegen negatif enerji kutbundaysa kişi güneş burcu ne olursa olsun burç özelliklerinin baskınlığı azalır. Dinamik gezegenlerin kendini ifade etkisi de azalmış olur. Bu kutbun etkisi zaman zaman kişinin kendini güçsüz hissetmesine neden olabilir.
Her iki kutupta dengeli bir var oluş için gereklidir. Etkisi altında olduğumuz enerjileri bilmek bize dengeyi bulmak için yapmamız gerekenlere dair işaretler verir.
Yıldız Haritasında enerjiler bir burçta pozitif, sonrakinde negatif olmak üzere, sıra ile değişerek 12 burcu kapsar.
Astrolojide Zaman
Astrolojik hesaplamalarında Greenwich zamanı esas alınır ve genelde tablolarda öğlen saat 12:00 ’deki durum verilir. Dünyanın farklı yerlerindeki saatleri verilere uyarlamak için, bir önceki gün ile mesafeler hesaplanarak 24 ‘e bölünür ve 1 saatlik mesafe bulunarak, doğum saatine göre gereken ayarlamalar yapılır. Tabi ülkeler içindeki gerçek saat farklılıklarını da dikkate almak da fayda vardır.
Yıldız Haritası (Doğum Haritası)
Yıldız Haritasında 12 Burç, 12 Ev, 10 Gezegen ve Açı Bilgileri yer alır.
Doğum Haritanızın merkezinde Siz yer alırsınız çünkü Astroloji göreceli olarak Güneş’in ve tüm gezegenlerin dünyanın etrafında görünen hareketinden ya da farklı aşamalarda etrafında görüşündeki konumundan yola çıkar. Bir çember çizilir.
Çemberin etrafında en dış halkada 12 burç yer alır. Hazır Yıldız Haritası Tablolarında temin ederek de kendi haritanızı çıkarabilirsiniz.
Gezegen Pozisyon Tabloları faydalanacağınız tablolardan biridir. Bu tablodan doğum yıl, ay ve gün bilgilerine göre gerekli pozisyon bilgilerini elde edebilirsiniz.
Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto için değerleri elde edersiniz.
Açı Tabloları diğer kullanacağınız tablodur. Açılar da hesaplamalarda ele alacağınız bir faktör.
Tabi belirtmem gerekiyor ki, artık bu tabloları hazırlayan bilgisayar programları var. Program haritayı çıkarıyor. Astrolog tablonun yorumlanmasına odaklanıyor. Yani aritmetiği öğrenmek ve hesap makinesi ve bilgisayar kullanmaya geçmeye eş düşünebiliriz bunu. Devir değişiyor.
Bu arada sadece insanların değil, hayvanların, derneklerin, şirketlerin hatta ülkelerin kuruluşlarına göre doğum haritasının çıkarılabildiğine belirtmem gerek. Yani bir varlığı etkileyen enerjileri incelemek esas. Kuantum fiziği de atomlardan oluşan varlıkları canlı, cansız diye adlandırmadan bir bütünün parçaları hatta yansılamaları olarak almıyor mu zaten?
Çin Astrolojisi
Çin astrolojisi üç ana faktörden oluşmaktadır. Yin ve Yang kutup enerjiler kavramı, beş element ve Çin takvimi. Çin takviminde yıl on iki veya on üç aydan oluşur. Çinlilerin zamanı bölümlemesi değişiktir. Gregoryan takviminde yüzyıl kavramı vardır. Çin takviminde de böyle bir kavram vardır ama 60 Gregoryan yılından oluşur.
Çin astrolojisi de 12 burçtan oluşmaktadır. Her yılda doğanlar o burca ait olur. Her yıl 12 burçtan bir tanesi geçerlidir. Her zaman sırası ile bir burçtan diğerine geçilir ve 12 yıl bitince tekrar aynı sıra ile burçlar kendini tekrar eder. Bunlara hayvan adları ile anıldıkları için hayvan yılları da denir. Yılların başlangıcı yukarıda belirtilen takvim farklılığından dolayı batı dünyasında bilinen şekilde her yıl aynı güne gelmez, buna dikkat etmek gerekir.
