Yilmaz Nickli Üyeden Alıntı
Inancin ötesinde
Yasamin cirkin, aci ve üzüntü dolu oldugunun farkindayiz. Bunu aciklayacak bir kuram, bir kurgu, tatmin edecek bir sey bir ögreti istiyoruz. Bu yüzden anlatima, sözcüklere, kuramlara takiliyoruz; yavas yavas inanclarimiz degismez ve sarsilmaz bir hale geliyor, cünkü o inanclarin, o ögretilerin arkasinda her zaman bilnmeyenin korkusu var. Ama biz o korkuya bakmiyor, basimizi baska yöne ceviriyoruz. Inanclar güclendikce ögretiler de gücleniyor. Bu inanclari- Hiristiyanligi, Hindu dinini, Budizmi- inceledigimiz zaman onlarin insanligi böldügünü görürüz. Her ögretinin, her inancin, insanlari birbirine baglayan ve ayiran bir dizi ayini, bir dizi zorlamasi var. Kisacasi, dogru olani kesfetmek, bu istirabin, bu ugrasin, bu acinin anlamini bulmak icin soruyu sorarak basliyoruz ve cok gecmeden inanclara, ayinlere, kuramlara yakalaniyoruz.
Inanc yozlasmadir, cünkü inanc ve ahlakin gerisinde zihin ve benlik yatar- büyüyen, güclenen, bir benlik. Tanriya inanci, herhangi bir seye inanci din olarak algiliyoruz. Anliyor musunuz? Inanmiyorsaniz tanritanimaz addeldilirsiniz, toplum tarafindan kinanirsiniz. Bir toplum Tanriya inananlari kiniyor, digeri inanmayanlari. Ikisi de ayni. Böylece din bir inanc meseli oluyor ve inanc da zihni; zihin hicbir zaman özgürlesemiyor. Ama yalniz özgürlükle dogruyu ve Tanriyi bulabilirsiniz, inanc yolu ile degil; cünkü o inanc, neyin Tanri ve neyin dogru olmasi gerektigi hakkindai düsüncelerinizi yansitir.
Krisnamurti |