Sırası ile 12 burç şunlardır: Fare, Manda, Kaplan, Kedi, Ejderha, Yılan, At, Keçi, Maymun, Horoz, Köpek ve Domuz. Bu hayvanlar her zaman aynı sıradadır. Bu sıralamanın kayıtlı Çin tarihinin başlangıcı olan M.Ö. 2637 yılından beri aynı kaldığı bilinmektedir.
Beş elementin etkileri dikkate alınır. İlk dört element daha önce gördüğümüz gibi: Toprak, Ateş, Hava ve Su’dur. Çin astrolojisinde beşinci element olarak Metal eklenir.
Çin astrolojisinin özellikle karakter, kişilik okumalarında başarılı olduğu görülmektedir.
Astroloji ile İlgili Diğer Dallar
Sayı bilimi (Numeroloji) astroloji ile birlikte en çok kullanılan dallardan biridir. Sayıların enerjileri ile insanı ve olayları etkileyen faktörleri irdelemeye ve açıklamaya çalışır.
Tarot semboller ile kişinin yaşamı ile ilgili mesajlar verir ve sayı bilimi ile çok ilintilidir. Tarot bir kart falı değildir; özünde semboller aracılığı ile kişinin yaşamını yorumlamasını sağlayan, bilinçaltı ile irtibat kurmasını sağlayan bir araçtır.
Buradan Nereye Gideceğiz?
Tabiî ki kısıtlı bir sürede Astroloji hakkında tüm bilgileri aktarmak mümkün değil. Ancak ilgilenenler için incelenebilecek ana hatlarını aktarabildiysek ne mutlu bize. Astroloji detaylı ve öğrenmesi zor görünebilir, ancak esasında önemli olan konunun ilginizi çekip çekmediği, öğrenmek isteyip istemediğinizdir. Ben her şeyin mümkün olduğuna inananlardanım.
Ne zaman biri herhangi bir şeyi yapmanın çok zor ya da imkânsız olduğunu söylese Helen Keller gelir aklıma. 1880-1968 yılları arasında yaşayan Helen Keller’in hikâyesini ilk defa ortaokul’da okumuştum. Ondokuz aylıkken görme, işitme ve konuşma yeteneğini tamamen yitiren Helen Keller, daha sonra öğretmeni Anne Sullivan tarafından yetiştirilir. Sonrasında günümüzde Harvard Üniversitesi ile birleşmiş olan, kadınların devam ettiği Radcliffe College adlı yüksek öğrenim kurumuna gidecek duruma gelir. Beş dil öğrenir, yüzmeden satranç’a kadar çok farklı sporları yapar hale gelir ve dünyada azmin ve her şeyin mümkün olduğunun bir temsili haline gelir. Helen Keller “Eğer bir şey ile yeteri kadar uğraşırsak, her şeyi yapabiliriz,” der ve yaşamın bize verilen ve karşımıza çıkan şartlar kadar onlar ile ne yaptığımız olduğunu hatırlatır. Tıpkı Aldous Huxley’in dediği gibi: “Tecrübe başımıza gelen bir şey değildir. O insanın başına gelenler ile yaptığı şeydir.”
* * *
Hocalarımın birçoğunun astrolojiden elde edilen bilginin kullanımı ile ilgili önemli hatırlatmaları var. Bu bilgileri kişiliğimizi, kendimizi anlamak için kullanmamız tavsiye ediliyor ama bir hocamın dediği gibi bildiğimiz bir yarına uyanmak o kadar da keyifli olmasa gerek. Bilgiyi yarının gizemine dokunmadan bugün en iyisini yaratmak için kullanalım. Bize verilen yaratma gücü şu an’a dair. Şu an’da elimizden gelenin en iyisini yaptığımızda, haritalara fallara gerek olmadan en güzel yarını yaratıyoruz belki de. Anahtar belki de şimdi’de, yaşadığımız an’da.
Yaşamımıza ait birçok etki dış faktörlerden geliyor, ancak bunlar ile ne yapacağımız ise bizim seçimlerimize ve kararlarımıza dayanıyor. Etkiler var ama seçimlerimiz de var. Bir de bilgi onunla kendimizi geliştirmeye karar verdiğimizde daha çok karşımıza çıkıyor sanki.
Bilgi, sevgi, şans, mutluluk, sağlık, bolluk ve bereket dolu günler hep sizinle olsun. Yaşam yolunuz açık olsun.
Yaşam Bizi Çağırıyor - Duymaya Hazır Mıyız?
“Kader” nedir? Yaşamımız bu dünyada nasıl şekilleniyor? Bu dünyaya gelişimizde bir amaç var mı? Her gün karşımıza çıkanlar ile baş edebilecek gücümüz var mı? Zorluklar ile uğraşmak yaşama katlanmak mıdır? Peki, ya gerçekten yaşayacaklarımız yazılıysa? Ya da bize verilen adım adım yaratma gücü müdür? Geçmiş, şimdi ve gelecek bir çizgi olarak mı akar, yoksa her şey bir an’da mı saklıdır? Cevapları kim bilecek? Bize yolu kim gösterecek?
Zaman Nedir?
Örneğin, Einstein’ın rölativite yani izafiyet teorisine göre her şey bir aradadır. Geçmiş, şimdi ve gelecek bir anlamda paralel katmanlarda, aynı “zaman” içinde, aynı an’da var olmaktadır. Oysa “zaman” kelimesini bizlerin genelde kullanışı ise sıralı bir akışı, önce ve sonra kavramlarını içerir.
Benim bio-enerji hocam Moshe’nin tarifine göre ise “yaşamlarımız bir CD de olduğu gibi yazılı. Ancak bizler sırası ile izleyerek anlayabiliyoruz ve kavrayabiliyoruz bu bilgileri. Oysa bütün bilgilere bakmak mümkün, bakmayı bilebilirsek. ” Tabi sanırım bu CD’lerin yeniden yazılabilir olmadığı anlamına gelmiyor. Yaşadığımız olayların, düşüncelerimizin, duygularımızın etkileri sadece şu an’ımızı etkilemiyor. Bir anlamda geçmişimiz ve geleceğimiz beraber oluşuyor. Tabi 3 Boyutlu dünyamızda ve 5 duyumuz ile yaşamı algılayabilmek için geçmiş-şimdi-gelecek kavramlarına ihtiyacımız var.
Yaşamın akışını ne belirliyor?
Eğer yaşam çizgimizi yazılı olarak kabul edersek, niye halen çabalamaktayız? Nedir bizi iten mekanizma? Bir şeyleri düzeltmek ya da bir hedefe ulaşmak arzusu neden? Ben her birimizin yaşama gelişinin ruhlarımızın öğrenmesine ek olarak, bir hedef içerdiğine, bir nedeni olduğuna inanıyorum. Yaşama geliş için bir amacımız olduğuna. Görünenin ardında bir düzen yattığına.
Doğduğumuzda an’da unuttuğumuz ama öncesinde tasarlanmış bir yaşam. Mümkün mü?
Stella Terrill Mann yaşam hakkında şu formüle inanıyor:”Arzula, iste, inan ve elde et.” Claude Bristol’a göre ise, “Kaçınılmaz olarak, bizler hayal ettiğimiz oluruz.”
O zaman yaşam görev ve hedeflerimizi önceden belirlemiş olsak bile, sonuca varmak için yolumuzu seçimlerimiz ile açmamız mı gerekiyor yoksa? Plato “İrdelenmeyen yaşam, yaşamaya değer değildir” diyor. O zaman sormaya devam edelim.
***
“Kader ya da yazı” diye bir şey varsa da, bu kararlarımızla ve tercihlerimizle nasıl şekilleniyor? Anne ve babamızdan aldığımız genetik kodlar belki kaderin bir parçası. Ve dünyaya geldiğimiz an’daki bazı şartlar bizi etkiliyor olabilir. Örneğin astroloji bu etkiler üzerinde duruyor. Bize verilen ad taşıdığı enerji ile bizi etkileyebiliyor. Ailemizi, doğum tarihimizi ve yerini ruhsal bir boyutta belki de bizler seçmişte olsak, doğumumuzla beraber maddesel dünyamız yol almaya başlıyoruz. Ve bu dünyanın aletleri ve kuralları ile yaşam mücadelesini sürdürüyoruz. Bu yaşamın hakkını vermek için ne yapmak gerekiyor o zaman? Ne kadar geniş kapsamlı bir soru bu. Ama yaşam cevapları aramak ise, atacak adımlarımızı bulmalıyız.
Düşüncelerimiz yaşamın tohumlarıdır.
Düşündüklerimiz çok önemli. Bir düşünceyi seçtiğimiz an’da bir tercih yapmış oluyoruz. Muhtelif mistik ekollerde buna “tohum seviyesi” deniliyor. Biz tohumları ekeriz, böylelikle şu an da gördüğümüz tüm sonuçlar esasında daha önceden ektiğimiz tohumların meyveleridir. Tohumları farklı yollar ile ekebiliriz. Düşüncelerimiz tohumlarımızdır; ve düşünmek tohum ekme yollarımızdan biridir. Genelde yaptığımız bir şeyin sonuçlarını iyi ya da kötü görmek konusunda rahatız. Ama ya düşüncelerimiz, onları gerçekleştirmesek de, bizi etkiliyorsa?
Judith Leventhal diyor ki: “ Somut fiziksel eylemlerimizin, yardımseverliğimizin mesela olası tezahürlerini kabul ederiz. Fakat sadece iyi bir davranışta bulunma düşüncesi bile, evrende bir değişiklik getirecek kadar güçlüdür.” Olumlu düşünmenin, pozitif düşünmenin yararlarını anlatmak üzere uğraş veren yazarlar önemli bir konuya mı dikkatimizi çekiyorlar yoksa? Einstein’ın dediği gibi “zorlukların içinde fırsatlar yatar.” Bunu kendimize hatırlatmamız mümkün mü? Davranışlarımızı düzeltmek, kendimizi geliştirmek üzere onca uğraş verirken, bir yandan olumlu olmayan düşüncelerimiz ile kendimizi sabote mi ediyoruz?
***
Kısa bir onaylama egzersizi:
Bir önerim olacak: Haydi 30 gün boyunca bir kolay bir egzersiz yapalım. Sabah ve akşam günde en az iki defa tekrar edelim:
Gözlerinizi kapatın, iki ya da üç defa derin, dolu ve sakince nefes alıp verin ve şu onaylamayı tekrar edin: “Aklıma gelen tüm olumsuz düşünceleri sevgiyle bırakıyorum. Yaşamın bana benim için en doğru olanı vereceğine inanıyorum. Kendimi seviyorum ve olduğum gibi kabul ediyorum.”
***
Bana hep sorarlar “Olumlu düşün diyorsun ama kendiliğinden olmuyor. Ne yapmalıyım?” Öncelikle, onaylamaları kullanmayı hafife almayın diyorum. Düşüncelerimizi biz seçiyoruz. Bir tohum küçüktür ama bir süre sonra karşınıza bir meşe ya da çınar ağacı olarak çıkabilir. Nasıl tohumlar ektiğinize dikkat edin. Yaşamın anahtarı orada saklı.
Kendi enerji seviyemizi yükselttiğimiz zaman, olumsuz düşüncelerin barınamadığını keyifle göreceksiniz. Enerji seviyenizi yüksek tutmak için bol bol su içmeyi, taze sebze ve meyveler yemeyi ve gergin hissettiğiniz anlarda derin nefes almayı unutmayın. Ilık bir duş, 20 dakikalık bir yürüyüş, gözlerinizi kapatarak ruhunuza hitap bir müzik eşliğinde 20 dakikalık bir dinlenme sizi kendinize getirebilir. Vaktim yok demeyin. Enerjiniz düştüğünde, inanın çok daha fazla zaman kaybediyorsunuz.
***
“Biz Ne Biliyoruz ki?” adlı filmi seyrettiniz mi? Film de şu soru tekrar tekrar sorulur: “Gerçek Nedir?” Evet, yaşamın gerçeği nedir sahiden? “Gerçek” denilen şeyi ne belirler? Objektif ve değişmez bir gerçek var mıdır? Yoksa her şey göreceli midir esasında?
Biz insan olarak, evren olanların yaşananların sadece çok küçük bir kısmını görüp inceleme şansına sahibiz. Evren insanoğulları için bilinmezliğini halen korumakta.
Çok basit olarak, biz sadece bazı frekansları görebilmekte ve duyabilmekteyiz. Peki, algılayamadığımız diğer frekanslar gerçek değil midir?
***
Hayatımızdaki yol ayrımlarında bazı kararlar alıyoruz ve bu kararların sonuçlarını yaşıyoruz. Okullarımızı seçiyoruz, mesleklerimizi seçiyoruz, arkadaşlarımızı, eşlerimizi seçiyoruz, bir gezi için nereye gideceğimizi seçiyoruz.
Seçtik. Peki, eğer bir karar aldığımızda, aldığımız kararların sonuçlarını yaşamın bir dersi olarak kabul etsek ve geçmişi irdelemek yerine Şimdi’ye odaklansak; yaşamımızda karşımıza çıkan zorluklar karşısında, isyan etmek yerine, var olanı, yaşananı kabul ederek ilerlesek, ve geçmişteki adımlarımızı değil de atacağımız adımları sorgulasak, acaba daha mutlu, daha üretken, daha düzenli bir yaşam sürdürme şansımız olur mu?
Olanı ve var olanı değiştirmek mümkün olmadığına göre, mevcut duruma göre neler yapabileceğimizi düşünmek hayat kalitemizi daha olumlu etkilemez mi? Yaşamda bizim bilebildiğimizden farklı bir “gerçeklik” olabilir mi? Bu kavramı kabul etmemiz mümkün olabilir mi?
***
Sorularımız var. Peki, cevapları nasıl bulabiliriz? Ben hepimizin cevaplar dünyası ile özde doğal bir irtibatımız olduğuna inanıyorum. Evrenin, Yaradan’ın ilahi zekâsı ve bilgisi ile iletişim kurmak mümkün. Yaradan’ın bu bilgiyi bize sunduğuna inanıyorum. Bizim almaya, duymaya hazır olup olmamamız ayrı bir konu. Ve nasıl yapabiliriz? Yitta Mandelbaum’un diyor ki “Evren sorularımıza yanıtlar verir. Bunları ancak, yüreğimiz açıp ruhumuzu akışa bıraktığımızda duyabiliriz.”
Cevaplar dünyasına bir giriş kodu varsa, bunu nasıl bilebiliriz? Bu kod içimizde. Bu kod öncelikle “sevgi”. Kendimizi, insanlara ve dünyamıza. Bu kadar basit mi? Öz’de - evet. Ve tabi ki “duymaya açık olmak ve yolumuza çıkan, karşımıza çıkanları görmeye yürekli” olmak gerekiyor. Bu kod “Evrenin bizim için hazırladıklarına teslim olmaya, buna güvenmeye hazır olmak” bir anlamda. Her şeyin bizim hayrımız için olduğunu kabul etmek ve anlamsız görünende anlamı aramakta.” Bu anahtarlar ile esasında kendi yaşamımızın kilitlerini açıyoruz; yaşamaya başlıyoruz.
***
Uyanışın 7 Aşaması
Robin Sharma “Koza Kelebeği Bilmez” adlı kitabında kişisel uyanışın 7 aşamasından bahsediyor. Bu uyanış aşamaları ile kişisel aydınlanma yolumuzu açıyor ve kaderimizin bizi çağırdığı yolu yürümeye başlıyoruz.
Sharma bu yolda yürümenin birinci aşamasını “bir yalanı yaşamak” olarak tanımlıyor. Bu evrene insan derin bir uykuda gibi oluyor ve yaşamının esasında pek de farkında olmuyor. İkinci aşamada, daha fazla şeyin farkında olabilmek arzusu ile karar alıyoruz bu yönde. Üçüncü aşama, fırsatların ve bir anlam da mucizelerin farkında olma aşaması. İmkânsız diye düşündüğümüz şeylerin belki de mümkün olduğunu fark ediyoruz. Evren bize bu durumda genelde mucizelerin tadını veriyor.
Dördüncü aşamayı Sharma “üstatlardan öğrenme” aşaması olarak tanımlıyor. Bu aşama da kişi, hayata dair sorulara bir cevap getirebilecek bir hoca, bir yol gösterici arayışında oluyor. Genel de bu aşamada, yaşamımızın yönünü değiştiren öğretmenler ile karşılaşıyoruz. Kimileri için bu dönem gerçekten karanlık dönemlerinde bir hocanın yaşamına ışık getirmesi olarak tarif edilebiliyor. “Öğrenci hazır olduğunda, öğretmen gelir” sözü bu dönem için söylenmiş diyebiliriz.
Beşinci aşama, değişim ve yaşamımızı ve gerçeklerimizi yeniden yaratma dönemidir Bu noktada, artık yaşamımızın yerine getirmek için doğduğumuz amacımıza yönelişini yaşarız. Sonraki aşama, yani altıncı aşama, Sharma tarafından “büyük imtihan” olarak adlandırılır. Yaşamımızdaki en kritik an’lardan biridir O’na göre. Bu noktada Evren, o güne kadar kişinin tün edindiği bilgileri ve kişinin bu bilgi ile son seçtiği yolu sınava tabi tutar. Yaşama dair arzuların, bilginin ve seçilen yaşam hedef ve yollarının sınava tabi tutuluşunu yaşar kişi. Yaşamımızdaki en belirleyici noktalardan biridir bu. Kaderimizin bizi çağırışına kulak verip vermediğimiz ve bu yola ne kadar inandığımızın bir kontrolüdür bu.
Yaşamımız bize sunduğu fırsatları ve hediyeleri ne kadar arzuladığımız, bunlara ulaşmak ihtimalimizi etkileyen bir faktördür. Sharma’ya göre, genelde insanlar bu aşamada mücadeleyi bırakır. Belki de bu nokta hedeflerimize, rüyalarımıza, kaderimizin bir çağırdığı yaşam yolumuzu yaşamaya en yaklaştığımız noktadır. Aydınlanmaya, yedinci aşama bir şey kalmamıştır. Sheila Graham’ın dediği gibi: “Bir şeyi yeterince kuvvetle isterseniz, her şeyi elde edebilirsiniz. Arzu ettiğiniz şey içinizde patlar, derinizden dışarı taşar ve dışarıda evreni yaratan ilahi enerji ile bütünleşir, bir olur.”
***
Yaşama verdiğimiz tepkileri seçerek akışı değiştirmek mümkün
Bir yandan da unutmamak gerek, yaşamımızı en çok etkileyen şey başımıza gelen olaylar değil, bu olaylara nasıl baktığımızdır. Olayların etkisi, bizim olanlar hakkında ne düşündüğümüz ve hissettiğimizle belirlenmektedir.
Yaşamda her adımda tercihler yapıyoruz – belki olayların akışı hakkında değil, buna gücümüz yetmiyor bazen- ancak yaşananlar hakkında nasıl hissedeceğimizi ve nasıl reaksiyon vereceğimizi biz belirliyoruz. Gerçeğimizi işte belki de bizim bu tepkilerimiz belirliyor. Belki de yaşamımızın akışını belirleyen, yaşama verdiğimiz tepki.
Kitaplardan ve filmlerden öğrenecek çok şeyimiz var.
Ya da Robin Sharma’nın dediği gibi: “Öğrenecek değil, hatırlayacak. Çünkü biz insanoğulları bilerek doğarız. Gereken sadece hatırlamaktır.”
***
Sorular cevapların kapısını açar
Bu ay sizlere bazı sorular sunmak istedim. Gelecek aylarda, hem sormaya devam edeceğiz, hem de hocaların ve üstatların sundukları cevapları inceleyeceğiz. Tabi kendi cevaplarımızı ele almak şahsi gelişimimiz için önemli. Kendimizi tanımak, bilmek yolunda ilerliyoruz Ve hocam Moshe’nin bana ısrarla hatırlattığı gibi: “Size söylenilenleri asla düşünmeden, tartmadan kabul etmeyin. Duyduklarınızı Evrenin size bir mesajı olarak alın. İyi ya da kötü olarak değil, sadece birer mesaj olarak. Kendi yolunuzu yine de siz kendiniz seçeceksiniz. ” Bu yaşam sizin krallığınız.
Karanlık zamanlarda, göz görmeye başlar.” Diyor Theodore Roethke. Karanlıktan korkmayın. Işığı açın yeter. Bir mum yakın, bir adım atın ve güneşi hayatınıza davet edin. “Kapalı bir kapıyla yüz yüze gelmiş ve kendinizi ümitsiz hissediyorsanız, bilin ki tüm kapılar zamanı gelince içeri girmeniz için ardına kadar açılacaktır.”
Şimdiden yolunuz açık olsun…
__________________________________________________ ______________________
“Kimse kaderini keşfetmez. Kaderiniz sizi keşfeder; kaderiniz sizi bulur. Siz ruhsal çalışmanızı yapın. Öyle ki, fırsat kapınızı çaldığında - hazır olun.”
“Koza Kelebeği Bilmez” adlı kitaptan alıntı.
__________________________________________________ ______________________
alıntı
http://images.google.com.tr/imgres?i...26hl%3Dtr%26sa